Aydın Adnan Menderes Üniversitesi
İletişim Fakültesi / Gazetecilik Bölümü

Öğrenci Uygulama Haber Sitesi


BALKANLAR’DAN TÜRKİYE’YE GÖÇ ÖYKÜSÜ: MAKEDONLAR

21.03.2023
Yaşam

 

Vranovci’den İzmir’e gelen Makedonya göçmenlerini biliyor musunuz? Balkan Savaşları’ndan sonra azınlıklarla ülkemize göç eden Makedonlar, beraberinde kültürlerini getirmiş ve topraklarını unutulmaz kılmak için dayanışmaya devam etmişlerdir.

 

Ege Makedonya Göçmenleri Derneği, göçmen gelenek ve göreneklerini yaşatmak, dayanışma sağlamak amacıyla İzmir Karşıyaka’da faaliyet gösteriyor. Derneğin kurucu üyelerinden Mustafa Kemal Uzunkaya, Recep Şikar ve Ramazan Gülten genel hatlarıyla Makedonya göçmenlerinin Türkiye’ye nasıl geldiğini, kültürlerini, yemeklerini ve derneği bizler için anlattı. 

 

Ege Makedonya Göçmenleri Derneği

Aralarındaki dayanışmayı artırmak ve kültürlerini gelecek nesillere aktarmak istediklerini dile getiren Uzunkaya, “Derneğimizi 2011 yılında kurmuştuk fakat pandemi sebebi ile kapatmak zorunda kaldık. Daha sonra 2022 yılında tekrar açılış yaptık. Ara verdiğimiz süreçte vefat eden üyelerimiz olmuştu. 2022 yılında derneği tekrar açmamızın en önemli sebebi ‘bir dil bir insandır’ sözüyle ilgiliydi. Bu dili hala aramızda konuşuyoruz, bu nedenle kültürümüzü yaşatmak istedik.” sözleriyle derneğin kuruluş amacından kısaca bahsetti. 

Makedoncanın gelecek nesillere aktarılmasını istediklerini söyleyen Uzunkaya, dernekte verdikleri Makedonca kursundan bahsetti: “Derneğimizde 2012 yılından beri Makedonca eğitimi veriyoruz. Kursumuza İzmir’de bulunan göçmen dernekleri ile imza toplayıp başladık. Dilekçelerimizi Makedonya büyükelçisine gönderdik ve o da bize bir öğretmen ayarlayarak yardımcı oldu. Bu sayede dil eğitimini bir öğretmen aracılığıyla vermeye başladık. Öğretmenimiz 4 yıl kadar bizimle kaldı, daha sonrasında eğitime kendimiz devam ettik. Kursumuz sayesinde Makedonca öğrenip Makedonya'ya giden birçok kişi oldu.” Uzunkaya aynı zamanda matematik, İngilizce ve halk oyunları gibi birçok kursa da kapılarını açtıklarını söyledi. 

Uzunkaya, Mustafa Kemal Atatürk’ün adına her yıl 10 Kasım’da düzenledikleri mevlütler ve hayırlardan da bahsetti. Özellikle bu topraklar ve bizler için Atatürk’ün ne kadar değerli olduğunu birçok defa vurguladı. 

 

Balkanlar’dan Türkiye’ye göç öyküsü...

Balkanlar’dan Türkiye'ye gelen göçmenlerin ikiye ayrıldığını dile getiren Uzunkaya, göçmenlerin bir kısmının Balkan Savaşı sonrası geldiğini, diğerlerinin ise 1924’ten sonra mübadele göçmenleri olarak azınlıklarla birlikte geldiğini dile getirdi. “Bu derneğin üyeleri olarak biz Türkiye Cumhuriyeti ile Yugoslavya Cumhuriyeti arasındaki göç anlaşması ile birlikte geldik. O zamanlar bizi asimile etmeye çalışarak Bulgar veya Yugoslav gibi farklı ırklardan yazıyorlardı. Bizim isteğimiz Türk yazdırmaktı. 1954’te yapılan anlaşma ile Türk kimliğine hak kazandık ama öncesinde vatansız olarak Türkiye'ye gelmek zorunda kalmıştık. Türkiye'ye geldiğimiz ilk zamanlarda İstanbul'da ‘muhacir hane’ dediğimiz yerlerde veya akrabamız varsa onun yanında yaşayarak uyum sağlamaya çalıştık. Nihayetinde göçler tamamlandığında hepimize Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı verildi.” sözlerini de ekleyen Uzunkaya, Türkiye’ye gelirken tüm varlıklarını kaybettiklerinin altını çizdi. 

Savaşın bir sonucu olarak yoksulluk çeken Makedonya göçmenleri, atalarından çok önemli bir şey öğrendiklerini de söylemeden geçmedi. “Ne olursa olsun, küçük bir kutu kadar kapı açılırsa derhal Türkiye’ye gidin. Bizlere Atatürk’ten başka kimseden fayda gelmez.” öğüdüyle büyüdüklerini söyleyen Uzunkaya, Türkiye’ye gelebilmek için 50 dönümlük tarlalarını ve evlerini devlete bırakmak zorunda kaldıklarını anlattı. Şimdilerde köylerinden geriye hiçbir varlıkları kalmamış göçmenler, Gorno Vranovci’den buraya iki bavullarıyla geldiklerini ve orada yalnızca manevi şeylerin kaldığını söylüyor.

Göç sonrası Türkiye’ye tutunabilmek ve geçim kaynaklarını sağlayabilmek için inşaatçılıkla uğraştıklarından bahseden Uzunkaya, “Erkeklerimiz genelde inşaatçılık ile uğraşıyordu. Göçmenlerin yüzde 80’i inşaat sektöründe çalışmaya başladı. Arsalar ucuz olduğu için parasını biriktirenler arsa satın almıştı. Satın aldıkları arsalara evlerini inşa etmiş ve birbirlerine yardım ederek burada bir hayat kurmuşlardı. Tabii zamanla inşaatçılık kaybolmaya yüz tuttu.” dedi ve özellikle son 20 yılda inşaatçılık yapanların emekli olduğunu ya da vefat ettiğini söyledi. 

 

Makedonya’nın gözdesi: Gorno Vranovci köyü

Gorno Vranovci’nin, göç öncesinde en iyi yazarları, liderleri ve örgütleri bir arada toplayan bir köy olduğunu dile getiren dernek üyelerinden Recep Şikar, “Orası bizim geldiğimiz topraklar. O zamanlar bu köyde Makedonya'daki en iyi yazarlar, liderler ve örgütler, savaşı oradan idare ediyorlardı. Makedonya Cumhuriyeti, Vranovci köyünde kuruldu denilebilir. Bu yüzden çok önemli bir köy. Ayrıca Makedonya için önemli olan Nova Makedonya gazetesi, Savaşçı Kadınlar ve Genç Erkekler dergileri gibi önemli yayınlar burada basıldı.” sözleriyle Vranovci köyünün öneminden bahsederken, Makedonya’daki ilk radyo yayının da yine Vranovci köyünde yapıldığının altını çizdi.

Köyün en önemli geçim kaynağı olan değirmencilikten de bahseden Şikar, “O kadar iyi değirmencilerdi ki, neredeyse bütün Makedonya'nın değirmenlerini bizim köy çalıştırıyormuş. Hatta bu nedenle logomuzda değirmen bulunmakta.” sözleriyle, Gorno Vranovci köyünün değirmencilik ile olan bağlantısına vurgu yaptı.

 

Makedon kültürü

Makedonya halk oyunlarında kızlı erkekli olanlara genelde “Oro” adı verildiğini söyleyen Ramazan Gülten, Makedonya düğünlerinde oynanan oyunlardan şu sözlerle bahsetti: “Oyunlarımızın birçok versiyonu bulunmakta. Çaça, payduşka, sirtaki ve hepimizin bildiği damat oyunu gibi daha ismini hatırlayamadığım birçok halk oyunlarımızı düğünlerimizde oynamaya devam ediyoruz. Makedon danslarında çoğunlukla insanlar yan yana sıralı ve birbirine yakın şekilde dans ederler. Özellikle en meşhurları damat oyunu, buralarda ‘damat halayı’ olarak biliniyor.” Eskiden düğünlerin bir hafta kadar sürdüğünü de sözlerine ekleyen Gülten, gelinlerin, gelinlik yerine yöresel elbiseleri olan ‘naşinski’ giydiklerini aktardı. Naşinski ustalık ve el becerisi gerektirdiğinden yapımı oldukça uzun süren bir elbisedir. Gülten, göçmen gelinlerinin gözdesi olan bu elbiseyi günümüzde dikebilen çok az kişinin kaldığını ve bu yüzden kimsenin sandıklarından naşinskilerini çıkarmadığını belirtti. 

Göçmen kültürünün en çok bilinen özelliklerinden biri olan yöresel yemekleri anlatan Şikar, “Bizim kültürümüzün en güzel parçalarından biri yemekleridir. ‘Valangi’ diye bir böreğimiz var. Ayrıca ‘kaçamak yemeği’ de Makedonya göçmenlerinden gelmektedir. En önemlisi ‘İstanbul tatlısı’ diye bilinen ‘Saraylı tatlısı’ da Makedonya kültüründen gelmektedir.” sözleriyle Makedonya’nın yemek kültüründen bahsederken, Valangi’nin dünyada yapılan en zor böreklerden biri olabileceğini de sözlerine ekledi. Valangi böreğinin yufkası büyük bir incelik ve zaman gerektirdiğinden şimdilerde sadece bayramlarda ve özel günlerde yapılan bir börek halini almıştır.

 

Letnik: Bahara Dönüş

Uzunkaya, özel bir gün olarak adlandırdıkları bahar bayramları olan Letnik’i şu sözleriyle anlattı: “Letnik diye bir günümüz var, 14 Mart’ta kutlanıyor. O günün gecesi uyurken annelerimiz ısırgan otunu ayaklarımıza vururdu. Böylece sağlıklı olacağımıza inanırlardı. Ayrıca yastığın altına fındık, fıstık, ceviz ve sardunya çiçeğinin yapraklarını koyarlardı. O gün sabah kalktığında ilk iş bir kuş görmeniz gerekiyor çünkü kuş Makedonya geleneklerinde bereketi temsil ediyor. Bu yüzden uyanır uyanmaz koşarak cama giderdik.”

 

Kültürlerinden mutluluk ve heyecanla bahseden dernek üyeleri, şimdilerde birçok geleneğin kaybolmaya başladığının da altını çizdi. Bu nedenle derneklerinde sık sık kahvaltılar ve çeşitli etkinlikler düzenleniyor. Dernek üyeleri, düzenlenen etkinlikler sayesinde üyeler arasında birlikteliğin sağlandığını, birbirini tanımayanların tanıştığı ve göçmenler arası bir dayanışma sağlandığını da ifade ederek sözlerini noktaladı.

 

Haber: Fatma Sevdi

EN ÇOK OKUNANLAR

DÜNYA ŞAMPİYONU MÜCAHİT KULAK: “DURMAK YOK, RİNGE DEVAM”

  Dünya şampiyonluğu, spor dalında en iyi olanın taşıdığı prestij ve ...

TARİHE TANIKLIK EDEN MÜZE ‘‘ULUCANLAR CEZAEVİ MÜZESİ’’

Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi (Ulucanlar Cezaevi), 1925 ve 2006 yılları ...

HAYVAN DOSTLARIMIZDA KAN PARAZİTİ HASTALIĞI

  Her canlı dönem dönem sağlık sorunları yaşamaktadır. Bu sağlık sorunlarının ...

TOPRAĞIN BİLİMİ PEDOLOJİ

  İnsan ve diğer tüm canlıların hayatına devam edebilmesi için toprak ...

CUMHURİYET’İN İLK KADIN MUHTARI: GÜL ESİN

Mustafa Kemal Atatürk, her zaman Türk kadınını modern toplumun simgesi ...

HAMAMÖNÜ EVLERİ

Türkiye’nin birçok şehrinde birbirinden güzel evler bulunmaktadır. Peki ya Ankara’nın ...

KADINLARIN VAZGEÇİLMEZ GİYSİSİ: KIRAS-FİSTAN

  Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne ait birçok yerde yıllardır ...

DÜNDEN BUGÜNE: URLA SANAT SOKAĞI

  Asıl adı Zafer Caddesi olan sokak, 2010 yılından sonra bir ...

SIK RASTLANIP AZ BİLİNEN HASTALIK: KURDEŞEN

  Vücudumuzda bir bölge kaşındığı zaman hafife alır, kaşıyıp geçmesini bekleriz. ...

TÜRKİYE'NİN İLK MATEMATİK MÜZESİ

Aydın'ın Efeler ilçesinde, Türkiye'nin ilk matematik müzesi olma özelliğine sahip ...

Aydın Adnan Menderes Üniversitesi
İletişim Fakültesi / Gazetecilik Bölümü

Öğrenci Uygulama Haber Sitesi
+90 256 218 20 00