Aydın Adnan Menderes Üniversitesi
İletişim Fakültesi / Gazetecilik Bölümü

Öğrenci Uygulama Haber Sitesi


BİR HAYATIN İLK NEFESİ: DOĞUM FOTOĞRAFÇILIĞIYLA ZAMANA TANIKLIK ETMEK

11.05.2025
Yaşam

 

Bir bebeğin ilk nefesi, bir annenin gözyaşı, bir babanın heyecanı… Doğumun en özel anlarına tanıklık eden doğum fotoğrafçıları yalnızca fotoğraf çekmiyor; o anların duygusunu da kaydediyor. Bu özel işi büyük bir tutkuyla yapan Derya Vedat ve Sinem Can, her doğumda yepyeni bir hikâyeye tanıklık ediyor.

 

Doğum, bir ailenin en özel ve en duygusal anıdır. Bir annenin bekleyişi, bir babanın heyecanı ve bir bebeğin ilk nefesi… Bu anlar, yalnızca yaşanmakla kalmaz; bazen bir ömür boyu hatırlanmak üzere kayda da alınır. İşte bu nedenle doğum fotoğrafçılığı, sıradan bir meslekten çok daha fazlasıdır. Duyguların en yoğun yaşandığı bir ortamda, görünmeden ama hissederek var olmak gerekir. Türkiye’de son yıllarda giderek daha çok ilgi gören doğum fotoğrafçılığı; sabır, dikkat ve empati gerektiren özel bir alandır. Bu alanda çalışan iki isim, Derya Vedat ve Sinem Can, sadece fotoğraf çekmekle kalmıyor; aynı zamanda bir ailenin hayatındaki en önemli ana tanıklık ediyor. Onlarla mesleklerinin perde arkasını, zorluklarını ve unutulmaz anılarını konuştuk.

 

Farklı başlangıçlar, ortak tutku

Vedat, üniversitede maliye eğitimi aldıktan sonra kısa süre adalet bölümünde eğitimine devam etti. Ancak asıl yönelimini, mezun olduktan sonra tesadüfen girdiği bir fotoğraf stüdyosunda keşfetti. Maddi ihtiyaçlar nedeniyle başladığı bu işin, zamanla bir tutkuya dönüştüğünü söyleyen Vedat, “Bebek fotoğrafçısı olmak istiyordum. Bunu baştan söyledim. Üç yıl boyunca öğrendim, sonra kendi yolumu çizdim.” dedi. Kendi stüdyosunu da açtıktan sonra, doğum fotoğrafçılığına odaklandığını belirtti. İstanbul’da gazetecilik eğitimi alan ve bir dönem muhabir olarak çalışan Can, sahada görev yaparken, özellikle deprem gibi travmatik olaylara tanıklık etmesinin ardından bu mesleğin ruhuna ağır geldiğini belirterek, “Gazetecilik bana iyi gelmedi. İçimde bir eksiklik vardı. Doğum fotoğrafçılığıyla karşılaşınca tamamlandım.” diye konuştu. Can iki yıldır çalıştığını ve işini severek yaptığını söyledi.

 

Doğumun planı olmaz

Doğum süreci, özellikle doğum fotoğrafçıları için zamanla yarış anlamına geliyor. Sezaryen doğumlar genellikle planlı olduğu için önceden hazırlık yapılabiliyor. Bu süreci şu sözlerle anlatan Vedat, “Doğumdan yarım saat önce hastanede oluyoruz. Aileyle kısa çekimler yapıyoruz. Sonra ameliyathaneye geçiyoruz ve bebeğin ilk anlarını belgeliyoruz. Ancak normal doğumlar daha karmaşık ve spontane gelişiyor. Sancı başladığında haber gelir, biz de hazırlanırız. Her an her şey olabilir. Bekleyiş, sancılar, doğumhane geçişi… hepsini takip ederiz.” dedi. Acil sezaryenler ise her iki fotoğrafçı için de en zorlayıcı anları oluşturuyor. Plan dışı gelişen bu tür durumlar, hem psikolojik hem de fiziksel olarak oldukça zorlayıcı olabiliyor. Bu durumla ilgili Can, “Bazen doğuma yetişemeden bebek doğmuş oluyor. Hemen toparlanıp kalan anları yakalamaya çalışıyoruz.” şeklinde konuştu.

 

“Poz verdirmem. Sessizce, sanki orada yokmuşum gibi çalışırım”

Doğum sırasında bir fotoğrafçının görevi yalnızca teknik çekim yapmakla sınırlı değil. Aynı zamanda o duyguyu yakalamak, o anda gerçekten orada olmak ama fark edilmemek de bu işin bir parçası. Bu rolünü şöyle anlatan Can, “Poz verdirmem. Sessizce, sanki orada yokmuşum gibi çalışırım. En iyi kareler, en içten anlarda çıkar.” diye aktardı. Vedat da her ailenin hikâyesinin farklı olduğunu, bu yüzden her karede duygunun peşinden gittiğini söyleyerek, “Annenin bebeğini ilk görüşü, babanın o anı kavrayamayan bakışı… Bunlar yapay değil, saf duygular. Onları yakalayabilmek işin en anlamlı kısmı.” ifadelerine yer verdi. 

 

“Sterilizasyon bizim için çok önemli”

Doğum gibi steril bir ortamda çalışmak, doğum fotoğrafçıları için büyük bir sorumluluk gerektiriyor. Hijyen kuralları yalnızca sağlık çalışanlarını değil, o anı belgeleyen fotoğrafçıları da yakından ilgilendiriyor. Ameliyathaneye girmeden önce sıkı bir hazırlık sürecinden geçtiklerini belirten Can, “Sterilizasyon bizim için çok önemli. Üzerimizdeki tüm kıyafetleri değiştiriyoruz. Anestezi uzmanları, forma altına kıyafet istemiyor ve tabii birazcık üşüyoruz. Hastanenin verdiği steril forma, bone ve maske kullanıyoruz.” dedi.  Ekipmanların da steril kalmasına özen gösterdiklerini vurgulayan Vedat, “Fotoğraf makinelerimiz hiçbir yüzeye temas etmiyor. Sadece biz dokunuyoruz. En küçük ihmal, annenin ya da bebeğin sağlığını etkileyebilir.” sözleriyle bu işin ne kadar dikkat gerektirdiğini ortaya koydu.

 

Ağlamakta, gülmekte bu mesleğin bir parçası

Doğum anı, sadece ciddi bir tıbbi süreç değil; aynı zamanda yoğun duygularla ve zaman zaman gülümseten anlarla dolu bir deneyim. Bu anlara tanıklık eden doğum fotoğrafçıları, yalnızca kayda almakla kalmaz, o anları hissederek yaşar. Kimi zaman bu anların beklenmedik şekilde komikleştiğini söyleyen Vedat, “Bazen bebekler tam da çekim sırasında üstümüze kusar ya da kucağımıza kaka yapar. Aile de biz de kahkahalara boğuluruz. O stresli anda gelen bu minik sürprizler herkese iyi gelir.” dedi. Tüp bebek tedavisiyle yıllar sonra çocuk sahibi olan bir ailenin doğumuna tanıklık eden Can, “Anne yıllardır bu anı bekliyordu. Bebeği gördüğü an gözyaşlarına boğuldu. Ardından babanın sarılması, hemşirelerin duygulanması… Biz de tutamadık kendimizi, herkes ağladı. O an hepimizin yüreğine dokundu.” diyerek, doğum fotoğrafçılığının yalnızca bir meslek değil, derin duygusal bağlar kurulan bir alan olduğunu bir kez daha gösterdi.

 

Sadece doğum değil, bir süreç

Doğum fotoğrafçılığı, yalnızca doğum günüyle sınırlı değil. Hamileliğin 28. haftasından itibaren başlayan süreçte de stüdyo çekimleri yapılabiliyor. Doğum sonrası ise bebek 5–15 günlükken yenidoğan çekimleri gerçekleşiyor. Bununla ilgili Vedat, “Bebekler bu dönemde daha kolay uyuyor. Aileyle birlikte konsept seçiyoruz ve ona göre hazırlık yapıyoruz.” şeklinde konuştu.

 

Duygularla çalışmak

Doğum fotoğrafçılığı yalnızca doğru ışığı, açıyı ya da kadrajı yakalamakla ilgili bir iş değil. Bu meslekte asıl önemli olan, o anda yaşanan duyguyu sezebilmek ve aynı yoğunlukla fotoğrafa yansıtabilmek. Empati, bu işin görünmeyen ama en güçlü malzemesidir. Doğum anlarını belgeleyebilmenin sadece teknik bilgiyle mümkün olmadığını vurgulayan Can, “Elinizde iyi bir kamera olabilir, çekim ayarlarınız kusursuz olabilir ama eğer duyguyu yakalayamıyorsanız, fotoğraf eksik kalır. Teknik bilgi yetmez. İnsanı ve o anın ruhunu anlamanız gerekir.” dedi. Can’a göre başarılı bir doğum fotoğrafçısı, sadece gözleriyle değil, kalbiyle de görmeli. Vedat da benzer bir noktaya dikkat çekerek her çekimin yalnızca bir iş değil, aynı zamanda derin bir tanıklık olduğunu da şu sözlerle ifade ederek, “Bazı anlar var ki, biz de ailenin bir parçası gibi hissediyoruz. Ağladıkları zaman onlarla birlikte duygulanıyoruz. O kareye sadece görüntü değil, bizim ruhumuz da yansıyor.” şeklinde konuştu.

 

Doğum fotoğrafçıları için her çekim, yalnızca bir iş değil; bir ailenin hafızasına kazınan, bir ömrü şekillendiren duygulara tanıklık etmektir. Ve bu tanıklık, bazen kelimelerin anlatamayacağı bir hikâyeyi, tek bir karede sonsuza bırakmaktır.

 

Haber: Mehmet Karabaoğaz

 

EN ÇOK OKUNANLAR

DÜNYA ŞAMPİYONU MÜCAHİT KULAK: “DURMAK YOK, RİNGE DEVAM”

  Dünya şampiyonluğu, spor dalında en iyi olanın taşıdığı prestij ve ...

TARİHE TANIKLIK EDEN MÜZE ‘‘ULUCANLAR CEZAEVİ MÜZESİ’’

Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi (Ulucanlar Cezaevi), 1925 ve 2006 yılları ...

HAYVAN DOSTLARIMIZDA KAN PARAZİTİ HASTALIĞI

  Her canlı dönem dönem sağlık sorunları yaşamaktadır. Bu sağlık sorunlarının ...

OSMANLI’DAN GÜNÜMÜZE SOSYAL YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA

  Osmanlı İmparatorluğu'nda sosyal yardımlaşma ve dayanışma kültürü, toplumun temel değerlerinden ...

TOPRAĞIN BİLİMİ PEDOLOJİ

  İnsan ve diğer tüm canlıların hayatına devam edebilmesi için toprak ...

KADINLARIN VAZGEÇİLMEZ GİYSİSİ: KIRAS-FİSTAN

  Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne ait birçok yerde yıllardır ...

EN YÜKSEK SUÇ ORANI NEDEN AYDIN’DA?

  Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), her yıl olduğu gibi bu yıl ...

İNCİR BİR MEYVE Mİ ÇİÇEK Mİ?

  Aydın deyince aklımıza ilk incir, incir deyince de aklımıza ilk ...

ESKİ BİR TÜRKMEN ENSTRÜMANIN YENİDEN DOĞUŞU: ERBANE

  Eski çağlardan beri ritim ve müziğin vazgeçilmez bir enstrümanı olan ...

SIK RASTLANIP AZ BİLİNEN HASTALIK: KURDEŞEN

  Vücudumuzda bir bölge kaşındığı zaman hafife alır, kaşıyıp geçmesini bekleriz. ...

Aydın Adnan Menderes Üniversitesi
İletişim Fakültesi / Gazetecilik Bölümü

Öğrenci Uygulama Haber Sitesi
+90 256 218 20 00