Konuşma bozukluğu yaşayan çocuklar, kelimeleri doğru çıkaramamanın ötesinde, sosyal hayatın her alanında görünmeyen engellerle karşılaşıyor. Ailelerin eksik farkındalığı, okul ortamlarındaki yanlış tutumlar ve erken müdahale yetersizliği, bu çocukların hayatını sessiz bir mücadeleye dönüştürüyor.
Üsküdar Üniversitesi mezunu, Dil ve Konuşma Terapisti Nihal Uludemir, İstanbul Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesinde görev yapıyor. Öncesinde bir yıl özel eğitim ve rehabilitasyon merkezinde çalışan Nihal Uludemir, yüksek lisans öğrenimini de Üsküdar Üniversitesinde tamamladı. Kekemelik, gecikmiş dil ve konuşma, fonolojik ve artikülasyon bozuklukları ile ses kısıklığı üzerine çalışan Uludemir’e, konuşma güçlüğü yaşayan çocukların yaşadığı sorunları ve ailelerin nelere dikkat etmesi gerektiğini sorduk.
Çocuklar anlaşılmadıklarında öfkeleniyor, içine kapanıyor
Dil ve konuşma güçlüğü yaşayan çocukların sosyal ilişkileri büyük ölçüde etkileniyor. Özellikle fonolojik ya da artikülasyon bozukluğu yaşayan çocukların, akranları tarafından “bebek gibi konuşmak” gibi ifadelerle küçümsendiğini belirten Nihal Uludemir, kekemeliği olan çocukların ise kendini ifade etme sürecinde çekingen davrandığını söyleyerek, “Kekemeler konuşursam dalga geçerler, kimse benimle arkadaş olmaz gibi kaygılar taşıyor. Sınıfta parmak kaldırmıyorlar, konuşmaktan kaçınıyorlar.” ifadelerinde bulundu.
Toplum hâlâ “Bekleyelim, geçer.” algısında
Ailelerin dil problemlerini fark etme süreci de geç olabiliyor. Uludemir’e göre bunun temel nedeni toplumda hâkim olan eski inanışlar. Uludemir bu düşüncesini, “Toplumda ‘Ağabeyi de geç konuşmuştu, babası da kekemeydi.’ gibi cümlelerle bekleyelim düşüncesi var. Ancak 0-5 yaş arası kritik dönemdir. 1,5 yaşındaki bir çocukla bile terapi yapılabilirken, aileler 5 yaşını beklemeyi tercih edebiliyor.” sözleriyle açıkladı. Uludemir, bu nedenle erken farkındalık oluşturmak adına okullarda ailelere yönelik bilinçlendirme eğitimlerinin yapılması gerektiğini ifade ediyor.
Okullarda destek eksik, pozitif ayrımcılık ise çözüm değil
Okul ortamlarında öğretmenlerin, çocuklardaki konuşma problemlerini fark etseler de nasıl müdahale edilmesi gerektiğini bilmediklerini belirten Uludemir, süreçle ilgili yönlendirme mekanizmalarının da net olmadığını söylüyor. Bazı öğretmenlerin iyi niyetle yaptığı davranışların da çocukların gelişimini olumsuz etkilediğini söyleyen Uludemir, “Öğretmen, kekeme öğrenciye kötü hissetmesin diye sunum yaptırmıyor, söz hakkını en sona bırakıyor. Bu aslında pozitif ayrımcılık ama doğru bir yaklaşım değil. Her öğrenciye nasıl davranılıyorsa kekemeye de öyle davranılmalı.” dedi.
Gecikmiş konuşma akademik başarıyı da etkiliyor
Dil gelişiminin zamanında desteklenmemesi, sadece sosyal değil akademik hayatta da sorunlara yol açıyor. Uludemir bu durumu, “4 yaşında konuşmaya başlayan bir çocuk, dil gelişimini zamanında tamamlayan bir çocukla aynı hızda öğrenemiyor. Özellikle birinci sınıfta okuma-yazma sürecinde zorluk yaşıyorlar. Ekstra desteğe ihtiyaç duyuyorlar.” şeklinde açıkladı. Erken yaşta müdahale edilmeyen kekemelik gibi sorunların ise çocuğun özgüvenini düşürdüğü ve kaygı düzeyini artırdığını belirtti.
Ekran maruziyeti yeni neslin konuşma gelişimini vuruyor
Sosyal medya, YouTube ve dijital içerikler artık çocukların hayatına çok erken giriyor. Uludemir bu durumu şu sözleriyle ifade etti: “0-5 yaş arasında çocuk beyni ekranı tolere edemiyor. Bu durum beyin hücrelerinde azalmaya, dikkat dağınıklığına, odak problemlerine, dil ve konuşmada gecikmelere neden oluyor.” Özellikle oyun videoları ve YouTube içerikleriyle büyüyen çocuklarda konuşma problemleri daha sık görülüyor. Uludemir, bu konuda ailelerin bilinçlendirilmesi gerektiğini vurgulayarak sözlerini noktaladı.
Dil ve konuşma bozuklukları, bireysel bir gelişim meselesi olmanın ötesinde; çevresel faktörlerle şekillenen bir konu. Ailelerin, öğretmenlerin ve toplumun bu alandaki bilinç düzeyi, çocukların gelişim sürecine doğrudan etki ediyor. Bugün birçok aile hâlâ konuşma bozukluğunu doğal bir gecikme olarak yorumlayıp süreci zamana bırakmayı tercih ediyor. Ancak uzmanlar, zamanında yapılmayan müdahalelerin çocuğun sosyal, psikolojik ve akademik gelişimini kalıcı olarak etkileyebileceğine dikkat çekiyor.
Öğretmenlerin yönlendirme süreci hakkında bilinçlendirilmesi, ailelere erken müdahale eğitimi verilmesi ve dijital medya konusunda toplumsal farkındalık artırılması; konuşma güçlüğü yaşayan çocukların önünü açabilecek temel adımlar arasında yer alıyor. Uzman görüşleriyle haberimize katkı sunan Dil ve Konuşma Terapisti Nihal Uludemir’e teşekkür ederiz.
Haber: Yalçın Furkan Doğan
DÜNYA ŞAMPİYONU MÜCAHİT KULAK: “DURMAK YOK, RİNGE DEVAM”
Dünya şampiyonluğu, spor dalında en iyi olanın taşıdığı prestij ve ...
TARİHE TANIKLIK EDEN MÜZE ‘‘ULUCANLAR CEZAEVİ MÜZESİ’’
Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi (Ulucanlar Cezaevi), 1925 ve 2006 yılları ...
HAYVAN DOSTLARIMIZDA KAN PARAZİTİ HASTALIĞI
Her canlı dönem dönem sağlık sorunları yaşamaktadır. Bu sağlık sorunlarının ...
OSMANLI’DAN GÜNÜMÜZE SOSYAL YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA
Osmanlı İmparatorluğu'nda sosyal yardımlaşma ve dayanışma kültürü, toplumun temel değerlerinden ...
İnsan ve diğer tüm canlıların hayatına devam edebilmesi için toprak ...
KADINLARIN VAZGEÇİLMEZ GİYSİSİ: KIRAS-FİSTAN
Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne ait birçok yerde yıllardır ...
EN YÜKSEK SUÇ ORANI NEDEN AYDIN’DA?
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), her yıl olduğu gibi bu yıl ...
Aydın deyince aklımıza ilk incir, incir deyince de aklımıza ilk ...
ESKİ BİR TÜRKMEN ENSTRÜMANIN YENİDEN DOĞUŞU: ERBANE
Eski çağlardan beri ritim ve müziğin vazgeçilmez bir enstrümanı olan ...
SIK RASTLANIP AZ BİLİNEN HASTALIK: KURDEŞEN
Vücudumuzda bir bölge kaşındığı zaman hafife alır, kaşıyıp geçmesini bekleriz. ...