Resim, duyguları yansıtan, zamanı durduran ve çeşitli anları rengârenk bir şekilde hatırlatan estetik sanatlardan biri. Çeşitli tekniklerin yanında, hiperrealist resimleriyle öne çıkan ressam Mustafa Yüce, tuvale aktardığı her noktayı değerli ve gerçekçi bir şekilde bizlere sunuyor.
Âdeta birer fotoğraf karesi gibi görünen, aşırı gerçekçiliğin benimsendiği hiperrealist çalışmaların sahibi Mustafa Yüce ile birlikte çalışmalarından, tekniklerine kadar, her şeyiyle sanat hayatını konuştuk.
Öncelikle kendinizi tanıtabilir misiniz? Mustafa Yüce kimdir?
20 Mart 1978 yılında Kütahya’nın Simav ilçesinde dünyaya geldim. 3 çocuklu çiftçi bir ailenin ferdi olarak ilkokulu Çitgöl kasabasında, ortaokulu ve liseyi Simav Cumhuriyet Lisesi’nde tamamladım. Lisansımı 2001’de Uludağ Üniversitesi Güzel Sanatlar Eğitimi Resim Bölümünde , yüksek lisansımı 2017’de Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Eğitimi Resim Bölümünde bitirdim. İzmir Ümran Baradan Güzel Sanatlar Lisesi ve İstanbul Avni Akyol Güzel Sanatlar Lisesi’nde resim öğretmenliği yaptım. Şu sıralar İzmir’deki atölyemde çalışmalarımı sürdürmekteyim.
Yeteneğinizi fark etmeniz ve resme olan ilginiz ne zaman, nasıl başladı?
Resme olan ilgim henüz okula başlamadan önce, dere kenarlarından topladığım killerle hayalini kurduğum yüzlerce objeyi yaparak başladı diyebilirim.
Çalışmalarınızda sizi besleyen konular ve ilham kaynaklarınız nelerdir?
Eserlerimi ortaya çıkarırken dış dünyada yaşanan ve beni etkileyen tüm olay ve olguları iç dünyamdaki imgelerle değerlendirip nedensellik üzerinden biçimlendiriyorum. Kurguladığım kompozisyonlarda konularımı belirlerken insanın doğayla etkileşimine, dramatik medya görüntülerinden etkilendiğim sosyolojik olaylara, toplumlar üzerinde etkili olan politik ve kültürel değerlere ve ayrıca inançların insanlar üzerinde bıraktığı derin izlere, konularımda yer veriyorum.
Resimlerinizde sıklıkla kullandığınız teknikler ve ekipmanlar nelerdir?
Resim yaptığım ilk yıllar da pasteli ahşap üzerine uyguluyordum. Daha sonra zımpara kağıdı ve kumlu kâğıtları keşfedince, yüzey olarak onları kullanmayı tercih ettim. Pastelde palet olmadığından yüzlerce kalem ve tebeşir kullanıyorum. Pigmentlerin uzun yıllar kalıcı olması için kaliteli olmalarına dikkat ediyorum. Fakat pastel tekniğin akışkan oluşu, ne kadar fixatifle sabitlesem de muhakkak cam çerçeve ile muhafaza altına almak zorunda kaldığımdan, pastel çalışmalarıma devam ederken tuval üzerine yağlı boya tekniğini de kullanmaktayım.
Etkilendiğiniz, benimsediğiniz akımlar ve dönemler nelerdir? Bunları çalışmalarınızda uygulamayı tercih ediyor musunuz?
Sanat tarihi bir sanatçı için olmazsa olmazlardandır. Her dönemin ve akımın sanatçıları kendinden önceki sanatçılardan ya etkilenmişler ya da tepki neticesinde sanat icra etmişlerdir. Ben kontrollü çalışmalarımdan dolayı daha çok fotogerçekçi akımdan etkilendim. İlhan aldığım en önemli sanatçı Chuck Colese’dur. Eserlerindeki gerçeklik etkisi beni üniversite yıllarımda bu akıma yönlendirmiştir. Fakat ben etkilendiğim olay ve olguları seri hâline getirmeden önce bir hikâye tasarlayıp yazıyorum. Bu hikâyeden kompozisyonlar kurgulayıp fotoğraflıyorum. Benim için sanat kısmı buraya kadar olandır. Sonra tuval üzerine geçiriyorum ve bu bazen aylar alabiliyor. Bu da zanaat kısmı oluyor.
Hiperrealizm kapsamında yapmış olduğunuz eserlere insanların ilgisi ve yaklaşımları nasıl oluyor?
İnsanların tepkisi olumlu ya da olumsuz olabiliyor. Bazılarında inanılmaz hayranlık uyandırırken, bazılarından “Zaten fotoğraf makinesi yapıyor.” şeklinde olumsuz eleştiriler alabiliyorum. Yukarıda bahsettiğim gibi, konuya kurgu ve kavram yönünden bakmalarını öneriyorum. Bu konuda kendimi ifade etmek, anlatmak zorunda hiç hissetmedim. Çünkü yaptığım işten inanılmaz keyif alıyorum.
Çalışmalarınızda yaşlı insan örnekleri kullanmanızın özel bir nedeni var mı?
Resim yapmaya ilk karar verdiğimde, önce portreleri tercih ettim. Yaşlı yüzlerin zaten kendiliğinden oluşan bir hikâyesi/hikâyeleri olduğu, insanın özüne dair yaratıcı bir gücün bu tür yaşanmışlıklarda ve yüz çizgilerindeki farklı farklı muazzam öykülerde gizli olduğunu düşündüm. Ayrıca, beğeni yalnızca duyguların etki ettiği dışsal yüzeye mi yöneliktir? Hâlbuki sanatsal güzellik ruhtan doğar ve daimdir. İnsan yüzleri buruş buruş olduğunda çirkin görünümü verir. Fakat o yüz, herhangi bir yüzey üzerine aktarıldığında sanat eserine dönüşüp estetiksel bir güzelliğe bürünür. İzleyicide haz ve heyecan bırakır. Estetikteki “çirkin” kavramının nasıl güzelleşebileceğinin cevabıdır benim yaşlı portrelerim.
Bir sanatçı olarak estetik ve ticari kaygılar taşıyor musunuz?
Eseri sanatsal bir felsefeyle ürettiğinizde herhangi bir kaygıya ihtiyaç olmadığını düşünüyorum. Sanatsal bir üretim sürecinde hem tarihsel hem de güncel sanatı takip etme kaygısı olduğu şüphesizdir. Dolayısıyla kendine özgü yöntem ve metotları olan bu sanatsal süreç otomatik olarak piyasalaşmıştır.
Günümüz teknolojisinin sanata ve sanatçıya etki ettiğini düşündüğünüz olumsuzluklar var mı, varsa bunlar nelerdir?
Teknoloji var olmaya başladığından beri sanatçıları da etkilemiştir. Sanatçılar eserlerini üretirken eserin gelişimini bu doğrultuda ortaya çıkartır. Bir varlığın özünü ya da zihnimizde tasavvur ettiğimiz imgeleri açığa çıkartırken insanın merkezine oturmuş teknoloji ile bağ kurması doğaldır.
Son olarak sanat adına dönüşmesini, gelişmesini veya değişmesini istediğiniz durumlardan ve bunun nasıl gerçekleşebileceğinden bahseder misiniz?
Sanat, toplumların konjonktürel durumuna göre tarihsel sürecine bağlı olarak gelişir ve olağan sürecini yaşar. Dolayısıyla sanat, değişerek ve gelişerek dönüşür. Aksi takdirde ne dadaistleri ne de postmodern dönemini konuşuyor olurduk. Gelişen ve değişen dünyada küreselleşme, insan ve teknoloji ilişkisi, güncel sanata inanılmaz etki etmiştir. Çağdaş sanat, toplumsal normların üzerindeki akışına devam ederken, sanatçıların, hakikatin yitimi neticesinde anlamsızlaşan dünyaya sanatsal yaratımlarıyla yeni anlamlar üreterek, eserlerindeki dönüşüme kutsiyet atfedeceklerinden hiç şüphem yoktur.
Haber&Fotoğraf: Mehmet Umutcan Kaya
DÜNYA ŞAMPİYONU MÜCAHİT KULAK: “DURMAK YOK, RİNGE DEVAM”
Dünya şampiyonluğu, spor dalında en iyi olanın taşıdığı prestij ve ...
TARİHE TANIKLIK EDEN MÜZE ‘‘ULUCANLAR CEZAEVİ MÜZESİ’’
Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi (Ulucanlar Cezaevi), 1925 ve 2006 yılları ...
HAYVAN DOSTLARIMIZDA KAN PARAZİTİ HASTALIĞI
Her canlı dönem dönem sağlık sorunları yaşamaktadır. Bu sağlık sorunlarının ...
OSMANLI’DAN GÜNÜMÜZE SOSYAL YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA
Osmanlı İmparatorluğu'nda sosyal yardımlaşma ve dayanışma kültürü, toplumun temel değerlerinden ...
İnsan ve diğer tüm canlıların hayatına devam edebilmesi için toprak ...
KADINLARIN VAZGEÇİLMEZ GİYSİSİ: KIRAS-FİSTAN
Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne ait birçok yerde yıllardır ...
Türkiye’nin birçok şehrinde birbirinden güzel evler bulunmaktadır. Peki ya Ankara’nın ...
SIK RASTLANIP AZ BİLİNEN HASTALIK: KURDEŞEN
Vücudumuzda bir bölge kaşındığı zaman hafife alır, kaşıyıp geçmesini bekleriz. ...
Aydın deyince aklımıza ilk incir, incir deyince de aklımıza ilk ...
DÜNDEN BUGÜNE: URLA SANAT SOKAĞI
Asıl adı Zafer Caddesi olan sokak, 2010 yılından sonra bir ...