Pandomim sanatçısı İlker Kılıçer, 2003 yılından bu yana beden diliyle hikâyeler anlatıyor. Türkiye’nin pek çok ilinde sahne alan ve uluslararası festivallere katılan Kılıçer, pandomimi sessizliğin içinde derinlik arayışı olarak tanımlıyor. Kendi çabasıyla başladığı bu sanata, sınırları aşan bir yolculuğa çıkan sanatçı, izleyiciyi kelimeler olmadan bir hikâyeye ortak etmeyi amaçlıyor.
Kılıçer, pandomim sanatını yalnızca sessiz bir performans değil, bedenin sınırlarını aşarak derin hikâyeler anlatan güçlü bir ifade biçimi olarak görüyor. Türkiye’nin 60’tan fazla ilinde ve farklı ülkelerde sahne alan sanatçı, toplumsal meseleleri beden diliyle aktarmayı hedefliyor. Uluslararası tiyatro festivallerine katılan Kılıçer, Gürcistan’dan Bangladeş’e, Hindistan’dan Romanya’ya kadar birçok ülkede performans sergiledi. Her temsilde farklı kültürlerle bağ kurduğunu ve sanatı paylaşmanın gururundan çok, bu etkileşimden büyük bir keyif aldığını dile getiriyor. Aydın’da pandomime olan ilgiyi artırmak için gösteriler düzenleyen sanatçı, özellikle çocukların ilgisinden memnun. Pandomimin, sessizliğin içinde gizli bir çığlık olduğunu vurgulayan Kılıçer, izleyiciyle kurduğu bu sözsüz bağın, sanatın en özel yönü olduğunu ifade ediyor.
Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?
Ben İlker Kılıçer, Van’da doğdum ve İzmir’de yaşıyorum. 2003 yılından beri pandomim gibi birçok sahne sanatıyla uğraşıyorum. Türkiye’de bu sanat için yeterli bir eğitsel altyapı yoktu. Ofluoğlu’nun İstanbul Üniversitesi’nde başlattığı Pandomim Anabilim Sanat Dalı kapandıktan sonra, kendi kendime öğrenmeye çalıştım. Yurt dışından gelen hocaların beden temelli çalışmalarına katıldım ve sonunda Sırbistan’daki Dünya Akademisi’nde eğitim aldım. 2003 yılından bu yana Türkiye’nin 60’tan fazla ilinde ve farklı ülkelerde yaklaşık, 34-35 temsilde sahne aldım. Pandomim, çevremdeki her şeyden ilham alabileceğim bir sanat. Bir zeybek figürü, bir yaprağın düşüşü ya da bir film sahnesi bile beni harekete geçirip yeni bir performans yaratmamı sağlayabiliyor. Bu yolculuk benim için hâlâ devam eden bir öğrenme süreci.
Pandomim sizin için neyi ifade ediyor?
Pandomim benim için sessizliğin sihri. Kendimi tanımlarken bir boşluk olarak görüyorum mesela. Hiçbir şeyin olmadığı bir yerde bedenimle, hayallerimle ve yapmak istediklerimle bir dünya yaratıyorum. Bu yüzden pandomim, yoktan var etmek gibi tanrısal bir his taşıyor. Kökenine baktığımızda, “pantom” Latinceden geliyor ve bütünlüğü temsil ediyor. Yani dünyadaki her şeyi, her hikâyeyi bedenle anlatma sanatı. Beden burada bir araç; kimi zaman bir yılan, kimi zaman gökyüzü, kimi zaman bir masa oluyor. İşte beni en çok etkileyen de bu. Bedenin sınırlarını aşarak her şeye dönüşebilmek. Pandomim felsefi olarak da çok kıymetli bir sanattır. Boşlukları doldurmak değil, boşluğu hissetmek, ona anlam yüklemek önemli. Bazen bir hareketle koca bir hikâye anlatıyorsun, bazen de tek bir duruş bile her şeyi ifade ediyor. Bu sonsuz anlatım gücü ve sessizliğin içinde saklı olan derinlik, benim için pandomimi özel kılıyor.
Pandomimi diğer sahne sanatlarından ayıran temel özellik nedir?
Pandomim, kendi öz disiplinleri olan ve bedeni merkeze alan bir sanat. Konuşulmayan her şey pandomim değildir. Susmak tek başına yeterli değildir. Bir palyaço da susabilir ama bu onları pandomimci yapmaz. Klasik mim, daha fiziksel ve matematikseldir, keskin çizgileri vardır. Pandomimciler için en önemli kurallardan biri, makyaj yapıldıktan sonra asla konuşmamaktır. Çünkü o an, anlatılan hikâyenin bedenle hayat bulduğu an olur. Sahneye çıktığında artık sadece kendini değil, hikâyenin tüm temsillerinin toplamısın. Bedeninle hikâyeyi anlatır, konuşmadan performans edersin. İşte pandomimi diğer sahne sanatlarından ayıran temel özellik budur.
Uluslararası tiyatro festivallerine katılmak sizin için nasıl bir deneyim?
Uluslararası tiyatro festivallerinden sıkça davet alıyorum. Hem çocuk hem de yetişkin tiyatro festivallerinde sahne aldım. Bu etkinlikler farklı ülkelerden sanatçıların bir araya gelip kaynaştığı, önemli bağlantıların kurulduğu buluşmalar oluyor. Farklı ülkelerin oyunlarını izlemek ve kendi sanatını paylaşmak büyük bir deneyim. En son Irak Kerkük’te sahne aldım. Daha önce Gürcistan, Bangladeş, Hindistan, Sri Lanka ve Romanya gibi ülkelerde de yer aldım. Bu süreçte sınırların ötesine bakabilmeyi öğreniyorsun. Temsiliyet bazen formalite gibi gelse de, yaşadığın şehir seni kültürel anlamda besliyor ve ister istemez yanında taşıyorsun. Bu yolculuklar sadece sahne almakla kalmıyor aynı zamanda, gittiğin yerlerde dostluklar kuruyorsun, sonra onlar senin ülkene geliyor. Böylece kültürel bir alışveriş ve dayanışma ağı oluşuyor. Gururdan çok, sanatı paylaşmanın ve farklı kültürlerle bağ kurmanın keyfini yaşıyorum.
Performanslarınızda toplumsal mesajlar vermeyi önemsiyor musunuz?
Kesinlikle önemsiyorum. Zaten pandomim benim için sadece bir sanat değil, bir ifade biçimi. Toplumsal meseleler de bu ifadenin tam merkezinde yer alıyor. Sahneye çıktığımda bir hikâye anlatıyorum ama o hikâye sadece bir bireyin değil, bazen bir toplumun sesi oluyor. Beni en çok etkileyen temalardan biri adaletsizlik. Bazen bir duvarı itiyormuş gibi yapıyorum ama aslında o duvarın ardında kalmış insanları anlatıyorum ya da boş bir sandalyeye oturup gözlerimi kapattığımda, aslında yerinden edilmiş hayatları gösteriyorum. Bedenimle, sessizce çığlık atıyorum diyebilirim. Toplumsal meseleleri bedeninle anlatmak, kelimelerin bazen yetmediği yerlere dokunuyor. Benim için en kıymetli anlar da o anlar işte.
Sahneye çıkarken veya gösteri sırasında yaptığınız bir batıl inanç ya da ritüeliniz var mı?
Hayır yok ama makyajı yaptıktan sonra artık konuşmam ve sadece dinlerim. Çünkü o andan sonra İlker değilim. Anlattığım hikâyedeki temsillerin toplamına dönüşüyorum. Yeri geldiğinde ağaç oluyorum, rüzgâr oluyorum, güneş oluyorum. Işıklarımı saçıyorum. Yeri geldiğinde çocuk oluyorum. O oyunda ne varsa, artık onun kendisi oluyorum.
Pandomimde beden dili ve yüz ifadeleri çok önemli. Bunları nasıl geliştiriyorsunuz?
Bu biraz karıştırılıyor aslında. Beden dili başka bir şey, pandomimde ise bedeniyle anlatım bambaşka. Beden dili genelde duruşa göre karşı tarafın duygu durumunu anlamak gibi şeylerle ilgilidir ama pandomimde biz "oynamıyoruz", "oluyoruz." Mesela sahnede elimi bir duvara koyduğumda, o duvarı gerçekten hissetmem gerekiyor. Sıcak mı, soğuk mu, nerenin duvarı bir caminin mi, bir apartmanın mı? Bunu hissedersem, seyirci de hisseder. O an avucumun içi bir ayna gibi seyirciye enerji yansıtır ve o gerçeklik seyirciye geçer. İşte pandomimin büyüsü burada.
Pandomim performanslarınız sırasında seyircilerden ne gibi duygusal tepkiler alıyorsunuz?
Sanatın değiştirici ve dönüştürücü gücüne inanıyorum. Pandomim de tam olarak böyle bir şey. Bazen izleyici sahnede gördüğü bir hareketle kendi içindeki bir travmayı hatırlıyor. Bir seferinde bir seyirci, beni izledikten sonra bir travmasıyla yüzleştiğini ve o an bir şeylerin değiştiğini hissettiğini söylemişti. Bu beni çok etkiledi. Performans sırasında seyircinin gözleri dolar, biraz daha dolar ve sonra gözyaşları sel olur ve akar. O an sahnede bedenimle anlattığım hikâyenin karşı tarafta böylesine güçlü bir duygu yarattığını görmek çok özel bir his. Sokakta yaptığım performanslarda da benzer şeyler yaşadım. İzleyip sarılan, hüngür hüngür ağlayan insanlar oldu. Sanatın insanın içinde bir şeyleri harekete geçirdiğini görmek, o bağı hissetmek tarif edilemez bir duygu. Her seferinde bunu tekrar deneyimlemek, pandomimi benim için daha anlamlı kılıyor.
Ülkemizde ve Aydın'da pandomime nasıl bir ilgi var? Özellikle Aydın'da durum nasıl?
Bu bölge aslında arkeolojik ve kültürel açıdan çok zengin. Aydın ve İzmir gibi yerlerde, eski dönemlerden kalma büyük açık sahneler var. Fakat pandomim sanatı Aydın'da çok fazla yapılmıyor. Yine de burada bir izleyici kitlesi olduğunu görüyorum. Özellikle tiyatroya ilgi duyan entelektüel bir kitle var. Aydın'da son dönemde daha çok oynamaya çalıştım. Oraya gelenler için hem pandomimle tanışmak hem de Ayındaki sanat evlerini görmek farklı bir deneyim oluyor. Aslında sadece Aydın’a özgü değil, genel olarak sözsüz olan her şeye bir ilgi var. Çünkü her şeyin kelimelere boğulduğu, sürekli sözlerle ifade edildiği bir dünyada, sessizlik ve beden anlatımı izleyiciye çok etkileyici geliyor. Sözsüz bir iletişimle karşılaştığımda ben bile etkileniyorum. O yüzden Aydın’daki insanlar da etkileniyor. Son zamanlarda çocuklar özellikle ilgi göstermeye başladı. Bu da beni ayrı mutlu ediyor.
Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Aslında çok şey var ama en basiti şunu söyleyebilirim: Pandomim bir yolculuk. Hem kendimi hem de izleyiciyi keşfettiğim bir yolculuk. Bazen sahnede bir duvara dokunuyorum, bazen görünmez bir ipi çekiyorum ama aslında her hareketimle bir hikâye anlatıyorum. Bu sanatı izleyen herkes farklı bir şey alıyor, farklı bir şey hissediyor. Kimisi geçmişinden bir parça buluyor, kimisi de geleceğe dair bir umut buluyor ama en önemlisi, sessizliğin içinde bir bağ kuruyoruz. İşte o bağ, benim için her şeyden daha değerli. Son olarak, pandomime biraz daha kulak verilmesini isterim. Çünkü sözsüz bir sanat olmasına rağmen, bazen en derin çığlıkları o sessizlikte duyabilirsiniz. Herkesin hayatında bir durup, o sessizliğe kulak vermesi gerektiğine inanıyorum. Belki de kelimelerle anlatamadığımız duyguları bedenin diliyle ifade edebilmek, hayata bambaşka bir pencereden bakmayı sağlar. Pandomim, sadece izlenen bir sanat değil, aynı zamanda hissedilen, yaşanan ve her defasında yeniden keşfedilen bir yolculuktur.
Pandomim sanatına dair bilgi ve tecrübelerini bizlerle paylaşan İlker Kılıçer’e teşekkür eder, sanat yolculuğunda kendisine başarılar dileriz.
Haber: Mehmet Karaboğaz
DÜNYA ŞAMPİYONU MÜCAHİT KULAK: “DURMAK YOK, RİNGE DEVAM”
Dünya şampiyonluğu, spor dalında en iyi olanın taşıdığı prestij ve ...
TARİHE TANIKLIK EDEN MÜZE ‘‘ULUCANLAR CEZAEVİ MÜZESİ’’
Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi (Ulucanlar Cezaevi), 1925 ve 2006 yılları ...
HAYVAN DOSTLARIMIZDA KAN PARAZİTİ HASTALIĞI
Her canlı dönem dönem sağlık sorunları yaşamaktadır. Bu sağlık sorunlarının ...
OSMANLI’DAN GÜNÜMÜZE SOSYAL YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA
Osmanlı İmparatorluğu'nda sosyal yardımlaşma ve dayanışma kültürü, toplumun temel değerlerinden ...
İnsan ve diğer tüm canlıların hayatına devam edebilmesi için toprak ...
KADINLARIN VAZGEÇİLMEZ GİYSİSİ: KIRAS-FİSTAN
Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne ait birçok yerde yıllardır ...
SIK RASTLANIP AZ BİLİNEN HASTALIK: KURDEŞEN
Vücudumuzda bir bölge kaşındığı zaman hafife alır, kaşıyıp geçmesini bekleriz. ...
Aydın deyince aklımıza ilk incir, incir deyince de aklımıza ilk ...
Türkiye’nin birçok şehrinde birbirinden güzel evler bulunmaktadır. Peki ya Ankara’nın ...
DÜNDEN BUGÜNE: URLA SANAT SOKAĞI
Asıl adı Zafer Caddesi olan sokak, 2010 yılından sonra bir ...