Aydın Adnan Menderes Üniversitesi
İletişim Fakültesi / Gazetecilik Bölümü

Öğrenci Uygulama Haber Sitesi


BAKTERİLERİN SAVUNMASI: ANTİBİYOTİK DİRENCİ VE ETKİLERİ

15.01.2024
Sağlık

 

Antibiyotik direnci günümüzde küresel bir sağlık sorunu haline gelmiştir. Antibiyotikler bakterilerin neden olduğu enfeksiyonları tedavi etmek için kullanılan önemli ilaçlardır ancak zamanla bazı bakteriler antibiyotiklere karşı direnç kazanarak antibiyotikleri etkisiz hale getirebilir. Prof. Dr. Murat Telli bu röportajımızda bakterilerin nasıl direnç kazandığını, antibiyotiklerin nasıl etkisiz hale geldiğini ve bunun insan sağlığına olan etkisi hakkında konuştu.

 

Antibiyotik direncinin artmasının birçok nedeni vardır. Bunlar arasında yanlış ve gereksiz antibiyotik kullanımı oldukça önemli bir nedendir. İnsanların doktor kontrolü dışında  reçetesiz antibiyotik kullanması antibiyotik direncinin artmasına  neden oluyor. Bu konu hakkındaki farkındalığın artması ve insanların bilinçlenmesi için Mikrobiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Murat Telli ile bir röportaj gerçekleştirdik.

 

Kendinizi tanıtabilir misiniz?

Ben Murat Telli. Aydın Adnan Menderes Üniversitesi'nde 2006 yılında yardımcı doçent olarak göreve başladım. Sonra doçent ve profesör olarak burada görevime devam ettim. Mikrobiyoloji alanında, bakteriler ve bakterilerdeki antibiyotik dirençleri konusunda ilgileniyorum. Dirençli bakteriler üzerine çalışmalarım var. Daha çok bakterilerle alakalı çalışmalarım bulunuyor.

 

Antibiyotik direnci nedir ve neden önemlidir? 

Antibiyotik direnci, bakterilerin oluşturduğu enfeksiyonları tedavi etmek için kullandığımız bazı ilaçlarla ilgilidir. Bu ilaçlara antibiyotik denir. Antibiyotikler, bakterilerin üremesini engelleyen veya ölmesini sağlayan ilaçlardır ancak antibiyotikler henüz çok yeni keşfedilmiş ilaçlardır. Aslında antibiyotiklerin yaklaşık 100 yıllık bir tarihi vardır. Antibiyotiklerin özelliği ise insan hücrelerine zarar vermeden sadece bakteri hücrelerine etki etmesidir. Çünkü bakteri hücreleri ile insan hücreleri birbirinden farklı canlılardır ve yapıları çok farklıdır. Bu yüzden, doğada çok fazla antibiyotik bulunamaz veya kimyasal olarak geliştirilemez. Bu nedenle, enfeksiyon hastalıklarının tedavisi için elimizde çok az sayıda ilaç vardır. Bakteriler, çeşitli mekanizmalarla bu ilaçlara direnç geliştirirler. Direnç, verdiğimiz tedaviye rağmen bakterilerin canlılıklarını sürdürmeleri veya ölmemeleridir. Aslında hastalıklar, insanın kendi hücrelerine ait olan hastalıklardır. Biz, kendi savunma mekanizmalarımızla ve antibiyotiklerin desteğiyle bu zararlı canlıları ortadan kaldırmaya çalışırız. Diyabet, şeker veya çeşitli kanserler gibi durumlar, insanın kendi hücrelerine ait bozukluklardır ancak enfeksiyon hastalıkları farklıdır. Vücudumuzda bulunmayan başka bir canlı bize zarar verir. Bu nedenle, kullandığımız ilaçlar bu canlılara etkili olmalıdır ancak bu canlılar da kullandığımız ilaçlara karşı direnç geliştirirler. Aslında bu canlıları ateşle yakarak, çamaşır suyu veya ultraviyole kullanarak öldürebiliriz. Ancak bunları kendi vücudumuzun içine uygulayamayız. 

 

Buna bağlı olarak, kendi vücudumuzda kullanabileceğimiz ve bu bakterileri ortadan kaldıracak ilaçları kullanmamız gerekiyor ancak bu ilaçların sayısı sınırlıdır. Bakteriler, bu ilaçlara karşı direnç geliştirdiği için enfeksiyon hastalıklarının tedavisinde kullanabileceğimiz ilaç sayısı azalmaktadır. Önemli olan şu ki, bu dirençli mikroorganizmalar ilaçlarımızı etkisiz hale getirecek çeşitli mekanizmalar geliştirerek enfeksiyon hastalıklarından kayıpların artmasına neden olacaktır. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), bu dirençli mikroorganizmalarla oluşan enfeksiyon hastalıklarının öncelikli olarak ele alınması gerektiğini belirtmektedir. Ayrıca DSÖ, ileride 10 yıl ya da 20 yıl sonra kanser hastalıklarından bile enfeksiyonlara bağlı ölümlerin daha fazla olacağını öngörmektedir. 

 

Antibiyotik direnci nasıl gelişir ve yayılır? 

Antibiyotik direnci, bakterilerin antibiyotiklerin etki ettiği bölgeleri değiştirerek veya antibiyotikleri parçalayacak enzimler üreterek gelişir. Kullandığımız antibiyotiklerde çeşitli kimyasal bağlar bulunur. Bakteriler, bu bağları bozan enzimler salgılayarak antibiyotiğin etkisiz hale gelmesini sağlar. Ayrıca bakteri yüzeyine yapışması gereken bağlanma noktalarını değiştirir. Antibiyotiğin içeri girmesi için gereken kanalları kapatır veya içeri girdikten sonra antibiyotiği dışarı atar. Bu en temel, en basit direnç mekanizmalarıdır. Yayılması direnç mekanizmalarını oluştururken, bunlar bir genetik kodla kodlanır. Yani, enzimi kodlayan bir protein vardır. Bu proteini oluşturan bir gen bulunur. Bu genler, bakterilerin içinde plazmit adı verilen çeşitli genetik parçacıklarda yer alır. Plazmitler, bakteriden bakteriye aktarılabilen ve kendi DNA'sından ayrı çoğalabilen genetik parçacıklardır. Dirence neden olan mekanizmaları kodlayan genler, bu plazmitlerde bulunur.  Bu yayılma, bakteriden bakteriye bu genetik parçacıkların aktarılmasıyla gerçekleşir. Böylece, bakteriden bakteriye bu direncin geçtiğini görürüz.  

 

Gereksiz antibiyotik kullanımı, dirençli bakterilerin hayatta kalmasına neden olur. Bu da seleksiyon adı verilen bir süreçtir. Az sayıda olan dirençli bakteriler, uygunsuz tedavi sonucunda seçilirken, hassas bakteriler öldürülür. Bu dirençli bakteriler, antibiyotik tedavileri sonucunda çoğalarak kendi ortamlarında yaşam hakkı bulurlar. Hassas bakteriler, dirençli bakterilerin çoğalmasını baskılayabilir veya diğer bakteriler tarafından baskılanabilir ancak gereksiz antibiyotik kullanımıyla hassas bakterilerin ortadan kaldırılması, dirençli bakterilerin kendilerine yaşam alanı bulmasına ve çoğalmalarına neden olabilir. Bu durum hastanelerdeki enfeksiyonlarda daha sık görülür çünkü antibiyotik kullanımı daha yaygındır. Doğada ve diğer insanlarda kullanılan antibiyotikler dışında, bitkilerde ve hayvanlarda da antibiyotikler kullanılıyor. Farklı antibakteriyel ajanlar mevcut ancak bunlar da dirençli bakterilerin hastane dışında, doğada da oluşmasına neden oluyor. Yani sadece insanların gereksiz antibiyotik kullanımı değil, veteriner hekimlikte, bitki sağlığında, gıda enstitüsünde ve her yerde gereksiz ve aşırı antibiyotik kullanımının önüne geçilmesi gerekiyor. 

 

Antibiyotik direnci ile mücadele etmek için hangi stratejiler kullanılabilir peki? 

En önemli şey, gereksiz antibiyotik kullanımının önlenmesidir. Yani ihtiyacı olmadan, 'boğazım ağrıyor, antibiyotik kullanayım', 'başım ağrıyor, antibiyotik kullanayım', 'ateşim çıktı, antibiyotik kullanayım' denmemelidir. İkincisi, etkili antibiyotik kullanımının yapılabilir olmasıdır. Etkili antibiyotik kullanımının yapılabilir olması için uygun kültür ortamlarında antibiyotik duyarlılıklarıyla, antibiyogram sonuçlarıyla antibiyotik tedavisinin başlanması gerekmektedir çünkü en geniş spektrumlu antibiyotiği ilk başta kullanırsınız, tüm enfeksiyonları tedavi edersiniz. Daha sonra buna da bakteriler direnç geliştireceği için, uzun süre kullanabileceğiniz o antibiyotiği artık kullanamaz hale gelirsiniz. Bu nedenle gereksiz antibiyotik kullanımının önlenmesi ve antibiyotik duyarlılıkları dediğimiz, antibiyogram olarak adlandırılan mikrobiyoloji laboratuvarlarının kültür sonuçlarına göre antibiyotiklerin kullanılması gerekmektedir.

 

Antibiyotik kullanımının doğru ve etki bir şekilde yapılması için neler yapılabilir? 

Doktorun tavsiyesi olmadan antibiyotik kullanılmamalıdır. Gerçi artık eczanelerde reçete olmadan antibiyotikler alınamıyor. Ancak bazen evde daha önceki enfeksiyonda yazılmış bir antibiyotik var ve önceden kalan, başka bir rahatsızlığa iyi gelmiş dediği bu antibiyotik evde kullanılıyor. Bu da tam olmayan bir tedaviye neden oluyor. Mutlaka burada bizim için önemli olan şey, doktorun muayenesi sonucu antibiyotik gerekliliğine karar verdikten sonra onun önerdiği antibiyotiğin kullanılmasıdır. Önceden elimizde olan antibiyotiği kullanmamamız gerekiyor çünkü yeni bir enfeksiyonda kullanılan antibiyotik etkisizse gereksiz yere antibiyotik kullanımı oluşuyor.

 

Antibiyotik direnç küresel sağlık açısından ne gibi riskler taşır? 

En önemli şey, insan mortalitesi yani sağ kalımın sağlanmasıdır çünkü DSÖ gelecek yıllarda kanserden daha fazla antibiyotik dirençli bakterilerin neden olduğu enfeksiyonlardan ölümler bekliyor. Bu yüzden küresel açıdan, ileride antibiyotiklerin bulunmadığı bir döneme geri dönme durumu oluşabilir. Yeni antibiyotik geliştirmek çok kolay değil. Daha önce bahsettiğim gibi, hem bakteriye etkili olacak, hem de mikroorganizmaya ve insan hücresine zarar vermeyecek. Bu nedenle bir antibiyotik geliştirmek çok kolay olmuyor. Bazen geliştirdiğiniz antibiyotiğe karşı bakteriler zaten hızlı bir şekilde direnç geliştirebiliyor. Zaten sizin geliştirdiğiniz antibiyotik, bir bakteri grubuna etkili olabiliyorken diğerine doğal olarak zaten dirençli olabiliyor. O yüzden geliştirebileceğiniz antibiyotik sayısı çok sınırlı ve bu da dünyada çok ciddi sayıda insan ölümlerine ve hastane kaynaklı enfeksiyonlara bağlı ölümlere neden olabilir veya sakat kalmaya yol açabilir. Bunlar çok ciddi problemler, mesela daha önce dünyada bakterilerin enfeksiyonların neden olduğu salgınlar oluşmuş.

 

Basit bir enfeksiyon sonucu insanlar hastaneye yatmak zorunda kalabilirler. Bu tip çok ciddi riskler taşıyor. Ne olabileceğini henüz göremiyoruz çünkü bazı bakterilere karşı mikroorganizmalara karşı aşı da geliştirilemiyor. Sonuçta aşı da bir koruyucu, bir önlemdir. COVID-19'da mesela virüse karşı bir aşı geliştirildi. Ama bizim çocukken olduğumuz difteri ve boğmaca dediğimiz aşılar da var. Onlar zamanında çok ciddi enfeksiyonlar yapmış, çocuklarda sakat kalmaya neden olmuş. Bu dirençli mikroorganizmaların neden olduğu enfeksiyonlarda bir aşı geliştirmek mümkün olacak mı, olmayacak mı, bunları bilmiyoruz. Yani, gelecekte bizi ne gibi büyük risklerin beklediğini tam olarak bilemiyoruz. Sadece direncin gelişmesi, bu tür enfeksiyonların gelişebileceği öngörümüzü güçlendiriyor.

 

Antibiyotik direncine mücadele etmek için yeni tedavi yöntemlere veya ilaçlara geliştiriliyor mu? 

Geliştiriliyor. Geliştirme çabaları var ve bunun üzerine çok büyük yatırımlar yapılıyor fakat dediğim gibi, bakteriler bizlerden çok daha yeteneklidir çünkü kendilerini çok hızlı çoğaltıp genetik yapılarını çok hızlı değiştirebildikleri için her yeni antibiyotiğe hızlıca direnç geliştirme yetenekleri de oluşuyor. Buna bağlı olarak da antibiyotiğin aşırı kullanımı ya da yetersiz kullanımı, hızlıca yeni direnç mekanizmaları geliştirmesine ve sizin yeni bulduğunuz antibiyotiğin de etkisiz hale gelmesine neden olabiliyor. Buna bağlı olarak da, biz yeni antibiyotikler geliştirsek bile karşımızda çok yetenekli bir canlı olduğu için bu yeni geliştirdiğimiz antibiyotikler de belli bir süre sonra kullanılamaz hale gelebiliyor ama şu anda birçok yeni antibiyotik geliştiriliyor ve kullanıma girmesi için uğraşılıyor.

 

Antibiyotik direnci konusunda farkındalığı artırmak için neler yapılabilir? 

Bunun için en önemli şey, toplumu antibiyotikler konusunda bilinçlendirmektir. Gereksiz antibiyotik yazdırmamak veya mevcut antibiyotikleri yanlış kullanmamak da önemlidir. Ayrıca, doktorların da gereksiz antibiyotik yazma konusunda bilinçli olması ve hekimlerimizin eğitim alması gerekiyor. Bu konuda daha bilinçli olmak için kendimizi de eğitmeliyiz.

 

Çok ciddi sağlık sorunlarına yol açabilecek bir sorun olan antibiyotik direnci hakkında bu değerli bilgileri veren Prof. Dr. Murat Telli’ye teşekkür ederiz.

 

Haber: Berivan Karatekin

EN ÇOK OKUNANLAR

DÜNYA ŞAMPİYONU MÜCAHİT KULAK: “DURMAK YOK, RİNGE DEVAM”

  Dünya şampiyonluğu, spor dalında en iyi olanın taşıdığı prestij ve ...

TARİHE TANIKLIK EDEN MÜZE ‘‘ULUCANLAR CEZAEVİ MÜZESİ’’

Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi (Ulucanlar Cezaevi), 1925 ve 2006 yılları ...

HAYVAN DOSTLARIMIZDA KAN PARAZİTİ HASTALIĞI

  Her canlı dönem dönem sağlık sorunları yaşamaktadır. Bu sağlık sorunlarının ...

TOPRAĞIN BİLİMİ PEDOLOJİ

  İnsan ve diğer tüm canlıların hayatına devam edebilmesi için toprak ...

KADINLARIN VAZGEÇİLMEZ GİYSİSİ: KIRAS-FİSTAN

  Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne ait birçok yerde yıllardır ...

HAMAMÖNÜ EVLERİ

Türkiye’nin birçok şehrinde birbirinden güzel evler bulunmaktadır. Peki ya Ankara’nın ...

CUMHURİYET’İN İLK KADIN MUHTARI: GÜL ESİN

Mustafa Kemal Atatürk, her zaman Türk kadınını modern toplumun simgesi ...

DÜNDEN BUGÜNE: URLA SANAT SOKAĞI

  Asıl adı Zafer Caddesi olan sokak, 2010 yılından sonra bir ...

SIK RASTLANIP AZ BİLİNEN HASTALIK: KURDEŞEN

  Vücudumuzda bir bölge kaşındığı zaman hafife alır, kaşıyıp geçmesini bekleriz. ...

TÜRKİYE'NİN İLK MATEMATİK MÜZESİ

Aydın'ın Efeler ilçesinde, Türkiye'nin ilk matematik müzesi olma özelliğine sahip ...

Aydın Adnan Menderes Üniversitesi
İletişim Fakültesi / Gazetecilik Bölümü

Öğrenci Uygulama Haber Sitesi
+90 256 218 20 00