Aydın Adnan Menderes Üniversitesi
İletişim Fakültesi / Gazetecilik Bölümü

Öğrenci Uygulama Haber Sitesi


BELİRSİZLİK ÇAĞININ YÜKÜ: GENÇLERDE KAYGI VE BAŞA ÇIKMA YOLLARI

16.11.2025
Dosya

 

Pandemi, sosyal medya ve ekonomik belirsizlik... Günümüz gençleri, geçmiş kuşaklara kıyasla çok daha yüksek bir zihinsel yük taşıyor. Psikiyatri Uzmanı Dr. Seval Taşpınar ve Psikolog Gülçin Bulut, kaygının sınırlarını, yükseliş nedenlerini ve gençlerin bu yoğun duyguyla nasıl barışabileceğini mercek altına aldılar.

 

Son yıllarda tüm dünyada ve Türkiye'de genç nüfusun ruh sağlığı gündemine oturan en önemli konulardan biri, hızla artan kaygı (anksiyete) düzeyleri oldu. Eğitim sistemindeki sürekli değişimler, iş hayatına girişin giderek zorlaşması, küresel salgının getirdiği sosyal izolasyon ve en önemlisi ekonomik belirsizliğin geleceğe dair plan yapmayı imkânsız kılan etkisi, genç zihinler üzerinde ağır bir baskı oluşturdu. Günümüzde "başarılı olma" kavramının çok boyutlu hale gelmesiyle birlikte, gençler sadece akademik değil; sosyal, estetik ve kariyer alanlarında da sürekli bir performans gösterme zorunluluğu hissetti. Bu karmaşık tablo içinde, modern çağın getirdiği bu zihinsel yükün ne anlama geldiğini, kaygının normal bir duygu halinden ne zaman profesyonel destek gerektiren bir bozukluğa dönüştüğünü ve gençlerin bu yoğun duygu seliyle nasıl başa çıkabileceğini, alanında uzman iki isimle konuştuk. Psikiyatri Uzmanı Dr. Seval Taşpınar, 1984 doğumlu olup 2008'de Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesinden mezun olmuş, uzmanlığını 2015'te Ege Üniversitesinde tamamlamış ve halen Uşak'ta klinik hizmetlerini sürdürmektedir. Uzman Psikolog Gülçin Bulut, 2020'de Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Psikoloji bölümünden mezun olmuş ve o tarihten bu yana çocuk, ergen ve yetişkinlerde kaygı, depresyon gibi alanlarda psikolojik danışmanlık süreci yürütmektedir. Taşpınar ve Bulut, gençlerin kaygı döngülerini ve bu döngüyü kırmak için ailelere ve eğitimcilere düşen kritik rolleri detaylı bir şekilde anlattılar.

 

Kaygı ne zaman "Normal" sınırları aştı?

Psikiyatri Uzmanı Dr. Seval Taşpınar, kaygının aslında bizi tehditlere karşı koruyan normal ve koruyucu bir tepki olduğunu söyledi. Ancak bu duygunun sınırları aştığını, gerçek bir neden olmadan uzun süre devam etmesi ve kişinin günlük yaşamını olumsuz etkilemesi durumunda kaygı bozukluğundan söz edilmesi gerektiğini belirtti. Dr. Taşpınar, kaygıyı günlük stresten ayıran en temel farkı şöyle açıkladı: "Stres somut bir nedene bağlı ve geçicidir, durum düzeldiğinde azalır. Kaygı ise çoğu zaman belirgin bir neden olmadan ortaya çıkar ve daha uzun sürer." Taşpınar, çarpıntı, nefes darlığı ve huzursuzluk gibi bedensel belirtilerle kendini gösteren bu durumun, kişinin zihnini sürekli meşgul eden sürekli bir alarm hali oluşturduğunu da sözlerine ekledi. Psikolog Gülçin Bulut ise klinik boyuta geçen bu durumun süreklilik gösterdiğini ve kişiyi içten içe tükettiğini ifade etti. Bulut, bir gencin kaygısı sürekli hale geldiğinde ve yaşam kalitesini düşürdüğünde mutlaka bir uzmandan yardım alması gerektiğini söyledi.

 

Gençlerde artan kaygının üç temel basınç noktası

Uzmanlar, günümüz gençlerinde kaygı düzeyinin önceki kuşaklara göre çok daha yüksek olduğunu gözlemlediklerini belirttiler. Bu artışın temelinde iç içe geçmiş birkaç faktör bulunduğunu söylediler. Dr. Seval Taşpınar, gençlerin üzerindeki baskının sadece akademik başarıyla sınırlı kalmadığını, aynı anda sosyal çevrede, görünümde, ilişkilerde ve kariyer hedeflerinde iyi olma çabası içinde olmalarının onları yorduğunu belirtti. Taşpınar, bu durumun sürekli bir kıyas, yetersizlik duygusu ve içsel baskı yarattığını ifade etti. 

Psikolog Gülçin Bulut da bu kaygının köklerine inerek, gelecek korkusunun sadece ekonomik kaygılarla ilgili olmadığını söyledi. Bulut, gençlerin "Ne iş yapacağım?" sorusunun yanı sıra, "Ya mutlu olamazsam, kim olacağım?" gibi daha derin kimlik ve anlam arayışlarıyla da uğraştıklarını, bunun duygusal yönü güçlü bir endişe biçimi yarattığını belirtti. Bulut ayrıca, bilgi fazlalığının gençlerde sürekli "hep eksik kalıyorum" hissi yarattığını da sözlerine ekledi. Sosyal medyanın pasif ve aşırı kullanımının kaygıyı ciddi biçimde beslediğini aktaran Psikolog Bulut, kıyaslama döngüsüne dikkat çekti. Gençlerin başkasının idealize edilmiş "mutlu" anlarını kendi sıradan günleriyle kıyasladıklarını ve farkında olmadan "Herkes benden daha iyi yaşıyor" hissine kapıldıklarını ifade etti. Bulut, bu durumun yetersizlik duygusunu artırarak kaygıyı derinleştirdiğini söyledi.

 

Tedavideki denge: ilaç ve terapi yol haritası

Kaygının genci işlevsiz hale getirdiği durumda tedavi sürecine değinen Dr. Seval Taşpınar, tedavi yaklaşımının her zaman kişiye özel belirlendiğini vurguladı. Hafif düzeyde kaygısı olan ve işlevselliğini koruyan bireylerde psikoterapi ile iyi sonuçlar alınabileceğini belirten Taşpınar, ancak kaygının uzun süreli, yoğun ve işlev bozucu olduğu durumlarda ilaç tedavisinin devreye girdiğini söyledi. Dr. Taşpınar, ilaç tedavisinin semptomları hızlıca hafifletmek ve kişinin terapiye başlayabilecek kadar stabil hale gelmesini sağlamak açısından önemli bir araç olduğunu ifade etti. "Terapi ve ilaç çoğu zaman birbirini tamamlayan yöntemlerdir; biri semptomları düzenlerken diğeri kaygının köküne inerek daha kalıcı bir iyileşme sağlar." diyen Dr. Taşpınar, klinik açıdan en dengeli ve sürdürülebilir modelin bu iki yaklaşımın birlikte planlanması olduğunu belirtti.

 

 Gençlerin en sık yaptığı hata: duygudan kaçınma

Uzmanlar, gençlerin kaygıyla baş ederken en sık yaptıkları hatanın, yaşadıkları duyguyu "anlamlandırmak" yerine hızla "kontrol altına almaya" çalışmak olduğunu belirttiler. Dr. Seval Taşpınar, kaygıyı bastırmak ya da görmezden gelmeye çalışmanın kısa vadede rahatlık sağlasa da uzun vadede daha yoğun ve sık tekrarlanan kaygıya neden olduğunu söyledi. Ayrıca Dr. Taşpınar, kaygı uyandıran durumlardan kaçınma davranışının kaygı döngüsünü daha da güçlendirdiğini gözlemlediklerini ifade etti.

 

Ailelere kritik uyarı: duyguyu küçümsemeyin

Ebeveynlerin rolüne değinen Psikolog Gülçin Bulut, ailelerin yaptığı en büyük hatanın çocuğun kaygısını küçümsemek ("Takma kafana") ya da hemen çözüm bulmaya çalışmak olduğunu söyledi. Bulut, en etkili tutumun ise kaygıyı paylaşmak ve birlikte taşımak olduğunu vurguladı: "'Seni anlıyorum, şu an zorlanıyorsun ama bu his geçici' gibi bir yaklaşım hem güven verir hem de duygunun düzenlenmesine yardımcı olur." Bulut, gençlerin aileleri tarafından anlaşılmadıklarını düşündüklerinde, kaygılarını ifade etmek yerine kendi içsel sistemlerine çekildiklerini ve bunun belirtilerin derinleşmesine neden olduğunu sözlerine ekledi.

 

Kaygıya rağmen hareket edebilmek

Psikolog Gülçin Bulut, belirsizliği ortadan kaldırmanın mümkün olmadığını, önemli olanın kaygıyı yok etmek değil, onunla yaşamayı öğrenmek olduğunu ifade etti. Bulut, kaygının aslında bize 'Dikkat et, hazırlan' diyen bir sinyal olduğunu, onu düşman değil, rehber olarak görmeyi öğrenmenin çok daha işlevsel olacağını söyledi. Sözlerini, "Mesele kaygısız bir hayat değil, kaygıya rağmen hareket edebilmektir." diyerek tamamladı.

 

Bu değerli ve kapsamlı görüşleri bizimle paylaşan Psikiyatri Uzmanı Dr. Seval Taşpınar ve Psikolog Gülçin Bulut’a teşekkür ederiz. Ruh sağlığı alanındaki farkındalığa yaptıkları katkı için minnettarız.

 

Haber: Aleyna Nur Ergün

 

EN ÇOK OKUNANLAR

DÜNYA ŞAMPİYONU MÜCAHİT KULAK: “DURMAK YOK, RİNGE DEVAM”

  Dünya şampiyonluğu, spor dalında en iyi olanın taşıdığı prestij ve ...

OSMANLI’DAN GÜNÜMÜZE SOSYAL YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA

  Osmanlı İmparatorluğu'nda sosyal yardımlaşma ve dayanışma kültürü, toplumun temel değerlerinden ...

TARİHE TANIKLIK EDEN MÜZE ‘‘ULUCANLAR CEZAEVİ MÜZESİ’’

Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi (Ulucanlar Cezaevi), 1925 ve 2006 yılları ...

HAYVAN DOSTLARIMIZDA KAN PARAZİTİ HASTALIĞI

  Her canlı dönem dönem sağlık sorunları yaşamaktadır. Bu sağlık sorunlarının ...

EN YÜKSEK SUÇ ORANI NEDEN AYDIN’DA?

  Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), her yıl olduğu gibi bu yıl ...

KADINLARIN VAZGEÇİLMEZ GİYSİSİ: KIRAS-FİSTAN

  Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne ait birçok yerde yıllardır ...

İNCİR BİR MEYVE Mİ ÇİÇEK Mİ?

  Aydın deyince aklımıza ilk incir, incir deyince de aklımıza ilk ...

TOPRAĞIN BİLİMİ PEDOLOJİ

  İnsan ve diğer tüm canlıların hayatına devam edebilmesi için toprak ...

ESKİ BİR TÜRKMEN ENSTRÜMANIN YENİDEN DOĞUŞU: ERBANE

  Eski çağlardan beri ritim ve müziğin vazgeçilmez bir enstrümanı olan ...

SIK RASTLANIP AZ BİLİNEN HASTALIK: KURDEŞEN

  Vücudumuzda bir bölge kaşındığı zaman hafife alır, kaşıyıp geçmesini bekleriz. ...

Aydın Adnan Menderes Üniversitesi
İletişim Fakültesi / Gazetecilik Bölümü

Öğrenci Uygulama Haber Sitesi
+90 256 218 20 00