Aydın Adnan Menderes Üniversitesi
İletişim Fakültesi / Gazetecilik Bölümü

Öğrenci Uygulama Haber Sitesi


ÇİKOLATADAN SANATA AÇILAN KAPI: ÇİKOLATA MÜZESİ

15.05.2023
Kültür Sanat

 

Çikolata tatlı, sütlü, sert ya da yumuşak kıvamlı, damağımızın aşina olduğu, mutlulukla eşdeğer tutulan, hatta bazıları için vazgeçilmez olan bir gıdadır. Bayram sabahları kapısını çaldığımız her evde ikram edilen ya da özel kutlamaların olmazsa olmazı olan, bir pakette size verilen küçük bir mutluluk olan çikolata hakkında Bursa’da bir müze olduğunu biliyor muydunuz?

 

“Peki ya devasa çikolatalardan yapılan bir evren olsaydı? Tıpkı Willy Wonka ve Çikolata Fabrikası’nda olduğu gibi. Dünyadaki diğer ülkelerde bu gibi alanların olduğu biliniyor. Fakat Türkiye’de neden olmasın?” düşüncesiyle yola çıkan Pasta Şefi Hüseyin Özmen, Bursa’da bir çikolata müzesi açmaya karar veriyor. Uzun uğraşların ardından, 2021 yılında Çikolata Müzesi’nin kapıları ziyaretçilere açılıyor. Sizler için bu müzeyi ziyaret ederek, Pasta Şefi Hüseyin Özmen ile yaptığımız röportajda, mutluluk hormonu olan endorfinin salgılanmasında en büyük rolü üstlenen çikolatanın serüvenine şahit olduk ve edindiğimiz bilgileri sizler için derledik.

 

Bizlere kendinizden ve bu mesleği seçme nedenlerinizden bahseder misiniz?

Öncelikle yaptığım işi bir meslek olarak görmediğimi söylemek isterim. Şeflik benim için bir tutku. 39 yaşındayım ve 15 yıldır bu mesleği icra ediyorum ama asla bu mesleği bir kazanç kaynağı olarak görmedim. Yemek yapmak benim için çok ayrı bir yerde. Bilindiği üzere gastronomi alanında şef olabilmek, uzun bir süreci de beraberinde getirir. Benim şeflik serüvenim 24 yaşında başladı. Ülkemizin turizm şehirlerinden olan Antalya’da, zaman içinde birçok otelde çalıştım, yani işin mutfağında piştim diyebilirim. İşiniz hizmet sektörü olduğunda ve yemek alanında çalışıyorsanız, lezzetin yanında görsellik de oldukça önem arz ediyor. Bu nedenle Türkiye’deki otellerin yemek salonlarında yemekler büyük bir görsel şölenle sunulmakta. Ben de mesleğe ilk başladığımda bu görsellerin nasıl hazırlandığını çok merak ederek başladım ve zaman içinde bu işi yaptıkça ne kadar keyifli olduğunun farkına vardım. Daha sonra yine bilinen birçok otelde şef olarak çalıştım. Fakat hala eksik olan bir şeyler olduğunun farkına vardığımda işimde en iyi olabilmek için mesleğim farklı dallarına yöneldim. Pastacılık, normal bir yemekten çok daha fazla özveri istemeyen bir meslek. Özellikle yapım ve sunum kısmında görsellik çok daha fazla öne çıkmakta. Bu konuda kendimi geliştirerek, asıl uzmanlaşmak istediğim alanı bulmuş oldum.

 

Çikolatayla tanışmanız nasıl oldu?

Dediğim gibi hizmet sektörü devamlılık ister ama bu devamlılıkta yeniliklere de ihtiyaç duyar. Ben de, Türkiye’de eksikliğini gördüğüm bir konu olan çikolata üzerine yoğunlaştım. Diğer ülkelerde çikolata sektöründe birçok örneği görmek mümkünken Türkiye’de çikolata, bilinenin dışına pek çıkamıyor. Bu nedenle çikolata hakkında oldukça fazla araştırdım ve zaman içinde çikolatanın tüm inceliklerini öğrendim. Mesela her sıcaklık, her çikolata için uygun değildir. Gerek muhafaza edilmesinde gerek yapımında belirli sıcaklık değerlerini ölçerek yapmak gerekir. Çikolatanın M.Ö. 1500’lü yıllarda keşfedildiğini biliyor olmak, çikolatayı benim için daha değerli ve ilgi çekici yapıyor. Bu tarz farklı bilgileri öğrendikçe, çikolata alanında ilerlemenin daha faydalı olacağını anladım diyebilirim.

 

Çikolatadan bir müze yapma fikri nasıl oluştu?

Ben aslında el emeği işlerle uğraşmayı çok seviyorum, bu nedenle de işimi kendi içerisinde değiştirerek, çikolatadan heykellerin ya da bilinen eserlerin minyatürlerini yapma fikrine kapıldım. Devamında dört arkadaşım ile birlikte bu projeyi yapma kararı aldık. Sermaye ve işçilik gibi durumların hepsi tabii ki uzun bir planlama sürecinden geçti. Bu sürecin sonucunda da 2021 yılında bu müzeyi açabildik.

 

Müze içerisinde sergilenen eserlerin yapım süreci nasıl ilerledi?

Bu süreç kolay olmadı elbette. Müze için gereken her şey hazırken, içerisindeki eserleri yapabilmek neredeyse bir yılımızı aldı. Tabii ki sadece ben değil, benimle beraber bu işte iyi işler başarmış meslektaşlarımızı da işe dahil ettik. Tamamen kendi başıma yaptığım eserlerden biri, Bursasporu’un yeni stadyumunun minyatürü. Sadece o minyatürü yapmak 4 ay sürdü. Tabii bu minyatürü, eserler arasına müze açıldıktan sonra ekledik.  Aslında süreklilikle ilerleyerek, eskiyen eserleri yeniliyor ya da yenilerini içeride sergilenmek üzere tekrar yapıyoruz. Müzedeki eserler düzenli olarak birkaç ayda bir yenileme sürecinden geçiyor. Sergilendikleri alanın sıcaklığı, içeride bulunan ışıklar gibi durumlar bu yenileme sürecini etkileyen faktörler arasında. Bazen de müzeyi ziyarete gelen küçük misafirlerimizin diş izlerinden dolayı yenileme işlemi yapmak durumda kalıyoruz tabii. Bu süreç aslında oldukça fazla sermaye gerektiriyor. Geçen ay, yenileme işleminde tam 2 ton çikolata kullanmamız gerekti. Bu miktarlar oldukça fazla maliyet gerektiren miktarlar ama bu müze, harcanan her kuruşu hak ettiği için harcanmasından yanayım. Çünkü bu eserlerin hepsi, emek verilerek ve zaman harcanarak yapıldı. Kısaca çikolatadan sanat icra ediliyor, bu nedenle benim gözümde müze için harcanan her para, sanat için harcanıyor ve bu benim için oldukça önemli.

 

Bu alanda ilerlemek isteyen biri ne yapmalı?

Şöyle söyleyebilirim ki, çikolata alanında ilerlemek ancak kişinin istek ve imkanları dahilinde olabilecek bir durum. Çünkü çikolata, Türkiye’de yaygın olmayan bir alan olduğundan bu konuda akademik bir eğitim almak da zorlaşıyor. Bursa Uludağ Üniversitesi’nde gerçekleşen bazı etkinliklere katıldığımda gördüğüm kadarıyla, üniversitede geçmişten beri süregelmiş yemek ve pastacılık alanlarının eğitimi verilmekte. Çikolata alanında eğitimlere yer verilmiyor. Bana göre, yetenekli ve ilgili arkadaşlarımızın, kendini gösterebileceği farklı alanların da lise ve üniversitelerde eğitiminin verilmesi gerekiyor. Maalesef bu durum şu an için çok mümkün gözükmüyor. Aslında ülkemizin böyle yeteneklere oldukça fazla ihtiyacı var. Bu sayede ülkemizi bir çok alanda temsil edebilir, yüceltebilir ve saygınlığını arttırabiliriz diye düşünüyorum. Ülkemizin sanata, sanatçılara ve bu değerlere önem veren bir halka ihtiyacı var. 

 

Pasta Şefi Hüseyin Özmen, bu süreci en iyi şekilde yönetip, gelecek nesillere örnek olmak için elinden gelen özveriyi sergileyeceğine olan inancının tam olduğunu dile getirerek sözlerini noktaladı.

 

Haber & Fotoğraf: Özlem Kara

EN ÇOK OKUNANLAR

DÜNYA ŞAMPİYONU MÜCAHİT KULAK: “DURMAK YOK, RİNGE DEVAM”

  Dünya şampiyonluğu, spor dalında en iyi olanın taşıdığı prestij ve ...

TARİHE TANIKLIK EDEN MÜZE ‘‘ULUCANLAR CEZAEVİ MÜZESİ’’

Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi (Ulucanlar Cezaevi), 1925 ve 2006 yılları ...

HAYVAN DOSTLARIMIZDA KAN PARAZİTİ HASTALIĞI

  Her canlı dönem dönem sağlık sorunları yaşamaktadır. Bu sağlık sorunlarının ...

TOPRAĞIN BİLİMİ PEDOLOJİ

  İnsan ve diğer tüm canlıların hayatına devam edebilmesi için toprak ...

CUMHURİYET’İN İLK KADIN MUHTARI: GÜL ESİN

Mustafa Kemal Atatürk, her zaman Türk kadınını modern toplumun simgesi ...

HAMAMÖNÜ EVLERİ

Türkiye’nin birçok şehrinde birbirinden güzel evler bulunmaktadır. Peki ya Ankara’nın ...

KADINLARIN VAZGEÇİLMEZ GİYSİSİ: KIRAS-FİSTAN

  Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne ait birçok yerde yıllardır ...

DÜNDEN BUGÜNE: URLA SANAT SOKAĞI

  Asıl adı Zafer Caddesi olan sokak, 2010 yılından sonra bir ...

TÜRKİYE'NİN İLK MATEMATİK MÜZESİ

Aydın'ın Efeler ilçesinde, Türkiye'nin ilk matematik müzesi olma özelliğine sahip ...

HAMUR YAĞI MUCİZESİ

Zeytinyağı mucizesini bilmeyen yoktur. Kalp ve damar sağlığı başta olmak ...

Aydın Adnan Menderes Üniversitesi
İletişim Fakültesi / Gazetecilik Bölümü

Öğrenci Uygulama Haber Sitesi
+90 256 218 20 00