Aydın Adnan Menderes Üniversitesi
İletişim Fakültesi / Gazetecilik Bölümü

Öğrenci Uygulama Haber Sitesi


BAL PETEKLERİNDEN SANAT ESERİNE YOLCULUK

15.11.2022
Kültür Sanat

 

Ülkemizde ve dünyada birçok sanat sergisi bulunuyor. Fakat bu onlardan biraz farklı. Burada heykeller bal petekleriyle kaplı. Bu özelliğiyle de ülkemizde örneklerine çok rastlanmıyor. Heykellerin etrafı arı besiniyle süsleniyor, daha sonra arıların bu besinleri tüketirken dokuması sonucunda heykellerin etrafı bal petekleriyle kaplanıyor ve ortaya estetik bir sanat eseri çıkıyor.

“Arılar zaten kolektif çalışıyor, ben de onların kolektifine izin verdikleri kadar dahil oluyorum.” diyen “Kovan” isimli serginin sahibi Beyza Durhan’la birlikte merak ettiklerimize cevap bulalım.

 

Kendinizden kısaca bahseder misiniz?

Ben Beyza Durhan. Ankara’da arıcılıkla uğraşan bir ailede doğup büyüdüm. Lisans ve yüksek lisans eğitimimi Hacettepe Üniversitesi Görsel Sanatlar Resim Bölümü’nde tamamladım. Şu an Hacettepe Üniversitesi Resim Bölümü’nde Sanatta Yeterlik yaparken aynı zamanda yaklaşık iki yıldır Şırnak Üniversitesi Resim Bölümü’nde araştırma görevlisi olarak çalışıyorum. Şu anda Şırnak’ta üretmeye devam ediyorum.

 

Sanat ile olan yolculuğunuz nasıl başladı?

Liseden mezun olduktan sonra ailemin isteğiyle Biyoloji öğretmenliği okumaya başlamıştım. Üniversitede Hacettepe Güzel Sanatlar Fakültesi’nin atölyelerini gezene kadar yalnızca bir sanat okuruydum. Resim atölyelerini gezdikten sonra bir ay içinde okulu tamamen bıraktım. Ankara’da bir kursa yazılıp yetenek sınavları için hazırlanmaya başladım. Bir sonraki dönemin yetenek sınavıyla Hacettepe Üniversitesi’nde Resim bölümü öğrencisi oldum. Üretmek öyle keyifli ve rahatlatıcı bir süreç değil bana göre. Üretmek benim yolculuğumdan çok yolun kendisi gibi.

 

Sergilerinizde ve yaptığınız resimlerde arı, petek, bal ve kovan gibi kavramlar ön planda. Bunun nedeni nedir?

Sanırım en iyi bildiğim şey bu. Arı kovanı bir mekan, arılar ve onların tüm yaşam döngüleri de düşlediğim dünyanın bir metaforu rolünde. İnsan yaşamına dair her şeyin kovanda varoluşsal olarak ekolojik, adil bir yansımasını bulabilirsiniz. Her bir katmanda daha derin keşifler yaptığım bir dünya. Doğanın kendisi böyle bir yer. Kavramsal olarak hep daha derine inmeye alan var. Benim en çok vakit geçirip, gözlem yapabildiğim bazen evlerine girdiğim doğanın bir parçası olan yer arı kovanı. Bunu sağlayan şey sanırım arıcı bir ailede doğmam, çoğunlukla kırda olmam. Arının yaşam döngüsüne şahitlik ederken bir yandan tüm doğanın yaşam döngüsüne eşlik ediyorsunuz. O yüzden arıcılık yaparken duyduğum kaygılar da dünyaya dair duyduğum kaygılarla aynı. Sonuç olarak ürettiğim çalışmalar aslında benden temel alıyor. O yüzden özde, ben yer değiştirdikçe bölgelerin farkı ve benzerliği, coğrafik sorunlar ve ekolojik kaygılar dönüşüyor ama değişmiyor. Sergide Şırnak’tan, Ankara’dan arılar ve ben varım. Amacım arı kovanını, balı, peteği kullanırken bir şeyi yoktan var etmek yerine doğayla, arıyla birlikte üretmek.

 

Bu sergiyi yaparken nasıl süreçlerden geçtiniz, vermek istediğiniz duygu neydi?

Serginin temeli kaçınılmaz olarak doğa. Benim için dünya, doğa beslenebilecek ya da bizim için malzeme üretecek bir yer olmaktan ziyade işbirliği yapmamız gereken bir alan. Ben de bu yüzden en iyi bildiğim canlı olan arılar üzerinden, arıdan fiziki olarak beslenmeden, onlarla işbirliği yaparak üretmeye çalışıyorum. Bu sergide benim için arı kovanı, metaforik olarak çevrecilikten öte ekolojik yıkıma işaret ederken doğa ile kolektif olmaya bir alternatif sunuyor. Kolektif çalışma biçimi, komün olma halleri ve anaerkil yapısıyla tatlı bir şey ortaya çıkaran arı kovanını bir ütopya olarak tekrar düşünüyorum. Kendimce bu çelişkilerle dolu dünyanın süregelen ekolojik sorunlarını dert edinirken, bu sorunların ilk habercisi olan arı kolonileriyle iş birliği yaparak ilerlemeyi seçmek ve anlatmak amacı taşıyorum.

 

Sergideki peteklerden oluşan eserler ülkemizde çok rastlanan eserler değil. Bu eserlerin yapım sürecinden biraz bahseder misiniz?

Dünyada doğayla çalışan ve arıyı merkeze alan pek çok sanatçı var. Fakat kaçınılmaz olarak her bireyin yaşam deneyimi birbirinden çok farklı. Bu da bir iş üretirken, bakış açısının bireysel ölçüde farklılaşması anlamına geliyor. Bence işin en heyecan verici kısmı da burada. Sanat tarihi boyunca aynı konu ve belki aynı teknikle yüzlerce eser ortaya çıkmıştır. Her bir sanatçı hem toplumunun bir parçası olarak hem de bireysel yaşamlarından deneyimleriyle aynı şeye bakmış ve sonuçta büyüleyici bir çeşitlilik çıkmıştır. 

Ben, artık arının kullanamayacağı ya da bir arı hastalığına maruz kalmış tüm kovan ögelerini malzeme olarak kullanıyorum. Bunun yanında işlerimin bir kısmı da tamamen organik ve arının beslenebileceği malzemeyle konstrüksiyonlarını oluşturduğum heykelleri kovanla buluşturuyorum. Arılar bazen bu heykellerin üzerini örüyor bazen hiç dokumuyor. Besini tüketiyorlar. Böylece herkes özgürce heykele bir katkıda bulunuyor. Onlar zaten kolektif çalışıyor. Ben de onların kolektifine izin verdikleri kadar dahil oluyorum.

 

Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Bugün insanın yarattığı ikinci doğaya; kültürel, toplumsal ve politik bir doğaya yol açmış olma hali hakim. İnsan dışındaki yaşam biçimlerinin hepsi, hoşumuza gitsin ya da gitmesin, belirli ölçülerde insan koruması altında görünüyor. Yaşamlar, insandan korumak ve birinci doğayı düşlemekle geçsin diliyorum. Sorduğunuz için sonsuz teşekkürler.”

“Kovan Sergisi” sanatçının benliğinin arılar yardımıyla ortaya çıkan bir yansıması. Doğanın bildiklerimizin ötesinde olduğunu tekrar bizlere hatırlatan bu sergide sergi sahibi Beyza Durhan’a ek olarak arılar da birer sanatçı olarak karşımıza çıkıyorlar. Ortaya çıkan eserler sadece estetik anlamda değil, metaforik anlamda da bizlere bir şeyler anlatmak istiyor. Zaten sanat, duygunun dışavurumu değil midir?



Haber & Fotoğraf: Egemen Gülmüş

 

EN ÇOK OKUNANLAR

DÜNYA ŞAMPİYONU MÜCAHİT KULAK: “DURMAK YOK, RİNGE DEVAM”

  Dünya şampiyonluğu, spor dalında en iyi olanın taşıdığı prestij ve ...

TARİHE TANIKLIK EDEN MÜZE ‘‘ULUCANLAR CEZAEVİ MÜZESİ’’

Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi (Ulucanlar Cezaevi), 1925 ve 2006 yılları ...

HAYVAN DOSTLARIMIZDA KAN PARAZİTİ HASTALIĞI

  Her canlı dönem dönem sağlık sorunları yaşamaktadır. Bu sağlık sorunlarının ...

OSMANLI’DAN GÜNÜMÜZE SOSYAL YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA

  Osmanlı İmparatorluğu'nda sosyal yardımlaşma ve dayanışma kültürü, toplumun temel değerlerinden ...

TOPRAĞIN BİLİMİ PEDOLOJİ

  İnsan ve diğer tüm canlıların hayatına devam edebilmesi için toprak ...

KADINLARIN VAZGEÇİLMEZ GİYSİSİ: KIRAS-FİSTAN

  Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne ait birçok yerde yıllardır ...

HAMAMÖNÜ EVLERİ

Türkiye’nin birçok şehrinde birbirinden güzel evler bulunmaktadır. Peki ya Ankara’nın ...

SIK RASTLANIP AZ BİLİNEN HASTALIK: KURDEŞEN

  Vücudumuzda bir bölge kaşındığı zaman hafife alır, kaşıyıp geçmesini bekleriz. ...

İNCİR BİR MEYVE Mİ ÇİÇEK Mİ?

  Aydın deyince aklımıza ilk incir, incir deyince de aklımıza ilk ...

DÜNDEN BUGÜNE: URLA SANAT SOKAĞI

  Asıl adı Zafer Caddesi olan sokak, 2010 yılından sonra bir ...

Aydın Adnan Menderes Üniversitesi
İletişim Fakültesi / Gazetecilik Bölümü

Öğrenci Uygulama Haber Sitesi
+90 256 218 20 00