Teknolojinin gölgesinde unutulmaya yüz tutan geleneksel oyuncakları yeniden canlandıran Erkan Atalı, el yapımı oyuncaklarıyla çocuklara hem geçmişin değerlerini aktarıyor hem de yaratıcılığı ve el becerisini teşvik ediyor.
Teknolojinin geliştiği bu günlerde, çocukların eğlence ve oyun anlayışı da değişiyor. Eski oyuncakların sunduğu yaratıcılık, el becerisi, bilgi ve birikim gibi değerler gittikçe unutuluyor. Bu sorunu gidermek için çaba harcayan Erkan Atalı, "Oyuncakçı Dede" olarak, el yapımı oyuncaklarla geçmişin hatıralarını günümüze taşıyor.
Kökleri geçmişten günümüze uzanan oyuncakların hikâyesi
1952 doğumlu olan Erkan Atalı, uzun yıllar öğretmenlik yaptıktan sonra, emekliliğinde geleneksel oyuncaklara yöneldi. Atalı’nın amacı yalnızca oyun oynatmak değil, aynı zamanda kültürel ve tarihsel mirası çocuklara tanıtmaktır. Atalı, 6-7 yaşlarında başlamış olduğu oyuncak yapımıyla ilgili anılarını ve tecrübelerini bizlere anlatıyor. "O yıllarda, kırsal köylerde çocuklar evdeki malzemelerle oyuncak yaparlardı. Bu basit ama yaratıcı yöntemler, hayal gücünü geliştirir ve problem çözme becerilerini arttırırdı." diyen Atalı, oyuncakların geri dönüşüm malzemeleriyle nasıl yaratıldığını anlatıyor. Özellikle, testi saplarının iplerle bağlanarak çocuklara verilmesi gibi yaratıcı çözümlerle, çocukların oyun oynarken keyifli vakit geçirmeleri ailesi tarafından sağlanıyordu.
Kültürel etkileşimi ve oyuncağın yolculuğu: Nesilden nesile
Atalı'nın çalışmalarında öne çıkan bir diğer önemli nokta, oyuncakların ve oyunların kültürel yolculuğudur. "Oyuncakların milleti bulunmamaktadır." diyerek, oyuncakların zamanla farklı coğrafyalarda aynı oyun adı altında oynandığını ve kültürel farklılıklar gösterdiğini belirtiyor. Örneğin, Aydın'da "Mangala" olarak bilinen oyun, İran'da "Nakil" olarak oynanıyor. Bu durum, oyunların ve oyuncakların kültürel sınırları aşarak tarih boyunca nesiller arasında aktarıldığını gösteriyor.
Geleneksel oyuncaklarla eğitim: Fiziksel aktivite ve kişisel gelişim
Erkan Atalı'nın el yapımı oyuncakları, hem eğlence hem de eğitim için büyük bir fırsat sunuyor. Osmanlı topu gibi geleneksel oyuncaklar, çocuklara fizik kurallarını öğretirken eğlenceli savaş oyunlarına da olanak tanıyor. Bu tür oyuncaklar, çocuklara sabır, beceri geliştirme ve problem çözme yetilerini çocuklara katıyor. Atalı, "Nasıl daha iyisini yapabilirim?" sorusunun çocukları mantıklı düşünmeye teşvik ettiğini, aynı zamanda eğlenceli bir rekabet ortamı yarattığını vurguluyor. Bu oyuncaklar, yaratıcılığı ve strateji geliştirmeyi teşvik eden bir rekabet ortamı hazırlıyor.
Teknolojinin gölgesinde: Modern oyuncaklar
Atalı, günümüzdeki teknolojik oyuncakların çocukların yaratıcılığını kısıtladığı ve anlamsız eğlence sunduğunu aktarıyor. Dijital cihazlarla geçirilen vakit, fiziksel aktiviteleri ve sosyal etkileşimi azalttığı için çocukların yaratıcılıkları zayıflıyor. "Yeni nesil oyuncaklarda o eski değeri bulamıyoruz." diyen Atalı, el yapımı oyuncakların eğitici ve yaratıcı bir araç olarak önemini vurguluyor. Bunun da aile kontrolü ile iyileştirilebileceği görüşündedir. “Zamanınızı verirseniz, çocuklarınıza herhangi bir şey vermenize gerek kalmaz." diyen Atalı, çocuklara zaman ayırmanın ve el emeğiyle üretim süreçlerine katılımlarının önemini vurguluyor.
Mevsimlere göre değişen oyunlar: Uçurtma, misket, topaç
Erkan Atalı’nın oyuncak üretimi ve hazırlanışı, mevsimlere göre değişen geleneksel oyunları da yansıtıyor. Kışın misket oyunları, baharda topaç ve yazın çelik çomak gibi oyunlar, o dönemin çocuklarının yaratıcılığını ortaya koyan oyunlardı. Atalı, “Bu oyunlar çocukların sadece vakit geçirmesi için değil, aynı zamanda yaratıcılıklarını geliştirmeleri için de önemliydi.” sözleriyle geleneksel oyunların çocuk gelişimindeki yerine vurgu yapıyor. Özellikle, uçurtmaların yapımı çocuklar arasında rekabeti artırırken, o yıllarda uçurtmaların yapıştırılmasında hamur ve kuru incir kullanılıyordu. Atalı, “O dönemde, herkesin kendi uçurtmasını yapması gerekiyordu. Bu, çocuklara kendi başlarına bir şey üretmenin değerini öğretiyordu.” ifadeleri ile belirtiyor. O dönemlerde kız çocuklarına çam iğnesi ile yapılan gelinlikli oyuncaklar da kız çocukları arasında çok beğeniliyordu. Ayrıca, kargıdan düdük yapmak, köylerde çocukların en sevdiği aktivitelerden biriydi. Düdük yapımında kullanılan malzemeler, çocuklara müzik yeteneklerini geliştirme fırsatı sunuyordu. Atalı, “Geleneksel oyuncaklar, çocuklara yalnızca eğlence değil aynı zamanda el becerilerini geliştirme imkanı da sunuyordu.” diyerek bu kültürel mirasın çocuklar üzerindeki önemine dikkat çekiyor.
Aile desteği ve ilham kaynağı; Eşi ve torunlarıyla yola devam
Atalı, ailesinin desteğini, “Bu yolculukta ailemin büyük desteğini her zaman yanımda hissettim. Eşim, katıldığım seminerlerde ve çeşitli programlarda bana eşlik ederek, hem moral kaynağım hem de ilham verenim oldu. Bu süreçte, çocuklarım da benimle birlikte aynı geleneksel oyuncaklarla büyüyerek, bu mirası benimle paylaştılar ve bu yolculuğun önemli bir parçası haline geldiler. Ailemin desteği, benim için sadece bir motivasyon kaynağı değil, aynı zamanda bu işe olan tutkumun ve bağlılığımın güçlenmesine de yardımcı oldu.” sözleriyle aktararak bu sürecin ona mutluluk kattığını ve enerjisini genç tuttuğunu belirtiyor. Torunu ise, Atalı’nın bu işin gelecekteki devamcısı olma yolunda hazırlık yapıyor. “Bu işi benden sonra torunumun yapmasını istiyorum,” diyerek mirasını ona bırakmak istediğini ifade ediyor; torununun da bu konuda istekli olduğunu belirtiyor. Atalı ayrıca, “Bu işi yapmak hem bana hem de torunuma anlam katıyor, ikimiz de bundan büyük keyif alıyoruz.” diye belirterek bu uğraşın kuşaklar arası bir bağ kurduğunu vurguluyor.
Geçmişten geleceğe miras: Geleneksel oyuncakların yaşatılması
Atalı, 2010'dan beri yürüttüğü bu çalışmaları yalnızca nostaljik bir hobi olarak görmüyor. "Bu çalışmalar geleceğe yönelik bir miras bırakma amacını taşıyor." diyen Atalı, oyuncaklarını dört bir yandaki okullarda sergileyerek, çocuklara geçmişini ve geleneklerini en güzel dilde öğretiyor. Bu sergiler, çocukların eski geleneksel oyuncakları yeniden keşfetmesine katkı sağlarken, kültürel mirasın korunmasına da yardımcı oluyor.
Erkan Atalı'nın el yapımı oyuncaklara olan tutkusu, geçmişin mirasını yaşatmasının yanı sıra, bu değerleri bugüne ve geleceğe taşımak adına büyük bir umut vaad ediyor. Geleneksel oyuncakların yeniden hayat bulması, hem çocukların eğlenmesini sağlıyor hem de kültürel bir olgunun geleceğe aktarılmasına yardımcı oluyor.
Haber: Mehmet Karaboğaz
Fotoğraf: Ömer Faruk Yalçın
DÜNYA ŞAMPİYONU MÜCAHİT KULAK: “DURMAK YOK, RİNGE DEVAM”
Dünya şampiyonluğu, spor dalında en iyi olanın taşıdığı prestij ve ...
TARİHE TANIKLIK EDEN MÜZE ‘‘ULUCANLAR CEZAEVİ MÜZESİ’’
Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi (Ulucanlar Cezaevi), 1925 ve 2006 yılları ...
HAYVAN DOSTLARIMIZDA KAN PARAZİTİ HASTALIĞI
Her canlı dönem dönem sağlık sorunları yaşamaktadır. Bu sağlık sorunlarının ...
OSMANLI’DAN GÜNÜMÜZE SOSYAL YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA
Osmanlı İmparatorluğu'nda sosyal yardımlaşma ve dayanışma kültürü, toplumun temel değerlerinden ...
İnsan ve diğer tüm canlıların hayatına devam edebilmesi için toprak ...
KADINLARIN VAZGEÇİLMEZ GİYSİSİ: KIRAS-FİSTAN
Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne ait birçok yerde yıllardır ...
Türkiye’nin birçok şehrinde birbirinden güzel evler bulunmaktadır. Peki ya Ankara’nın ...
SIK RASTLANIP AZ BİLİNEN HASTALIK: KURDEŞEN
Vücudumuzda bir bölge kaşındığı zaman hafife alır, kaşıyıp geçmesini bekleriz. ...
Aydın deyince aklımıza ilk incir, incir deyince de aklımıza ilk ...
DÜNDEN BUGÜNE: URLA SANAT SOKAĞI
Asıl adı Zafer Caddesi olan sokak, 2010 yılından sonra bir ...