Altın, geçmişten günümüze değerini koruyan eşsiz bir metaldir. Sadece yatırım aracı olarak değil, aynı zamanda estetikliğin simgesi olarak da kendini göstermektedir. Kuyumcuların özenle şekillendirdiği bu değerli madde hem mücevherlerde hem de mükemmel iletkenliği sayesinde elektronik cihazların küçük devrelerinde ve teknolojinin kalbinde yer alıyor. Altın, insanlık tarihinin ve medeniyetin parçası olarak her kültür ve her dönemde önemini koruyor.
Ankara Kuyumcular ve Saatçiler Odası Başkanı Timuçin Sönmez, bu röportajda altın sektöründe Türkiye’nin konumunu, teknolojinin sektörle bütünleşmesinin kritik önemini, mesleki yeterlilik standartlarını ve dijital pazarlamanın rekabet üzerindeki etkisini bizlerle paylaştı.
Kuyumculuk sektörüyle nasıl tanıştınız?
Ben Ankara Kuyumcular ve Saatçiler Odası Başkanı Timuçin Sönmez. 1967 yılı Ankara doğumluyum. İlkokul, ortaokul, lise ve üniversite hayatımın bir kısmını Ankara’da geçirdim. Çok küçük yaşlarda kuyumculuk sektörüyle tanıştım. Aile büyüklerimiz kuyumculuk ile uğraşıyordu. 1958 yılında amcam ve eniştem beraber kuyumculuk sektörüne başlamışlardı. Sonrasında bu işe ben de dahil oldum ve kuyumculuk yapmaya başladık. 12-13 yaşlarımda çantacı olarak adlandırılan altın toptancılığı ile illeri, ilçeleri dolaşarak satış yapmaya başladım. O tarihten bu yana 40 yılı aşkın süredir bu sektör içerisindeyim. Kuyumculuğun birçok alanında bulundum. İmalatını, toptancılığını yaptım. Bazı ülkelere ilk ihracatı gerçekleştiren kişiyim. Türk Standartları Enstitüsü (TSE) patentinin çıkmasıyla ilgili çalışmalar yaptım. O zaman akit adında markamız vardı. Bunların hepsi altında standartların getirilmesiyle alakalı çalışmalar. Bunun anlamı ise ayar garantisidir. Standartlarda üretim yapıp, TSE’nin patentini üzerine vurduğunuz zaman bir nevi devlet garantisinde işlem anlamına gelir. Eskiden bu işi Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası Darphanesi yapardı. 20 yılı aşkın süredir ticaret odası tecrübem vardı. Ticaret odası üyeliği, meclis üyeliği, komite üyeliği, komite başkanlığı, komisyon başkanlığı gibi birçok görevde bulundum. Sonrasında ise artık kendimizi mesleğe vakfettik ve Ankara Kuyumcular Odası Başkanlığı’na adaylığımı koydum. Şu anda da tamamen oda ile ilgileniyorum.
Türkiye’nin uluslararası altın sektöründeki yeri nedir? Teknolojinin bu alandaki önemi hakkında ne düşünüyorsunuz?
Türkiye olarak imalatta 2. sıraya yerleştik. Tüketimde de İtalya’dan sonra hemen hemen 2. sıradayız. Her iki tarafta da birinci sırayı zorlamaya çalışıyoruz. Teknoloji bu konuda çok önemli, yavaş yavaş sistemler kuyumculuğa da yansıyor. Özellikle Computer Numeric Control (CNC) makinelerinin sektöre girmesiyle birlikte teknolojiden yararlanılmaya başlandı. Çizimler 3 boyutlu şekilde bilgisayar programlarıyla birlikte yapılıyor. Geçmişte teknoloji yoğunluğu İtalya’daydı. Biz çoğu teknolojiyi İtalya’dan buraya getirdik. Makinalarımızı da kendimiz üretir duruma geçtik. Kuyumculuk, baktığınız zaman metal teknolojisinin minyatürize edilmiş şeklidir. Torna tesviye kısımları, kaynak kısımları, polisaj kısımları aynıdır. Metalurjinin tam içine girer ancak makro metal işlemesidir. Diğeri mikro metal işlemesidir. O yüzden altın sektörünün teknolojiden uzakta kalma şansı yok. Tabii bu arada satışta da teknoloji gelişiyor, yani e-ticaret ciddi bir yer aldı.
Bu sektörde e-ticaret, dijital pazarlamanının önemi nedir?
Dijital pazarlama, elektronik pazarlama, e ticaret ve pazarlar çok önemli. Bizim kendi pazarlarımızı oluşturmamız lazım, e-ticaret alanlarımızı oluşturmamız lazım. Bunu konuyla ilgili çalışmalar bulunmakta ve biz de bu çalışmalara destek vermekteyiz, gençlerimiz istekli. E-ticaret olmadan bu iş olmaz ancak e-ticaret kanunlarının düzenlenmesi gerekiyor. Pazar yerlerinde kuyumculardan çok yüksek oranda komisyon alıyorlar. Kuyumcunun elde edemediği parayı şu anda elektronik ticaretteki pazar yerleri elde ediyor ve bu çok yanlış bir durum. Önümüzdeki aylarda bir çalıştayımız var, Ticaret Bakanlığı’na bunları ileteceğiz. Bu sorunların hepsini ilgili bürokratlarımızla görüşüp, onlara çözüm yollarıyla birlikte ileteceğiz. Düzenlemeler yapıldıktan sonra e-ticaret daha da artacak devletin beklentileri de karşılanmış olacak. Onun için pazar yerleri ve e-ticaret kurallarının sıfırdan yeniden dizayn edilmesi gerekiyor.
Mücevher tasarımında son dönemlerde popüler trendler hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Daha önce de dediğim gibi, İtalya’dan sonra dünyada 2. ihracat yapan ülkeyiz ama tasarımda hala İtalya’yı yakalayamadık. Tasarımı biz yaparız, İtalya’dan daha iyi yaparız ancak toplumun sosyo-kültürel yapısının bu tasarımları özümseyebilmesi gerekiyor. Toplum ilerledikçe biz İtalya’yı yakalayabiliriz. Dünya pazarlarında gelen taleplerin her türlüsünü yapabilecek kapasitedeyiz. Son çıkan teolojileri bütün imalatçılarımız takip etmekte. İlerleyen zamanlarda Türkiye’yi çok iyi şeylerin beklediğini düşünüyorum. Tasarımlar ise bölgelere göre değişiklik gösteriyor. Tasarım konusunda da birçok bölüm açıldı, hatta biz bu sene Ankara’daki üniversite öğrencileriyle tasarım yarışması düzenliyoruz. Hacettepe Üniversitesi ile başladık ve sonra diğer üniversiteler de sağ olsunlar bize katıldılar. Yarışmaya girecek tasarımlar gelmeye başladı. Önümüzdeki günlerde de sonuçlanacak. Dolayısıyla biz AKSU akademiyi de kurmuş olduk. Nitelikli, teknolojiyi bilen, çağa ayak uydurabilen kuyumcular yetiştirmeye başlıyoruz. Bütün yazılımlar Türkiye’ye geliyor, moda trendlerine göre de tasarımlar yön buluyor. Tüketiciyi özendirecek bazı akımlar var, örneğin sevgililer günü, anneler günü gibi akımlar tasarımlara yön veriyor. Şimdilerde ise belirli objeleri moda yapmaya çalışıyorlar. Her yıl başka hayvanı seçiyorlar, bir gün tavşan bir gün başka bir şey. Bunlara uyum sağlamak için bu tarzdaki çizimler şart. Dünya trendlerini de takip etmemiz lazım. Artık her ülke birbirine bir tuş kadar yakın. Türkiye bütün trendleri, modayı, teknolojiyi takip ediyor.
Kuyumculukta günümüzde yaşanan sorunlar nelerdir? Bunların üstesinden nasıl geliyorsunuz?
Kuyumculuğun hızlı gelişmesinden dolayı yapılanamama sorunu var. Çıkan kanunlar, yönetmelikler yetersiz kalıyor. Kayıt problemi var, sebebi de maalesef tam bir kuyumculuk sistemi kurulmamasıdır. Ana sebeplerinden bir tanesi altın muhasebesine geçilememesidir. Altın muhasebesine mutlaka geçmemiz lazım, aksi takdirde kuyumcular ilerleyen yıllarda hem Mali Suçları Araştırma Kurulu (MASAK) ile, maliye ile hem de işlevsel anlamda teknolojiyi kullanabilme adına çok büyük sıkıntılar yaşayacaktır. O yüzden bunlara acil bir şekilde el atılması lazım. Bu söylediğim sorunlar ile ilgili çalışmalarımızı yapıyoruz. Yetişmiş eleman problemleri bulunuyor. Bununla ilgili Aksu Akademi’yi kurduk. İlk önce satış pazarlama elemanları yetiştirmeye başlayıp, sonrasında da imalatı uluslararası ticaret alanında nitelikli elemanlar yetiştireceğiz. Pırlantayla ilgili aşağı yukarı 400’e yakın kuyumcuya eğitimler verdik, bu ciddi bir rakam. Uluslararası standartlarda eğitimlerimiz var, sertifikalarını da veriyoruz. Altın kaplama teknolojileri çok gelişti, teknolojik çalışmalarımız da var. Bütün sorunlarla mücadele etmeye çalışıyoruz.
Pandemi sürecinin altın sektörüne etkisi ne oldu?
Pandemi süreci her sektöre etkisi olduğu gibi altın piyasasını da etkiledi. Biliyorsunuz makineler stop dedi. Ancak şöyle de bir artısı oldu, biliyorsunuz sistem kapandı ve arkasından bütün merkez bankaları dünyalarca para basmak zorunda kaldılar. O kapalı dönemdeki yaptıkları harcamaların, özellikle devlet harcamalarının karşılığında gelirleri olmadığı için o kapalı dönemlerde akabinde para basarak bunu sübvanse ettiler. O da enflasyonu tetikledi, piyasada emisyonu arttırdı. O paraya “serseri” para diyorum, “serseri” para da yönünü altına çevirdi. Dolayısıyla Türkiye’de de ciddi bir şekilde altın talebi oldu. Pandemi zamanının bize en büyük etkisi bu oldu, yoksa ticari anlamda ayrıca katkısı oldu.
Altının “güvenli liman” olarak tavsiye edilmesinin sebebi nedir?
Yatırım tavsiyesi değildir, benim şahsi yorumum olarak bu jeopolitik karışıklıklar devam ettiği müddetçe altının cazibesi dünyada da devam edecektir. Devlet merkez bankaları hazineleri de altın tutmak istiyor, çünkü paralarının karşılıkları olması lazım. Coin gibi farklı para birimleri çıktı ama coinlerin temel noktası yok. Abes bir örnek olacak ama elektrikler kesildiği noktada karanlıkta bile altın para ediyor. Teknoloji durduğu noktada ben coinlerin ciddi bir para edeceğini düşünmüyorum. Dünya konjonktüründe baktığımız zaman o cüzdanların da çöp kutusu olacağını düşünüyorum, ancak altın her zaman altın olarak kalacak. Türkiye’ye geldiğimiz zaman Türk yatırımcısı 2 kere avantaj sağlamış oluyor. Bu nasıl oluyor diye soracaksınız. Türkiye’de dövizin artışı otomatikman altının fiyatının artmasına neden oluyor. Dünya borsalarında da altın yükseldiği zaman hem altın hem de dövizin yükselmesinden kâr ediyorlar. Yani bugün altın alan biri zaten otomatikman döviz de almış oluyor. Geri kalan kısım da çıktığı noktada ikinci kârı elde etmiş oluyor. Onun için Türkiye’de güvenli liman olarak adlandırılıyor. Talep olmasının sebebi de %400 yüzlük artışların da son 2-3 yılda altında olmasının ana sebeplerinin başında da bu yatıyor. Hep 2 ile çarpılıyor, döviz gibi değil. Altın her zaman para eder, dünyanın her yerinde. Dövizlerin, ülkelerin durumlarının ne olduğu belli değil. Yani onun için ben herkesi altına almasını tavsiye ederim. Hem sektör temsilcisi olarak hem de şahsi fikir olarak. Ekonomik okuryazarlık dediğimiz bir tabir var. Şimdi insanların eğitim seviyeleri de farklı, değişik enstrümanları da kullanabilirler. Ben sadece altın Türkiye'de yatırım aracıdır diye altını çizmiyorum. Yani altın güvenli, iyi doğru bir yatırımdır. Eğer ekonomik okuryazarlığı varsa altına dayalı değişik enstrümanlar var. Altının dışında başka yatırım araçları da var ama bunlarla ilgili yatırım yapmak için ekonomik okuryazarlık şart. Eğer bu yoksa en güvenli yatırımın altın olduğunu düşünüyorum. Uzun vadede kesinlikle kaybettirmez. Çok kısa vadeli kısımlarda etkilenebilirler ama böyle çok kısa kısımlarda da ona göre değerlendirmeleri gerekir.
Haber: Hüseyin Kum
DÜNYA ŞAMPİYONU MÜCAHİT KULAK: “DURMAK YOK, RİNGE DEVAM”
Dünya şampiyonluğu, spor dalında en iyi olanın taşıdığı prestij ve ...
TARİHE TANIKLIK EDEN MÜZE ‘‘ULUCANLAR CEZAEVİ MÜZESİ’’
Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi (Ulucanlar Cezaevi), 1925 ve 2006 yılları ...
HAYVAN DOSTLARIMIZDA KAN PARAZİTİ HASTALIĞI
Her canlı dönem dönem sağlık sorunları yaşamaktadır. Bu sağlık sorunlarının ...
OSMANLI’DAN GÜNÜMÜZE SOSYAL YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA
Osmanlı İmparatorluğu'nda sosyal yardımlaşma ve dayanışma kültürü, toplumun temel değerlerinden ...
İnsan ve diğer tüm canlıların hayatına devam edebilmesi için toprak ...
KADINLARIN VAZGEÇİLMEZ GİYSİSİ: KIRAS-FİSTAN
Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne ait birçok yerde yıllardır ...
Türkiye’nin birçok şehrinde birbirinden güzel evler bulunmaktadır. Peki ya Ankara’nın ...
SIK RASTLANIP AZ BİLİNEN HASTALIK: KURDEŞEN
Vücudumuzda bir bölge kaşındığı zaman hafife alır, kaşıyıp geçmesini bekleriz. ...
Aydın deyince aklımıza ilk incir, incir deyince de aklımıza ilk ...
DÜNDEN BUGÜNE: URLA SANAT SOKAĞI
Asıl adı Zafer Caddesi olan sokak, 2010 yılından sonra bir ...