Yaklaşık 485 yıldır aralıksız sürdürülen Mesir Macunu Şenlikleri, bu yıl da binlerce kişinin katılımıyla Manisa’da büyük bir coşkuya sahne oldu. Yüzyıllardır süregelen Mesir Macunu geleneği, yalnızca bir şenlikten ibaret değil, Osmanlı Tıp dünyasından halk inançlarına, kadınların hayırseverlik rolünden manevi şifa arayışına kadar uzanan çok katmanlı bir kültürel mirastır. Manisa’nın simgesi hâline gelen Mesir Macunu Şenlikleri her yıl büyük bir coşkuyla kutlanıyor. Ancak çoğu zaman bu şenliklerin neşesi, geleneğin derinliklerinde yatan kültürel ve tarihsel anlamları gölgede bırakıyor.
Mesir Macunu, aslında bir toplumun geçmişiyle bugününü birbirine bağlayan tatlı bir köprüdür. Manisa’da her bahar gökyüzüne savrulan rengârenk kâğıtlara sarılı mesir macunları, sadece birer şekerli karışım değil, beş asırdır halkın şifa, umut ve bereket arayışını simgeleyen kültürel bir ritüelin parçalarıdır. Osmanlı sarayındaki bir annenin duasından, halk arasında dolaşan şifa efsanelerine; baharatların gizemli anlamlarından, kadınların toplumdaki iyileştirici gücüne kadar uzanan derin bir geçmiş taşır. Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Tarih Bölümü Genel Türk Tarihi Ana Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Ahmet Toksoy ile mesirin tarihi hakkında görüşme gerçekleştirdik.
Mesir saçma ritüeli: Sadece şeker değil, dilek ve uğur dağıtılıyordu
Sultan Cami’nden her yıl gökyüzüne savrulan mesir macunları, Manisa’da sadece bir şenlik öğesi değil, halk kültüründe uğur, şifa ve dileklerin simgesi olarak yüzyıllardır yaşatılıyor. Prof. Dr. Ahmet Toksoy, mesir saçılma ritüelinin halk arasında taşıdığı sembolik anlamlara dikkat çekerek, “Yüksekten bir nesnenin atılması ve kişinin onu havada yakalaması, Anadolu’da dilek kabulü ve uğur getirici bir işaret olarak görülür. Manisa’da da bu inanç çok güçlüydü. Özellikle yaşlılar arasında ilk mesiri kapan kişinin o yıl muradına ereceğine, evleneceğine, hastalık yaşamayacağına inanılırdı.” ifadelerini kullandı. Toksoy, bu ritüelin sadece bireysel inançlarla sınırlı kalmadığını, aynı zamanda Osmanlı saray kültüründe halka dokunmanın bir yolu olarak kurgulandığını söylüyor: “Padişah ailesinin verdiği nimet halka ulaştığında, bu bir bağ kurmak anlamına gelirdi. Cami avlusunu dolduran insanlar, sınıf farkı gözetmeden aynı duanın, aynı isteğin peşindeydi. Bu anlamda mesir saçımı, halkla hanedan arasında kurulan sembolik bir eşitlik anıydı.” Toksoy’a göre mesir ritüeli, modern zamanların kalabalık gösterilerinden çok daha fazlasını temsil ediyor. Toksoy, “Bugün sadece bir turistik etkinlik gibi görünüyor olabilir ama mesir saçımı, aslında halkın yıl boyunca taşıdığı umutlarını gökyüzüne bırakıp yere düşen şifa ile buluştuğu çok özel bir andı.” diyerek asırlık geleneğin önemli noktalarına değindi.
500 yıllık bir gelenek, her lokmada bir niyet: Mesir Macunu’nun sembolik dünyası
Manisa’nın asırlık Mesir Macunu geleneğinde Toksoy, her baharatın bir “dilek taşı” gibi göründüğünü söylüyor. Mesir’in sadece bir şifa kaynağı değil, aynı zamanda yüzyıllardır halkın dileklerini, dualarını ve umutlarını içine kattığı sembolik bir ritüel olduğunu vurguluyor. Toksoy’a göre bu eşsiz karışımda yer alan her baharatın halk inancında özel bir anlamı var: Tarçın bolluk ve huzuru çağırırken, zencefil güç ve direnç aşılar. Çörekotu, “Ölüm dışında her derde deva.” inancıyla kutsal görülürken, karanfil tatlı sözlerin ve nezaketin anahtarı sayılıyor. Çemen otu ise kötü enerjilere karşı bir kalkan görevi üstleniyor. Toksoy, “Mesir Macunu aslında kolektif bir niyetin, halkın gönlünden geçenlerin tatla buluştuğu bir dilek yumağıdır.” diyerek bu lezzetin ardındaki manevi zenginliğe dikkat çekiyor. Bu yüzden Mesir Macunu sadece tatlı değil, topluca edilen bir duanın somut hâlidir. Her lokmada ağızdan içeri Mesir girerken, kalpten dışarı umutlar taşar.
20 dakikada 8 ton şifa yağdı
Manisa’da bu yıl ilk kez Nevruz ile eş zamanlı kutlanan 7 günlük Mesir Macunu Festivali’nin “geçmişin ihtişamlı 40 gün 40 gece şenliklerine kıyasla daha kısa ama çok daha yoğun” geçtiğini söylüyor Toksoy, ayrıca Osmanlı Dönemi’nde at yarışlarından meddah gösterilerine, saray bandosundan yağlı güreşlere dek uzanan programın Manisa sokaklarını 40 gün boyunca panayıra çevirdiğini hatırlatıyor. “O zamanlar mesir kazanları günlerce kaynatılır, dualarla küreklere sarılır, dağıtım günü de sabah ezanından ikindi vaktine dek sürerdi. Süre kısaldı belki ama kalabalığın heyecanı katlandı. Gökyüzünden yağan renkli şekerler bir anda bütün meydana baharı indirdi.” diyen Toksoy’a göre, modern festival, drone çekimleri, ışık gösterileri ve sosyal medya yayınlarıyla küresel bir vitrin kazanırken; dilek duaları, 41 çeşit baharatın kokusu ve “kap kapa doldur” sesi eskisi gibi canlılığını koruyor. Toksoy, “Takvim kısaldı, ritim hızlandı ama Mesir Macunu hâlâ aynı. Her lokmada beş asırlık şifa ve ortak niyet tadı saklı.” diye ekledi.
Mesir Macunu’nun kalbindeki manevi miras
Mesir Macunu’nun lezzetinde yüzyıllardır saklı bir hikmet yatıyor. Bu eşsiz karışım, 16. yüzyılda Osmanlı’nın önemli hekimlerinden Merkez Muslihiddin Efendi tarafından formüle edildi. Dönemin Manisa Sarayı hekimi olan Muslihiddin, hastalığa yakalanan Yavuz Sultan Selim’in eşi ve Kanuni Sultan Süleyman’ın annesi Hafsa Sultan için özel bir şifa reçetesi hazırladı. 1522 yılında 41 çeşit baharat ve bitkiyle oluşturulan bu karışım sayesinde Hafsa Sultan sağlığına kavuştu. Toksoy, “Hafsa Sultan iyileştikten sonra bu şifanın halkla da paylaşılmasını istedi. Böylece her yıl Nevruz’da Sultan Camii’nin kubbelerinden halka saçılan Mesir Macunu geleneği başladı.” diye aktarıyor. Merkez Muslihiddin sadece bir hekim değil, aynı zamanda halk sağlığını önceleyen bir bilgeydi. Hazırladığı ise maddi olduğu kadar manevi bir reçeteydi. Her baharat, halk inançlarında bir duaya dönüşerek nesiller boyu aktarılan bir anlam kazandı. Toksoy, “Bu kadim mirasın hem tıbbi hem de kültürel değerine işaret ederek, bugün Mesir Macunu sadece tatlı bir ikram değil, Osmanlı’nın ilimle halkı buluşturduğu bir şifa geleneğinin sembolüdür.” dedi.
Anadolu’nun tatlı mirasının dünya kültüründe yükselişi ve yeri
Manisa’nın 500 yıllık Mesir Macunu geleneği ve eşsiz Nevruz Şenliklerinin artık sadece yerel değil, uluslararası bir kültür mirası haline geldiğini vurguluyor. Toksoy’a göre, geleneksel baharat karışımının sağlık ve bereket anlamındaki sembolik değeri, dünya genelinde artan ilgiyle birlikte farklı kültürlerde de kabul görüyor. “Dijital platformlar sayesinde Mesir Festivali, sadece Türkiye’de değil, Avrupa’dan Orta Doğu’ya, hatta Amerika kıtasına kadar milyonlarca insana ulaşmaya başladı.” diyen Toksoy, festivallerin modern organizasyonlarla zenginleştiğini, ancak ruhunun ve niyetinin değişmediğini belirtiyor. Mesir Macunu’nun 41 çeşit baharatı, yalnızca Anadolu’nun değil, insanlığın ortak şifa ve umut sembolü olarak kabul görüyor. Toksoy, “Bu tatlı miras, kültürel diplomasi aracı olarak Anadolu’nun kapılarını tüm dünyaya açıyor.” diyerek Mesir’in hem tarihsel hem de güncel önemine dikkat çekti.
Kültürümüzün bu önemli mirasını bizlere aktardığı için Ahmet Toksoy’a teşekkür ederiz. Toksoy’un titiz çalışması ve içten anlatımı, Mesir Macunu’nun ve Manisa’nın yerel şenliklerinin hem tarihî kökenlerini hem de günümüzdeki uluslararası etkisini daha derinlemesine anlamamıza olanak sağladı. Bu değerli paylaşımlar, kültürel zenginliklerimizi koruma ve gelecek nesillere aktarma konusunda bizlere ilham veriyor.
Haber: Yasin Ateş
DÜNYA ŞAMPİYONU MÜCAHİT KULAK: “DURMAK YOK, RİNGE DEVAM”
Dünya şampiyonluğu, spor dalında en iyi olanın taşıdığı prestij ve ...
TARİHE TANIKLIK EDEN MÜZE ‘‘ULUCANLAR CEZAEVİ MÜZESİ’’
Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi (Ulucanlar Cezaevi), 1925 ve 2006 yılları ...
HAYVAN DOSTLARIMIZDA KAN PARAZİTİ HASTALIĞI
Her canlı dönem dönem sağlık sorunları yaşamaktadır. Bu sağlık sorunlarının ...
OSMANLI’DAN GÜNÜMÜZE SOSYAL YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA
Osmanlı İmparatorluğu'nda sosyal yardımlaşma ve dayanışma kültürü, toplumun temel değerlerinden ...
KADINLARIN VAZGEÇİLMEZ GİYSİSİ: KIRAS-FİSTAN
Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne ait birçok yerde yıllardır ...
İnsan ve diğer tüm canlıların hayatına devam edebilmesi için toprak ...
EN YÜKSEK SUÇ ORANI NEDEN AYDIN’DA?
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), her yıl olduğu gibi bu yıl ...
Aydın deyince aklımıza ilk incir, incir deyince de aklımıza ilk ...
ESKİ BİR TÜRKMEN ENSTRÜMANIN YENİDEN DOĞUŞU: ERBANE
Eski çağlardan beri ritim ve müziğin vazgeçilmez bir enstrümanı olan ...
SIK RASTLANIP AZ BİLİNEN HASTALIK: KURDEŞEN
Vücudumuzda bir bölge kaşındığı zaman hafife alır, kaşıyıp geçmesini bekleriz. ...