Teknolojinin baş döndürücü bir hızla ilerlediği 21. Yüzyılda, “dijital yerliler” yeni dünyaya doğmuşken, bir önceki kuşak bu dünyaya sonradan dahil oldu. Dijital göçmenler olarak adlandırdığımız bu grup yeni dünyanın vatandaşı olmayı başarabildi mi?
Teknoloji çağının yerlileri çoktan dijital hayata doğdu. Ancak bu dünyanın misafirleri hâlâ alışmaya çalışıyor. “Dijital göçmenler” olarak adlandırılan orta yaş ve üzeri bireyler, hızla değişen dijital dünyada kendilerini çoğu zaman yabancı, dışlanmış ve görünmez hissediyor. Yoksa bu dijital çağda sessizce kayıp mı oluyorlar? Bir sabah uyandığında torununun sosyal medyada annesi ile görüntülü konuştuğunu gören emekli esnaflardan Ali Yılmaz,” Ben hala telefon kullanmayı öğrenemedim. ”diyerek iç çekiyor. Oysa günümüzde çoğu hizmet, bilgi ve iletişim dijital ortamlarda gerçekleşiyor. 45 yaş üzeri bireyler yani “dijital göçmenler” bu yeni dünyaya sonradan katıldılar. Kimisi ayak uydurmaya çalışıyor, kimisi ise sessizce geri çekiliyor, kimisi direniyor. Peki bu kuşak gerçekten dijitalleşen toplumun neresinde? Yalnızlıkla, dışlanmayla ve görünmezlikle nasıl baş ediyorlar? Bu soruların izini dijital çağın kayıp yolcularıyla sürdük. Dijital göçmen kuşağının teknolojiyle olan ilişkisini, adaptasyon süreçlerini, dışlanmışlık hissini ve yeni medya düzeninde nasıl görünmez hale geldiklerini sosyolojik ve bireysel düzlemde irdelemeyi hedefliyoruz. Teknolojik dönüşüme ayak uydurmaya çalışan ancak çoğu zaman geride kalanların sessiz hikayesine kulak veriyoruz.
“İlk başta çok zorlandım ama şimdi keyif alıyorum.”
“Teknoloji ile ilişkiniz nasıl başladı? Zor muydu? Keyifli miydi?” sorusuna verilen yanıtların çoğu aynı noktayı işaret etti: “İlk başta çok zorlandım ama şimdi keyif alıyorum.” Dijital göçmenler, dijitalleşen dünya sayesinde seslerini daha kolay duyurabildiklerini, gündemi takip edebildiklerini ve kimi zaman kendi yaşadıkları deneyimleri başkalarıyla paylaşabildiklerini ifade ettiler. Başlangıçta yabancı hissettikleri dijital dünyaya zamanla adapte olduklarını belirttiler. Emekli İhsan İyi, bu süreci şöyle anlattı: “Teknolojiye alışma sürecinin başlarında zorluklar yaşadım. Telefon kullanmayı öğrenmek benim için kolay olmadı. Kendim öğrenmeye çalışıyordum ama sadece kendi öğrendiklerimle ilerleyemedim; çocuklarımdan yardım isteye isteye öğrendim. Böylelikle teknoloji benim için keyifli hale geldi çünkü artık kullanabiliyordum.” Eski esnaf Fatma Çimen ise, “Eskiden kontör yüklemelerini esnaflar yapardı. Ben de esnaf olduğum dönemlerde müşteri tutabilmek için öğrenmek zorunda kaldım. Artık değişen teknolojiyi keyifle öğreniyorum. Bilmediğim kısımları çocuklarıma soruyorum. Kullanmayı öğrendiğimden dolayı sıra beklemek gibi bir derdim yok, her şeyi telefondan hallediyorum.” dedi. Emekli Münevver Arslantaş, “Teknolojinin ilk dönemlerinde nasıl öğreneceğimi bilmiyordum. Teknolojiyi kullandıkça öğrenmeye, öğrendikçe keyif almaya başladım. Canım her sıkıldığında boş vaktimde sosyal medya kullanıyorum. Keşke bu teknoloji geçmişte de olsaydı.” ifadelerine yer verdi. Dijital göçmenlerin büyük bir kısmı, teknolojiyle ilk temasların zorlayıcı ancak zamanla alışıldığında kolay ve keyifli hale gelen bir sürece dönüştüğünü vurguladılar.
“Gençler bizden daha iyi biliyor.”
Dijital göçmenlerin büyük çoğunluğu, teknolojiyi kullanma konusunda gençlerle aralarında belirgin bir fark olduğunu kabul ediyor. “Gençler bizden daha iyi biliyor.” ifadesi, bu farkın en sık dile getirilen özeti olarak öne çıkıyor. “Gençlerle teknolojiyi kullanma biçiminiz arasında farklar var mı?” sorusunu yönelttiğimizde Emekli Ali Yandım, “Fark olmaz mı! Gençler bizden daha iyi biliyor. Telefon olsun, bilgisayar olsun; teknolojik aletleri bizden çok daha iyi kullanıyorlar. Biz bunların tek bir açıdan kullanımını biliyoruz ama gençler öyle mi? Teknolojiyi her açıdan değerlendiriyorlar. Yeni nesil bizi teknoloji konusunda resmen sıfırladı.”dedi. Emekli servis çalışanı Hayati Aşıcı da benzer bir görüşü, “Aramızda elbette farklar var. Gençler teknolojide bizden çok daha ileride; her şeyi biliyorlar. Biz teknoloji ile sonradan tanıştığımız için bir şeyleri daha geç öğreniyoruz. Gençler öyle değil doğdukları andan itibaren ellerinde telefonlar oluyor. Bazı gençlerde görüyorum tek bir telefonla da yetinmiyorlar. Yedek telefonları da oluyor. Böylelikle teknoloji hakkında daha fazla bilgi sahibiler ve daha bilinçliler.” sözleriyle paylaştı.
Bir de işin uzmanına soralım
Son olarak konuyu bir de uzmanına sorduk. Aydın Adnan Menderes Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Serdar Ünal`a “Dijital göçmen” kavramı için ne düşünüyorsunuz? Bu kavram orta yaş ve üzeri bireylerin teknoloji ile ilişkisini açıklamak için yeterli mi?” sorusunu yönelttik. Prof. Dr. Ünal, bu kavramın güncelliğini tartışmaya açarak şu değerlendirmede bulundu: “Dijital dünyada yaşadığımız sürece baktığımızda artık şu soruyu sormak gerekiyor: Dijital göçmen kaldı mı? 2025 yılı itibarıyla, orta yaş dediğimiz grup da dijital yerliler arasında sayılabilir. Bu dönemde 60 yaş üstü bireylere “dijital göçmen” demek daha doğru olur. Hatta önümüzdeki 10 yıl içinde bu kavramın tamamen ortadan kalkması ve yerine yeni ayrımların ortaya çıkması şaşırtıcı olmaz.” Prof. Dr. Serdar Ünal’a, dijital platformlara uzak kalmanın yaşlı bireylerde yalnızlık ve dışlanma hissini arttırıp arttırmadığını sordukğumuzda bu soruya şu ifadelerle yanıt verdi: “Dijitalleşmeyi reddeden bireyler, daha izole bireyler olarak değerlendirilebilir. 21. yüzyılda bireyselleşme oldukça ön planda. Bu nedenle insanlar hem düşünsel hem de sosyal olarak daha bireysel bir yapıya yöneliyor. Ancak dijitalleşme, bireyselliği ve yalnızlığı dengeleyen bir rol üstleniyor. Dijital platformlardan uzak kalan yaşlı bireyler, toplumsal etkileşimden kopma riski taşıyor. Bu durum, bireyselleşmenin hakim olduğu bir toplumda, yalnızlık ve dışlanma hissini artırabilir.” Ünal, kamusal hizmetlerde dijitalleşmenin artmasının dijital göçmenleri nasıl etkilediği hakkındaki görüşlerini, “Dijitalleşmenin elbette kolaylaştırıcı yönleri var. Ancak bu süreç aynı zamanda bağımlılık yaratan bir yapıya da sahip. Kamusal alanların dijital sistemlere endeksli hale gelmesi, teknolojiyle arası iyi olmayan bireyleri başka bireylere bağımlı hale getirebiliyor. Bu durum, özellikle yaşlı ve dijital okuryazarlığı düşük bireyler açısından ciddi bir dezavantaj oluşturuyor.” ifadeleriyle açıkladı.
Dijital dünya hızla ilerlerken, bu çağın “misafirleri” olan dijital göçmenler ya geride kalmayı ya da öğrenmeyi seçiyor, kimi zaman zorlanarak kimi zaman da destek alarak…Dijital göçmen konusunda sorularımızı yanıtlayan dijital göçmenlere ve Prof. Dr. Serdar Ünal`a teşekkür ederiz.
Haber: Sedanur Alkan
DÜNYA ŞAMPİYONU MÜCAHİT KULAK: “DURMAK YOK, RİNGE DEVAM”
Dünya şampiyonluğu, spor dalında en iyi olanın taşıdığı prestij ve ...
OSMANLI’DAN GÜNÜMÜZE SOSYAL YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA
Osmanlı İmparatorluğu'nda sosyal yardımlaşma ve dayanışma kültürü, toplumun temel değerlerinden ...
TARİHE TANIKLIK EDEN MÜZE ‘‘ULUCANLAR CEZAEVİ MÜZESİ’’
Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi (Ulucanlar Cezaevi), 1925 ve 2006 yılları ...
HAYVAN DOSTLARIMIZDA KAN PARAZİTİ HASTALIĞI
Her canlı dönem dönem sağlık sorunları yaşamaktadır. Bu sağlık sorunlarının ...
EN YÜKSEK SUÇ ORANI NEDEN AYDIN’DA?
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), her yıl olduğu gibi bu yıl ...
KADINLARIN VAZGEÇİLMEZ GİYSİSİ: KIRAS-FİSTAN
Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne ait birçok yerde yıllardır ...
Aydın deyince aklımıza ilk incir, incir deyince de aklımıza ilk ...
İnsan ve diğer tüm canlıların hayatına devam edebilmesi için toprak ...
ESKİ BİR TÜRKMEN ENSTRÜMANIN YENİDEN DOĞUŞU: ERBANE
Eski çağlardan beri ritim ve müziğin vazgeçilmez bir enstrümanı olan ...
SIK RASTLANIP AZ BİLİNEN HASTALIK: KURDEŞEN
Vücudumuzda bir bölge kaşındığı zaman hafife alır, kaşıyıp geçmesini bekleriz. ...