Aydın Adnan Menderes Üniversitesi
İletişim Fakültesi / Gazetecilik Bölümü

Öğrenci Uygulama Haber Sitesi


DİNİ BAYRAMLAR RUHUNU MU KAYBEDİYOR ?

20.05.2025
Kültür Sanat

 

Geleneksel toplumsal yapının dönüşmesiyle birlikte, dini bayramların manevi boyutu günümüz bireylerinin yaşamında giderek daha silik bir hâl alıyor. Tüketim alışkanlıklarının artması, dijital mecraların etkisi ve bireyselleşmenin güçlenmesi, bayramların toplumsal dayanışma ve ruhani derinlik içeren yapısını zayıflatıyor. Bu dönüşüm, ilahiyat perspektifinden bakıldığında dinî değerlerin gündelik yaşamda karşılık bulma biçimini yeniden düşünmeyi gerekli kılıyor.

 

Bayramlar, İslam kültüründe yalnızca ibadet zamanı olarak değil; aynı zamanda toplumsal birlikteliğin, paylaşmanın ve maneviyatın yoğun biçimde yaşandığı özel günler olarak kabul edilir. Ancak modern yaşamın dayattığı bireyselleşme, dijital etkileşim biçimleri ve hızlı tüketim alışkanlıkları, bu geleneksel anlamın günümüzde sorgulanmasına yol açabilmektedir. Aydın Adnan Menderes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Felsefe ve Din Bilimleri Bölümü Dr. Öğr. Üyesi İsmail Yalçıntaş, dini bayramların manevi yönünün giderek görünmez hâle gelmesini, bu sürecin arka planında yatan dinî ve kültürel etkenleri bizlerle paylaştı.

 

Bayramların İslam’daki yeri ve anlamı nedir?

İslam dininde, bayramların yeri son derece mühimdir. Allah Teâlâ Müslümanlara, Ramazan ve Kurban Bayramı’nı birer hediye olarak sunmuştur. Medine’ye hicretten sonra, çeşitli bayramların kutlandığı görülünce Allah Teâlâ, tevhit esasına dayanan, şirk ve küfür unsurlarından arındırılmış iki bayramı Müslümanlara bahşetmiştir. Böylece insanların sevinç, mutluluk ve paylaşma duygularını sağlam bir inanç temeli üzerinde yaşamaları hedeflenmiştir. Ramazan Bayramı’nın temelinde, bir ay boyunca tutulan oruç ibadetinin ardından Allah’a duyulan şükür ve kulluk bilinci yer alır. Müslümanlar, bu ibadeti yerine getirmenin huzurunu ve manevî doyumunu yaşarken, aynı zamanda bu duyguları paylaşarak bayram sevincine ortak olurlar. Kurban Bayramı ise Hz. İbrahim ve oğlu Hz. İsmail’in Allah’a teslimiyetini hatırlatır. Bu bayramda, Allah’ın emrine kayıtsız şartsız bağlılık, kurban ibadeti aracılığıyla somutlaştırılır. Her iki bayram da İslam’ın tevhid anlayışına dayanan, beşerî ve seküler unsurlardan uzak; doğrudan Allah’ın rızasını gözeten ve O’na şükrün ifadesi olan özel günlerdir.

 

Sizce günümüzde bayramların manevi yönü neden zayıflıyor?

Dini bayramların manevi boyutunun zayıflamasının temel nedenlerinden biri bireylerin, dinî değerlere ve dinin emir ile yasaklarına karşı mesafeli bir tutum sergilemeye başlamalarıdır. Özellikle bu değerlere saygı ve tazim noktasındaki gerileme, bayramların anlam dünyasında ciddi bir kırılmaya yol açmaktadır. Bu sürecin arka planına bakıldığında, insanların dünyaya olan meyillerinin arttığı, ahiret bilincinin ise giderek geri planda kaldığı görülmektedir. Günümüzde birçok insan, yaşamın farklı alanlarına olduğu gibi,  millî ve dinî bayramlara da  pragmatik bir bakış açısıyla yaklaşmaktadır. Bireyler, bayramların kendilerine ne tür bir maddi veya hızlı fayda sağlayacağı üzerinden değerlendirme yapmaktadır. “Bu bana ne kazandırır?” sorusunu merkeze almaktadır. Bu bağlamda, dini bayramların anlam kaybı üç temel nedene dayandırılabilir: İlki, bireylerin bayramlara faydacı bir yaklaşımla yönelmesidir. İkincisi, dinî değerlerin toplumsal saygınlığında yaşanan düşüştür. Üçüncüsü ise dini temsil eden kişilerin toplum önünde bu değerleri yeterince etkili ve nitelikli bir şekilde yaşatamaması ya da aktaramamasıdır.

 

Tüketim kültürü, sosyal medya ya da bireyselleşme bu süreci nasıl etkiliyor?

Bireyselleşme, tüketim kültürü ve sosyal medya, dini bayramların manevi yönünün zayıflamasında önemli rol oynamaktadır. Bireyselleşme ve özgürlük arayışı, bireyleri yalnızca kendilerini merkeze alan bir yaşam tarzına yönlendirmektedir. Bu da bayramların toplumsal boyutunu zayıflatmaktadır. Özellikle genç kuşakta, toplumsal ilişkilerden uzakta olan asosyal profillerin artması, bayramların bir arada yaşanan sevinç ve paylaşım günleri olma vasfını olumsuz etkilemektedir. Sosyal medyada da hâkim olan faydacı bakış açısı, insanların dini değerleri sadece dünyevi fayda temelinde değerlendirmelerine neden olmaktadır. Oysa din, yalnızca bedensel ihtiyaçlara değil, insanın ruhuna ve manevi yönüne de hitap eder. Bayramlar, bireye sadece dışsal bir mutluluk değil; vefa, saygı, sevgi ve merhamet gibi içsel huzuru besleyen değerler sunar. Ancak dünya hayatını tek gerçeklik olarak gören bireyler, manevi ihtiyaçları ikinci plana atmaktadır. Böylece dini bayramların sunduğu derinlikli anlamları göz ardı etmektedir. Bu durum, bayramların toplum içindeki paylaşım ve birliktelik ruhunu zayıflatan temel faktörlerden biri olarak değerlendirilebilir.

 

Halkımızın, kendi dini bayramlarımız yerine Noel gibi başka dinlere ait bayramlara ilgi göstermesinin sebepleri sizce nelerdir?

Toplumda bazı bireylerin kendi dini bayramlarımız yerine farklı dinlere ait bayramlara (örneğin Noel) yönelmesinin temelinde, dini gerçekliğin tam kavranamaması ve bireylerin dünyayı yalnızca maddi ihtiyaçlar üzerinden değerlendirmesi yatmaktadır. İslam’daki dini bayramlar, bireyin ruhuna ve maneviyatına hitap eden bir boyut taşırken, diğer dinlerin bayramlarında bu derinlik aynı düzeyde olmayabilir. Tevhid anlayışıyla şekillenen İslam inancı, bireyle Allah arasında doğrudan ve dikey bir ilişki kurar. Ancak günümüzde bu ilişki sosyal çevreye göre şekillenmektedir ve bu da dini yaşantının zayıflamasına yol açmaktadır. Küreselleşme ve sosyal medyanın etkisiyle gençler arasında tek tip kültürel modellere yönelim artmış; inanç ve ibadetlerde sosyal baskılar ve dışlanma korkusu öne çıkmıştır. Bu durum, bireylerin dini pratiklerden uzaklaşmalarına ve farklı kültürel kutlamaları benimsemelerine neden olabilmektedir. Oysa İslam’da inanç, bireyin Allah ile doğrudan kurduğu bağa dayanır ve bu bağ toplumsal eğilimlere değil, ilahi emirlere göre şekillenmelidir. Bu nedenle, dini bayramlara ilginin azalması, hem inanç zayıflığını hem de manevi değerlerden uzaklaşmayı yansıtmaktadır.

 

Aile yapısındaki değişimlerin bayram kutlamalarına yansıması hakkında ne düşünüyorsunuz?

Sosyal medyanın en temel sıkıntılarından bir tanesi, mahremiyet duygusunu yok ediyor olmasıdır. Hem sosyal medya hem de televizyonlardaki kadın programları, insanların aile içinde kalması gereken pek çok sırrı gün yüzüne çıkarıyor. Bu da o işi yaşamayan insanlarda bile artık bir rahatlık oluşturuyor. Eskilerin bir sözü var, “Şüyuu vukuundan beter” yani bir şeyin yayılması, olmasından daha beterdir. Yani ailede ki, sosyal medyadaki mahremiyetin yok edilmesi, aile özelinin ve sınırlarının bütün insanlarla paylaşılmasından nasibini alıyor. Aile yapısındaki değişimden söz ettiğimizde, eski modern aile modelinde insanlar pek çok problemli durumlar yaşasalar veya bu durumlarla karşılaşsalar bile, “kol kırılır yen içinde kalır” düşüncesi ile bunları başkalarıyla paylaşmazlardı. Fakat şu an sosyal medyanın ve internetin yaygınlaşmasıyla birlikte insanlar, eşleriyle aralarında sır olan konuları bile paylaşıyorlar. Yani aslında aile kurumsal kimliğini kaybediyor. Aile burada, bireyselleşen bir konuma doğru gidiyor. Herkes kendisini düşünüyor, aileyi düşünmüyor. Ailede bile bu şekilde mahremiyet duygusunun olmaması ve mahremiyetin diğer insanlarla paylaşılması, aile kurumunu zayıflattığı için bunun dini bayramlara etkisi de tabii ki gözlemlenebiliyor. Yani dini sadece tek bir alanla sınırlı olarak görmemek gerekiyor. Din bütüncül bir yapıya sahiptir. Eğer aile kurumu, Allah'ın dininin emrettiği şekilde işlemiyorsa, bu durum diğer ilahi emirlerin uygulanmasını da olumsuz yönde etkileyebiliyor. Mahremiyet duygusu zayıfladığında ya da yok sayıldığında, bu durum yalnızca o alanda kalmaz; Allah'ın bayram gibi diğer emirlerinin de ihmal edilmesi veya önemsenmemesi gibi sonuçlara yol açabiliyor. 

 

Bu konuda çözüm önerileriniz var mı? Maneviyatı yeniden canlandırmak için neler 

yapılabilir?

Günümüzde dini değerler giderek gündemden uzaklaşırken bu durum bireysel, toplumsal ve ahlaki açıdan önemli sorunlara yol açmaktadır. Dini bayramlar, toplumsal şuuru pekiştiren, bireyler arasında bağ kuran manevi ve sosyal fonksiyonlara sahiptir. İçinde yaşadığımız çağ, aynı zamanda bir  “yalnızlık çağı”dır. Bireyler yalnız yaşayıp yalnız ölmektedir. Bu yalnızlığın en güçlü panzehiri ise toplumsal bilinçtir ve dini bayramlar bu bilinci yeniden canlandırmak adına önemli bir fırsattır. Bayramların anlamlı hale gelmesi için bireysellik yerine toplumsal paylaşım ön plana çıkarılmalıdır. Zira bayram, başkalarıyla birlikte yaşandığında anlam kazanır. Yalnız geçirilen bir bayram, manevi derinliğini yitirir. Seküler yaşam tarzı içinde bayramlar tatil günlerine indirgenmektedir ve bu da onların toplumsal işlevini zayıflatmaktadır. Bu nedenle bayramların yalnızca tatil olarak değil, manevi ve sosyal bir buluşma anı olarak algılanması gerektiği hatırlatılmalıdır. Öte yandan, her birey maneviyata ihtiyaç duyar. Bu ihtiyaç kimi zaman farklı yollarla karşılanmaya çalışılsa da, dini bayramlar bu ihtiyacın sağlıklı bir şekilde karşılanması açısından güçlü bir imkândır. Bayramların bu yönüyle ele alınması, bireysel ve toplumsal yönümüzü geliştirir. Bu bilincin özellikle çocukluk ve gençlik dönemlerinde eğitim yoluyla aktarılması, bayramların anlamının daha derinden kavranmasını sağlayacaktır.

 

Bu çalışmada, değerli görüşlerini bizimle ile paylaşarak dini bayramların toplumsal, bireysel ve manevi yönlerine dair derinlikli bir bakış açısı sunan Dr. Öğr. Üyesi İsmail Yalçıntaş’a teşekkür ederiz. 

 

Haber: Mustafa Çölyen

 

EN ÇOK OKUNANLAR

DÜNYA ŞAMPİYONU MÜCAHİT KULAK: “DURMAK YOK, RİNGE DEVAM”

  Dünya şampiyonluğu, spor dalında en iyi olanın taşıdığı prestij ve ...

OSMANLI’DAN GÜNÜMÜZE SOSYAL YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA

  Osmanlı İmparatorluğu'nda sosyal yardımlaşma ve dayanışma kültürü, toplumun temel değerlerinden ...

TARİHE TANIKLIK EDEN MÜZE ‘‘ULUCANLAR CEZAEVİ MÜZESİ’’

Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi (Ulucanlar Cezaevi), 1925 ve 2006 yılları ...

HAYVAN DOSTLARIMIZDA KAN PARAZİTİ HASTALIĞI

  Her canlı dönem dönem sağlık sorunları yaşamaktadır. Bu sağlık sorunlarının ...

EN YÜKSEK SUÇ ORANI NEDEN AYDIN’DA?

  Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), her yıl olduğu gibi bu yıl ...

İNCİR BİR MEYVE Mİ ÇİÇEK Mİ?

  Aydın deyince aklımıza ilk incir, incir deyince de aklımıza ilk ...

KADINLARIN VAZGEÇİLMEZ GİYSİSİ: KIRAS-FİSTAN

  Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne ait birçok yerde yıllardır ...

TOPRAĞIN BİLİMİ PEDOLOJİ

  İnsan ve diğer tüm canlıların hayatına devam edebilmesi için toprak ...

ESKİ BİR TÜRKMEN ENSTRÜMANIN YENİDEN DOĞUŞU: ERBANE

  Eski çağlardan beri ritim ve müziğin vazgeçilmez bir enstrümanı olan ...

SIK RASTLANIP AZ BİLİNEN HASTALIK: KURDEŞEN

  Vücudumuzda bir bölge kaşındığı zaman hafife alır, kaşıyıp geçmesini bekleriz. ...

Aydın Adnan Menderes Üniversitesi
İletişim Fakültesi / Gazetecilik Bölümü

Öğrenci Uygulama Haber Sitesi
+90 256 218 20 00