Aydın Adnan Menderes Üniversitesi
İletişim Fakültesi / Gazetecilik Bölümü

Öğrenci Uygulama Haber Sitesi


BİRBİRİNDEN FARKLI HAYATLARIN ORTAK ACILARI

27.12.2021
Yaşam

Balkanların ismi neden Balkan hiç düşündünüz mü? Rivayetlere göre Bal ve Kan kelimelerinin birleşiminden gelir. Tarihin getirdiği acılar, hüzünler ile birlikte büyük mutluluklar, cennet gibi topraklar, çok güzel arkadaşlıklar, dostluklar barındırır köklerinde. Bu coğrafyadaki birçok ırk ve kültür,  bir oldukları zaman inanılmaz güzel bir renk, birbirleriyle ayrı düştükleri zaman ise inanılmaz acı hikayelerinin başrolleridir. 

Balkanlar, Kıta Avrupa’sının Güneydoğu kesimine verilen addır. Kırk dokuz milyon insana ev sahipliği yapan, dağlık, engebeli bir coğrafyadır ve bu nedenle Kıta Avrupasıyla kültürel olarak farklılıkları fazladır. Balkanlar’da birçok ülke bulunmaktadır. Bu ülkeler, Hırvatistan, Sırbistan, Kosova, Bosna-Hersek, Karadağ, Arnavutluk, Makedonya, Yunanistan, Bulgaristan, Slovenya, Macaristan ve Trakya’yı içine alan bölge olarak belirtilir. Balkan coğrafyasının tarihi önemi büyüktür. Pek çok savaş görmüştür bu topraklar. Nice devletler, imparatorluklar hakim olmuş, niceleri Balkan coğrafyasında tarihe karışmıştır. Balkan coğrafyası, sürekli istilalara uğramış bu yüzden demografik yapısı asla aynı kalmamıştır. Bu da günümüzde hala devam eden çatışmaların temelinde yatan olgudur. Göçlerin, savaşlar ve katliamların günümüzde hala insanların hayatını nasıl değiştirdiğine, o somut kelimelerin altında nasıl dramların yattığına maalesef üzülerek tanık oluyoruz.

 

Bosna’nın Novi Pazar şehrinde 1955 yılında dünyaya gelmiş bir bebek, 2 yaşındayken Bosna’yı terk etmek durumunda kalmış ve İzmir’in Urla ilçesine akrabalarının yanına yerleşmiş bir yaşam hikayesi... 

 

Balkanlardan Türkiye’ye geliş 

‘‘Ailem eski Yugoslavya’nın Novi Pazar şehrinde yaşıyorlardı ve ben de o bölgede dünyaya geldim. Yugoslavya’daki ekonomik durumları gayet iyiydi. Hayvancılıkla, çiftçilikle uğraşan bir aileydik. İkinci Dünya Savaşı patlak verdiğinde, Almanlar Yugoslavya’yı işgal etti ve hepimiz Alman boyunduruğu altına girdik. Almanlar İkinci Dünya Savaşı’nı kaybedip çekildiğinde, Tito önderliğinde Yugoslavya kuruldu. Avrupa genel olarak ikiye bölündü. Bir kısmı Amerikalıların, bir kısmı da Rusların himayesi altına girdi. Yugoslavya Rusya’ya, kaldığı için Tito’nun önderliğinde komünizm sistemi geldi. Komünizm sistemi içinde ürettiğin ürünün yarısını devlete vermek zorundasın. Mesela üç tane ineğin varsa en az bir tanesini devlete veriyorsun ve hatta bir tane ineğin varsa sütününde bir kısmını verip yeni doğan buzağını da devlete teslim ediyorsun, olur da buzağın ölürse, öldüğünü devlete ispatlamak zorundasın. Araziler için ise otuz bin metrekare tarlaya sahipsen bu arazinin en az yarısını devlete teslim etmek zorundasın. 1955’li yıllarda Türkiye Cumhuriyeti Yugoslavya ile bir anlaşma yaptı. Bu anlaşma karşılığında Türkiye’ye göçmen olarak müracaat ettik ama göç edebilmen için oradaki bütün mallarının hepsini satmak zorundasın ve hiçbir şeyin olmadığını devlete kanıtlamak zorundasın yoksa Türkiye’ye göç edemiyorsun. Bulunduğumuz bölge genelde Müslümanların toplu olarak yaşadığı bir bölge olduğu için neredeyse herkes göç ediyordu ve bu sebepten ötürü mallarımızı satacak müşteri bulamadık ya da yok pahasına mallarımızı sattık. Türkiye’de Balkanlardan İstanbul’a göç edenlerin çoğu köylüydü. Tabii içinde esnafları ve sanatkarları da vardı ama geneli köylüydü. Bu sebepten, dil ve ekonomik sebeplerden ötürü sıkıntılar yaşandı. Annemler ilk olarak Bosna’ya yerleşip oradan sonra da Sırbistan bölgesine yerleşmişler ve ben iki yaşındayken de Türkiye’ye, İzmir’in Urla ilçesine yerleştik.’’

 

II. Bosna katliamı olacak

‘‘Bosna şu anda tamamen Türklerin ve Boşnakların hakimiyetinde değil. Sırf Türklerin ve Boşnakların tamamen hakimiyet kurmaması için kozmopolit bir ülke yaratıldı. Şu an Bosna’da Türkler, Boşnaklar, Sırplar ve Hırvatlar yaşamakta. Açıkcası Sırpların zulmü tarih boyunca devam ettiği için ben hala Bosna’da katliamlar yaşanacağını düşünüyorum. Bir Türk, Müslüman devletinin kurulmasına izin vermediler. Yönetim şekli olarak üçlü bir sistem hakim. Üçlü sistemi açıklamak gerekirse;Hırvat, Sırp ve Boşnak olarak her seçimde yöneticilerin kökeni değişiyor. O dönemlerde orada çok büyük baskı ve zulüm vardı.. Birçok katliam yaşandı ve bu katliamlarda özellikle Müslüman erkekler daha çok katledildi.  Sırp askerleri evlere, köylere gece baskınlarıyla, genç kadınlarımıza, genç kızlarımıza tecavüz edip, beşikteki, kundaktaki erkek çocuklarının katlettiler. Erkeklerimizi katledip, kadınlarımızı geride zorluk çeksinler diye bıraktılar. Bu katliamların yine olacağını düşünüyorum, çünkü bu Sırpların geninde var. Müslümanları Balkanlarda istemiyorlar, Balkanlarda Türk toplumu olmasını istemiyorlar. Şu anda dost göründüklerine bakmayın, Ellerine fırsat geçtiği zaman oradaki Müslümanları Boşnak, Arnavut ya da Türk fark etmez, onları katledeceklerini düşünüyorum.’’

 

1946 yılında Bulgaristan’da doğup, 32 yaşında, eşiyle birlikte Türkiye’ye göç etmiştir fakat  ardında bıraktığı bir Gülbeyaz’ı da vardır. 

 

‘‘1946 yılında Bulgaristan’da doğdum. Köyümün adı İslamoğluları köyüydü. Yaşadığımız köyde sadece Türk toplumu olarak bizler yaşıyorduk. Savaş sonrası günde iki öğün yemek yeniliyordu çünkü yemek yoktu. Annemiz, biz okula giderken poşet dikiyordu. Kalem, defter bulabilirsek okula gidebiliyorduk. Gün geliyordu yollar kapanıyordu. Hiç unutmam, babamın beni okula sırtında götürdüğü zamanlar olmuştu.  Diplomamı almaya tütün tarlasında çalıştıktan sonra gitmiştim ve okul ikincisiydim. Liseden 1964 yılında mezun oldum. Kosova’da gittiğim okulda sadece Bulgarca konuşulurdu ve  ben Bulgarca bilmiyordum, hırslanıp okuldaki Bulgarlardan daha iyi Bulgarca konuşacağım diye inat ettim ve okulu birincilikle bitiren ilk Türk oldum. Göç ettiğimiz zamanlarda tabii ki zorluk çektik, yokluk yılları, garibanlık derken epey zorlandık.‘‘

 

Gülbeyaz’ım açtı

‘‘Eşimle görücü usulü evlenmeden önce bir sevdiğim vardı. Adı Gülbeyaz’dı. Evlenmeden önceki hazırlıklar yapılırken Gülbeyaz’a benimle kaçmasını söyledim ama Gülbeyaz okuyacağını söyleyip bana varmadı. Sonra duydum ki evlenmiş. Bulgaristan’da bir gün hanımımla yürürken Gülbeyaz ile karşılaştık ve onları tanıştırdım. Gülbeyaz’ın çocukları olduğunu öğrendim ve sonra vedalaşarak Türkiye’ye döndük. Sonra Türkiye’de bir kez daha karşılaştık, fakat konuşma fırsatımız olmadı. Daha sonra duydum ki vefat etmiş, keşke yaşıyor olsaydı. Yıllardır evimin bahçesinde beyaz güllerim var. Onun için ektiğim, onlar her açtığında Gülbeyaz’ım açtı diyorum.’’

Ben de bir Yugoslav göçmeni olduğum için babaannemden ve dedemden dinlediğim acı göç hikayeleriyle büyüdüm. Eğer onlar hayatta olsalardı röportaj yaptığım bu iki insan yerine onlarla bu röportajı gerçekleştirmeyi çok isterdim. Bu hikayeleri acısıyla tatlısıyla anlatan iki güzel insana da teşekkür ederim. 

 

Haber: Melis Şeker

EN ÇOK OKUNANLAR

DÜNYA ŞAMPİYONU MÜCAHİT KULAK: “DURMAK YOK, RİNGE DEVAM”

  Dünya şampiyonluğu, spor dalında en iyi olanın taşıdığı prestij ve ...

TARİHE TANIKLIK EDEN MÜZE ‘‘ULUCANLAR CEZAEVİ MÜZESİ’’

Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi (Ulucanlar Cezaevi), 1925 ve 2006 yılları ...

HAYVAN DOSTLARIMIZDA KAN PARAZİTİ HASTALIĞI

  Her canlı dönem dönem sağlık sorunları yaşamaktadır. Bu sağlık sorunlarının ...

TOPRAĞIN BİLİMİ PEDOLOJİ

  İnsan ve diğer tüm canlıların hayatına devam edebilmesi için toprak ...

HAMAMÖNÜ EVLERİ

Türkiye’nin birçok şehrinde birbirinden güzel evler bulunmaktadır. Peki ya Ankara’nın ...

CUMHURİYET’İN İLK KADIN MUHTARI: GÜL ESİN

Mustafa Kemal Atatürk, her zaman Türk kadınını modern toplumun simgesi ...

KADINLARIN VAZGEÇİLMEZ GİYSİSİ: KIRAS-FİSTAN

  Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne ait birçok yerde yıllardır ...

DÜNDEN BUGÜNE: URLA SANAT SOKAĞI

  Asıl adı Zafer Caddesi olan sokak, 2010 yılından sonra bir ...

SIK RASTLANIP AZ BİLİNEN HASTALIK: KURDEŞEN

  Vücudumuzda bir bölge kaşındığı zaman hafife alır, kaşıyıp geçmesini bekleriz. ...

TÜRKİYE'NİN İLK MATEMATİK MÜZESİ

Aydın'ın Efeler ilçesinde, Türkiye'nin ilk matematik müzesi olma özelliğine sahip ...

Aydın Adnan Menderes Üniversitesi
İletişim Fakültesi / Gazetecilik Bölümü

Öğrenci Uygulama Haber Sitesi
+90 256 218 20 00