Aydın Adnan Menderes Üniversitesi
İletişim Fakültesi / Gazetecilik Bölümü

Öğrenci Uygulama Haber Sitesi


ÇOCUK MU, SUÇLU MU?

24.10.2025
Dosya

 

Son yıllarda sayısı artan suça sürüklenen çocuk vakaları, yalnızca cezai değil psikolojik, sosyolojik ve ekonomik boyutlarıyla da alarm veriyor. Eğitimsizlik, aile içi ihmal, medya ve teknoloji etkisi, uyuşturucu bağımlılığı, akran çevresi ve gelir eşitsizliği gibi faktörlerin çocukları suça ittiğini belirten uzmanlar, erken müdahale, rehabilitasyon, eğitim ve kurumlar arası işbirliği çağrısında bulunuyor.

 

Suça sürüklenen çocuklar, kanunlara göre suç sayılan bir eylem gösteren veya yaptığı iddia edilen, henüz 18 yaşını doldurmamış bireylerdir. Günümüzde artan suç vakaları sebebiyle bu konunun hukuki boyutunu Aydın Baro Başkanı Avukat Utku Devrim Barış Arslan, psikolojik boyutunu Aydın Adnan Menderes Üniversitesi (ADÜ) Psikoloji Bölümünden Dr. Öğr. Üyesi Ece Sağel Çetiner, Uzman Psikolog Sergen Özdemir ve sosyolojik boyutunu değerlendirmesi için ADÜ Sosyoloji Bölümünden Dr. Öğr. Üyesi Şebnem Özkan ile görüştük.

 

“Suça sürüklenen çocuk” kavramının hukuk ile ilişkisi

Suça sürüklenen çocuk kavramını hukuki açıdan tanımlayan Aydın Baro Başkanı Avukat Utku Devrim Barış Arslan, “Türk Hukuk Sisteminde Türk Ceza Kanunu özelinde değerlendirdiğimizde 18 yaşını bitirmemiş her birey çocuk olarak addedilir. Suça sürüklenen çocuklar dediğimizde 18 yaşının altında çeşitli etkenler, bulundukları ortam, ekonomik, sosyal ve ailevi nedenlerden dolayı suçun içerisine karışmış olan bireylerden bahsediyoruz. Burada bir cezai sorumluluk söz konusudur. 12 yaşının altındaki her birey herhangi bir şekilde suç işlediği takdirde cezai ehliyetinin olmadığını söyleyebiliriz. Herhangi bir şekilde haklarında kovuşturma yapılmaz. Ancak güvenlik tedbirleri konulabilir. 18 yaşını tamamlamamış suça sürüklenen çocuklarla ilgili 12-15 yaş aralığı ve 15-18 yaş aralığı şeklinde iki ayrı Türk Ceza Kanununda bir değerlendirme yapılır.” şeklinde konuştu.

 

“Aydın ili özelinde suça sürüklenen çocukların sayısında bir artış var”

Suça sürüklenen çocukları Aydın bazında değerlendiren Arslan, “Aydın ili özelinde suça sürüklenen çocukların sayısında bir artış var. Bu yakın zamanda karşımıza çıkan bir tablo değil. Belli bir zaman dilimden bu yana gelen eğitimsizlik, basında ve internette çocukları şiddete yönlendirebilecek çeşitli dizilerin, oyunların servis edilmesi etkenlerden bazılarıdır. Ayrıca çocukların uyuşturucu maddeye olan bağımlılıkları da suça sürüklenmesinde etkili bir boyuttadır. Çocuklar yaptıkları yanlışın, işledikleri suçun bir sonraki aşamasının ne olduğunu ve ne olabileceğini tasavvur etmiyorlar. Adalet Bakanlığının son dönemlerde suça sürüklenen çocuklar ile ilgili Türk Ceza Kanununda birtakım değişiklikler yapılacağına dair bazı açıklamaları söz konusudur. Suça sürüklenen çocuklar ile ilgili ceza davalarında mahkemelerce baromuza yazı yazılmak suretiyle müdafi tayini gerçekleşiyor, bir avukat görevlendiriliyor. Meslektaşımız davanın sonuna kadar bu hukuki süreci takip ediyor.” ifadelerini kullandı.

 

İl Jandarma Komutanlığı ve İl Emniyet Müdürlüğüyle ortak çalışmalar

Aydın’da suça sürüklenen çocukları önlemeye yönelik mevcut kamu veya sivil toplum projeleri ve baronun çalışmaları hakkında bilgi veren Arslan, “Bizim bu konuda İl Jandarma Komutanlığı ve İl Emniyet Müdürlüğü nezdinde dönem dönem görüşmelerimiz gerçekleşiyor. Yine çocuklara yönelik sivil toplum kuruluşlarının da paydaşı olduğu belli oluşumlar var. Bu oluşumlarda da birebir görüşmelerimiz gerçekleşiyor. Ayrıca mağdur çocuklara yönelik açılan davaları takip eden sivil toplum kuruluşları var.” dedi.

 

“Eğitim alan bir çocuğun suç işleme riski eğitim alamamış bir çocuğa nazaran düşüktür.”

Eğitimin öneminden bahseden Arslan, “Eğitim alan bir çocuğun suç işleme riski eğitim alamamış bir çocuğa nazaran düşüktür. Çocukların şiddet içerikli dizileri izlememesi, şiddet içerikli oyunları oynamaması, internet takibinin yapılması yönünde bir öneri yapabilirim. Ama mevcut düzende bunun yasalarla güvence altına alınması gerekir diye düşünüyorum. Sadece ailelerin altından kalkabileceği bir süreç değil.” ifadelerini kullandı. 

 

“Suça sürüklenen çocuk kavramı biraz yanlı bir söylemdir.”

Suça sürüklenen çocuklar ile ilgili psikolojik değerlendirme yapan ADÜ İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Psikoloji Bölümünden Dr. Öğr. Üyesi Ece Sağel Çetiner, “Suça sürüklenen çocuk kavramı biraz yanlı bir söylemdir. Çünkü suç dediğimizde biz ahlaktan sapma ya da kötülük diyoruz. Suça sürüklenen çocukları gelişimsel olarak riskleri bulunan ve bu risklerden dolayı toplumun onaylamadığı davranışları gösteren çocuk olarak tanımlamak gerekir. Burada gelişimsel risk faktörleri dediğimizde de duygu düzenlemede zorluk çekiyor olabilir, dürtüselliği yüksek olabilir, ahlaki yargılarda bulunmak için yeterli bilişsel kapasiteye henüz geçmemiş olabilir. Biz ergenliğe kadar somut düşünüyoruz. Ergenliğe geçiş ile somut işlemlerden soyut işlemlere geçiyoruz. Ama bazı uyaran maddeler çevresel uyarı eksikliği, istismar veya ihmal olabilir. Bunlar kişinin bilişsel kapasitesini geliştirmesinde gecikmelere sebep olabiliyor. Bu da somut kısımda kaldığımızda ahlaki durumlarda, yargılarda bulunduğumuzda zorluk çekebiliyoruz. Aslında bunların hepsi gelişimsel risklerdir.” dedi.

 

Çocukların suça yönelmesinde en belirgin risk faktörleri

Suça sürüklenen çocukların risk faktörlerinden bahseden Çetiner, “Suça sürüklenen çocuklarda ailevi, bireysel, sosyal ve toplumsal olmak üzere dört farklı risk faktörü vardır. Kendini düzenlemekte zorluk çekiyorsa bireysel risk faktörleri alanına girer. Aile çocuğu ihmal ediyorsa, katı bir otoriter ebeveynlik izleniyor ya da çok izin verici bir ebeveynlik varsa aile düzeyindeki risk faktörleri kategorisine girer. Okulun bulunduğu yer suç oluşturacak bir risk faktöründe ise zorbalık kültürü de yaygınsa sosyal risk faktörleri sınıfı içinde yer alır. Suça yönelmesinin daha yoğun olduğu bazı mahalleler ve yerlerde toplumsal risk kategorisi içinde biçimlenir.” şeklinde konuştu.

 

“Biz, psikolojide bir müdahale bir de önleme programından bahsederiz.”

Çocukların suça sürüklenmesini önlemede psikolojik destek ve erken müdahalenin öneminden de bahseden Çetiner, “Biz, psikolojide bir müdahale bir de önleme programından bahsederiz. Önleme programı aslında bir sorun ortaya çıkmadan bunun önüne geçmek üzerinedir. Müdahale programı da riskli bir sorunun ortaya çıktığı veya çıkmaya yakın olduğu bir grupta bu davranışın olumsuz etkilerinin düşürmeye yöneldiği bir süreçtir.” şeklinde ifade etti.

 

“Suça sürüklenmiş çocuk kavramı baştan itibaren bir ön yargıdır.”

Toplumun suça sürüklenen çocuklar ile ilgili bakış açısını da değerlendiren Çetiner, “Suça sürüklenmiş çocuk kavramı baştan itibaren bir ön yargıdır. Aslında çocuğa suçlu diyorsun. Gerçekten suçlu olup olmadığını bilmiyoruz. Ama bazı suçlar farklı ilerleyebiliyor. Çocuğun suç faktörünü ele alırken çok boyutlu almak lazım. Takvim yaşı, fiziksel ve zihinsel koşullarını ele alıp bir sonuca varmakta fayda var.” şeklinde konuştu.

 

“Bir çocuk iyi olduğunda toplum da iyileşiyor.”

Çocukların yeniden topluma kazandırılması adına bireylere ve kurumlara düşen sorumlulukları belirten Çetiner, “İşe yarayan bir program varsa bunu yaygınlaştırmak bizim sorumluluğumuzdur. Bunları yaparken politika yapıcılarla iş birliği içerisinde olmak, sosyal politikalar üretmek, akademi ile belediye ve valiliklerin iş birliği içinde olması riskli bölgelerdeki çocuklara ve ailelere ulaşıp denetlemek sorumluluklarımız içerisindedir. Bu tek bir kişinin sorumluluğunda olan bir şey değildir. Ülkemizin sorumluluğudur. Bir çocuk iyi olduğunda toplum da iyileşiyor.” dedi.

 

 “Çocukların suça sürüklenmesinde en temel psikolojik faktör teknoloji ve medyadır.”

Çocukların suça sürüklenmesindeki temel psikolojik faktörlere değinen Uzman Klinik Psikolog Sergen Özdemir, “Çocukların suça sürüklenmesinde psikolojik faktör teknoloji ve medyadır. Gündemde bu tür olaylar olduğu için çocuklar da bunlara daha fazla maruz kalmaya başlamıştır. Çocuklar bu tür olayların basitleştirilmiş bir biçimini gördüler. Bu olaylar garip bir durum olmaktan çıkarak normalleşmeye ve gündemde sıkça yer almaya başlayınca çocuklar da maruz kalarak kendilerinde bu olaylara yönelik bazı davranış ve düşünceler gözlemlediler.” şeklinde konuştu. 

 

Çocukların suça sürüklenmemesi için eğitimin ve eğitmenin önemi

Çocukların suça sürüklenmemesi için eğitime önem vermeleri gerektiğini ifade eden Özdemir, “Okul ve aldıkları eğitim yönünden eğitim veren kişilerin sağlıklı bir şekilde eğitim verdiklerinde suça sürüklenme yönündeki oran düşebilir. Eğitim yerlerindeki akranlarını da değerlendirmemiz gerekir. Çünkü herkes farklı aile ve çevreden geliyor. Akranlarından da büyüdüğü evden eğitim aldığı eğiticiden tam tersi bir yaklaşım görebilir. Okulların sıkça kontrol edilmesi gerekiyor. Çünkü serbest bırakıldıkları ortamda çocuklar, bu tür durumları esnetmeye yönelik çalışmalar yapabilirler. Çocukların zihinsel ve bilişsel yapı olarak bunları düşünmeye yönelik daha çok öngörüleri vardır. “ ifadelerini kullandı.

 

“Güvenli bir yaşam sürebilecek ailelerin varlığı önemlidir.”

Suça sürüklenen çocukların nasıl ortaya çıktığını sosyolojik olarak değerlendiren ADÜ İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Sosyoloji Bölümünden Dr. Öğr. Üyesi Şebnem Özkan, “Öncelikle nüfus politikamız arttırıcı yöndedir. Oysaki Cumhuriyet döneminde uzunca bir süre başlangıçta nüfusu artırıcı bir politika ama sonrasında istenilene ulaşıldığında azaltıcı bir politika izlenmiştir. Bu konuda Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsünün birtakım çalışmaları var. Ailelerin istedikleri çocuk sayısı ve sahip oldukları çocuk sayısı hakkında karşılaştırma yapılmıştır. En fazla iki çocuk istediklerini söylemişlerdir. Ama sahip oldukları çocuk sayısı bundan daha fazladır. Dolayısıyla herkese hazır olduğu ölçüde sahip olabileceği çocuk sayısını belirleyebilme olanağı tanımak yerindedir. Ülkemiz sınır bölgelerden iç savaş nedeniyle gelen yoğun bir göç dalgasına da uğraşmıştır. Bununla birlikte ülkemizde dünyaya gelen çocukların birtakım eğitim, sağlık, beslenme, barınma gibi tüm gereksinimlerini karşılamak durumundayız. Güvenli bir yaşam sürebilecek ailelerin varlığı önemlidir. Bu da ekonomik kaynakların dengeli ve adil dağılımı ile mümkündür.” şeklinde ifade etti.

 

“Çok ciddi bir uyuşturucu madde ticareti söz konusudur.”

Çocukların suç ortamında bulunması ile ilgili sosyolojik açıklamalar yapan Özkan “ Öncelikle ailelerin çocuklarıyla yeterince ilgilenebilecek koşullarda olmamaları yönünden ekonomiyi ön plana almak istiyorum. Ayrıca ailenin kurulumunda pek çok maddeye dikkat etmek zorundayız. Belli çevrelerden gelen gençler evliliğe özenebiliyorlar ya da zorla evlendirilmeleri söz konusu oluyor. Bununla birlikte çok ciddi bir uyuşturucu madde ticareti söz konusudur. Emniyetin farklı birimlerinin narko polis sistemi olarak öğrencileri bilgilendirmesi koruma önlemleri açısından oldukça önemlidir. Adalet Bakanlığı tarafından yapılan açıklamalara göre, çocukları suçlara yönlendiren ve bu eylemleri gerçekleştiren çetelere daha ağır cezalar verilmesi, sıkı denetim altında tutulması ve takip edilmesi planlanıyor. Bu çok olumlu bir durumdur, çünkü iç hukukumuzun düzenlemeleri ile imza verdiğimiz İnsan Hakları Sözleşmesi ve Çocuk Hakları Sözleşmesi paralelinde hareket etmemiz gerekir. Çocuk ve suç gibi asla bir araya gelmemesi gereken bu konuyu, tüm boyutlarıyla ele alarak koruyucu önlemlere öncelik vererek özellikle gözden geçirmemiz gerekiyor.” dedi.

 

“Genel olarak Aydın’da suç tablosunun pek olumlu olduğunu söylemek mümkün değil.”

Suça sürüklenen çocuklar bağlamında Aydın özelinde değerlendirmeler yapan Özkan, “Aydın birtakım suç coğrafyası yönünden adalet istatistiklerine bakıldığında son yıllarda suç oranlarının yüksekliği ile şaşırtan bir çevredir. Sosyoekonomik olanaklar açısından ülke geneline göre daha iyi durumda olan çevrelerin genişliğinden söz edebiliriz. Bu bölgelerde belli aileler yerleştirilmiş olup, sonradan gelen bazı aileler bulunmaktadır. Bu ailelerin bir kısmı ekonomik sıkıntılar çekiyorlar. Mafya yapılanmaları söz konusu olduğundan çocuklar hem kurban hem de bu tür işlerde kullanılabiliyor. Ama bu konuda çalışmaların olduğunu söyleyebiliriz.” şeklinde konuştu. 

 

Değerli vakitlerini bu röportaja ayıran Aydın Barosu Başkanı Avukat Utku Devrim Barış Arslan’a, ADÜ Psikoloji Bölümünden Dr. Öğr. Üyesi Ece Sağel Çetiner’e, Uzman Klinik Psikolog Sergen Özdemir’e ve ADÜ Sosyoloji Bölümünden Dr. Öğr. Üyesi Şebnem Özkan’a teşekkür ederiz. 

 

Haber: Sedef Esmeray

Fotoğraf: Talha Kahya

 

EN ÇOK OKUNANLAR

DÜNYA ŞAMPİYONU MÜCAHİT KULAK: “DURMAK YOK, RİNGE DEVAM”

  Dünya şampiyonluğu, spor dalında en iyi olanın taşıdığı prestij ve ...

OSMANLI’DAN GÜNÜMÜZE SOSYAL YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA

  Osmanlı İmparatorluğu'nda sosyal yardımlaşma ve dayanışma kültürü, toplumun temel değerlerinden ...

TARİHE TANIKLIK EDEN MÜZE ‘‘ULUCANLAR CEZAEVİ MÜZESİ’’

Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi (Ulucanlar Cezaevi), 1925 ve 2006 yılları ...

HAYVAN DOSTLARIMIZDA KAN PARAZİTİ HASTALIĞI

  Her canlı dönem dönem sağlık sorunları yaşamaktadır. Bu sağlık sorunlarının ...

EN YÜKSEK SUÇ ORANI NEDEN AYDIN’DA?

  Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), her yıl olduğu gibi bu yıl ...

KADINLARIN VAZGEÇİLMEZ GİYSİSİ: KIRAS-FİSTAN

  Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne ait birçok yerde yıllardır ...

İNCİR BİR MEYVE Mİ ÇİÇEK Mİ?

  Aydın deyince aklımıza ilk incir, incir deyince de aklımıza ilk ...

TOPRAĞIN BİLİMİ PEDOLOJİ

  İnsan ve diğer tüm canlıların hayatına devam edebilmesi için toprak ...

ESKİ BİR TÜRKMEN ENSTRÜMANIN YENİDEN DOĞUŞU: ERBANE

  Eski çağlardan beri ritim ve müziğin vazgeçilmez bir enstrümanı olan ...

SIK RASTLANIP AZ BİLİNEN HASTALIK: KURDEŞEN

  Vücudumuzda bir bölge kaşındığı zaman hafife alır, kaşıyıp geçmesini bekleriz. ...

Aydın Adnan Menderes Üniversitesi
İletişim Fakültesi / Gazetecilik Bölümü

Öğrenci Uygulama Haber Sitesi
+90 256 218 20 00