Aydın Adnan Menderes Üniversitesi
İletişim Fakültesi / Gazetecilik Bölümü

Öğrenci Uygulama Haber Sitesi


DÜNYADA RAKİBİ YOK: LÜLE TAŞI

04.06.2024
Kültür Sanat

 

Her ne kadar Amerika, Çin ve çeşitli Avrupa ülkelerinde büyük rağbet görse de ülkemizde hak ettiği değeri göremeyen ancak işlenebilir tüm yataklarını da ülkemizde barındıran eşsiz bir kil mineralini, lüle taşını ele alacağız bu haberimizde.

 

Lüle taşı, magnezyum silikat ve hidrat bileşiminden oluşan, oldukça hafif ve gözenekli bir kil mineraldir. Eskişehir, “beyaz altın” olarak adlandırılan bu mineralin işlenebilir tüm yataklarına ev sahipliği yapar. Bu nedenle lüle taşı Eskişehir halkı için bir geçim kaynağı, bir sanat dalı olmuştur zamanla. Öyle ki Odunpazarı’nda lüle taşından yapılan sanat eserlerinin sergilendiği, dünyanın ilk “Lüle Taşı Müzesi” kurulmuştur. Ancak günümüzde, lüle taşı ustalığı ve lüle taşı madenciliği kaybolmaya yüz tutmuş mesleklerin arasına girmek üzeredir.

 

Lüle Taşı Müzesi’nin tarihçesini ve özelliklerini Odunpazarı Bölgesi Turizm Sorumlusu Fırat Yüceland ile konuşurken, lüle taşının nasıl çıkarıldığını, işlendiğini ve günümüzdeki durumunu da 40 yıllık lüle taşı ustası ve madencisi Ender Erdoğan, 7’nci kuşak lüle taşı ustası Fadime Özkan ve babasından kalan atölyeyi işletmeye devam eden lüle taşı ustası Görkem Yılmaz’dan dinledik.

 

“Eskişehir’e özgü bir taştır”

Turizm ve İşletme bölümlerinden mezun olan, yaklaşık 20 yıldır Odunpazarı Bölgesi Turizm ve Müzeler sorumlusu olarak görev alan Fırat Yüceland, lüle taşının Eskişehir'in simgesi oluşuna dair; “Lüle taşı aslında dünyanın çeşitli ülke ve bölgelerinden çıkarılır ancak işlenebilir rezervlerinin tamamı Eskişehir’de bulunmaktadır. Bu nedenle Eskişehir’e özgü bir taştır.” ifadelerini kullandı ve lüle taşının yapısını anlattı: “Lüle taşı, magnezyum ve silisyum ana kayalarının hidrotermal etkilerle hidratlaşması sonucunda oluşan bir kil mineraldir. Yer yüzeyinin 50 ve 400 metre arası derinliklerinde öbekler, yumrular halinde bulunur ve nemli bir şekilde çıkarılır. Bu özelliğinden dolayı işlemesi çok kolay olan bir taştır.”

 

“Kazmak zor, çok zor”

1969 yılında Eskişehir’in Kartepe köyünde doğup büyüyen, 11 yaşında köylerindeki bir ustanın yanında çıraklık yaparak bu mesleğe başlayan ve askerden dönünce de kendi atölyesini açan Ender Erdoğan hem bir lüle taşı ustası hem de madencisi. Erdoğan, doğduğu köyde bulunan rezervler sayesinde lüle taşı işlemenin ve çıkarmanın dede mesleği olduğunu ve kendisinin 4’üncü kuşak olduğunu belirtti. Erdoğan lüle taşının nasıl çıkarıldığını şu sözlerle anlattı: “Lüle taşı yerin 10 metre aşağısından da çıkabilir 120 metre aşağısından da. Öncelikle 1 metre 70 santim, bir mezar şeklinde dikey olarak aşağı, yerin 50 metre kadar altına inilir. Daha sonra taş damar bulunur. Damarı bulmak zordur ama biz artık biliyoruz damarın nerede olduğunu. Damarı bulduktan sonra düz galeri şeklinde kazılır. Bu işlemler için en az üç kişinin birlikte çalışması gerekir. Bir kişi alttan çıkan toprağı kovalara doldurur, bir kişi yukarıdan bu kovayı çeker diğeri ise kazar. Bu tabii eskiden böyleydi. Eskiden külünkle çıkarılırdı, el makarasıyla çekilirdi bilek gücü isterdi. Şimdi jeneratör, hilti ve vinç kullanılıyor lüle taşı çıkartmak için.”

 

Eskiye oranla şimdi işlerinin oldukça kolaylaştığını ifade eden Erdoğan, lüle taşının çıktığı madenlerin çok sert kayalardan oluştuğu için kömür madenlerindeki gibi göçme tehlikesinin olmadığını dile getirdi. Erdoğan: “Kazmak zor, çok zor. Çıkartmak ayrı zor. 10 gün kazarsın iyi bir damar denk getiremezsin, boşa çalışırsın yevmiyeni kurtaramazsın ama iyi bir damar denk geldiği zaman bir haftada bir aylığını kazanırsın. Zaten iyi bir damar denk geldiğinde ne yorgunluk kalır ne başka bir şey.”

 

“En ufak hatayı kabul etmiyor”

Ailesinden görerek bu işe başlayan 7’nci kuşak lüle taşı tesbih ustası Fadime Özkan, “Ailem hem yeraltından taşı çıkarır hem işler hem de satışını yapar. Ben de bu işlerin içinde büyüdüm. Bu nedenle küçüklüğümden gelen bir heves var. Lise yıllarımdan beri bir şeyler yapmaya çalışıyordum ama profesyonel olarak 8 yıldır yapıyorum diyebilirim. İlk önce gerekli malzemeleri toparlayıp kendi evimde yapmaya başladım ancak sonra bunun evde yapılabilecek bir iş olmadığını fark ettim. Çünkü taşı oydukça her yer talaş oluyor ve bu durum önlenemiyor. En sonunda da kendi atölyemi açtım.” diyerek kendi serüvenini anlatırken lüle taşının oldukça özen isteyen bir taş olduğuna da değindi: “Lüle taşı baştan sona el işçiliği gerektirir. Lüle taşı denilince akla oyma işlemi gelir, el sanatları gelir. Çünkü lüle taşı kesinlikle fabriklaştırılmış ya da standartlar doğrultusunda şekillendirilebilecek bir şey değil, işleme taşı. Zanaatınıza bakıyor, çok sabır ve dikkat gerektiriyor. Taş anında kırılabiliyor, sertliğini çok iyi ayarlamak gerekiyor. Çok yumuşak olan taş da işlenmiyor, çok sert olan da. Dikkatinizi vermediğiniz takdirde figürün tümden değişmesi küçücük bir harekete bakıyor. En ufak hatayı kabul etmiyor.”

 

Lüle taşının, emici ve gözenekli yapısı nedeniyle en çok pipo yapımında kullanıldığını ifade eden Ender Erdoğan bir piponun yapılış aşamalarını birer birer şu şekilde anlattı: “Taşın toprağını temizliyoruz ve yapacağımız şekle göre taslak oluşturuyoruz ilk olarak. Daha sonra tütün hazneleri için delikler açıyoruz ve kurumaya bırakıyoruz. Kuruduktan sonra filtrenin yerleştirileceği deliği açıyoruz ve tekrar kurumaya bırakıyoruz. Tamamen kuruduktan sonra 4 kez olmak üzere 120, 280, 320 ve 400 numaralı kâğıt zımparalarla zımparalıyoruz. Sonra birinci cilayı fırçayla atıyoruz ama bu cila sırasında silinen yerler olabiliyor. Taş nemliyken işlemek bazı detayları gözden kaçırıyor. Bu yüzden ciladan sonra ikinci işlem gerekiyor, bu biraz daha ince iş kısmı. Daha sonra parlatıyoruz ve esas cila olan balmumunu eritip cilalıyoruz. En son hava deliğini deliyoruz; tekrar içine zımpara atıyoruz, tekrar fırçayla ve elle parlatıyoruz. Ağızlık kısmına tekrar cila atıyoruz. En son kutucuya gönderiyoruz ve gelince son kontrolleri yapıp bırakıyoruz. Sadece bir pipo üzerinde çalışırsanız bir günde ancak bir pipo yapabilirsiniz, tüm gününüzü alır.”

 

Oldukça ince işçilik gerektiren lüle taşını şekillendirmek için kullanılan diğer malzemeler ise torna ve bıçak. Ancak bıçaklar, bizim bildiğimiz bıçaklar gibi değil. Bununla ilgili Özkan, “Bıçaklarımız bile özeldir. Bir yerden satın alabileceğiniz bıçaklar değil bunlar, çeliği kendi istediğimiz kalıplarda şekillendiririz.” dedi. 

 

“Pazarımızı Çin ele geçirdi”

Esas çalışma alanlarının yurt dışı olduğunu dile getiren Yılmaz, “Amerika ve Çin'e gönderiyoruz, Avrupalı müşterilerimiz var.  Şu anda pazarımızı Çin ele geçirdi. Çin çok büyük bir alıcı ve değerini çok fazla bilen bir alıcı. Lüle taşının esas kullanım alanı pipodur, tütün içmek için kullanılır. Lüle taşının yüzde 70 ile yüzde 80 oranında nikotini emme özelliği var ama Türkiye’de pipo kültürü yok bu nedenle ülkemizde lüle taşının değeri çok bilinmiyor. Bunun dışında lüle taşı pipo ile tütün tüketmek ekonomik olarak ağır gelebiliyor insanlara. Ortalama bir piponun fiyafı 6 bin civarında.” şeklinde konuştu. 

 

“Az işten çok para kazanabiliyoruz”

Günümüzde en kaliteli lüle taşının Sarısu Ocakları’ndan çıktığını iddia eden lüle taşı ustası Görkem Yılmaz, madencilerin oldukça azaldığına değindi, “Şu an orada çalışan en fazla 5 grup var. Yani üçer kişiden toplasak, 15 kişi anca çalışıyor. Zaten mayıs ayından sonra tarlaya çıktıkları için çiftçiliğin olmadığı zamanda kazıyorlar. Fakat şimdi lüle taşı ustası da çok kalmadığı için çıkan taş tam bize yetiyor diyebilirim. İkisi de birbirleri ile orantılı olarak azaldı.” Aynı zamanda Yılmaz lüle taşının güncel durumunu değerlendirdi: “Eskiden lüle taşına çok fazla değer verilmiyordu fakat şu anda teknoloji ilerlediği için nihai tüketiciye çok çabuk ulaşabiliyoruz. Yaptığımız ürün eskiden 1 birim para ediyorsa şimdi 5 birim para ediyor. Artık işçiliğe de önem veriliyor.  Bu yüzden kazancımız tabii ki biraz daha güzelleşti, az işten çok para kazanabiliyoruz artık.”

 

Kurşunlu Külliyesi’nde Lületaşı Müzesi

Lüle taşı ticari alanın yanı sıra sanatsal alanda da oldukça kullanılıyor. Sanatsal eserler için uluslararası festivaller düzenleniyor.  Bu festivallerden toplanan eserler sonucu oluşturulan dünyanın ilk ve tek lüle taşı müzesinin oluşum sürecini Fırat Yüceland şu şekilde anlattı: “1998 yılından itibaren İl Özel İdaresi tarafından, daha sonra ise Odunpazarı Belediyesi tarafından ulusal ve uluslararası lüle taşı festivalleri gerçekleştirildi. Bu festivallerde yerli ve yabancı ustaların yapmış olduğu eserler toplandı ve 2008 yılından sonra Odunpazarı Belediyesi tarafından Eskişehir'in çok önemli bir tarihi eseri olan Kurşunlu Külliyesi’nde Mevlevi dedelerinin dergi odalarının bulunduğu alan 350 400’den fazla eserin sergilendiği bir müze haline getirildi.”

 

“Bizim dünyada rakibimiz yok”

Yılmaz son olarak, “Biz devletten mutlaka destek bekliyoruz. Lüle taşı, lüle taşı ustalığı Türkiye'nin çok özel değerlerinden bir tanesi. Çünkü bizim dünyada rakibimiz yok. Ne işlenebilir lüle taşı var, ne de lüle taşı işlemesini bilen. Bu sektör sadece Eskişehir’de var ve bizim de devam edebilmek için devlet desteğine ihtiyacımız var. Şu an yetişen çırak sayısı sıfır, lüle taşı madencisi zaten 20’den fazla değil. Lüle taşı işlemeciliğine eğitim sistemi içerisinde yer verilmesi, çırak eğitim merkezleri açılması lazım. Çıkartma işleminde de devlet desteği kesinlikle lazım çünkü bizim gücümüz yok. Sıfır destekle bu değeri yaşatmaya çalışıyoruz ama ben 36 yaşındayım ve en genç usta benim. Tam olarak ustayım diyemem elbette ama bu işi yapabilen en genç iki kişiden birisiyim. Bizim altımızda yetişen tek bir kişi yok. Yetişse de lüle taşında usta olabilmek için 4 yıl geçmesi gerekiyor. Ben yaptım, oldum, diyebilmek için en az 4 seneye ihtiyacı var.” ifadelerini kullandı. 

 

 

Fırat Yüceland, Ender Erdoğan, Görkem Yılmaz ve Fadime Özkan’a sorularımızı yanıtladıkları için ayrı, nadide bir değeri yaşatmaya çalıştıkları için ayrıca teşekkür ediyoruz.

 

Haber: Nazlıcan Yalçın

 

EN ÇOK OKUNANLAR

DÜNYA ŞAMPİYONU MÜCAHİT KULAK: “DURMAK YOK, RİNGE DEVAM”

  Dünya şampiyonluğu, spor dalında en iyi olanın taşıdığı prestij ve ...

TARİHE TANIKLIK EDEN MÜZE ‘‘ULUCANLAR CEZAEVİ MÜZESİ’’

Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi (Ulucanlar Cezaevi), 1925 ve 2006 yılları ...

HAYVAN DOSTLARIMIZDA KAN PARAZİTİ HASTALIĞI

  Her canlı dönem dönem sağlık sorunları yaşamaktadır. Bu sağlık sorunlarının ...

TOPRAĞIN BİLİMİ PEDOLOJİ

  İnsan ve diğer tüm canlıların hayatına devam edebilmesi için toprak ...

KADINLARIN VAZGEÇİLMEZ GİYSİSİ: KIRAS-FİSTAN

  Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne ait birçok yerde yıllardır ...

HAMAMÖNÜ EVLERİ

Türkiye’nin birçok şehrinde birbirinden güzel evler bulunmaktadır. Peki ya Ankara’nın ...

SIK RASTLANIP AZ BİLİNEN HASTALIK: KURDEŞEN

  Vücudumuzda bir bölge kaşındığı zaman hafife alır, kaşıyıp geçmesini bekleriz. ...

CUMHURİYET’İN İLK KADIN MUHTARI: GÜL ESİN

Mustafa Kemal Atatürk, her zaman Türk kadınını modern toplumun simgesi ...

DÜNDEN BUGÜNE: URLA SANAT SOKAĞI

  Asıl adı Zafer Caddesi olan sokak, 2010 yılından sonra bir ...

TÜRKİYE'NİN İLK MATEMATİK MÜZESİ

Aydın'ın Efeler ilçesinde, Türkiye'nin ilk matematik müzesi olma özelliğine sahip ...

Aydın Adnan Menderes Üniversitesi
İletişim Fakültesi / Gazetecilik Bölümü

Öğrenci Uygulama Haber Sitesi
+90 256 218 20 00