Aydın Adnan Menderes Üniversitesi
İletişim Fakültesi / Gazetecilik Bölümü

Öğrenci Uygulama Haber Sitesi


EGE’NİN KABAK KEMANE USTALARI

30.03.2022
Kültür Sanat

Türklerin en eski ve en az değişim gösteren halk çalgılarından biri olan kabak kemane Antalya, Isparta, Burdur, Aydın ve Muğla illerini kapsayan Teke Bölgesi ve civarında günümüze kadar kullanılmaya devam etmiş Türkmen müziğinin önemli çalgılarından biridir. Kabak kemaneyi diğer yaylı çalgılardan ayıran en önemli özelliği ise insan sesine en yakın enstrüman olmasıdır. Aydın ve İzmir bölgelerinde yaşayan Taşkın Tuncer ve İrfan Alkur isimli ustalar Türk kültürümüzde önemli bir yeri bulunan kabak kemane sanatını yaşatmaya devam ediyor.

''Yürekten gelen ses…''
Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından Aydın’ın tek kabak kemane ustası unvanına sahip Taşkın Tuncer, 20 yıla yakın bir zamandır bu zanaat ile uğraşıyor. Usta, kabak kemanenin insan sesine en yakın çalgı olduğunu dile getirerek çalgıyı, “Kabak kemane diz üstüne konularak yayla çalınan deri kapaklı bir sazdır. Orta Asya’dan bu zamana kadar bize uzanan bir çalgıdır. Kabak kemane adını kendi coğrafyamızdan almıştır. Kemanenin aslında ailevi geçmişi kemane ailesinden gelmesidir. Dizde yayla çalınan kapaklı telli çalgı olarak ifade edilmektedir. Güneydoğu’da ve Doğu kesimlerde ıklıg, rebab, hegit gibi değişik isimlerle de anılmaktadır. Azerbaycan ve İran’da ise ‘kamança’ adı altında isimlendiriliyor. Bizdeki kemane ses gövdesi kabaktan yapıldığı için kabak kemane olarak anlam kazanmıştır. Kabak kemanenin en büyük özelliği su kabağından yapılan bir enstrüman olmasıdır. Diğer bir önemli özelliği ise yapımında ses tahtası olarak yürek zarı ve deri kullanıldığında insan sesine en yakın enstrümandır. Bu enstrüman için, yürekten gelen ses diye de tanımlayabiliriz.” sözleriyle anlattı.

Ustasının elinde şekillenen kabak
Tuncer, Türk kültüründe önemli bir yeri olduğu bilinen kabak kemane yapımında kullanılan malzemeleri ve  yapım aşamasını, “Kabak kemane yapımında kullanılan en önemli malzeme su kabağıdır. Su kabağı nemli iklimlerde yetiştirilen altı ayda gelişimini tamamlayan bir bitkidir. Gece sıcaklığının ortalama sekiz dereceye çıktığı zaman su kabağı dikimi gerçekleşir. Su kabağı denilmesindeki en büyük özellik kabağın çiçek döneminde ve meyve olduktan sonrasında çok sık suya ihtiyaç duymasıdır. Su kabağı için bir diğer önemli ayrıntı ise kabağın dalında kuruması gerektiğidir. Kabak kemane yapımına geçildiğine ise, ilk etapta kabak bulmalıyız. Eğer kabağımızın form yapısı uygunsa su kabağı yukarı doğru incelen boğum altından kesilir ve üzerine yürek zarı veya deri geçirilir. Sıra sap kısmının yapılmasına geçmiştir. Sapın yapılmasında kullanılan ağaçlar özel olmak zorundadır. Damar ve lif yapısı enstrüman yapımına uygun olmalıdır ki estetik açıdan güzel bir görüntü çıksın. Kabak kemane yapımında kullanılan özel ağaçlar; akçaağaç, gürgen, abanoz, pelesenk, morgüldür. Benim yapımında kullandığım ağaç ise akçaağaçtır. Bu ağaç hem enstrümana çok yakışır hem de beyaz bir yapısı olduğundan güzel görünür. Kabak kemanenin yapımında asıl ustalık gerektiren yeri ise hazırladığımız sapın kabakla birleştirme aşamasıdır.’’ sözleriyle aktardı.

Kabak kemane yapımının büyük bir sabır ve hoşgörü istediğini belirten kemane ustası Tuncer, “Kabak kemane zor zanaattır. Sabır, tecrübe ve hoşgörü ister. Yapmış olmak için yapamazsınız, o bir sanat değildir. Bir de yapımcı yaptığı sazı çalabilmelidir. Sazdan gelen tınıların özelliğini, rezonansını ve teller arasındaki ses dengesi gibi özelliklerini anlayabilmesi adına şarttır.” ifadelerini kullanarak sabır, hoşgörü ve tecrübenin bir sazla duygulara nakış gibi nasıl işlendiğini, sazla sahibi arasındaki bağı dile getirdi.

Kabak kemanenin dünü, bugünü ve yarını
İnsanoğlu dünyanın bütün coğrafyalarında çok eski zamanlardan bu güne çevresindeki doğal malzemeleri kullanarak çalgı yaptığı bilinmektedir. Kabak kemane Türklerin en eski ve en az değişime uğramış halk çalgılarından biridir. Kabak kemanenin kendine has yanık bir sesi ve çalgı tekniği vardır. Kabak kemane, Teke Bölgesi ve civarından günümüze kadar kullanılmaya devam eden Yörük Türkmen müziğinin önemli çalgılarındandır. Bu nedenle kabak kemane yapımcıları da bu yörelerden çıkmıştır. Kabak kemanenin geleneksel yapısının bozulmaması gerekmektedir. Çünkü geleneksel yapısı bozulursa, kabak kemane adını kaybetmeye başlayacaktır. Halbuki bizim beklediğimiz sazın geliştirilirken isminin değiştirilmesi değil sesinin geliştirilmesidir. Kabak kemanenin geleneksel yapısının ve sesinin korunması gerektiğini vurgulayan kemane ustası Taşkın Tuncer, kabak kemane geleneğinin asırlardır yapısının bozulmadan günümüze geldiğini, gelecekte de bu geleneksel yapının bozulmadan devam etmesi gerektiğini, Türk müziğinin önemli çalgılarından biri olan kabak kemaneye herkesin sahip çıkmak zorunda olduğunu dile getirdi.

''Çocukluğumun sesi''
İzmir’in Tire ilçesine bağlı Başköy’de yaşayan 53 yaşındaki İrfan Alkur, kabak kemane yapmaya ve çalmaya devam ediyor. Kendi adıyla açtığı İlim ve İrfanla Kültür Sanat evi atölyesinde genç nesillere müziği sevdirerek faydalı olmayı amaçlıyor. Kabak kemaneye başlama hikayesini ve bu enstrüman ile ilgili düşüncelerine de şu sözlerle kısaca değindi: “Köyümüz 1970 yıllarında müzikle iç içeydi onlarca kabak kemane ve bağlama çalan vardı. Büyüklerimizden görüyordum hep ilgimi çekiyordu ve o zamanlar köyde alabileceğim yerde yoktu. Bir gün bunu bende yapabilirim diyerek ilk kabak kemanemi 12 yaşımda koyun otlatırken yaptım. Çocukluk yıllarım kabak kemane sesi duyarak geçti. Kabak kemaneden çıkan ses insan ruhunu okşayan bir sestir. Onu çalarken büyük bir haz alırsınız. Yüreğinizdeki duyguları kabak kemanenin tellerine aktarabilirsiniz ve müthiş tonlaması ile sizi ferahlatır. Kabak kemane gurbeti, ayrılığı, neşeyi yani bizim insanlarımızın yaşam tarzını anlatır.  Kabak kemane benim yarım ben onunla bütünleşiyorum. İçimdeki duyguları ona aktarabiliyorum. Onun da beni anladığını düşünüyorum.”

''Önemli olan gelecek nesile aktarmak''
Kabak kemane yapımından ve kültürümüzdeki geleneğinden bahseden İrfan Alkur, “Bu enstrümanın hammaddesi su kabağıdır. Ben bunu ahşaptan yapmak istediğimde, Kültür ve turizm müdürlüğündeki bir arkadaşım sakın ha! kabaktan yapılması daha uygun olur geleneği bozma demişti. Evet doğrudur. Bir şeyi değiştirmesi çok kolaydır. Önemli olan orjinali saklayabilmektir. Onu gelecek nesillere aktarabilmektir. Bende o yüzden ahşaptan isteyen müşterilerime yapmıyorum. Bu enstrümanın Orta Asya’dan atalarımız tarafından geldiği söylenmektedir. Ben bu konuda çok araştırmacı değilim ama Azerbaycan-İran gibi Türk ülkelerinde  kamança adıyla da ifade edilir ve onlar kabaktan değilde ahşap kullanır. Çok da mükemmel bir sesi vardır onunda ama bizim türk kültürümüze çok sonradan girmiştir. Bizim ülkemizdeki bu enstrümanın adı kabaktan kemanedir. Ege ve Akdeniz bölgesinde genellikle hayvancılıkla uğraşan dağlık yerlerde göçebe bir hayat süren yörüklerin kullandığı bilinmektedir. Yörükler bu enstrümanı kendi bölgesinde bulunan malzemelerden yaparlarmış, bende ilk başlangıçta, köyümde bulduğum kabaktan, ağaçtan, büyükbaş hayvanların veya sığırların yüreğindeki zardan ve at kuyruğundan yay yaparak başlamıştım. Şimdi çocukluktan başlayıp gönül verdiğim bu işe açtığım atölyemde gençlere müziği sevdirip öğretmeyi hedefliyorum.’’ diyerek sözlerini noktaladı.

 

Haber & Fotoğraf: Neslihan Karakaya

EN ÇOK OKUNANLAR

DÜNYA ŞAMPİYONU MÜCAHİT KULAK: “DURMAK YOK, RİNGE DEVAM”

  Dünya şampiyonluğu, spor dalında en iyi olanın taşıdığı prestij ve ...

TARİHE TANIKLIK EDEN MÜZE ‘‘ULUCANLAR CEZAEVİ MÜZESİ’’

Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi (Ulucanlar Cezaevi), 1925 ve 2006 yılları ...

HAYVAN DOSTLARIMIZDA KAN PARAZİTİ HASTALIĞI

  Her canlı dönem dönem sağlık sorunları yaşamaktadır. Bu sağlık sorunlarının ...

TOPRAĞIN BİLİMİ PEDOLOJİ

  İnsan ve diğer tüm canlıların hayatına devam edebilmesi için toprak ...

HAMAMÖNÜ EVLERİ

Türkiye’nin birçok şehrinde birbirinden güzel evler bulunmaktadır. Peki ya Ankara’nın ...

CUMHURİYET’İN İLK KADIN MUHTARI: GÜL ESİN

Mustafa Kemal Atatürk, her zaman Türk kadınını modern toplumun simgesi ...

KADINLARIN VAZGEÇİLMEZ GİYSİSİ: KIRAS-FİSTAN

  Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne ait birçok yerde yıllardır ...

DÜNDEN BUGÜNE: URLA SANAT SOKAĞI

  Asıl adı Zafer Caddesi olan sokak, 2010 yılından sonra bir ...

SIK RASTLANIP AZ BİLİNEN HASTALIK: KURDEŞEN

  Vücudumuzda bir bölge kaşındığı zaman hafife alır, kaşıyıp geçmesini bekleriz. ...

TÜRKİYE'NİN İLK MATEMATİK MÜZESİ

Aydın'ın Efeler ilçesinde, Türkiye'nin ilk matematik müzesi olma özelliğine sahip ...

Aydın Adnan Menderes Üniversitesi
İletişim Fakültesi / Gazetecilik Bölümü

Öğrenci Uygulama Haber Sitesi
+90 256 218 20 00