Sahne tasarımı tiyatroda, operada ve balede, kısacası sahne sanatlarının her dalında kullanılan çoğu şeyi kapsayan bir alandır. Kostümden dekora, ışıktan efekte, makyajdan müziğe kadar birçok gerekli unsurun tasarlanması ve hazırlanmasıyla izleyiciye hem görsel hem işitsel bir şölen sunulmasında sahne tasarımının payı oldukça büyüktür.
Gösteri ve sanat alanında yeniliklerle, özgün fikirlerle ve kaliteli sonuçlarıyla daima çaba ve üretimin var olduğu bu alanı daha yakından tanımak için Hasan Yavuz ile konuştuk.
Hasan Yavuz kimdir ve tiyatro ile nasıl tanışmıştır?
Hasan Yavuz'u şöyle anlatayım size: 1994 yılında Samsun'un Çarşamba ilçesinde doğdum. Çocukluğumun kısa bir bölümünü memleketimde geçirdim, sonrasında önce İstanbul, sonra da Bursa’nın İnegöl ilçesinde yaşadım. Hep resim çizmeyi severdim ben. İlkokulda resim öğretmenim babama “Bu çocuğu güzel sanatlar lisesine verin, yeteneği var, ziyan olmasın.” demiş. Babam da sever resim çizmeyi, güzel yazılarla bir şeyler yapmayı. Resim öğretmenimin söylediklerinden sonra heveslendi ve beni de baya bi heveslendirdi tabii. Serüvenin ilk adımı orada atıldı. Sonra ortaokul bitti, biz Samsun'a geri taşındık. Ben, güzel sanatlar lisesi için yetenek sınavına girdim. Kazandım, 4 yıl okudum. Sonra üniversite zamanı geldi. Bölüm araştırmaları ve kariyer planı yapmaya başladık. Benim aslında ilk tercihim grafik okumaktı; ikinci tercihim sahne tasarımıydı. Tabii bu ikinci tercihi de bilinçli yapmadım, aceleyle tercih ettim. Dokuz Eylül Üniversitesi’nde ve Hacettepe'de yetenek sınavlarına girdim. Dokuz Eylül'de grafik olmayınca, sahne tasarımı bölümüne girdim. Tiyatroyla, üniversitede tanıştım aslında. Tiyatro altyapım yoktu. Çocukken televizyonda “Bir Demet Tiyatro” izlerdik, ama tiyatro salonunda hiç izlememiştim. Meslek hayatına girer girmez, bölüme daha ilk sınıftan başladı tiyatroyla içli dışlı yaşamım. Tabii hemen araştırma, oyun okuma, merak derken, okulun üçüncü ayında da ilk amatör iş teklifini alıp, mesleğin ucundan da tutmuş oldum. Sonrasında da buralara kadar geldim.
Bilmeyenler için kısaca sahne tasarımı nedir, anlatabilir misiniz?
Sahne tasarımını şöyle tarif edeyim: Sahne üzerindeki gördüğünüz her şey sahne tasarımına girer. Yani, bu ne demek? Gördüğünüz dekorun tasarımı, aksesuarların seçimi, kostüm, ışık ve makyaj tasarımı, görsel ve işitsel tüm ortamların tasarımlarına, sahne tasarımı denir. Sahne tasarımcısı da bunları yapan kişiye denir. İçinde de ayrılır, yönelimlere göre dekoratör, kostüm kreatörü, ışık tasarımcısı gibi…
Yeteneğinizin bu meslek için uygun olduğu farkındalığı ne zaman geldi ve nasıl bir yol izlediniz?
Hem bölüm hem de tiyatro ile üniversitede tanıştım. İlk zamanlar haliyle, öğrenme ve farkındalıkla geçti. Bizim meslek çoğu kolu içinde barındıran meslek. İcinde grafik, heykel, mimari, resim, geleneksel sanat gibi daha bir sürü alanın da etkilendigi bir meslek. Hepsinden biraz bilmeden bu iş biraz zor yapılıyor. Mimari bilmeden, tasarladığın şeyi ayakta tutacak yapıyı oluşturamazsın, maket yapamazsın. Resim bilmezsen, çizemezsin. Maket yapmak hoşuma giderdi, çocukluktan gelen bir hobi diyelim. Ev maketi gibi maketler yapardım. Malzeme bilgisi konusunda da severim işi. “Bu nasıl yapılmış?”, “Ne kullanılmış?” gibi şeylere bakarım. O yüzden kendim için, “Doğru mesleği seçmişim.” demem çok uzun sürmedi. Daha öğrenciyken “Bu meslek, benim için doğru meslek.” dedim. Sonrasında da “Bunun üzerine nasıl katabilirim, daha ne öğrenebilirim?” diye kendi üzerime düştüm ve gelişmeye çalıştım.
Estetik anlayışın ve yaratıcılığın ön planda olduğu bu alanda kendinizi nasıl besliyorsunuz ve yeniliyorsunuz?
İlk önce malzeme bilgisinin hep taze kalması gerekiyor. Her gün yeni teknolojiyle birlikte malzemeler çıkıyor. Bunları taze tutmak ve sürekli yenilemek gerekiyor. Öğrenmek amacıyla da malzeme araştırması yapıyorum. Fizik konularına veya dünyada kimlerin nasıl şeyler keşfettiğine bakıyorum. Aslında hep merak ediyorum. “Araba motoru nasıl çalışır?”, “Asansör sistemi nasıl işler?”, “Trenin yapısı” gibi şeylerle ilgileniyorum. Bu meraklarla kendimi besliyorum ve yeni keşiflere bakmaya çalışıyorum. Bilgilerimi güncel tutmaya çalışıyorum. Beslenmeme de özen gösteriyorum. Kısacası, merakımdan vazgeçmiyorum.
Ülkemizde mesleğiniz açısından gelişimi engelleyen imkansızlıklar nelerdir?
Birçok etken var aslında. İlki az önce de dediğim gibi, merakımı beslemek ve gelişmek için. Merak ettiğim bir şey için bir yere gitmem veya deney yapmam gerekiyor ki, olur mu, olmaz mı görebileyim. Alım gücü çok düşük olduğu için zaten bir adım geride kalıyorum. Bunun dışında mesleğimi özelde yaparken de hep maddiyata dayalı engeller çıkıyor. Dekoru veya kostümü ucuza hâlletmek zorunda kalıyorum ve bu da tasarımı doğal olarak etkiliyor. Tasarımcı olarak mecburen kısıtlı tasarımlar yapmak durumunda kalıyorum. Bazı tasarımlar basit ama etkili durabiliyor, çünkü o tasarımın istediği ve olması gereken o olduğu için. Ancak büyük ölçekli prodüksiyonlar yapamıyorum mesela. Bunun dışında değerlerimiz ve miraslarımızı korumuyoruz. Kendi toprağımdaki geçmişimi tasarımda kullanmak istersem, yabancı kaynaklardan yararlanmak zorunda kalıyorum. Çünkü biz onu koruyamamışız ve yok etmişiz. Tüm bu etkenler bir araya geldiğinde mesleği zorlaştırıyor tabii ki.
Keşke tasarımını ben yapsaydım dediğiniz yerli veya yabancı işler var mı?
Oluyor tabii, çok sevdiğimiz ve hayran kaldığımız işler için "Adam nasıl hayal etmiş, çok güzel görünüyor!" diye düşünüp, “Keşke bunun tasarımını ben yapsaydım.” dediğim işler oluyor. Bu hem film sektöründe hem de tiyatroda mevcut. Ben mesela “Cats” müzikaline bayılırım, tasarımını yapmak istediğim işlerden biridir.
Unutamadığınız, hikâyesi olan işleriniz hangileri?
Her işin yapılışında ister istemez bir hikaye oluyor ve çoğu unutulmuyor. Benim en unutamadığım anekdot şu: Bir oyun için Da Vinci köprüsünü kullanmak istemiştim. Oyuncular sahneye parça parça kuracaklardı ve hızlı olması gerekiyordu. Üstelik üzerine 13'e yakın kişi çıkacaktı. Köprünün hafif ve sağlam olması gerekiyordu, böylece oyuncular rahatça kurabilir ve üzerine çıkabilirdi. Atölyede bir prototip yaptık. Sağlamdı, bir sorun yaşanmıyordu ancak yerinden kalkmıyordu. Bir tane daha yaptık, bu sefer çok hafif oldu ve dayanıksızdı. Yaklaşık beş farklı deneme yaptık köprü üzerinde. Birinde tam istediğimiz gibi oldu. Denemek için yedi kişi üzerine çıkmaya başladık. İlk başta başarılı gibi göründü, ancak beş saniye sonra çatırdadı ve kırıldı. Hepimiz yere düştük, neyse ki kimseye zarar gelmedi. Sonunda şunu anladık ki doğru yoldaydık, son bir tane daha yapacaktık. Ve sonunda başardık. Oyunda da bu köprüyü kullandık.
Görmekten ve uygulamaktan keyif aldığınız dönemler veya sanat akımları nelerdir?
Gerçeküstücülük. Çok severim ve bir tasarım yaparken baştan sona şöyle bir göz ucuyla bakarım yeniden. Bilinçaltımda böyle bir yer kaplasın diye hızlıca tekrar incelerim.
Son olarak, sahne tasarımı günümüz teknolojisi karşısında nasıl etkiler aldı ve sizce ilerleyen yıllarda ne durumda olacak?
Ben teknolojiyi verimli kullanarak daha doğru ve güzel işler çıkarabileceğimizi düşünüyorum. Eski kalıplarla bazı hayalleri gerçekleştirmek zordu, meslek büyüklerimiz de hep yaşadıkları zorlukları anlatırdı. Şimdi teknoloji çok fazla şeye olanak sağlıyor ve faydalı etkileri oluyor; doğru kullanabilirsek tabii. En basiti, ışık anlamında çok etkili oldu. Daha verim alabileceğimiz makineler ve imkanlar çıktı. Kostümde yeri geliyor, bunları kullanıyoruz. Kostümde de en basiti, eskiden kumaş deseni elle boyanıyordu, şimdi makineler metrelerce boyalı kumaş dikebiliyor. Bu durum, zaman tasarrufu sağladı bize. Kaliteli malzemelerle, kaliteli işler ortaya çıktı. Tabii ucuz olsun diye yapılanlar da var. Onlar da az önce dediğim gibi maddiyat yüzünden oluyor ve vasat işler ortaya çıkıyor. Dekorda artık rahatlıkla teknolojiyi kullanabiliyoruz ve çok faydalı ve verimli geliyor bana. İleride daha nice gelişmeler çıkacak ve eğer onları duruma uygun şekilde kullanmayı başarırsak harikulade prodüksiyonlar yapabiliriz. Şu anda yurt dışında birçok iş var ki, şaşkınlıkla izliyoruz veya görüyoruz. Hayranlık duyuyorum çoğuna. Hepsi teknolojiden faydalanıyor ve çok doğru kullanabiliyorlar.
Haber: Mehmet Umutcan KAYA
DÜNYA ŞAMPİYONU MÜCAHİT KULAK: “DURMAK YOK, RİNGE DEVAM”
Dünya şampiyonluğu, spor dalında en iyi olanın taşıdığı prestij ve ...
TARİHE TANIKLIK EDEN MÜZE ‘‘ULUCANLAR CEZAEVİ MÜZESİ’’
Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi (Ulucanlar Cezaevi), 1925 ve 2006 yılları ...
HAYVAN DOSTLARIMIZDA KAN PARAZİTİ HASTALIĞI
Her canlı dönem dönem sağlık sorunları yaşamaktadır. Bu sağlık sorunlarının ...
OSMANLI’DAN GÜNÜMÜZE SOSYAL YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA
Osmanlı İmparatorluğu'nda sosyal yardımlaşma ve dayanışma kültürü, toplumun temel değerlerinden ...
İnsan ve diğer tüm canlıların hayatına devam edebilmesi için toprak ...
KADINLARIN VAZGEÇİLMEZ GİYSİSİ: KIRAS-FİSTAN
Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne ait birçok yerde yıllardır ...
Türkiye’nin birçok şehrinde birbirinden güzel evler bulunmaktadır. Peki ya Ankara’nın ...
SIK RASTLANIP AZ BİLİNEN HASTALIK: KURDEŞEN
Vücudumuzda bir bölge kaşındığı zaman hafife alır, kaşıyıp geçmesini bekleriz. ...
Aydın deyince aklımıza ilk incir, incir deyince de aklımıza ilk ...
DÜNDEN BUGÜNE: URLA SANAT SOKAĞI
Asıl adı Zafer Caddesi olan sokak, 2010 yılından sonra bir ...