Hiç hayatınızın bir anda altüst olabileceğini düşündünüz mü? Her şey yolunda giderken, her zamanki gibi mutlu bir şekilde gittiğiniz iş yerinde bir anda elinizi kıyma makinesine kaptırıp kaybettiğinizi hayal edin. Peki, böyle bir kazadan sonra hayatınıza kaldığınız yerden devam edebilir miydiniz? İzmir’de kebap ustası olan Fesih Gündem’in yaşadığı durum tam olarak bu.
2015 yılının Mart ayında yaşadığı kaza sebebiyle elini kaybeden Fesih Usta pes etmedi ve kendisine yeni bir yol çizdi. Soba borusuyla yaptığı icadıyla her türlü zorluğun üstesinden gelerek işine devam etmeyi başardı. Fesih Gündem’in hayatını anlayabilmek adına kendisiyle bir söyleşi gerçekleştirdik.
Sizi tanıyabilir miyiz?
İsmim Fesih Gündem, 1980 Diyarbakır doğumluyum. Ailem ben ilkokuldayken İzmir’e göç etmek zorunda kaldı. Bu sebeple eğitim hayatımı yarıda bırakıp çalışmaya başladım. İki çocuk babasıyım.
Mesleğe nasıl başladınız?
İzmir’e göç ettiğimizde altı yaşındaydım. Sekiz kişilik bir ailemiz vardı. Kalabalık olduğumuz için çalışmamız gerekiyordu. Altı-yedi yaşımdan itibaren bir yerlerde çalışmaya başladım. 14 yaşımda bir kebapçıda bulaşıkçı olarak işe başladım. Ustalığa çok hevesliydim, sürekli ustaların ne yaptığına bakıyordum. Ustaların iş yerinde olmadığı sıralarda gizlice şişe kebap saplıyordum. Bir gün usta işi bıraktı. Patron, “Ne yapacağız, bugün nasıl birini bulacağız?” diye kara kara düşünürken ben, “Yapabilirim.” dedim. Ancak patronum bana inanmadı, “Bu yaşta ne yapabilirsin ki?” diyerek dalga geçti. Yine de denemek istedim ve yaptım, patron da çok beğendi. İşte o gün, usta oldum. Yani bir yıl içerisinde işi öğrenerek 15 yaşımda usta oldum. İzmir’de birçok kebapçıda çalıştım. Daha sonra Balıkesir’den güzel bir teklif geldi ve ben de oraya taşındım. Fakat çocuklarım orada sıkıldığı için üç yıl sonra İzmir’e döndüm. İzmir’e döndükten üç ay sonra kaza geçirdim ve elimi kaybettim.
Kaza süreci nasıldı?
Bornova’yı pek sevmiyorum, orada çalışmayı da sevmiyorum. Arkadaşlar Bornova’da dükkan açmışlardı. Onlarla beraber çalışmam için çok ısrar ettiler, ben de dayanamayıp kabul ettim. Yaklaşık bir ay çalıştıktan sonra arkadaşıma dayanamadığımı söyleyerek, işi bırakmaya karar verdim. Yani kazanın yaşandığı gün benim son iş günümdü, ertesi gün gelmeyecektim. Çalıştığım yerde çiğköfte de satıyorduk. Daha güzel bir kıvam alması için kıyma makinesinde yoğuruyorduk. İşim bitmişti, fakat kıvamı daha iyi olsun diye son kez çekmek istedim. O andan sonrasını ise hatırlamıyorum. Kendime geldiğimde, iş arkadaşlarım panik içerisinde sıkışan elimi makineden çıkarmaya çalışıyorlardı. Ancak elim sıkışık olduğu için bir türlü çıkaramadık. Makinenin geriye doğru çalıştırma düğmesi vardı, ancak onu çalıştırarak elimi geri çıkarabildim. Elimi çıkardığımda paramparça olmuş olduğunu gördüm. O an, “Ben çocuklarımı nasıl okutacağım? Ailemin geçimini nasıl sağlayacağım?” diye düşünmeye başladım. Çünkü aklımdan başka bir şey geçmiyordu. Normalde çok dikkatli biriyimdir, ancak o gün kıyma makinesini kullanırken tokmak kullanmayarak işlemi elimle yapmaya çalıştım ve maalesef bu kaza yaşandı.
Kazadan sonra neler yaşadınız?
Kazadan sonra tamamen yıkılmış durumdaydım. Kazayı geçirdiğimde 35 yaşındaydım ve 20 yıl ustalık yaparak para kazandım, ailemin geçimini sağladım. Ancak ustalık yaptığım elim artık yoktu. İşsiz kaldığım için ekonomik yönden çöküş yaşıyordum. Kazadan kısa bir süre önce kredi çekerek ev almıştım ve onun da borçları birikmeye başladı. Artık bir şeyler yapmam gerekiyordu. Sokakta yürürken birinin çorap sattığını gördüm ve “Ben de yapabilirim.” diye düşünerek eşimden nişan yüzüğünü istedim, çünkü elimde başka bir şey kalmamıştı. Yüzüğü satıp çorap almam lazımdı, fakat eşim ağlayınca dayanamayıp yüzüğü geri verip dışarı çıktım. Akşam eve döndüğümde, eşimin ikimizin yüzüğünü satmış olduğunu öğrendim. Eşim, yüzükleri satıp parasını bana getirmişti. Ben de o parayla gidip çorap aldım ve pazarda satmak için yola çıktım. Ancak ilk gün zabıta izin vermedi. Ben tezgahı kurduktan beş dakika sonra, gelip kaldırmamı istedi. Çok üzülerek çorapları topladım ve dertleşmek için kebapçı bir arkadaşımın yanına gittim. Sağ olsunlar, ortamdaki arkadaşlar hemen çorapları satın aldılar. Yaklaşık iki yıl boyunca bu şekilde çorap, atlet ve içlik gibi ürünler sattım. Daha sonra yerel bir marketin engelli kontenjanı ile çalışmaya başladım.
Kebapçılığa nasıl geri döndünüz?
Kardeşim her zaman kebap dükkanı açmak istiyordu. Bir gün açmaya karar verdi ve benim de onunla ortak olmamı istedi. Elimde çok fazla param olmamasına rağmen bunu sorun etmedi ve ortak olarak dükkanımızı açtık. Ben daha kolay işleri yapıyordum, fakat kendimi eksik hissettiğim için normal bir insana göre iki kat daha fazla çalışıyordum. Bu da daha fazla yorulmama ve daha fazla yıpranmama sebep oluyordu ama yapacak bir şey yoktu. Kendimi rahat hissedemiyordum. Yaklaşık 6 ay çalıştıktan sonra aramızda bazı anlaşmazlıklar oldu ve kardeşimle konuşup ortaklıktan ayrıldım.
Hayatınızı kolaylaştıran icadı nasıl yaptınız?
Kardeşimle ayrıldıktan sonra, daha önce on yıl çalıştığım bir kebapçıya giderek iş aradığımı söyledim. Daha önce orada çalışırken en yüksek maaşı alan bendim, fakat artık elim yoktu. Bu yüzden patron, bana diğer ustaların aldığı yevmiyenin yarısını verebileceğini söyledi. Ustalar 300 TL alırken bana 150 TL verdi. Çok zoruma gitmişti ama yapacak bir şey yoktu. Orada dördüncü ayımı doldurmuştum. Bir gün televizyon izlerken gözüm soba bacasına takıldı. Kendi kendime, “Bu bacadan bir şeyler yapabilir miyim acaba?” diye düşünmeye başladım. Elime alüminyum folyo sarıp arasına bıçak sıkıştırdım ve soğan doğramaya başladım. O an çocuklar gibi sevindim. Yaklaşık 3 ay boyunca İzmir’de gezmediğim demirci kalmadı. İcadımı kafamda tasarladım ama yapabilen kimse yoktu. Sonunda aradığım yeri buldum ve Hakan isimli bir demirci ile anlaşıp yapmaya başladık. Yaklaşık dört saat boyunca bu icadı yapmak için uğraştık. Elimizde belirli bir proje olsa, yapması çok kolay olurdu. Ancak biz, olmayan bir şeyi yaptık. Kullandıkça geliştirmeye devam ettiğimiz bir üründü. Elimin yapısına göre sürekli yeniden şekil veriyorduk. Fakat bir sorunumuz vardı: Ürünümüzü baca borusundan yapmıştık, bu yüzden çok çabuk paslanıyordu. Hakan, daha sonradan bu işi bırakıp farklı bir sektöre geçiş yaptı. Ben de Mehmet adında biriyle tanıştım ve onunla beraber yeniden yapmaya karar verdik. Elimizde hazır kalıp vardı, sadece ana malzemeyi değiştirip tekrardan yapacaktık. Bu sefer kromdan yaptık. İkinci ürünü yapmamız, dört saat sürdü. İcadımız için birçok aparat oluşturduk. Bunun sayesinde zırhla kıyma çekebiliyor, döner kesebiliyor, et asabilmek için kanca aparatı kullanabiliyor, kemikli eti doğramak için ona göre bıçak takabiliyor, genel sebze bıçağı veya satır takabiliyor, hatta çatal takıp yemek yiyebiliyorum. Yani tek bir aparat değil, birçok farklı aparatı kullanabiliyorum. İlk başlarda elimi terletiyordu ve uzun kullanımlarda derimi rahatsız ediyordu. Ben de ürünü, medikal ürünler satan bir mağazaya götürüp içini kaplattım. Artık tam istediğim gibi olmuştu.
Bu ürünü başkalarına da yaptınız mı?
Ürünü ilk kullandığım sırada bir video çektim. Yanımızda çalışan çocuklardan biri, sosyal medyada paylaşırsam çok fazla izlenebileceğini söyledi. Ben de belki ihtiyacı olan birileri vardır, görüp yardım isteyebilirler diye düşünerek paylaştım ve video 15 milyon kişi tarafından izlendi. Londra’da şef olarak çalışan Cihan adında biri bana mesaj atarak, “Ağabey bana da aynısından yapabilir misin?” diye sordu. Kendisini yanıma davet ettim ve üç saatte aynısından ona da yaptık. Aydın’da yaşayan ve 16 yaşında olan bir çocuğun babası, beni arayarak yardım istedi. Çocuk, babasına yardım ederken elini kıyma makinesine kaptırmış. Onlar geldi ve aynı üründen ona da yaptım. O çocuğun yüzündeki mutluluğu gördükten sonra, “İyi ki elim böyle olmuş.” dedim. Elim böyle olmasa ben o çocuğa yardım edemeyecektim. Onlar dışında İstanbul, Kazakistan, Bursa ve Tekirdağ’dan yardım isteyip gelenler oldu. Hiçbirinden tek kuruş bile almadım. Onlar sadece ustaya el emeğini ve malzeme parasını ödüyor, ben kendim için hiçbir şey istemiyorum. Hatta kendi cebimden para ödediğim de oluyor.
Gençlere ve engellilere bir tavsiyeniz var mı?
Öncelikle genç kardeşlerime şunu söylemek istiyorum: Kimse yarın ne olacağını bilemez. Ben kazadan on saniye öncesine kadar böyle bir şey yaşayacağımı bilmiyordum. Lütfen hayatınızın ve sağlığınızın kıymetini bilin. Çünkü dünyaları verseniz de eski sağlığınıza kavuşamıyorsunuz. Çalışırken benim gibi ihmalkarlık yapmayın, kurallara uyun. Yoksa yıllarca acısını çekebilirsiniz. Lütfen biz engellilere acımayın. Bizler acınacak halde değiliz; sadece yardımcı olun, bu bize yeterli. Engelli kardeşlerime ise şunu söylemek istiyorum: Ne olursa olsun, lütfen pes etmeyin. Her zaman savaşmaya devam edin, siz pes etmedikçe kimse sizi pes ettiremez. İleride bir restoran açabilmek için şu an birikim yapmaya çalışıyorum. Olur da hayalime kavuşup restoranımı açabilirsem, çalışan kadrosunun yarısı engellilerden oluşacak. Bizim engelli olmamız çalışmamıza engel olamaz.
Yaşanan tüm acılara rağmen pes etmeyip hayata tutunabilen, neşesini kaybetmeyen ve bir yandan da engelli insanlara yardımcı olmaya devam eden Fesih Gündem’e teşekkür ederiz.
Haber: Ahmet Turğut
Fotoğraf: Serdar Yılmaz
DÜNYA ŞAMPİYONU MÜCAHİT KULAK: “DURMAK YOK, RİNGE DEVAM”
Dünya şampiyonluğu, spor dalında en iyi olanın taşıdığı prestij ve ...
TARİHE TANIKLIK EDEN MÜZE ‘‘ULUCANLAR CEZAEVİ MÜZESİ’’
Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi (Ulucanlar Cezaevi), 1925 ve 2006 yılları ...
HAYVAN DOSTLARIMIZDA KAN PARAZİTİ HASTALIĞI
Her canlı dönem dönem sağlık sorunları yaşamaktadır. Bu sağlık sorunlarının ...
OSMANLI’DAN GÜNÜMÜZE SOSYAL YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA
Osmanlı İmparatorluğu'nda sosyal yardımlaşma ve dayanışma kültürü, toplumun temel değerlerinden ...
KADINLARIN VAZGEÇİLMEZ GİYSİSİ: KIRAS-FİSTAN
Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne ait birçok yerde yıllardır ...
İnsan ve diğer tüm canlıların hayatına devam edebilmesi için toprak ...
EN YÜKSEK SUÇ ORANI NEDEN AYDIN’DA?
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), her yıl olduğu gibi bu yıl ...
Aydın deyince aklımıza ilk incir, incir deyince de aklımıza ilk ...
ESKİ BİR TÜRKMEN ENSTRÜMANIN YENİDEN DOĞUŞU: ERBANE
Eski çağlardan beri ritim ve müziğin vazgeçilmez bir enstrümanı olan ...
SIK RASTLANIP AZ BİLİNEN HASTALIK: KURDEŞEN
Vücudumuzda bir bölge kaşındığı zaman hafife alır, kaşıyıp geçmesini bekleriz. ...