Doğanın sunduğu renkleri ipliklere işleyen T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı sanatçısı olan, 300’ün üzerinde kursiyer yetiştiren Muhittin Kayahan, geleneksel kök boyacılık sanatını yaşatarak geçmişin izlerini geleceğe taşıyor. Bitkilerin köklerinden elde ettiği doğal boyalarla her ilmeğe bir hikâye dokuyan Kayahan, sabır ve emek isteyen bu zanaatı genç nesillere aktarmak için özveriyle çalışıyor.
Muhittin Kayahan, kök boyacılık sanatını yıllardır büyük bir özenle sürdürüyor. Doğadan topladığı bitkilerin köklerini, yapraklarını ve kabuklarını kullanarak elde ettiği doğal boyalarla ipliklere hayat veriyor. Her rengin ardında bir sabır ve emek süreci yatarken, Kayahan’ın titiz çalışması sayesinde ortaya çıkan renkler yıllara meydan okuyor. Kayahan, doğanın sunduğu renk paletini keşfetmek için mevsimlere göre farklı bitkiler topluyor. Ceviz kabuğundan kahverengi, soğan kabuğundan sarı, indigo bitkisinden mavi tonlarını elde ederken, her bitkinin farklı bir kaynama süresi ve özel bir işlem gerektirdiğini vurguluyor. Doğadan toplanan her malzeme, titizlikle işlenip saatler süren kaynama işlemlerinden geçiyor. İplikler ise bu doğal boyalara batırıldıktan sonra güneşte kurutuluyor. Böylece renkler daha kalıcı ve canlı hale geliyor. Kayahan, kök boyacılığı yalnızca bir zanaat değil, doğayla kurulan köklü bir bağ olarak görüyor.
Öncelikle kendinizi tanıtır mısınız?
Ben Muhittin Kayahan. 1973 Sındırgı doğumluyum. 1991’de Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Halıcılık Bölümüne girdim, 1993’te mezun oldum. O zamandan bu yana halıcılık ve kök boya ile ilgileniyorum. Doğal boyalar, desenler, her türlü halı işiyle uğraşmaktayım. Kök boya ile ilk tanışmam okulda oldu. Doğal Boya dersimiz vardı. Bu işin içine o zaman girdim. Mezun olduktan sonra da özellikle Yağcıbedir Halısı’nın boyalarını yapmakla ilgilendim. O günden bugüne kök boyacılıkla uğraşıyorum. Ailemde bu işle uğraşan kimse yoktu ama çevremde halıcılık çok yaygındı. Sındırgı zaten Yağcıbedir Halısı ile özdeşleşmiş bir yer. Çocukluğumdan beri çevremde halı dokuyanları görerek büyüdüm. Okula başlamadan önce de halıcılığı biliyordum, diyebilirim. Ben de o günden beri doğadan elde ettiğim bitkiler ile kök boya yaparak geçimimi sağlıyorum.
Kök boyacılık geleneği nedir ve nasıl uygulanır?
Kök boyacılık, bitkilerin kökleri, yaprakları, kabukları ve meyvelerinden elde edilen doğal boyalarla kumaş, iplik veya halı gibi materyallerin renklendirilmesi sanatıdır. Yüzyıllar öncesine dayanan bu geleneksel yöntem, doğadan ilham alarak çevre dostu ve sağlığa zararsız renkler oluşturmayı sağlar. Kök boyacılık, özellikle Anadolu’da halı ve kilim dokumacılığında önemli bir yere sahiptir ve kültürel mirasın korunmasında büyük rol oynar. Her renk, doğanın sunduğu zenginlikten ve ustaların bilgi birikiminden doğar; böylece her iplik, geçmişin izlerini taşır.
Peki, geleneksel kök boya yapım sürecini adım adım anlatabilir misiniz?
Aslında “kök boya” demektense “doğal boya” demek daha doğru olur. Kök boya denilince akla sadece “Rubia Tinctorum” yani kırmızı kök boya gelir, ama diğer renkler için bitkilerin yaprakları, dalları ve meyveleri de kullanılır. Bu süreç çok eskiye dayanıyor; mesela Pazırık Halısı’nda da Rubia Tinctorum kullanılmış. Renk elde etmek için bitkiler toplanır, kurutulur ve kaynatılarak özleri çıkarılır. Bu suya iplikler bırakılır ve renklerin kalıcı olması için şap gibi doğal sabitleyiciler kullanılır. Her aşama sabır ve özen gerektirir, çünkü doğru renk tonunu yakalamak, kaynama süresi ve bitki oranına bağlıdır. Bu zanaat, sadece renk değil, aynı zamanda kültür ve tarihin izlerini de taşır.
Peki, hangi bitkilerden veya köklerden boya elde ediyorsunuz? Bu seçimleri yaparken nelere dikkat ediyorsunuz?
Boya elde etmek için doğanın sunduğu pek çok bitki ve kökten faydalanıyoruz. Özellikle kırmızı renk için Rubia Tinctorum bitkisinin kökünü kullanıyoruz. Bu kök, Orta Asya’dan beri Türk kültüründe yer edinmiştir. “Türk Kırmızısı” olarak bilinir. Sarı renk için muhabbet çiçeğinden, kahverengi için ceviz kabuğundan, mavi tonları için çivit otundan yararlanıyoruz. Siyah rengi ise meşe palamudunun otlu kısmından elde ediyoruz. Bu süreçte bitkilerin toplandığı mevsim, kurutulma süresi, suyun sıcaklığı ve kaynatılma süresi gibi pek çok etken, elde edilen rengin tonunu ve kalıcılığını belirliyor. Renklerin seçiminde yalnızca estetik kaygılar değil, geleneksel anlamlar ve simgeler de önemli bir rol oynuyor. Her renk, doğayla kurulan özel bir bağın, sabrın ve ustalığın eseri olarak ortaya çıkıyor.
Doğal boyaların elde edilmesi için kullandığınız özel teknikler nelerdir?
Doğal boya elde etmek için öncelikle bitkiler ya da kökler doğadan toplanır, kurutulur ve öğütülür. Boyama öncesinde ipler, boyayı daha iyi tutması için şapa yatırılır. Buna “mordanlama” denir. Daha sonra kökler büyük kazanlarda kaynatılır. İpler boyamadan önce ılık suyla iyice yıkanır; eğer ipler temiz olmazsa boya tutmaz. Kazanda ipler yaklaşık 40 dakika ile bir saat arasında kaynatılır. Renklerin sabitlenmesi ve canlılık kazanması için şap, tuz, erik suyu gibi doğal malzemeler kullanılır. Bazen murt gibi bitkiler de sabitleyici olarak tercih edilir. Bu süreç, iplerin doğallığını koruyarak halılara eşsiz renkler kazandırır.
Doğal kök boyalar ile modern kimyasal boyalar arasındaki en önemli farklar nelerdir?
En büyük fark, kök boyalarının doğallığı ve zamanla daha da güzelleşmesidir. Kök boyalar bitkilerden, köklerden ve meyvelerden elde edilir. Doğal olduğu için her iplik, doğanın sunduğu renk tonlarını taşır ve zaman geçtikçe bu renkler daha oturur, derinleşir. Kullanıldıkça ve güneş gördükçe halının veya ipliğin estetik değeri artar. Kimyasal boyalar ise fabrikasyon ürünlerdir ve genellikle hızlı sonuç almak için tercih edilir. Ancak zamanla renkleri solar, matlaşıp sönükleşir. Bir halının veya dokumanın yıllar geçtikçe daha güzel hale gelmesi, kök boyanın en önemli özelliğidir. Kimyasal boyalarda ise tam tersi olur; zaman geçtikçe parlaklıklarını kaybederler. Bu farkı gözlemlemek için “eskitme yıkaması” dediğimiz bir işlem uyguluyoruz. İpi özel bir havuzda yıkayıp, 30-40 yıl sonraki halini simüle ediyoruz. Kök boya, bu yıkamada renklerini daha da güzelleştirir, adeta canlanır. Kimyasal boyalı ipler ise solgun, mat bir görünüme bürünür. İşte kök boyanın büyüsü burada. Doğadan aldığı renkleri yıllar içinde sabırla korur ve geliştirir.
Geleneksel kök boyacılığının tarihi ve kültürel önemi hakkında ne düşünüyorsunuz?
Geleneksel kök boyacılığının önemi, aslında tüm dünyanın yeniden farkına vardığı bir değer. Günümüzde büyük fabrikalar ve markalar bile doğala dönüş eğiliminde. Tıpkı Bodrum’daki beyaz kireç badanalı evler gibi, ileride pek çok alanda doğal boyalar kullanılacak. Kök boyacılığı yalnızca halılar için değil; yün, pamuk, keten gibi doğal liflerde de tercih ediliyor. Özellikle lüks çocuk mağazaları, sağlığa zarar vermeyen doğal boyaları kullanmaya başladı. Bu dönüşüm aslında bir zorunluluk. Sanayi ürünlerinde kullanılan kimyasallar sağlığımıza zarar veriyor. Kanser gibi hastalıkların artışında, günlük hayatımızda temas ettiğimiz sentetik malzemelerin payı büyük. Doğal kök boyalar ise doğadan gelen saflığı ve zarafeti temsil ediyor. Kök boyacılığı, sadece bir renklendirme yöntemi değil; kültürümüzden, doğaya saygıdan ve sağlıklı yaşam arayışından beslenen köklü bir miras.
Üretim sürecinde karşılaştığınız en büyük zorluklar neler oldu? Bu zorluklarla başa çıkmak için aldığınız önlemler var mı?
Geleneksel kök boyacılıkta en büyük sıkıntı, işçilik maliyetlerinin artması. Malzeme bulma, yün yıkama gibi aşamalarda sorun yaşanmıyor, ancak dokuma sürecinde işçi bulmak her geçen gün zorlaşıyor. Özellikle farklı sektörlerde daha yüksek ücretlerin tercih edilmesi, bu zanaatı sürdüren usta sayısını giderek azaltıyor. Bunun yanı sıra, dokuyuculara sigorta yapılamaması gibi sosyal güvenceler konusundaki eksiklikler de önemli bir sorun teşkil ediyor. Bu zorlukların üstesinden gelmek için bireysel olarak yapılabilecekler sınırlı. Asıl çözüm, büyük dernekler, belediyeler ve Kültür Bakanlığı gibi kurumların devreye girip projeler geliştirmesiyle mümkün. Bu sanatın yaşatılması ve ilerlemesi için projelerle desteklenmesi şart. Aksi takdirde, bu kültürel miras zamanla yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalabilir.
Doğal boyaların çevreye ve insan sağlığına katkıları konusunda ne söyleyebilirsiniz?
Doğal boyaların insan sağlığına katkısı çok büyük. Özellikle çocuk kıyafetlerinde doğal boyaların kullanımı son yıllarda giderek artıyor. Çünkü bir ailenin en değerli varlığı çocukları ve onların sağlığı. Doğal boyalarla renklendirilmiş kıyafetler, çocukların hassas ciltleriyle temas ettiğinde herhangi bir kimyasal zarar riski taşımıyor. Giydiğimiz tekstil ürünleri gün boyu tenimizle temas halinde oluyor. Eğer bu ürünlerde kimyasal boyalar kullanılmışsa, zamanla vücuda zarar verebiliyor. Ama doğal boyalar kullanıldığında böyle bir risk ortadan kalkıyor. Kısacası, sağlık açısından en doğru tercih doğal olanı. Doğal boyalar sadece insan sağlığını korumakla kalmıyor, aynı zamanda çevre dostu olmalarıyla da ön plana çıkıyor. Her şeyin temeli sağlık ve doğala yönelmek, geleceğimiz için en doğru adım.
Peki geleneksel boyacılığın modern dünyada nasıl bir rolü olmalı?
Bu çok kapsamlı bir soru. Geleneksel boyacılığın modern dünyadaki rolüne sadece kültürel açıdan değil, boyacılık açısından da bakmamız gerekiyor. Özellikle evde kullanılan eşyaların, kıyafetlerin, halıların doğal boyalarla renklendirilmesi büyük bir fark yaratır. Çocuklarımızın giydiği kıyafetlerden, soluduğumuz havaya kadar her şeyin doğal olması gerektiğini düşünüyorum. Mesela yünü ele alalım. Yünün doğası gereği çok özel bir özelliği var: Üzerindeki statik elektriği, yani negatif enerjiyi çekme gücü. Toprakta yürüdüğünüzde nasıl negatif enerjinizi atıyorsanız, yün halının üzerinde yürüdüğünüzde de aynı etkiyi hissedersiniz. Moraliniz bozulduğunda doğaya çıkmanız önerilir ya, işte evinizde de yün halının üzerinde dinlenmek o huzuru sağlar. Modern dünyada geleneksel boyacılığın rolü, bu doğal dokunuşları tekrar hayatımıza katmak olmalı. Evlerimizde kullandığımız eşyalar, giysiler, hatta günlük hayatımızdaki küçük detaylar bile doğal boyalarla renklendirilse, sağlığımız ve ruh halimiz üzerinde olumlu etkiler yaratır. Bu sadece bir tercih değil, sağlıklı yaşam için bir gereklilik haline gelmeli.
Bu mesleği yaparken sizi en çok mutlu eden anlar nelerdir?
En çok mutlu olduğum an, ürettiğimiz ürünün sonunda ortaya çıkan güzelliği görmek. Mesela ipleri boyayıp kazandan çıkardığımızda o renklerin doğallığı ve canlılığı insanı büyülüyor. Sonrasında o iplerle dokuduğumuz ürün tezgahtan çıktığında, her şeyin ne kadar düzgün olduğunu görmek gerçekten büyük bir gurur ve mutluluk kaynağı. Emeğimizin karşılığını o an alıyoruz diyebilirim.
İşinizde gurur duyduğunuz bir anınız veya başarınız var mı?
Tabii ki var. Öncelikle ben T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı sanatçısıyım, bu benim için büyük bir gurur kaynağı. Bunun yanı sıra yıllar içinde yaklaşık 300 kursiyer yetiştirdim, hepsi de bir yerlere geldi. Güzel desenler ortaya çıkardılar ve çok kıymetli halılar dokuduk. Yurt dışına gönderdiğimiz halılar oldu, hatta Cumhurbaşkanımıza hediye edilmek üzere 5-6 tane özel halı dokuduk. Bazı bakanlara, bazen de futbolculara özel halılar yaptık. Bu mesleğe yıllarını vermiş biri olarak böylesine özel işlere imza atmak ve kültürümüzü temsil etmek benim için en büyük başarı.
Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Kök boyacılık sadece bir zanaat değil, kültürümüzün ve doğayla kurduğumuz bağın en güzel yansımalarından biridir. Kök boya, doğallığın ve sağlığın simgesidir. Doğadan alınan renklerle hayat bulan ipler, geçmişten geleceğe uzanan bir kültürel mirası taşır. Bu değerlerin kaybolmaması için kök boyacılığın korunması ve genç nesillere aktarılması çok önemli. Kök boya, sadece renklendirme aracı değil, aynı zamanda doğaya saygının ve sürdürülebilirliğin ifadesidir. Bu kültürü yaşatmak hepimizin sorumluluğudur. Doğala dönüş, aslında kendimize dönüş anlamına geliyor.
Muhittin Kayahan’a, kök boyacılık sanatıyla ilgili bilgi ve tecrübelerini bizimle paylaştığı için teşekkür eder, bu değerli zanaatın geleceğe taşınmasında başarılar dileriz.
Haber: Ömer Faruk Yalçın
DÜNYA ŞAMPİYONU MÜCAHİT KULAK: “DURMAK YOK, RİNGE DEVAM”
Dünya şampiyonluğu, spor dalında en iyi olanın taşıdığı prestij ve ...
TARİHE TANIKLIK EDEN MÜZE ‘‘ULUCANLAR CEZAEVİ MÜZESİ’’
Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi (Ulucanlar Cezaevi), 1925 ve 2006 yılları ...
HAYVAN DOSTLARIMIZDA KAN PARAZİTİ HASTALIĞI
Her canlı dönem dönem sağlık sorunları yaşamaktadır. Bu sağlık sorunlarının ...
OSMANLI’DAN GÜNÜMÜZE SOSYAL YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA
Osmanlı İmparatorluğu'nda sosyal yardımlaşma ve dayanışma kültürü, toplumun temel değerlerinden ...
KADINLARIN VAZGEÇİLMEZ GİYSİSİ: KIRAS-FİSTAN
Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne ait birçok yerde yıllardır ...
İnsan ve diğer tüm canlıların hayatına devam edebilmesi için toprak ...
EN YÜKSEK SUÇ ORANI NEDEN AYDIN’DA?
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), her yıl olduğu gibi bu yıl ...
Aydın deyince aklımıza ilk incir, incir deyince de aklımıza ilk ...
ESKİ BİR TÜRKMEN ENSTRÜMANIN YENİDEN DOĞUŞU: ERBANE
Eski çağlardan beri ritim ve müziğin vazgeçilmez bir enstrümanı olan ...
SIK RASTLANIP AZ BİLİNEN HASTALIK: KURDEŞEN
Vücudumuzda bir bölge kaşındığı zaman hafife alır, kaşıyıp geçmesini bekleriz. ...