Aydın Adnan Menderes Üniversitesi
İletişim Fakültesi / Gazetecilik Bölümü

Öğrenci Uygulama Haber Sitesi


DEVLET TİYATROSUNUN EMEKTAR İSMİ CENGİZ TORAMAN İLE OYUNCULUK ÜZERİNE BİR SÖYLEŞİ

12.03.2025
Kültür Sanat

 

Türk tiyatrosunun emektar isimlerinden Cengiz Toraman, mühendislik eğitimini bırakıp konservatuvara yönelerek oyunculuğa adım attı. Profesyonel kariyerine 1989 yılında başlayan sanatçı, İzmir Devlet Tiyatrosu’nda birçok oyunda rol aldı ve yönetmenlik yaptı. “Rüstem Oğlu Cemalin Tuhaf Hikayesi” gibi özel projelerde yer alan Toraman, oyunculuğun yanı sıra senaryo yazarlığı ve müzikle de ilgileniyor. Genç tiyatroculara konfor alanlarından çıkıp kendilerini sürekli geliştirmeleri gerektiğini belirten Toraman ile yeni projeleri üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik. 

 

Cengiz Toraman, sahne ve yazın dünyasında kendine özgü bir yer edinmiş, seyircilere birçok unutulmaz karakter kazandırmıştır. Tiyatroya olan tutkusu, onun için sadece bir meslek değil, bir yaşam biçimi haline gelmiştir. “Tiyatro, insanla birebir bağ kurduğumuz en özel alan.” diyerek sahnenin kendisine kattığı değeri vurgulayan Toraman, oyunculuk, yönetmenlik ve senaryo yazarlığı ile sanatın farklı dallarında üretmeye devam etmektedir.

 

Kendiniz tanıtır mısınız?

Ben Cengiz Toraman, 1972 doğumluyum. Aslında mühendislik eğitimi alanında ilerledim ama 4. sınıfta bıraktım. Çünkü tiyatro her zaman hayatımın bir parçasıydı. 1989 yılında amatör tiyatrolarla başladığım oyunculuk serüvenim, zamanla profesyonel sahnelere taşındı. Oyunculuk, yazarlık ve yönetmenlik yaparak tiyatronun farklı alanlarında üretmeye devam ediyorum. Sahne benim için sadece bir iş değil, bir yaşam biçimi. Tiyatroyu her zaman tutkuyla yaptım ve yapmaya da devam edeceğim.

 

Sanat yolculuğunuz nasıl başladı? Sizi tiyatroya yönlendiren en büyük etken neydi?

Aslında ben işçi bir ailede büyüdüm. Üç kardeştik ve dar gelirli bir aileydik. Ailemin beklentisi, doktor ya da mühendis gibi toplum tarafından kabul gören meslekleri seçmemdi. Ben de mühendislik bölümünü kazandım ve üniversiteye başladım. Eskişehir’de okurken amatör sinema gruplarıyla tanıştım. Müzikle ilgileniyordum ve bir arkadaşım, oynadıkları oyunda müzik yapmamı teklif etti. Kabul ettim, hatta küçük bir rol de oynadım. Sonrasında oyuncu olarak çağrıldım ve 1989 yılında oyunculuk serüvenim böyle başladı. Mühendisliği 4. sınıfta bıraktım ve konservatuvara başladım.

 

Hem oyuncu hem de senarist olarak üretiyorsunuz. Sizin için bir hikâyeyi yazmak mı, yoksa onu sahnede canlandırmak mı daha heyecan verici?

Hem oyuncu hem oyun yazarı hem de zaman zaman müzik yapımcısıyım. Bunların her biri farklı heyecanlar barındırıyor. Yazarken insan daha yalnız oluyor; içinde fırtınalar kopuyor, kaygılar yaşıyor. Oyuncu olarak sahnede ise daha büyük bir heyecan var. Yüzlerce insanın karşısında risk alıyorsunuz ama seyircinin tepkisiyle anında karşılık buluyorsunuz. Sahne üzerinde olmak, doğrudan bir etkileşim kurmak çok heyecan verici bir deneyim.

 

Bugüne kadar oynadığınız roller arasında sizi en çok etkileyen hangisi oldu? 

Bugüne kadar birçok farklı rol oynadım ve her biri bende iz bıraktı. İnsan rolüne yaklaşır, rol de insana yaklaşır. Oynadığım tüm karakterler bana dokundu. Özellikle “Rüstem Oğlu Cemalin Tuhaf Hikayesi” adlı oyun, benim için çok özel bir hikâye anlatıyordu. Tiyatroda her oyun, her karakter farklı bir duygu bırakıyor ve bu süreç beni her seferinde yeniden besliyor.

 

Türkiye’de tiyatronun gelişimini nasıl değerlendiriyorsunuz? Seyirci kitlesi ve ilgisi yıllar içinde nasıl değişti?

Zaman hızla değişiyor ve Türkiye’de tiyatronun gelişimi de bu süreçten etkileniyor. Geçmişte sinemanın ortaya çıkışı tiyatroya darbe vurmuştu. Şimdi ise televizyon, sosyal medya ve yapay zekâ gibi unsurlar tiyatroya meydan okuyor. Ancak tiyatro, insanlarla birebir etkileşim kuran bir sanat olduğu için her zaman değerini koruyor. Tarih boyunca tiyatro kimi zaman yükseldi, kimi zaman geriledi. Avrupa’da, Orta Çağ’da birtakım sorunlar etkisiyle geri planda kaldı ama sonra tekrar yükselişe geçti. Bugün de genç tiyatrocuların çabalarıyla yeniden bir ivme kazandığını düşünüyorum. Dijital dönüşüme rağmen tiyatro ışığını kaybetmiyor ve kendini yenileyerek varlığını sürdürüyor.

 

Genç sanatçılar ve senaristler için bu meslekte başarılı olmanın en önemli şartları neler sizce?

Genç sanatçı arkadaşlara şunu söylemek isterim, hayatta iki tür insan gördüm. Birinci grup, bir şey olmak isteyenlerdi ve gerçekten başaranlar da oldu ama başaramayanlar büyük hayal kırıklıkları yaşadı. Başaranlar ise belirli bir süre sonra düşüşe geçti. İkinci grup ise bir şeyler yapmak isteyenlerdi ve ben de buraya aitim. Bir şey olmak yerine bir şeyler yapmak daha değerli. Çünkü yaptıklarınız sizi bir noktaya taşır, size bir şey katar. En büyük problem, gençlerin yetinmesi. Konfor alanlarından çıkmıyorlar, kendilerini zorlamıyorlar. Yetinmemeliler. Kendimizi daha iyisi için zorlamalıyız. Entelektüel ve teknik açıdan kendimizi geliştirmeliyiz. Farklı dallarla ilgilenmeli ve donanımımızı artırmalıyız. Ancak bu şekilde sanatımızı daha ileriye taşıyabiliriz.

 

Önümüzdeki dönemde sizi hangi projelerde izleyeceğiz? Yeni çalışmalarınızdan bahseder misiniz?

Önümüzdeki dönemde yazdığım iki tane oyun var ve yönetmen olarak birkaç tiyatrodan teklif aldım. Oyuncu olarak ise bu sezon ikinci oyunum sahneye çıktı. İzmir Devlet Tiyatrosu’nda oynuyorum ve sezonun açılışında bir müzikalde yer aldım. 15 gün önce “Rüstem Oğlu Cemalin Tuhaf Hikayesi” adlı oyunu yönettim ve oynadım. Önümüzdeki dönem nerede olacağımı bilmiyorum çünkü tiyatro dinamik bir alan, sürekli değişiyor. Ancak şu an iki yeni proje üzerinde çalışıyorum ve tiyatroya olan tutkumla üretmeye devam ediyorum.

 

İzmir Devlet Tiyatrosu’nda aktif olarak oyunculuk ve yönetmenlik yapan Cengiz Toraman’a, söyleyişi için teşekkür eder ve başarılar dileriz.

 

Haber: Berkay Coşkun

 

EN ÇOK OKUNANLAR

DÜNYA ŞAMPİYONU MÜCAHİT KULAK: “DURMAK YOK, RİNGE DEVAM”

  Dünya şampiyonluğu, spor dalında en iyi olanın taşıdığı prestij ve ...

TARİHE TANIKLIK EDEN MÜZE ‘‘ULUCANLAR CEZAEVİ MÜZESİ’’

Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi (Ulucanlar Cezaevi), 1925 ve 2006 yılları ...

HAYVAN DOSTLARIMIZDA KAN PARAZİTİ HASTALIĞI

  Her canlı dönem dönem sağlık sorunları yaşamaktadır. Bu sağlık sorunlarının ...

OSMANLI’DAN GÜNÜMÜZE SOSYAL YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA

  Osmanlı İmparatorluğu'nda sosyal yardımlaşma ve dayanışma kültürü, toplumun temel değerlerinden ...

TOPRAĞIN BİLİMİ PEDOLOJİ

  İnsan ve diğer tüm canlıların hayatına devam edebilmesi için toprak ...

KADINLARIN VAZGEÇİLMEZ GİYSİSİ: KIRAS-FİSTAN

  Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne ait birçok yerde yıllardır ...

SIK RASTLANIP AZ BİLİNEN HASTALIK: KURDEŞEN

  Vücudumuzda bir bölge kaşındığı zaman hafife alır, kaşıyıp geçmesini bekleriz. ...

İNCİR BİR MEYVE Mİ ÇİÇEK Mİ?

  Aydın deyince aklımıza ilk incir, incir deyince de aklımıza ilk ...

HAMAMÖNÜ EVLERİ

Türkiye’nin birçok şehrinde birbirinden güzel evler bulunmaktadır. Peki ya Ankara’nın ...

DÜNDEN BUGÜNE: URLA SANAT SOKAĞI

  Asıl adı Zafer Caddesi olan sokak, 2010 yılından sonra bir ...

Aydın Adnan Menderes Üniversitesi
İletişim Fakültesi / Gazetecilik Bölümü

Öğrenci Uygulama Haber Sitesi
+90 256 218 20 00