Aydın Adnan Menderes Üniversitesi
İletişim Fakültesi / Gazetecilik Bölümü

Öğrenci Uygulama Haber Sitesi


DİJİTAL ŞİDDET VE HUKUKİ MÜCADELE: SOSYAL MEDYADA HAK İHLALLERİNE KARŞI NASIL KORUNABİLİRİZ?

14.06.2025
Dosya

 

Mahrem fotoğrafların ifşası, tehdit mesajları, sahte hesaplarla karalama kampanyaları... Dijital şiddet, yalnızca ekranın içinde kalmıyor; gerçek hayatı da derinden sarsıyor. Peki bu tehditlere karşı nasıl bir hukuki yol izlenmeli? Haklarımızı nasıl korur, sessiz kalmamayı nasıl öğreniriz?

 

Sosyal medya hayatın ayrılmaz bir parçası haline gelirken, dijital şiddet de her geçen gün daha görünür ve daha yıkıcı bir hal alıyor. Özellikle kadınlar ve gençler, hakaret, tehdit, ifşa, şantaj ve zorbalık gibi pek çok farklı dijital şiddet biçimiyle karşı karşıya kalıyor. Bu haber dosyasında, dijital şiddetin tanımını, toplumsal etkilerini, mağdurların başvurabileceği yolları ve hukuki süreçleri ele alıyor; Avukat Tayfun Savaş ve influencer kimliğiyle de bilinen Avukat Alim Yılmaz’ın görüşlerine yer veriyoruz.

 

Yeterli bilinç henüz oluşmuş değil

Dijital şiddetin tanımına dair değerlendirmelerde bulunan Avukat Alim Yılmaz, sosyal medya platformlarının bireyler üzerindeki etkisini şu sözlerle ifade etti: “Üzülerek söylüyorum ama bugün çağımızda sadece bir klavye tuşuna basmak bile şiddet olabilir. Bir insana bilerek ve isteyerek zarar verecek her türlü davranış dijital şiddetin içine girebilir. İnsanların çoğu bunu farkında olarak yapıyor ama farkında olmadan bu eylemleri gerçekleştirenler de var. Toplumda ise ne yazık ki bu davranışların şiddet olarak algılanması konusunda yeterli bilinç henüz oluşmuş değil.” Dijital şiddetin neden yaygınlaştığını değerlendiren Avukat Tayfun Savaş ise, bu durumu teknolojinin toplumsal yaşamda kapladığı yerle ilişkilendirerek şöyle konuştu: “Teknolojinin gelişmesiyle birlikte artık her şey dijital dünya üzerinden yönetiliyor. İnsanlar, kalabalıklar içinde yalnızlığı dijital dünyada aşmaya çalışıyor. Sosyal çevresini ve ilişkilerini ekran başında kurmaya başlayan bireyler, gerçek hayatta karşılaştıkları sorunlardan fazlasıyla dijital ortamda karşılaşıyor. Bu da dijital şiddetin yayılmasına zemin hazırlıyor.”

 

Dijital şantaj, tehdit ve montaj skandalları

Dijital şiddetin yalnızca klavye başında kalmadığını, gerçek yaşamda da yıkıcı sonuçlar doğurduğunu belirten Alim Yılmaz, karşılaştığı örneklerin çoğunun özellikle gençler arasında yaşandığını ve bu şiddet biçimlerinin ciddi psikolojik travmalar doğurduğunu ifade etti. Kendi mesleki tecrübelerinden ve çevresindeki tanıklıklardan yola çıkan Yılmaz, dijital şantajın en ağır şiddet biçimlerinden biri olduğuna dikkat çekerek şu değerlendirmelerde bulundu: “En temelden en ağırına kadar gidersek, dijital şiddetin en kötü hali kesinlikle şantajdır. Şantaj, kişiye bir şey yaptırmak için onu tehdit etmeyi içeriyor. Özellikle gençler arasında bu çok yaygın. Ne yazık ki cinsel yönelimleri ya da özel bilgileri üzerinden kişiler tehdit ediliyor. Ailesinin bilmediği bir davranışı, özel bir mesajlaşması ya da bir fotoğrafı alınıyor, sonra ‘Bunu açıklarım, ailene gönderirim.’ tehdidiyle kişiden para veya başka taleplerde bulunuluyor.” Yılmaz, bu vakaların yalnızca dijital boyutta kalmadığını, fiziksel ya da cinsel saldırılara kadar varabildiğini belirterek, sosyal medya aracılığıyla yayılan bir görüntünün etkisinin bazen gerçek hayattaki bir saldırıdan daha yıkıcı olabildiğine vurgu yaptı: “Gerçek hayatta bir kişiye birebir zarar verebilirsiniz, bu çok kötü bir şeydir. Ama bir de onun özel görüntüsünü alıp sosyal medyada yaydığınızda, milyonlarca kişiye ulaşabilecek bir ifşaya dönüşüyor. Bu da o kişinin hayatını altüst edecek kadar güçlü bir darbe yaratıyor. İnsanlar toplum baskısından dolayı yıkıma uğruyor.”

Bu ağır tabloya benzer bir vakayı meslek hayatında yaşadığını belirten Tayfun Savaş ise, dijital şiddetin nasıl bir suç boyutuna varabileceğini çarpıcı bir örnekle anlattı. Savaş, yüksek lisans öğrencisi bir kadın müvekkilinin sosyal medya hesaplarının kötü niyetli kişilerce hedef alındığını ve bu kişilerin sahte çıplak görüntülerle ciddi bir suç işlediğini aktardı: “ADÜ’de yüksek lisans yapan bir kadın müvekkilim vardı. Sosyal medya hesapları herkese açıktı. Bu hesaplardan fotoğraflarını alıp, üzerinde montaj yaparak çıplak gibi gösteren görseller hazırlamışlar. Bu görseller dijital platformlarda yayılmış. Müvekkilim durumu fark ettiğinde büyük bir travma yaşadı. Hemen bana danıştı. Biz de hukuki süreci başlattık. İlk olarak o sitelere erişim engeli talep ettik ve yayınlar kaldırıldı. Ardından da suç duyurusunda bulunduk. Şu anda soruşturma devam ediyor.” Savaş, bu olayın kendisini çok etkilediğini çünkü yapılan montajın oldukça profesyonelce yapıldığını ifade etti: “Fotoğraflar öyle bir şekilde düzenlenmişti ki montaj olduğunu anlamak mümkün değildi. Ve düşünün, bu görüntüler bir kadının gerçek olmayan bedenine aitmiş gibi tüm internete yayılıyor. Bu sadece ifşa değil, aynı zamanda bir karakter suikastıdır.”

 

Dijital şiddete karşı ilk adım: Sessiz kalma

Dijital şiddete uğrayanlar çoğu zaman ne yapacaklarını bilemiyor. Yılmaz, sosyal medya temelli siber zorbalıkta ilk yapılması gerekenin zorbayı engellemek ve görmezden gelmek olduğunu belirterek, “Cevap verdikçe üzerinize geliyorlar. Sizi kızdırmak istiyorlar. Ama görmezden gelmek onları etkisiz hâle getirir.” dedi ve özellikle gençlerin ve kadınların yalnız olmadıklarını hissetmelerinin önemine dikkat çekti. Yılmaz’a göre, aile desteği bu noktada kritik. Gençlerin ailelerinden yardım istemesi gerektiğini vurgulayan Yılmaz, “Kadınların da birbirini desteklemesi şart. Koruyucu ama baskıcı olmayan bir yaklaşım gerekiyor.” dedi. Savaş ise en büyük hatanın sessiz kalmak olduğunu belirtiyor. Türkiye’de her 5 kişiden 1’i dijital şiddete uğruyor ancak çok azı hukuki yollara başvuruyor. “İnsanlar çoğu zaman peşine düşmüyor. Bu da dijital şiddetin görünmezleşmesine yol açıyor.” diyen Savaş, hak aramanın ve farkındalık yaratmanın önemine işaret ediyor.

 

Sanal değil, gerçek suç

Dijital ortamlarda işlenen suçların “sanal” değil, gerçek olduğuna dikkat çeken Savaş, sosyal medyada gerçekleşen hak ihlallerinin mahkemelerce tıpkı fiziksel dünyadaki suçlar gibi değerlendirildiğini vurguladı. Suçun işlendiği mecranın önem taşımadığını belirten Savaş, “Burada tek fark ispat zorluğudur. Gerçek hayatta delil toplamak daha kolay olabilir; sosyal medyada ise IP ve kullanıcı bilgilerinin tespiti gerekir,” ifadelerini kullandı. Dijital şiddetin hem cezai hem de hukuki boyutu olduğunu vurgulayan Savaş, “Ceza mahkemeleri hapis ya da adli para cezası verebilirken, hukuk mahkemeleri tazminat kararı alabiliyor. Bizim açtığımız bazı dosyalarda, sanıklar hem ceza hem de tazminatla karşı karşıya kaldı.” şeklinde konuştu.

 

“Platformlar sizi korumak için değil, para kazanmak için var”

Yılmaz, sosyal medya şirketlerinin kullanıcıyı korumaktan ziyade kendi kârını önceliklendirdiğini dile getirdi. Platformların kötü içerikleri engellemede yavaş ve yetersiz kaldığını belirten Yılmaz, “Bu sistemler sizi değil, sizin üzerinizden elde ettikleri verileri ve kazancı önemsiyor. Hakaret ve nefret söylemleri beğeni ve etkileşim getiriyorsa, bu içerikler uzun süre kaldırılmıyor.” görüşünü paylaştı. Kullanıcının bilinçli hareket etmesinin temel savunma hattı olduğunu vurgulayan Yılmaz, “Bu platformlara mecbur değiliz. Alternatiflerini kullanabiliriz ya da hiç kullanmayabiliriz. Bilinçli kullanıcı olmak, sistemin nasıl işlediğini kavramakla başlar.” ifadelerine yer verdi.

 

“Zarar eninde sonunda döner”

Hem içerik üreticisi hem de hukukçu kimliğiyle öne çıkan Yılmaz, influencerların toplumsal sorumluluklarını hatırlatarak, dijital ortamdaki söylemlerin bireyler üzerinde ciddi etkiler yaratabileceğini vurguladı. “Beyaz tenli olanlar çirkindir dediğinizde, aslında toplu bir grubu aşağılamış olursunuz.” uyarısında bulunan Yılmaz, bunun kimi zaman cezai yaptırımı olmasa da ciddi bir ahlaki sorumsuzluk doğurabileceğini belirtti. İnternet ortamında yapılan sert ve hakaret içerikli paylaşımların prim getirebileceğini, ancak uzun vadede içerik üreticinin kendisine zarar vereceğini ifade eden Yılmaz, “Bir gün sizden daha büyük bir köpekbalığı gelip sizi yutar. Bu çığ gibi üzerinize gelir. Toplumun bir parçası olduğumuzu unutmamalıyız.” değerlendirmesinde bulundu. Paylaşımlarda kibar ve toplumsal dengeyi gözeten bir dil kullanıldığında, hem hukuki sorumluluktan kaçınılabileceğini hem de daha kalıcı bir saygı elde edilebileceğini sözlerine ekledi.

 

“Yasalar yeterli ama infazda sorun var”

Savaş, dijital şiddetle mücadelede yasal düzenlemelerin büyük oranda yeterli olduğunu savundu. Türk Ceza Kanunu’nda siber suçlara dair birçok maddenin açıkça yer aldığını hatırlatan Savaş, “TCK’nın 123, 125, 136 gibi maddeleri, dijital ortamdaki tehdit, hakaret, şantaj ve özel hayatın gizliliğini ihlal gibi suçları kapsıyor.” bilgisini paylaştı. Ancak cezaların uygulanmasında sorunlar yaşandığını ifade eden Savaş, “Sorun kanunlarda değil, infaz sisteminde. Suç işleyen biri ceza alsa bile, bunu fiilen çekmediğinde caydırıcılık ortadan kalkıyor.” uyarısında bulundu. Toplumun bilinçlenmesinin, hukuki düzenlemeler kadar önemli olduğuna dikkat çeken Savaş, sosyal medya kullanımının amacından sapmaması halinde yasal bir sorumluluk doğmayacağını dile getirdi.

 

Yalnız kalmayın, hukuk yolunu kullanın

“Bana da zaman zaman tehdit ve hakaret mesajları geliyor.” diyen Savaş, dijital şiddete maruz kalan birçok kişinin ilk refleksinin yalnız mücadele etmek olduğunu belirterek, bu tavrın uzun vadede mağduriyetleri artırdığını vurguladı.  Savaş, özellikle gençlerin, yaşadıkları bu durumları öncelikle aileleriyle paylaşmaları gerektiğini önerdi ve şu uyarıda bulundu: “Eğer bu kişiler tanıdığınız biriyse, onları hayatınızdan çıkarın ve affetmeyin. Uzakta bunları yapan biri, yakında neler yapabilir düşünün.” Yılmaz, mağdurların mutlaka hukuki yollara başvurmalarını, ilk başta etkisiz görünse bile sürecin delil birikimiyle cezalandırma noktasına gelebileceğini ifade ederek, “Bu tür kişiler çoğunlukla yalnız size değil, başkalarına da zarar veriyor. Bu durum bir bozukluksa, o bozukluk birden fazla yerde tekrarlanacaktır.” şeklinde konuştu. Savaş ise bireylerin sosyal medyada bilinçli davranması gerektiğini vurgulayarak, “Paylaştığınız her bilgi, kötü niyetli kişiler tarafından suistimal edilebilir.” uyarısında bulundu. Savaş, sosyal medya kullanıcılarının farkındalık seviyesini yüksek tutmaları, kişisel bilgilerini mümkün olduğunca sınırlı paylaşmaları gerektiğini dile getirdi. Şifrelerin ele geçirilmesiyle banka hesaplarına kadar ulaşılabildiğini hatırlatan Savaş, telefonlara verilen uygulama izinlerinin de ciddi riskler taşıdığına dikkat çekerek, “Tüm izinleri verdiğinizde, telefonunuzdaki her bilgiye erişim sağlanabilir. En özel verilerinizi telefonunuza kaydetmeyin.” uyarısında bulundu.

 

Sosyal medya platformları hayatımızın ayrılmaz bir parçası haline gelirken, dijital şiddet de giderek daha görünür ve yaygın hale geliyor. Ancak hem hukukçular hem de içerik üreticileri, bu alanda yalnız olmadığımızı ve çaresiz kalmadığımızı vurguluyor. Gerek bireysel bilinçlenme gerekse hukuki yolların etkin kullanımı sayesinde, dijital ortamdaki saldırıların karşısında daha güçlü ve dayanıklı bir duruş sergilemek mümkün. Sorularımızı içtenlikle yanıtladıkları için Avukat Alim Yılmaz ve Avukat Tayfun Savaş’a teşekkürlerimizi sunuyoruz. 

 

Haber: Şeyma Turan

 

EN ÇOK OKUNANLAR

DÜNYA ŞAMPİYONU MÜCAHİT KULAK: “DURMAK YOK, RİNGE DEVAM”

  Dünya şampiyonluğu, spor dalında en iyi olanın taşıdığı prestij ve ...

TARİHE TANIKLIK EDEN MÜZE ‘‘ULUCANLAR CEZAEVİ MÜZESİ’’

Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi (Ulucanlar Cezaevi), 1925 ve 2006 yılları ...

HAYVAN DOSTLARIMIZDA KAN PARAZİTİ HASTALIĞI

  Her canlı dönem dönem sağlık sorunları yaşamaktadır. Bu sağlık sorunlarının ...

OSMANLI’DAN GÜNÜMÜZE SOSYAL YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA

  Osmanlı İmparatorluğu'nda sosyal yardımlaşma ve dayanışma kültürü, toplumun temel değerlerinden ...

KADINLARIN VAZGEÇİLMEZ GİYSİSİ: KIRAS-FİSTAN

  Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne ait birçok yerde yıllardır ...

TOPRAĞIN BİLİMİ PEDOLOJİ

  İnsan ve diğer tüm canlıların hayatına devam edebilmesi için toprak ...

EN YÜKSEK SUÇ ORANI NEDEN AYDIN’DA?

  Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), her yıl olduğu gibi bu yıl ...

İNCİR BİR MEYVE Mİ ÇİÇEK Mİ?

  Aydın deyince aklımıza ilk incir, incir deyince de aklımıza ilk ...

ESKİ BİR TÜRKMEN ENSTRÜMANIN YENİDEN DOĞUŞU: ERBANE

  Eski çağlardan beri ritim ve müziğin vazgeçilmez bir enstrümanı olan ...

SIK RASTLANIP AZ BİLİNEN HASTALIK: KURDEŞEN

  Vücudumuzda bir bölge kaşındığı zaman hafife alır, kaşıyıp geçmesini bekleriz. ...

Aydın Adnan Menderes Üniversitesi
İletişim Fakültesi / Gazetecilik Bölümü

Öğrenci Uygulama Haber Sitesi
+90 256 218 20 00