Aydınlı Kıbrıs Gazisi ve Türkiye Muharip Gaziler Derneği Aydın Temsilcisi Cihat Uyar, 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı’na katıldığı yılları ve sonrasında yaşadığı değişimleri anlattı. Aydın’ın Koçarlı ilçesinin Çakırbeyli köyünde yaşayan Uyar, savaşın izlerini içsel olarak taşıdığını ve Kıbrıs’a yıllar sonra tekrar döndüğünde geçmişiyle yüzleştiğini söyledi. “Vatan için savaştık ama barışı savunduk.” diyen Uyar, gençlere vatan sevgisi ve tarihten ders çıkarma çağrısında bulundu. Gazilik ve savaşın acılarını unutmanın değil, hatırlamanın değerli olduğunu vurgulayan Uyar, bu kahramanlık öyküsünün halkla paylaşılmasını istedi.
Aydın’ın Koçarlı ilçesine bağlı Çakırbeyli köyünde yaşayan ve 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı’na katılan Kıbrıs Gazisi Cihat Uyar, yıllar sonra yeniden Kıbrıs’a dönerek geçmişiyle yüzleşti. Çocukluğundan itibaren zorlu bir yaşam mücadelesi veren Uyar, savaşın izlerini ve kahramanlık dolu anılarını derin duygularla aktarırken, vatan sevgisini ve bir gazinin yaşadığı acıların toplumla yeterince paylaşılmadığını da gözler önüne seriyor. Bu söyleşide Cihat Uyar’ın, Kıbrıs’a dair anılarından, Çakırbeyli köyüne döndüğünde yaşadığı değişimlere, savaş sonrası hayatından gençlere verdiği mesajlara kadar birçok önemli konuya yer veriyoruz. Aydınlı bir gazi olarak vatanın her karış toprağını kutsal sayan Uyar, bizlere unutulmaz bir yaşam öyküsü ve unutulmaması gereken bir kahramanlık dersi sunuyor.
Bize biraz kendinizden bahseder misiniz? Kıbrıs Barış Harekâtı’na nasıl katıldınız?
Ben Cihat Uyar. 1954 yılında Aydın’ın Koçarlı ilçesine bağlı Çakırbeyli köyünde doğdum. Çocukluğum, tütün tarlalarında imece usulü çalışarak geçti. Hayatım, bu topraklarda var olmanın ve alın teri dökmenin ne demek olduğunu öğrenerek şekillendi. 1974 yılında askerlik görevimi yapıyordum ve bir sabah ansızın toplandık. Ne olduğunu ve nereye gideceğimizi bilmiyorduk. Trene bindik ve günlerce süren bir yolculuğun sonunda Mersin’e ulaştık. Orada çıkarma gemilerine bindirildik. Hâlâ nereye gittiğimiz kesin değildi ama içimizde büyük bir sorumluluk duygusu vardı. Gençtik, cesurduk ve en önemlisi milletimiz için görev yapma arzusuyla doluyduk. Arkamızda bizi bekleyen bir halk olduğunu bilmek, yüreğimizi güçle doldurdu. “Ne gerekiyorsa yaparız.” dedik ve bu inançla her zorluğa göğüs gerdik.
Gazi olmak sizin için ne ifade ediyor ve Türkiye Muharip Gaziler Derneği Aydın Temsilciliği göreviniz bu sürece nasıl katkı sağladı?
Gazi olmak, sadece bir unvan değil aynı zamanda hayat boyu taşınan bir sorumluluk, bir yük ve bir onurdur. Benim için bu sıfat, geçmişin acılarını bugünün hafızasına dönüştürme görevidir. Savaşta verdiğimiz mücadeleyi, kaybettiklerimizi ve yaşadıklarımızı unutturmamak için yaşıyorum artık, çünkü gazi olmak sadece savaşta hayatta kalmak değil, barışta da dik durmaktır. Türkiye Muharip Gaziler Derneği Aydın Temsilcisi olarak bu sorumluluğu daha da derinden hissediyorum. Oradaki görevim yalnızca organizasyon yapmak değil, aynı zamanda arkadaşlarımın sesi olmak, onların yaşadıklarını gelecek nesillere aktarmaktır. Gazilerimizin unutulmaması ve onlara sahip çıkılması için mücadele ediyorum. Her konuşmamda, her buluşmada aynı şeyi söylerim, “Biz sadece bir savaşın tanıkları değiliz bu ülkenin vicdanıyız.” O yüzden gazi olmak, sadece yaşanmış bir geçmiş değil, geleceğe bırakılan bir mirastır.
Harekât sırasında neler yaşadınız? O günleri hatırlarken gözünüzde en çok ne canlanıyor?
Kıbrıs’a ayak bastığım ilk an gözümde hep canlı kalacak. Girne kıyıları kurşun sesleriyle yankılanıyordu. Gökyüzü kararmış, her yer dumanla kaplanmıştı. O anı hayatım boyunca hep taşıyacağım ama en çok aklımda kalan, yanımda yürüyen arkadaşımın vurulup yere düşmesiydi. O an, hayatımın en karanlık anlarından biriydi ama en derin izleri bırakan şey, savaşın ortasında karşılaştığımız çocukların korku dolu bakışlarıydı. O masum gözler, bir askerin yüreğinde yıllarca yankılanır. O anlarda sadece silahla değil, vicdanla da savaştık. Biz orada yalnızca bir toprak parçası için değil, insanların yeniden umutla yaşayabilmesi için mücadele ettik. O yüzden o savaş, her kurşundan daha fazlasını ifade ediyor. Orada hepimiz bir halkın bekçisiydik. Bizden önce gelenlerin bıraktığı izleri silmeye değil, umutla birleştirmeye çalıştık.
Kıbrıs’a ayak bastığınızda ilk ne hissettiniz?
Kıbrıs’a ayak bastığımızda içimde korku, endişe ve büyük bir sorumluluk vardı. Savaşın nasıl ilerleyeceği belli değildi ama görevimiz belliydi. Bu toprakları ve üzerindeki halkı korumaktı. Kıbrıs’ı özgürlüğüne kavuşturmak için oradaydık. İlk olarak Rum çetelerinin baskısı altındaki köyleri güven altına aldık ve Beşparmak Dağları’nda savaştık. Halk bizi gözyaşlarıyla karşıladı. Yaşlı bir kadının, “Siz olmasaydınız biz çoktan yok olmuştuk.” demesi, her şeyi özetliyordu. O söz, içimdeki tüm korkuları sildi. O anda anladım ki doğru yerdeyim ve artık yalnızca bir asker değil, bir halkın yaşama mücadelesinin savunucusuydum. Bu duygu o kadar güçlüydü ki tarif etmek zor. Hissettiklerim, oradaki insanların yanında olmak ve yaralarına merhem olmaktı.
Savaş sonrası hayatınız nasıl değişti? Bu süreç sizi nasıl etkiledi?
Savaş bittikten sonra her şey değişti ama bizde bıraktığı izler asla silinmedi. Geri döndüğümde hayat devam ediyordu ama ben, artık eski Cihat değildim. Gece olunca hâlâ o kurşun seslerini rüyamda duyarım. Nerede olduğumu bilmediğim anlar olur. Savaş sadece bedeni değil, ruhu da yorar. Köyüme döndüm, tarlama ve işime geri döndüm, evimi kurdum ama her şey farklıydı. Hayat aynı görünüyordu fakat içimde büyük bir boşluk vardı. Her sabah, “Bugün hâlâ nefes alabiliyorsam, o gün orada savaştığım içindir.” diyerek uyanırım. Şehit düşen arkadaşlarımın yokluğu hep içimde. Onlar yaşasaydı, çok farklı hayatlar yaşayacaklardı. Onların yokluğuna rağmen biz hâlâ ayaktayız ve bu topraklar için mücadele etmeye devam ediyoruz.
Aydın, Çakırbeyli’ye döndüğünüzde sizi nasıl karşıladılar?
Köyüme döndüğümde insanlar beni gözyaşlarıyla karşıladı. Onlar da hayatı hep zorluklarla yaşamıştır. Başta herkes yanımdaydı ama zamanla herkes kendi hayatına döndü. Biz gazilerse iç dünyamızda yalnızlığımızda kaldık. Savaşın acılarını anlatmak çok zor. Çakırbeyli’de tekstil işine geri döndüm, ailemi kurdum ve çocuklarımı büyüttüm. Ancak savaş, içimde hep vardı. Her sabah ezan sesiyle uyanır, bahçeye çıkar, gökyüzüne bakar ve sessizce geçmişi selamlarım. Burası sadece yaşadığım yer değil, canımı ortaya koyduğum, her gün dua ettiğim bir vatan. Unutulmak değil, anlaşılmak isterdim. Gençlerin bu toprakların kıymetini bilmesini dilerdim çünkü bu topraklarda yaşamanın bedelini biz ödedik.
Bugünkü gençlere ve bu ülkeye dair düşünceleriniz nelerdir?
Gençlerimize kızmıyorum ama onlara anlatmak gerekiyor; vatan sadece bir kelime değil, arkasında alın teri, gözyaşı ve can var. Biz, onların rahat yürüyebilmesi için savaştık. Şimdi onların görevi, bu emaneti korumak. Her anın bir bedeli olduğunu bilmeleri gerek. Tarih kitaplardan değil, yaşayanlardan öğrenilir. Her gencin bir gaziyle oturup konuşması, o tecrübeyi birinci ağızdan dinlemesi gerekir. Çünkü tarih, sadece rakamlarla değil, yaşanmışlıklarla anlaşılır. Biz yaşadık, anlatmak da bizim görevimiz. Gençler, bu hafızayı diri tutmalı. Tarih her zaman hatırlanmalı, bu toprakların kıymeti genç nesillere öğretilmelidir.
Kıbrıs’la hâlâ bir bağınız var mı? Tekrar gittiniz mi?
Evet, yıllar sonra Kıbrıs’a tekrar gittim. Bir grup gazimizle birlikte yaptığımız ziyaret, benim için çok anlamlıydı. O topraklara yeniden dokunduğumda dizlerim titredi. Orası sadece bir savaş alanı değil, kayıplarımızın ve anılarımızın mekânıydı. Şehit düşen arkadaşlarımın mezarlarını ziyaret ettim ve başlarında dua ettim. Gözlerim doldu ama içimde bir huzur hissettim. Kıbrıs, benim için her zaman ikinci bir vatan olacak. Oraya gittiğimde, yıllardır taşıdığım yükün bir parçasını orada bıraktım. Geçmişle yüzleşmeden insan tamamlanamıyor. O topraklarda bıraktığımız izler hâlâ orada ve ben de o izlere sahip çıkmaya devam ediyorum.
Son olarak, sizce bir gazinin unutulmaması için ne yapılmalı?
Unutulmak, bir gazinin yaşayabileceği en ağır şeydir. Biz kahraman olmak için değil, görevimizi yapmak için savaşa gittik ama artık bizi unutmama görevi milletindir. Bayramlarda, okullarda ve meydanlarda hatırlanmak istiyoruz. Bir çocuğun gelip, “Sen ne yaşadın?” diye sorması, bizim için en büyük ödüldür. Çünkü hatırlanmak, yaşamak demektir. Gaziler, sadece savaşın değil, barışın da teminatıdır. Biz can verdik, şimdi tek isteğimiz gençlerin ve milletin bizi unutmaması ve izimizi sürdürmesidir. Çünkü biz bu topraklara sadece ayak basmadık; yüreğimizi de bıraktık.
Bu anlamlı söyleşi için Kıbrıs Gazisi ve Türkiye Muharip Gaziler Derneği Aydın Temsilcisi Sayın Cihat Uyar’a sonsuz teşekkür ederiz. Vatan uğruna gösterdiğiniz fedakârlık, daima minnetle hatırlanacaktır.
Haber: Berkay Coşkun
DÜNYA ŞAMPİYONU MÜCAHİT KULAK: “DURMAK YOK, RİNGE DEVAM”
Dünya şampiyonluğu, spor dalında en iyi olanın taşıdığı prestij ve ...
TARİHE TANIKLIK EDEN MÜZE ‘‘ULUCANLAR CEZAEVİ MÜZESİ’’
Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi (Ulucanlar Cezaevi), 1925 ve 2006 yılları ...
HAYVAN DOSTLARIMIZDA KAN PARAZİTİ HASTALIĞI
Her canlı dönem dönem sağlık sorunları yaşamaktadır. Bu sağlık sorunlarının ...
OSMANLI’DAN GÜNÜMÜZE SOSYAL YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA
Osmanlı İmparatorluğu'nda sosyal yardımlaşma ve dayanışma kültürü, toplumun temel değerlerinden ...
KADINLARIN VAZGEÇİLMEZ GİYSİSİ: KIRAS-FİSTAN
Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne ait birçok yerde yıllardır ...
İnsan ve diğer tüm canlıların hayatına devam edebilmesi için toprak ...
EN YÜKSEK SUÇ ORANI NEDEN AYDIN’DA?
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), her yıl olduğu gibi bu yıl ...
Aydın deyince aklımıza ilk incir, incir deyince de aklımıza ilk ...
ESKİ BİR TÜRKMEN ENSTRÜMANIN YENİDEN DOĞUŞU: ERBANE
Eski çağlardan beri ritim ve müziğin vazgeçilmez bir enstrümanı olan ...
SIK RASTLANIP AZ BİLİNEN HASTALIK: KURDEŞEN
Vücudumuzda bir bölge kaşındığı zaman hafife alır, kaşıyıp geçmesini bekleriz. ...