Öğretmen Akademileri; zorluk mu, avantaj mı? Yük mü, gereklilik mi? Aydın Öğretmen Akademileri Edebiyat Akademisi Akademik Danışmanı Prof. Dr. Bilge Bağcı Ayrancı, öğretmen yetiştirmede fakülte sonrası hizmet içi eğitimin rolünü ve gönüllü katılımdaki detayları anlatıyor.
Öğretmen yetiştirme sistemi ve mesleki yeterlilik süreçleri son dönemde kamuoyunun merak ettiği ve farklı görüşlerin öne sürüldüğü konuların başında geliyor. Özellikle Eğitim Fakülteleri mezuniyetinin ardından gelen yeni “Öğretmen Akademisi" süreci, akıllara bu yapının mevcut eğitim sistemindeki rolünü getiriyor. Aydın Öğretmen Akademileri Edebiyat Akademisi Akademik Danışmanı ve Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türkçe Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bilge Bağcı Ayrancı, bu tartışmalara ışık tuttu. Ayrancı, hizmet içi eğitim modeli olan Akademilerin, öğretmenlerin somut ihtiyaçlarına göre şekillendiğini belirtti. Prof. Dr. Ayrancı, mesleki yeterlilik süreçlerinin önemini, Eğitim Fakülteleri ile kurulan iş birliğinin niteliğini ve öğretmenlerin bu isteğe bağlı eğitimlere gösterdiği yoğun talebin ardındaki nedenleri detaylandıran önemli açıklamalarda bulundu. Tüm detaylar röportajımızın devamında.
Sizi tanımak açısından kendinizden bahseder misiniz?
Ben, Prof. Dr. Bilge Bağcı Ayrancı. Akademik yolculuğum, Gazi Üniversitesinde başladı ve lisans eğitimini bölüm birincisi olarak tamamladım. Lisans, yüksek lisans ve doktora derecelerimin tamamını Türkçe Eğitimi dalında bu üniversiteden aldım. Ayrıca, Kamu Yönetimi alanında ikinci bir lisans eğitimim bulunmaktadır. Mesleki kariyerime, Milli Eğitim Bakanlığına bağlı kurumlarda 12 yıl süren Türkçe öğretmenliği tecrübesiyle başladım. Ayrıca üstün yetenekli çocukların eğitim aldığı Bilim Sanat Merkezleri bünyesinde de Türkçe Öğretmenliği ve idarecilik yaptım. Öğretmenliğin ardından akademik dünyaya geçiş yaparak Bozok Üniversitesinde kurucu Anabilim Dalı Başkanı olarak görev aldım ve burada Türkçe Öğretmenliği Bölümünü kurdum. Sonrasında, Aydın Adnan Menderes Üniversitesinde Doçent unvanıyla çalışmalarıma devam ettim. Şu an ise Eğitim Fakültesinde Profesör unvanıyla görev yapmaktayım. Akademik görevlerimin yanı sıra, yaklaşık 4-5 yıla yakın bir süre boyunca Türkçe Öğretimi Uygulama ve Araştırma Merkezi (TÖMER) Müdürlüğü görevinde de bulundum. Ayrıca Uşak Üniversitesi Türkçe Öğretim Merkezi ve Dokuz Eylül Üniversitesi Dil Öğretim Merkezinin danışma kurulu üyesiyim; aynı zamanda çeşitli uluslararası sempozyumlarda düzenleme kurulundayım. Dinleme-konuşma, okuma-yazma becerilerinin geliştirilmesi, yabancılara Türkçe öğretimi gibi alanlarda makale, bildiri ve kitap editörlüklerim mevcut.
Akademi sistemini özellikle Aydın bağlamında tanıtır mısınız?
Şu an Aydın Öğretmen Akademilerinde Edebiyat Akademisi Akademik Danışmanlığı görevini yürütmekteyim. Aydın merkezli olarak faaliyet gösteren Öğretmen Akademileri, atanmış öğretmenlere yönelik hizmet içi eğitimler şeklinde düzenlenmektedir. Bu hizmet içi eğitimler, alanında uzman akademik danışmanlar tarafından verilmektedir. Akademiler, öğretmenlerimizin farklı ilgi ve ihtiyaçlarına yönelik olarak çeşitli dallara ayrılmıştır. Bu dallar arasında Şehir ve Kültür Akademisi, Müzik Akademisi ve Edebiyat Akademisi gibi çeşitlilikler bulunmaktadır. Bu kapsamda, akademiler aracılığıyla atanmış öğretmenlerimizin kendi alanlarında daha yeterli ve yetkin olmalarını sağlamak amacıyla özel eğitimler düzenlemekteyiz.
Akademi sisteminin öğretmen yetiştirme sürecine getirdiği yenilikleri nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu model, Aydın Öğretmen Akademileri bağlamında sizce mevcut eğitim fakültesi yapısıyla uyumlu mu?
Akademi sistemi, hâlihazırda akademisyenlerle iş birliği içinde yürütülmektedir zira danışmanlık görevlerini de akademisyenler üstlenmektedir. Özellikle Aydın Öğretmen Akademileri özelinde konuştuğumuzda, bu yapı oldukça uyumludur. Çünkü akademilerdeki hizmet içi eğitimler, mevcut öğretmenlerin eksiklerini gidermeye yönelik, bireysel ihtiyaçlarını ve ilgilerini beslemeye yönelik olarak tasarlanmıştır. Bu esneklik sayesinde, örneğin özel eğitim öğretmeni olan bir kişi de kendi ilgi alanına göre Edebiyat Akademisine başvuruda bulunabilmektedir. Bu öğretmenler, kendilerini geliştirmek, edebiyat ya da Türkçe alanındaki öğretim yöntemlerini öğrenmek ve bunları kendi derslerine uygulamak amacıyla, ana branşları dışında kalan başka akademilere de kayıt yaptırabilmektedirler.
Öğretmenlik mesleğine başlamadan önce böyle bir “akademi süreci” öngörülmesi, mesleki yeterlilik açısından sizce gerçekten ihtiyaç duyulan bir adım mıydı?
Aydın Öğretmen Akademilerini bir hizmet akademisi kapsamında değerlendirdiğimizde, başvuru yoğunluğundan da anlaşılacağı üzere, öğretmenlerin bu hizmet içi eğitimlere katılma konusunda ne kadar istekli olduklarını açıkça görmekteyiz. Örneğin, bir öğretmen drama konusunu işleyen bir akademiye katılarak bu yöntemi öğrenmek ve derslerine uygulamak isteyebilir. Bir tarih öğretmeni de drama yöntemini öğrenerek bunu derslerine entegre etmeyi amaçlayabilir. Öğretmenler, öğrencilik yıllarında tam olarak alamadıklarını düşündükleri bu tür eğitimleri, kendilerini besleyen bir kaynaktan alma fırsatı bulmaktadır. Buna ek olarak, Şehir ve Kültür Akademisi örneğinden yola çıkarsak, eğitimde esas olan, bilinenden hareketle bilinmeyene yürümek ve yakın çevreyi iyi bilmektir. Atandığı şehri yeterince tanımayan öğretmenler için bu akademi ciddi bir katkı sağlamaktadır. Öğretmenler de bu katkının farkındadır. Nitekim, Aydın Öğretmen Akademilerine başvuruları aldığımızda çok yoğun bir taleple karşılaştık. Geçen seneki eğitim sürecimizde de katılımın sürekli yüksek olduğunu gözlemledik. Unutmamak gerekir ki, bu süreç tamamen isteğe bağlı bir katılımı gerektiriyordu; herhangi bir zorlama yoktu. Ancak öğretmenler, kendi istekleriyle farklı akademilere kayıt olarak kişisel ve mesleki gelişimlerine önem verdiklerini gösterdiler.
Eğitim fakültelerinin uzun yıllardır yürüttüğü öğretmen yetiştirme işlevi düşünüldüğünde akademi sistemi bu süreci nasıl etkileyebilir? Fakültenin rolünde bir dönüşüm mü bekleniyor sizce?
Aydın Öğretmen Akademilerinin Eğitim Fakülteleriyle omuz omuza bir iş birliği içinde olduğunu söyleyebiliriz; zira aramızda bir rekabet durumu söz konusu değildir. Geçen yıl kuruluş olarak davet ettiğimiz eğitimcilerin çoğu zaten Eğitim Fakültesi öğretim üyeleriydi. Örneğin, drama veya Türkçe eğitiminde oyunlaştırma, oyunla çocuğa öğretim gibi alanlarda eğitim verenler, ilgili fakültelerin hocalarıydı. Bu iş birliği sayesinde farklı fakültelerden ve üniversitelerden kaynak sağlamış olduk. Böylelikle öğretmenler, kendisi Aydın'da ya da Trabzon'da olsa bile, farklı üniversitelerin ve farklı eğitim fakültelerinin uzman hocalarından dersler alma imkânına kavuşmuş oldu.
Akademi süreciyle birlikte öğretmen adaylarının hem fakülte hem de akademi aşamasında eğitim alması, süre ve motivasyon açısından bazı zorluklar yaratabilir mi?
Öğrencilerimizin bu konuda çeşitli çekinceleri olabilir; ancak durumu bir mesleğe geçiş aşaması olarak değerlendirmek gerekir. Nasıl ki Hukuk Fakültelerinde bir yeterlilik sınavı ya da tıpta uzmanlık sınavları mevcutsa, geçmişte de öğretmenlik mesleğinde aday öğretmenlik ve asil öğretmenlik (aday memurluk ve asil memurluk) süreçleri vardı. Bu mevcut yapıyı, aslında bu sürecin biraz daha resmileşmiş ve öğretmenlerin beceri alanlarına yönelik eğitimlerle desteklenmiş hâli olarak düşünebiliriz. Ancak burada çok önemli bir ayrım vardır: Bu süreç, asla Eğitim Fakültelerinin diplomalarını veya yetkinliğini tartışmaya açacak bir yapılanma değildir. Zira ben de bir Eğitim Fakültesi hocasıyım ve böyle bir algının oluşması tamamen yanlıştır. Amacımız asla Eğitim Fakültelerini tartışmak değil; bilakis, mevcut öğretmenlerimizin yeterliliklerini ve yetkinliklerini artırmaktır.
Akademi sürecindeki performans değerlendirmelerinde objektifliği sağlamak adına, sadece bilgi düzeyinin değil, mesleki yeterlilik unsurlarının da dikkate alınmasının önemi nedir?
Var olan süreçte objektiflik ve şeffaflık büyük önem taşımaktadır. Biz genellikle bir öğrencinin hayatındaki bütün kararların iki saatlik bir yazılı sınavla belirlenmesini eleştiririz. Bu durum, yalnızca yazılı sınavlar için değil, mesleki yeterlilik süreçleri için de geçerlidir. Bir öğretmenin sadece bilgi düzeyi değil; jest, mimik kullanımı, etkili konuşma ve temsil kabiliyeti gibi unsurlar da mesleğinde başarı için kritik süreçlerdir. Şahsım adına, bu tür değerlendirme ve yeterlilik süreçlerinin mutlak suretle objektif ve şeffaf bir şekilde yürütülmesi gerektiğini düşünüyorum.
Aydın Öğretmen Akademileri, öğretmenlerin talepleri doğrultusunda, özellikle hangi somut alanlarda güçlendirme sağlamaktadır?
Aydın Öğretmen Akademilerinde çok farklı alanlarda taleplerle karşılaştık. Bu talepler, var olan müfredat programında okuma becerileri, dramanın bir yöntem olarak kullanılması, Türkçe eğitiminde oyunlaştırmanın nasıl yapılacağı gibi konuları kapsıyordu. Ayrıca bir roman ya da hikâye okumasının öğrenciyle nasıl yapılması gerektiği, bu okumanın 5. sınıf öğrencisinden lise düzeyine kadar nasıl farklılık arz edeceği de ele alındı. Kavram haritası ya da zihin haritasının çıkarılmasının öğrenme sürecinde dil becerilerinin geliştirilmesine nasıl yansıyacağı ve konuşma ile dinlemede tiyatronun nasıl kullanılacağı gibi konulara da odaklanıldı. Bu hizmet içi eğitimler kapsamında, aslında öğretmenlerin nabzını tutarak onların ihtiyaç duydukları alanlara ve konulara öncelik verdik. Bu sayede, Türkiye'deki bu konularda yetişmiş uzmanları ilimize davet ederek bu eğitimleri başarıyla gerçekleştirmeye çalıştık.
Eğitim fakülteleri ile Aydın Öğretmen Akademileri özelinde etkili bir iş birliği kurmak için neler yapılmalı? Bu iki yapının birbirini tamamlayıcı şekilde çalışması nasıl mümkün olabilir?
İl Millî Eğitim Müdürlükleri ile Eğitim Fakülteleri arasında yakın bir iletişim söz konusudur. Özellikle Aydın İl Milli Eğitim Müdürlüğü, İl Milli Eğitim Müdürü Sayın Mehmet Yiğit ve Ar-Ge Birimi Şube Müdürümüz Sayın Bahattin Tor ile sık sık iletişim halindeyiz. İl Millî Eğitim Müdürlüğü, bu anlamda Eğitim Fakültesi hocalarının görüşlerini gerçekten dikkate alıyor ve planlanan eğitimleri de bu doğrultuda gerçekleştirdik. Dolayısıyla, şu an sırt sırta bir iletişim söz konusudur diyebiliriz. Müdürlük, hazırlanan bütün projelerde mutlaka akademisyenlere yer vermek istedi.
Öğretmen yetiştirme sisteminde kalıcı bir başarı için en çok hangi konuya odaklanılması gerektiğini düşünüyorsunuz?
Öğretmen yetiştirmede bence en çok şu konulara odaklanmak gerekir: Öğretmenin öncelikle vatanını ve milletini sevmesinin yanında çocukları sevmesi, öğrenciyi ülkenin geleceği olarak görmesi ve anlattığı derslerde, "Bu konuyu öğrencilere etkili bir şekilde verebildim mi?" kaygısını ve vicdanını taşıması en önemli faktör. Bugün bilgi çağındayız ve her bilgiyi her yerden araştırıp doğrusunu bulabiliriz. Ancak bu bilgiyi aktaracak olan öğretmenlerin, öncelikle öğrenciye vatan-millet ülküsünü ve bunun yanında da görev yapma bilincini örnek olarak, ideal insan olarak göstermesi gerekir. Bu kapsamda, geçenlerde İl Millî Eğitim Müdürlüğü Ar-Ge bünyesinde, bu seneki Aydın Öğretmen Akademilerinin açılış törenini gerçekleştirdik. Törende, Türkiye Yazarlar Birliği Başkanı ve aynı zamanda Bakan Danışmanı olan Mahmut Bıyıklı Bey de yer aldı. Bu sene yapacağımız planlamalarda, eğitimlerimizde biraz daha yapay zekâ ile Türkçe eğitimi, edebiyat ve yapay zekâ, eğitimde dijitalleşme ve edebiyat gibi konulara ağırlık vermek ve hizmet içi eğitimlerimizi bu minvalde şekillendirmek amaçlarımız arasında.
Değerli görüşlerinizi bizlerle paylaştığı ve öğretmen yetiştirme sistemindeki bu önemli dönüşümü, özellikle de Aydın Öğretmen Akademilerinin rolünü aydınlattığı için Prof. Dr. Bilge Bağcı Ayrancı'ya en içten teşekkürlerimizi sunarız.
Haber: Berat Güneş
DÜNYA ŞAMPİYONU MÜCAHİT KULAK: “DURMAK YOK, RİNGE DEVAM”
Dünya şampiyonluğu, spor dalında en iyi olanın taşıdığı prestij ve ...
OSMANLI’DAN GÜNÜMÜZE SOSYAL YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA
Osmanlı İmparatorluğu'nda sosyal yardımlaşma ve dayanışma kültürü, toplumun temel değerlerinden ...
TARİHE TANIKLIK EDEN MÜZE ‘‘ULUCANLAR CEZAEVİ MÜZESİ’’
Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi (Ulucanlar Cezaevi), 1925 ve 2006 yılları ...
HAYVAN DOSTLARIMIZDA KAN PARAZİTİ HASTALIĞI
Her canlı dönem dönem sağlık sorunları yaşamaktadır. Bu sağlık sorunlarının ...
EN YÜKSEK SUÇ ORANI NEDEN AYDIN’DA?
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), her yıl olduğu gibi bu yıl ...
KADINLARIN VAZGEÇİLMEZ GİYSİSİ: KIRAS-FİSTAN
Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne ait birçok yerde yıllardır ...
Aydın deyince aklımıza ilk incir, incir deyince de aklımıza ilk ...
İnsan ve diğer tüm canlıların hayatına devam edebilmesi için toprak ...
ESKİ BİR TÜRKMEN ENSTRÜMANIN YENİDEN DOĞUŞU: ERBANE
Eski çağlardan beri ritim ve müziğin vazgeçilmez bir enstrümanı olan ...
SIK RASTLANIP AZ BİLİNEN HASTALIK: KURDEŞEN
Vücudumuzda bir bölge kaşındığı zaman hafife alır, kaşıyıp geçmesini bekleriz. ...