Kahramanmaraş’a bağlı Göksun ilçesinin Çardak kasabasında yapılan çeçen ekmeği, günümüzde hâlâ çok sevilerek yapılmaya ve insanlara sunulmaya devam ediyor. Çeçen kültürüne ait olan ve nesilden nesile aktarılarak günümüze kadar gelen bu ekmek, sofraların vazgeçilmezi durumunda. Aynı zamanda 6 Şubat Depremi ile yıkılan fırın ve evlerden dolayı konteynerlerde kasaba sakinlerine, depremzedelere hizmet vermeye devam edilmekte.
Çardak kasabası, yapılan ekmekleriyle seyahat edenlerin de uğrak noktalarından biri hâline gelmiş bulunmakta. Fırında çalışan, kendi ekmeğini yapan ve şu an konteynerlerde halka gönüllü olarak hizmet veren Ayşegül Seren, Çeçen ekmeğini diğer ekmeklerden ayıran özellikleri, yapım sürecini ve çeşitleri hakkındaki bilgilerini bizimle paylaştı.
“Kültür mirasçılığı”
56 yaşında olan Ayşegül Seren, rahmetli annesinden öğrendiği Çeçen ekmeğini ve Çeçen kültürünü yaşatmaya devam ediyor. Öğrenim hayatını Göksun ilçesinde ve Çardak kasabasında tamamlayan Seren, “Göksun ilçesinin Çardak kasabasında yaşıyorum. İlkokul ve ortaokulu burada okuyup liseyi Göksun ilçesinden uzakta okuyarak tamamladım. Burada doğdum, büyüdüm ve aile kurdum. Annemden kalan bu mesleği devam ettirmeye çalışıyorum. Bir nevi kültür mirasçılığı yapıyorum diyebilirim. Deprem dolayısıyla köyümüzden ayrılmıştık ama şuan tekrardan burada yaşamaya başladık. Evler gibi fırınlar da yıkıldığı için konteynerde ekmek yapmaya başladık. Buradaki insanlar için elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz.” diye konuştu.
Hiçbir mevsim evlerden eksik olmayan ekmek
Annesinden Çeçen ekmeği yapımını öğrenerek kasabadaki insanlara ve depremzedelere hizmet veren Seren, “Önceden annemler bu mesleği devam ettiriyorlardı. Biz de onlardan gördük, öğrendik ve şu an konteynerlerdeki insanlar için kısıtlı imkânlarla ekmek yapıyoruz. Genellikle yaz mevsiminde daha çok yapılıyor ancak her mevsim evlerimizden eksik olmaz. Aslında annem bana öğretmek istemedi. Kendileri çok uğraşmışlar zamanında ama ben her zaman yapmak istemiştim. Hatta evin önünde küçük bir fırınım mevcut ve orada boş zamanlarımda ihtiyacımız olduğunda ekmek yapıyorum. Annem vefat etmeden önce, gençlik döneminde köyde kaldıkları sürece ekmek yapmışlar ve dışarıya satışlar yapmışlar. Ben de annemden bana kalan bu kültürel mirası yaşatmaya çalışıyorum.” dedi.
“Kendi mayalarını yaparlardı”
Çeçen ekmeğini genelde kadınların yaptığına dikkat çeken Seren, “Bizim kültürümüzde genelde kadınlar ele almış bu mesleği. Önceden kendi mayalarını kendileri yaparlarmış. Bu ekmeğin yanı olan, ‘Siskil’ dediğimiz mısır ekmeğimiz de var. Ekmeklerimiz taş fırınlarda pişirilir. Özel günlerde, bayramlarda çok tüketilir. Eskiden yapılan çeçen ekmeğini bizler de mirasçıları olarak devam ettirmeye gayret ediyoruz.” ifadelerini kullandı.
Çeçen ekmeğinin özellikleri: Hoddutturuk
Çeçen ekmeğini diğer ekmeklerden ayıran özellikleri ve püf noktaları hakkında konuşan Seren, “Önceden ekmeğin mayalarını kendileri yaparlarmış. Bizlere ait olan ‘Hiın dettin bepik’ dediğimiz baskılı ekmeğimiz, yani yağlı ekmeğimiz var. ‘Hodutturuk’ dediğimiz yumurtalı ekmeğimiz var. Kültürümüzde ekmek çeşidi bol. Ekmeklerimizin hepsi taş fırınlarda hazırlanıyor. Şu an konteynerde bunları gerçekleştiremiyoruz ama inşallah köyümüzdeki fırınlar tekrardan açılacak. Önceden her evin ahırında hayvanlar olurdu ve dolayısıyla da süt, yağ gibi malzemeler doğal oluyordu. Hamurlarını evlerinde hazırlayıp fırınlarda pişirmek için gelen kadınlarımız var. Sıraya girerek ekmek pişirirler. Şu anda eskiden yapıldığı gibi yapmak maliyet açısından pek mümkün değil ancak biz elimizden geldiğince o ekmeği yapmaya, kültürümüzü yaşatmaya çalışıyoruz.” dedi.
Cennet Teyze’nin fırını
Annesinin yanında ekmek yapmayı öğrenen Seren, çırak yetiştirme ve çeçen ekmeğini miras bırakma konusunda ise şu sözlere yer verdi: “Çırak yetiştirme konusunda ise annelerimiz bizlerin okumasını, bu işleri yapmamamızı istediler. Köyümüzde çocuklarına, akrabalarına bu işi öğretip kültürümüzü miras bırakanlar var. Onun haricinde pek çırak yetişmiyor ama genelde çoğu kişi ekmek yapmayı bilir. Zamanında meşhur ekmekçi Cennet Teyze’nin meşhur bir fırını varmış ve annem ondan, kendi annesinden, kayınvalidesinden öğrenmiş bu işi. Ben de annemden bu ekmeği öğrendim. Şimdi de buradaki depremzedelere, halkımıza sunuyoruz.”
“Sakız kıvamına gelene kadar elde yoğrulur”
Eskiden yapılan Çeçen ekmeğiyle şu an yapılan Çeçen ekmeğinin özelliklerini ve yapım sürecini anlatan Seren, “Temizlik çok önemli bizim için. Ellerimiz sürekli musluk altındadır. Bir iş yaparken sevgiyle yapmak da bir o kadar önemlidir. Öncelikle dua ile başlayarak un elenir. Biraz süt, tuz, su ve un gibi malzemeleri ekleyerek hamur, sakız kıvamına gelene kadar elde yoğrulur. Daha sonrasında mayalanmaya bırakılır. Hamur tezgâha çıkarılarak yumaklar hâlinde işlenir. Burada biraz daha mayalanarak hamur kabarır. Son olarak ekmeğe şekil verdikten sonra üzerine süt ve yağ karışımı olan sıvıyı üzerine süreriz. Taş fırınlarda, odun ateşinde pişmeye bırakılır. Piştikten sonra nar gibi kızarmış, mis gibi kokan ekmeklerimiz afiyetle yemeye hazırdır. İsterseniz buzdolabına koyarak bir haftaya kadar yiyebilirsiniz.” şeklinde konuştu.
Nesilden nesile aktarılan ekmek
Son olarak Çeçen ekmeğinin ve kültürünün devam etmesini, bunun nesiller boyunca sürmesini istediğini söyleyen Seren, “Kültürümüzün kaybolmasını istemem. Çocuklarımız öğrensinler, gençlerimiz Çeçen ekmeğini devam ettirsinler isterim. Benim yeğenim öğrenmek istedi. Şu an ekmek yapmaya başladı. Bu durum beni çok mutlu ediyor. Benden sonra en azından bir kişi olacak. ‘Kültürümüzü devam ettirecek’ düşüncesi, içimi rahatlatıyor. Nesilden nesile bu ekmek geçsin isterim. Zamane gençleri farklı düşünüyor, hazıra düşkünler. Bizler öğrendik, onların da öğrenmesini temenni ediyorum. Allah kültürümüzü daim etsin.” cümleleriyle sözlerini noktaladı.
Kıymetli vaktini bize ayırdığı için Ayşegül Seren’e teşekkür ederiz.
Haber & Fotoğraf: Harun Kahya
DÜNYA ŞAMPİYONU MÜCAHİT KULAK: “DURMAK YOK, RİNGE DEVAM”
Dünya şampiyonluğu, spor dalında en iyi olanın taşıdığı prestij ve ...
TARİHE TANIKLIK EDEN MÜZE ‘‘ULUCANLAR CEZAEVİ MÜZESİ’’
Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi (Ulucanlar Cezaevi), 1925 ve 2006 yılları ...
HAYVAN DOSTLARIMIZDA KAN PARAZİTİ HASTALIĞI
Her canlı dönem dönem sağlık sorunları yaşamaktadır. Bu sağlık sorunlarının ...
OSMANLI’DAN GÜNÜMÜZE SOSYAL YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA
Osmanlı İmparatorluğu'nda sosyal yardımlaşma ve dayanışma kültürü, toplumun temel değerlerinden ...
İnsan ve diğer tüm canlıların hayatına devam edebilmesi için toprak ...
KADINLARIN VAZGEÇİLMEZ GİYSİSİ: KIRAS-FİSTAN
Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne ait birçok yerde yıllardır ...
Türkiye’nin birçok şehrinde birbirinden güzel evler bulunmaktadır. Peki ya Ankara’nın ...
SIK RASTLANIP AZ BİLİNEN HASTALIK: KURDEŞEN
Vücudumuzda bir bölge kaşındığı zaman hafife alır, kaşıyıp geçmesini bekleriz. ...
Aydın deyince aklımıza ilk incir, incir deyince de aklımıza ilk ...
DÜNDEN BUGÜNE: URLA SANAT SOKAĞI
Asıl adı Zafer Caddesi olan sokak, 2010 yılından sonra bir ...