Balıkçılıkla geçen bir ömür, sabaha karşı kurulan mezatlar ve kooperatifle güçlenen dayanışma içindeki balıkçılar. Ege'de balığın sofraya ulaşma yolculuğu ve balıkçılıkla ilgili yaşanan gerçekler, balıkçılığın geleceği ve gençlerin bu mesleğe ilgisizliği Ege'nin balıkçılık kültürünü yaşatan Osman İlban ve Sabahattin Erbab, denizin zorluklarını ve mezat kültürünü anlattı.
Karşıyaka ve Mavişehir kıyılarında 40 yıldır denizle yaşayan balıkçı Osman İlban ve Mavişehir-Şemikler Su Ürünleri Kooperatifi Başkanı Sabahattin Erbab, Ege'de balığın tezgâha uzanan serüvenini anlatırken, balıkçılığın ne kadar zor bir meslek olduğunu dile getirdiler.
Mezat kültürü: Gece başlar, gün ışığıyla biter
Balıkçı Osman İlban, gün doğmadan başlayan mezat için hazırlıklara geceden başladıklarını belirterek, “Gece denize açılırız ve sabaha karşı tuttuğumuz balıkları kooperatifin mezatına getiririz. Bu işin hazırlığı düşündüğünüz gibi sadece sabaha karşı başlamaz her şey geceden organize edilir. Önce teknemizi hazırlarız, ağlarımızı kontrol ederiz, motorun yağına kadar bakarız çünkü deniz sürprizleri sevmez. Ardından yola çıkar, denizin ortasında saatlerce emek veririz. Hava karanlık, deniz serin olur fener ışığında balık ararız ağımıza ne takıldıysa sabaha karşı kıyıya döneriz. Balıklar kıyıya gelir gelmez, hemen buzluğa konur, çünkü tazeliğini korumak bizim için çok önemlidir. Sabah gün ışıdığında ise her şey düzenli şekilde tezgâha yerleştirilir. Balıkların kilosu tek tek tartılır, boyutlarına ve türlerine göre ayrılır. Bazı balıklar direkt hale gönderilir, bazıları ise burada açık artırmaya, yani mezata çıkar. Mezat, herkesin en taze ve en kaliteli balığı almak için geldiği bir yerdir. Değeri olan, düzgün, parlak pullu, gözleri cam gibi olan balık mezata çıkar. Çipura, levrek, mercan, kalamar gibi balıklar genelde alıcı bulur. Alıcılar da ne aldığını bilir mezatta kimseyi kandıramazsın buradaki insanlar işin ustasıdır.” diyerek bizlere mezat hakkında bilgi verdi.
Kooperatifle gelen dayanışma
Mavişehir-Şemikler Su Ürünleri Kooperatifi, 1998 yılında balıkçıların bir araya gelip dayanışma kurmasıyla kurulmuş. Kooperatif Başkanı Sabahattin Erbab, amaçlarını şu sözlerle açıklayarak, “Balıkçı hem emeğini korusun hem de balığını güvenle satabilsin istedik. Yani bu işi yapan insan, sabaha kadar denizde mücadele veriyor, soğukta, dalgada çalışıyor. Karaya çıktığında da en azından emeğinin karşılığını alsın istedik. Mezatta balık satılır satılmaz, parası doğrudan balıkçının eline geçer. Bu da balıkçının devamlılığını sağlar; bugün balığını satan, ertesi gün yeniden denize açılacak imkânı bulur. Kooperatif olmasa, bu işler böylesine düzenli yürümezdi. Eskiden her şey dağınıktı; kimi balığını ucuza kaptırır, kimi parasını geç alırdı. Kooperatif sayesinde bu sorunlar büyük oranda çözüldü.’’ şeklinde ifade etti. Kooperatife yalnızca ticari teknesi olan ve yeşil ruhsatı bulunan kişiler üye olabilir, diyen Erbab, sistemin belli bir düzen içinde yürüdüğünü de belirterek, “Eskiden 210 üyemiz vardı, şimdi ise bu sayı 85’e kadar düştü. Gençler bu işe pek heves etmiyor, çünkü ne yazık ki sosyal güvence yok, emeklilik hakkı yok ve bu iş yıl boyunca devam etmez; sezonluk bir iş, yani üç ay çalışırsın, dokuz ay beklersin. Geçmişte bu işler atadan, dededen geçerdi. Balıkçılık bir aile mesleğiydi.” sözleriyle bizlere balıkçılar için kooperatifin önemini anlattı.
Zorlu bir meslek: Balıkçının günlük savaşı
“Denizdesin, motor arıza yapar ve yardım yok, oradasın tek başınasın ya da ekip arkadaşlarınla ama karadan uzakta, doğayla baş başasın. Hava sertleşir, fırtına çıkar, ne zaman ne olacağı belli olmaz. Deniz bir yandan geçim kaynağın, bir yandan da en büyük sınavın.” diye söze başlayan ve balıkçılığın ne denli zorlu bir meslek olduğunu söyleyen İlban, “Ağ atmasını bileceksin, hangi balık nerede bulunur tanıyacaksın, dolam yapmasını, ağı çekmesini, sonra balığı ayıklamasını… Bunların hepsi ayrı bir ustalık ister. Tekne kullanmak başka, balığı tanımak başka meziyet ister. Yaz demeden, kış demeden denize çıkarız, sıcağın ortasında da çalışırız, kar yağarken de. Geçen yıl, denizde sıcaklık ve oksijenin azalması nedeniyle balıklar kütle hâlinde telef oldu. Denize yağan yangın külleri bile suyun dengesini bozdu. Doğa artık eski doğa değil, deniz bile yorgun.” dedi. Balığın sadece av değil, doğayla bir denge içinde tutulması gerektiğine de dikkat çeken İlban, doğal avcılıkla yapılan balıkçılığın önemini şu sözlerle vurgulayarak, “Havuz balığı ile deniz balığı bir olmaz. Aynı tür bile olsa biri doğada büyür, biri kafeste. Deniz levreği 800 liraysa, havuzdakini 400’e satarlar ama lezzetinden tut besin değerine kadar her şey farklıdır; gerçek balık, doğadan gelen balıktır. Deniz balığının eti sıkı olur, tadı yerindedir. Havuzda ise balık ne verildiyse onu yer, hareket etmez, doğal döngüden uzaktır. Biz doğadan alırız, doğaya da saygıyla yaklaşırız. Balıkçılık sadece bir meslek değil, bir yaşam biçimidir.” şeklinde havuz balığı ve deniz balığının arasındaki farklı dile getirdi.
Denetim, kural ve geleceğe umut
Balıkçılığın sürdürülebilirliği için kurallara uymanın şart olduğunu vurgulayan Erbab, ‘‘Ahtapotun yasak sezonu 1 Nisan – 31 Ekim tarihleri arasındadır ve o tarihlerde tutulmaz. Küçük balıklar geri salınır çünkü denizdeki her canlı ekosistemin bir parçasıdır. Eğer biz doğaya hoyrat davranırsak, yarın elimizde ne ağ kalır ne de denizde balık. Bu yüzden kurallar bizim için yük değil, zorunluluk. Sahil Güvenlik düzenli olarak denetim yapar, biz de kooperatif olarak bu kurallara uyar, üyelerimizi bilgilendiririz. Hangi balık ne zaman tutulur, ne zaman yasak başlar, hepsini biliriz ve buna göre hareket ederiz. Balıkçılık sadece bugünü kurtarmak değildir. Denizi korumazsak, çocuklarımız balığı yalnızca kitaplardan tanır. O yüzden yasaklara uymak, sadece cezadan kaçmak değil, vicdanen de bir görevdir. Bizim işimiz denizle barış içinde yaşamaktır.” diyerek kooperatifin öneminden bahsetti.
‘‘Kooperatif, balıkçının hem hakkını korur hem de ona güç verir’’
Kooperatifin işlevinin yalnızca balık satmakla sınırlı olmadığını da hatırlatan Erbab, “Kooperatif, balıkçının hem hakkını korur hem de ona güç verir. Bugün bir kurumla ya da devletle iş yapacaksan, tek başına sesini duyuramazsın ama kooperatif sayesinde ortak bir ses çıkar. Balıkçı balığını getirir, biz onun adına mezatta satışını yapar, parasını da o gün içinde veririz; ne bekletiriz ne de oyalama olur. Balıkçının emeği kutsaldır, bu işin hem güvencesi hem de vicdanı burada atar. Eğer bu sistem olmasa, birçok balıkçı emeğinin karşılığını alamazdı. Kooperatif sadece ticaret değil, bir dayanışma ve güven çatısıdır.” şeklinde konuştu.
Tezgâhta değil denizde başlar ekmek mücadelesi
İlban, denizle kurdukları bağın yalnızca geçim kaynağı değil, bir yaşam biçimi olduğunu belirterek, “Bizim ekmeğimiz önce denizde yoğrulur. Gün doğmadan çok önce çıkarız; yol denizde, her şey emekle ölçülür. Bir ağ atarsın, saatlerce beklersin. Beklediğine değip değmeyeceğini bilmezsin ama yine de beklersin çünkü bu iş sabır ister. Teknede geçer gecemiz, bazen bir çay bile içmeye fırsat bulamayız. Karaya çıktığımızda ise hızla mezata yetiştirmemiz gerekir; o tazeliği korumazsak emeğimiz boşa gider. Denizde sadece balık değil, umut da avlarız. Bugün boş geçse, yarın dolu geçer umuduyla yaşarız. Yani bizim için balıkçılık sadece meslek değil alın teridir, sabırdır, denizle kurulan dostluktur.” dedi ve balıkçının gün boyu süren emeğine ışık tuttu.
Deniz biterse kıyı da susar
Erbab, denizlerin korunması ve bilinçli avcılık konusunda uyarıda bulunarak, “Denizi hor görürsen, sana yüzünü döner. Biz yıllardır bu işi yapıyoruz, eskiden bu kadar az balık çıkmazdı. Şimdi hem iklim değişti hem de kontrolsüz avcılık çoğaldı. Bazı tekneler küçük balık demeden ne bulursa alıyor; halbuki o balıkların büyümesi, çoğalması gerek. Biz kooperatif olarak buna izin vermiyoruz. Kurallara sıkı sıkıya bağlıyız. Eğer denizi korumazsak, sadece biz değil, kıyıdaki esnaf da aç kalır. Balık yoksa hal de susar, pazarda. Bu yüzden bilinç şart; genç balıkçıları eğitiyor ve neleri avlayacaklarını, neleri bırakacaklarını anlatıyoruz.” sözleriyle hem doğaya hem de mesleğe duyulan saygının altını çizdi.
Bu haberimizde balık mezatının ve kooperatifinin önemini araştırdık. Bizlerle bu konuda röportaj gerçekleştiren başta Osman İlban olmak üzere, Mavişehir-Şemikler Su Ürünleri Kooperatif Başkanı Sabahattin Erbab’a teşekkürlerimizi iletiyoruz.
Haber: Berkay Coşkun
DÜNYA ŞAMPİYONU MÜCAHİT KULAK: “DURMAK YOK, RİNGE DEVAM”
Dünya şampiyonluğu, spor dalında en iyi olanın taşıdığı prestij ve ...
TARİHE TANIKLIK EDEN MÜZE ‘‘ULUCANLAR CEZAEVİ MÜZESİ’’
Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi (Ulucanlar Cezaevi), 1925 ve 2006 yılları ...
HAYVAN DOSTLARIMIZDA KAN PARAZİTİ HASTALIĞI
Her canlı dönem dönem sağlık sorunları yaşamaktadır. Bu sağlık sorunlarının ...
OSMANLI’DAN GÜNÜMÜZE SOSYAL YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA
Osmanlı İmparatorluğu'nda sosyal yardımlaşma ve dayanışma kültürü, toplumun temel değerlerinden ...
KADINLARIN VAZGEÇİLMEZ GİYSİSİ: KIRAS-FİSTAN
Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne ait birçok yerde yıllardır ...
İnsan ve diğer tüm canlıların hayatına devam edebilmesi için toprak ...
EN YÜKSEK SUÇ ORANI NEDEN AYDIN’DA?
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), her yıl olduğu gibi bu yıl ...
Aydın deyince aklımıza ilk incir, incir deyince de aklımıza ilk ...
ESKİ BİR TÜRKMEN ENSTRÜMANIN YENİDEN DOĞUŞU: ERBANE
Eski çağlardan beri ritim ve müziğin vazgeçilmez bir enstrümanı olan ...
SIK RASTLANIP AZ BİLİNEN HASTALIK: KURDEŞEN
Vücudumuzda bir bölge kaşındığı zaman hafife alır, kaşıyıp geçmesini bekleriz. ...