Bursa’nın Çekirge Caddesi üzerinde bulunan Atatürk Evi Müzesi, gelen ziyaretçilerin büyük ilgi odağı. Yaklaşık 127 yıllık geçmişiyle dimdik ayakta duruyor oluşu, Atatürk’ün varlığının bir simgesi gibi. Geçen onca zamanın bile değiştiremediği köşkün gizemli havası, gelen ziyaretçileri bir zaman tünelindeymiş gibi o döneme sürüklemekte.
Eşsiz bir güzelliğe sahip olan köşk, Çekirge Caddesi’nin selvi ağaçları arasında, bembeyaz görünümüyle dikkat çekmekte. Müze müdürü Adil Kaya’dan, bu köşkün tarihi hakkındaki bilgileri ve Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’e armağan edilişinin hikayesini sizler için derledik.
Köşkün tarihinden ve mimari özelliklerinden bahseder misiniz?
Atatürk Evi Müzesi’nin tahminen 1895 yılında Miralay (Albay) Mehmet Efendi tarafından inşa ettirildiği söylenmektedir. Köşk, 19. Yüzyıl Fransız mimari stilinin etkisiyle yaptırılmış olup balkonlar, alınlık saçakları ve akroterler, ince ahşap işçiliğinin özgün örneklerinden sayılmaktadır. Bodrum, zemin, birinci Kat ve çatı katından oluşan kagir (kolon bulundurmayan, taşıyıcı eleman olarak beton, tuğla veya taş duvarların kullanıldığı yapı) sistemle inşa edilmiştir. Bahçenin doğu bölümünde ise, iç tarafı ve çatısı kalem işiyle bezenmiş bir kameriye bulunmaktadır.
Köşkün Atatürk’e armağan edilişi nasıl olmuştur?
Köşk, dönemin belediye başkanı Hasan Sami Bey’in girişimleriyle satın alınarak, Atatürk’ün ikinci Bursa gezisi sırasında (20-24 Ocak 1923) kendisine armağan edilmiştir. Köşkün tekrardan belediyeye devredilişi, Atatürk’ün son Bursa gezisinde, onuruna verilen baloda bizzat kendisi tarafından yapılmıştır. İlerleyen yıllarda, köşk tekrar düzenlenerek Cumhuriyetin ellinci yıldönümü olan 1973 yılında, müze olarak ziyaretçilere kapılarını açmıştır. 2004 yılında geniş kapsamlı bir restorasyondan geçerek çevre düzenlemesi yapılmıştır.
Köşkün içi hakkında bilgiler verir misiniz?
Elbette. Bodrum katı, hizmet ve depolama alanı olarak ikiye ayrılmıştır. Zemin katta ise, girişin sağ tarafında kabul salonu, solunda yemek salonu ve yemek salonuna açılan dinlenme, çay ve kahve içme odası bulunmaktadır. Birinci katın sağ tarafında yatak odası ve yatak odasına açılan yaver odası ve solda çalışma odası bulunmaktadır. Çatı katı ise, Atatürk’ün kişisel belge ve dokümanlarının olduğu ve şahsi eşyalarının bulunduğu belgelik olarak ayrılmıştır. Ayrıca köşkte bulunan eşyaların tamamına yakını, Atatürk'ün burada kaldığı sürede kullandığı orijinal eşyalardır.
Kabul salonu ve yemek odası
İçeriye girdiğinizde sağdaki oda kabul salonudur. 2004 yılında bu bina restore edilirken tavan, taban, perde ve koltukların döşemeleri değiştirilmiştir. Yerdeki halı İran’dan hediye gelmiş 30 metrekare bir Acem halısıdır. Tam başınızın üstüneki avize, hem gaz lambası hem de elektriğin bir arada olduğu bir avizedir. Atatürk burada misafirlerini ağırlar, sohbet eder ve önemli gördüğü devlet konularını burada konuşurmuş. Hemen karşısındaki oda yemek odasıdır. Rivayete göre Atatürk, ağırladığı misafirleri yemek yemeden göndermezmiş. Atatürk masayı kontrol ettikten sonra misafirleri buyur eder kendisi de en başta gördüğünüz büyük sandalyeye otururmuş. Arada, arkada bulunan radyoyu açar ajansları dinlermiş. Köşede duran soba da Atatürk’ün en sevdiği alanmış. Başında durup, sobanın yanında ısınmayı pek severmiş. O dönem, kendisine hediye edilen tabaklardan yemeğini yedikten sonra karşıdaki dinlenme odasında çayını içermiş. Köşede duran nargilesini içmeyi de ihmal etmezmiş. Atatürk, ortadaki sehpanın üstünde, o dönem kötü enerjiyi alması için buraya getirilen, işlenmemiş ham hali ile ametist, quartz ve bor madenlerine bakıp üstündeki kötü enerjiyi atar, akşam olunca da yukarıya uyumaya çıkarmış.
Yaverin odası
Üst katta sağdaki ilk oda Atatürk’ün yaveri Salih Bozok’un odasıdır. Yatak bir metre seksen üç santim boyundadır, yatak örtüsü değiştirilmiştir. Masanın üstündeki çiniler Kütahya çinisi olup, müzeyi ziyarete gelen kadınların en çok beğendiği gardırop Salih Bozok’un gardırobudur.
Atatürk’ün yatak odası
Üst katta sağdan ikinci oda ise Atatürk’ün yatak odasıdır. İç taraftan başka bir kapı ile yaverinin odasına bağlantılıdır. Yatağın uzunluğu iki metre, genişliği ise bir buçuk metredir, yatak örtüsü değiştirilmiştir. Sağ taraftaki aynanın önünde, sabah uyandığında elini yüzünü yıkadığı porselen sürahi, leğen, sabunluk ve havlusu bulunur. Aynanın önündeki taburenin ayakları kartal pençesi şeklinde olup, kartal pençesinin avuçladığı, kristal camlardan ayakları olan bir taburedir.
Çalışma odası
Yatak odasının karşısında çalışma odası bulunur. İçeride ilk göze çarpan ise bir köpek tahnitidir. Köpeğin adı Kont, Hünkar Köşkü’nde yaşamış, Atatürk’ün köpeğidir. Köşkteki en kıymetli eser karşıdaki çalışma masası ancak masayı yapan usta bilinmemektedir. Nakış gibi, dantel gibi işlenmiştir. Masayı yaptıran, masanın önüne, sağına, soluna yazılar yazdırıp Atatürk’e hediye etmiştir. Masanın sağ ve solunda Allah’ın vermiş olduğu nimetlere hamd, şükür ve teşekkür edildiği bir ibare bulunur. Masanın önünde ise Arapça yazılı olan bir ön söz vardır. Meali ise şöyledir: “Kim hayırlı bir iş işlerse ya da güzel bir eser meydana getirirse, kendisi ölse bile bırakmış olduğu eser ölmez, onu takip eder.”
Çatı katı
Bu kat Atatürk belgeliği olarak ayrılmıştır ve ne yazık ki ziyaretçi girişi yoktur. 1920’lerin havasının yansıtıldığı bu köşkün el değmemiş işçiliği, mimarisi ve iç dekorasyonu, sanki Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün, odaların birinden çıkacakmış hissiyatını bizlere veriyor. Gelen her ziyaretçi de, Atatürk’ün varlığını ve ölümsüz eserlerini yeni nesillere aktarılmasında açılan birer kapı gibi, akın akın gelmeye devam ediyor. Sabah 08.00 ile öğleden sonra 16.45 saatleri arasında açık olan Atatürk Evi Müzesi yılın her günü büyük bir ilgiyle gelen ziyaretçilerini ağırlamaktadır.
Haber & Fotoğraf: Özlem Kara
DÜNYA ŞAMPİYONU MÜCAHİT KULAK: “DURMAK YOK, RİNGE DEVAM”
Dünya şampiyonluğu, spor dalında en iyi olanın taşıdığı prestij ve ...
TARİHE TANIKLIK EDEN MÜZE ‘‘ULUCANLAR CEZAEVİ MÜZESİ’’
Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi (Ulucanlar Cezaevi), 1925 ve 2006 yılları ...
HAYVAN DOSTLARIMIZDA KAN PARAZİTİ HASTALIĞI
Her canlı dönem dönem sağlık sorunları yaşamaktadır. Bu sağlık sorunlarının ...
OSMANLI’DAN GÜNÜMÜZE SOSYAL YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA
Osmanlı İmparatorluğu'nda sosyal yardımlaşma ve dayanışma kültürü, toplumun temel değerlerinden ...
İnsan ve diğer tüm canlıların hayatına devam edebilmesi için toprak ...
KADINLARIN VAZGEÇİLMEZ GİYSİSİ: KIRAS-FİSTAN
Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne ait birçok yerde yıllardır ...
Türkiye’nin birçok şehrinde birbirinden güzel evler bulunmaktadır. Peki ya Ankara’nın ...
SIK RASTLANIP AZ BİLİNEN HASTALIK: KURDEŞEN
Vücudumuzda bir bölge kaşındığı zaman hafife alır, kaşıyıp geçmesini bekleriz. ...
Aydın deyince aklımıza ilk incir, incir deyince de aklımıza ilk ...
DÜNDEN BUGÜNE: URLA SANAT SOKAĞI
Asıl adı Zafer Caddesi olan sokak, 2010 yılından sonra bir ...