1988’de Aydın’da doğan Ahmet İlhan Özek, Aydın Büyükşehir Belediyespor altyapısından yetişerek profesyonel kariyerine Bozüyükspor’da başladı. Manisaspor, Karabükspor, Gençlerbirliği ve Altınordu gibi kulüplerde forma giyen Özek, 2024’te Bursaspor’a transfer oldu. Takım kaptanlığını üstlendiği Bursaspor’la aynı sezon şampiyonluk sevinci yaşadı. A Millî Takım’da da görev alan Özek, kariyeri boyunca istikrarlı performansıyla öne çıktı.
Ahmet İlhan Özek, futbolculuk kariyerinde gösterdiği istikrarlı performansla adından söz ettiren, Türk futbolunun önemli isimlerinden biridir. Aydın Büyükşehir Belediyespor altyapısında başladığı futbol kariyerine, Bozüyükspor’da adım atan Ahmet İlhan, Süper Lig'de gösterdiği başarılarla dikkat çekti. Özellikle Kardemir Karabükspor, Çaykur Rizespor ve Giresunspor gibi takımlarda sergilediği güçlü oyunu ve saha içindeki etkisiyle, Türk futbolunun önemli oyuncularından biri haline geldi. Bursaspor’a transferi ve burada kaptanlık görevini üstlenmesi, onun kariyerinin önemli kilometre taşlarından biri oldu. Türkiye A Milli Takımı’nda kazandığı deneyimle uluslararası sahada kendini gösterme fırsatı buldu. Hem kulüp hem de milli takım düzeyinde sahadaki özverili oyunuyla tanınan Ahmet İlhan, futbolculuk kariyerine katkı sağlamak için her zaman takım arkadaşlarına motivasyon verme noktasında önemli bir rol üstlendi. Futbolculuk kariyerinde gösterdiği azim ve özveriyle, hem kulüp takımlarında hem de milli takımda adını duyuran Ahmet İlhan, Türk futboluna önemli izler bırakmış bir sporcu olarak anılmaktadır.
Futbola başlama hikâyeniz nasıl gelişti?
İlkokul yıllarında aslında okulun basketbol takımında yer alıyordum. Ancak futbolu da büyük bir tutkuyla seviyordum. Her teneffüs arkadaşlarımla futbol oynar, okuldan sonra da mahallede top peşinde koşardık. Bir gün beden öğretmenim Bülent Uyguç, okulda bir futbol takımı kuracağını söyledi. Aynı zamanda Aydın Büyükşehir Belediyespor’un A takımında da antrenörlük yapıyordu. O dönem takım amatör ligdeydi. Sınıflar arası maçlarda beni izledikten sonra gelip bana, “Basketbolu bırakacaksın, futbol oynayacaksın. Bir daha elinde basketbol topu görürsem sınıfta bıraktırırım seni!” gibi yarı şaka yarı ciddi sözler söyledi. Bu sözler benim için bir dönüm noktası oldu. Böylece futbola başladım. Aynı dönemde Aydın Büyükşehir Belediyespor’un altyapısına da katıldım ve lise 3. sınıfa kadar orada devam ettim. Futbol serüvenim 12 yaşımda bu şekilde başladı. Ben daha 3 yaşındayken babamı kaybettik. Lise 3. sınıfta annem ve amcalarım özel okulda okumamı sağladı. Annem eğitimime odaklanmamı istediği için futbolu bırakmamı söyledi. Futbolu gözyaşları içinde bıraktım. Ardından üniversiteyi kazandım. Üniversite yıllarında fakülteler arası maçlarda sergilediğim performans Anadolu Üniversitesinin dikkatini çekti. O dönem süper amatör ligde mücadele eden Anadolu Üniversitesi Futbol Takımı’na katıldım. Altyapıda bir yıl oynadıktan sonra A takıma yükseldim. İki yıl burada forma giydim. Daha sonra Bozüyükspor’un deneme antrenmanlarına katıldım. Hazırlık kampında çıktığım tüm maçlarda gol attım ve etkileyici bir performans gösterdim. Bu sayede Bozüyükspor beni profesyonel yaptı. Orada geçirdiğim 2 yılın ardından Süper Lig'e kadar uzanan profesyonel futbolculuk kariyerim başlamış oldu.
Kariyerinizde sizi en çok etkileyen dönüm noktası neydi?
Kariyerimde beni en çok etkileyen dönüm noktası, olumlu anlamda bakarsak, amatör ligde oynarken Bozüyükspor’a denemeye gitmemdi. Anadolu Üniversitesinde futbol oynadığım dönemde bu fırsat karşıma çıktı. Bozüyükspor’da performansım beğenildi ve profesyonel anlamda futbol kariyerime ilk adımı orada attım. Bu benim için büyük bir dönüm noktasıydı. Olumsuz anlamda ise en büyük dönüm noktası, A Milli Takım’da oynadığım döneme denk gelir. O dönem adım sıkça büyük kulüplerle anılıyordu. Hatta sezon sonunda imza atmak üzere olduğum bir büyük takımla anlaşma bile sağlamıştık. Ancak sezon bitmeden talihsiz bir şekilde ayağım kırıldı. Bu sakatlık, o transferin gerçekleşmesine engel oldu. Dolayısıyla bu da kariyerimdeki olumsuz bir dönüm noktası olarak hafızama kazındı.
Hatırladığınız en unutulmaz maç veya golünüz hangisi?
Aklımda en çok yer eden maçlardan biri, UEFA Avrupa Ligi’nde Saint-Étienne ile Kardemir Karabükspor formasıyla oynadığımız gruplara kalma karşılaşmasıydı. Maç penaltılara gitmişti ve ne yazık ki ben bir penaltıyı kaçırmıştım. Elenmemizle sonuçlanan bu maç, hafızamdan hiç silinmedi. Bir diğer unutulmaz maç ise yine Karabükspor’dayken, Süper Lig’de sezonun son haftasında Fenerbahçe’ye karşı oynadığımız mücadeleydi. O maçı kazanamazsak küme düşme ihtimalimiz vardı. Zorlu geçen karşılaşmayı 3-2 kazanmıştık ve ben de bir gol atmıştım. Takımımın ligde kalmasına gol atarak katkı verdiğim için benim adıma çok anlamlıydı ama elbette en özel ve unutulmaz anım, Türkiye A Milli Takımı formasıyla attığım gol. İrlanda ile oynadığımız hazırlık maçında kafa golüyle skora katkı sağlamıştım ve maçı kazanmıştık. Ülkem adına attığım o gol, kariyerimdeki en gurur verici anlardan biri olarak kalacak.
Türkiye A Millî Takımı formasını giymek her futbolcu için özel bir anıdır. Sizin için millî formayı giymek ne ifade etti? O döneme dair unutamadığınız bir anınız var mı?
Türkiye A Millî Takımı formasını giymek, her futbolcu için hayatı boyunca unutamayacağı, gurur verici bir andır. Benim içinse bu, sadece bir futbol anısı değil çocuklarıma, hatta torunlarıma gururla anlatacağım bir miras niteliğinde. O formayı sırtıma geçirdiğim ve sahaya adım attığım an, kelimenin tam anlamıyla dünyanın en mutlu insanıydım. Ülkemi uluslararası arenada temsil edebilmek, Türkiye'nin en iyi 22-25 futbolcusu arasında yer almak benim için tarif edilemez bir onurdu. O formayı giymek, o bayrağın altında sahaya çıkmak, sadece kariyerimin değil, hayatımın en özel duygularından biriydi. Bu anı yaşamak, her şeye değerdi.
Kaptanlık yaptığınız takımlarda nasıl bir liderlik anlayışı benimsediniz?
Açıkçası, liderlik anlayışı edinmekten ziyade bunun doğuştan gelen Allah vergisi bir özellik olduğunu düşünüyorum. Kaptanlık yaptığım takımlarda bu rolü bilinçli bir şekilde üstlenmekten çok, liderliğin içimde var olduğunu hissettim. Zorluklar karşısında dimdik durabilmek, kriz anlarında soğukkanlı kalabilmek ve bulunduğum ortamı doğru bir şekilde yönlendirebilmek bana doğal gelen şeylerdi. Bu nedenle bunu bir yetenek, hatta Allah vergisi bir özellik olarak görüyorum. Benim kaptanlık anlayışımın temelinde, her zaman takım arkadaşlarıma destek olmak, onların haklarını savunmak ve ihtiyaç duyduklarında yanlarında durmak yer aldı. Herkese sevgi ve saygıyla yaklaştığım için, aynı şekilde karşılık gördüm. Çok şükür ki kaptanlık yaptığım takımlarda hep güzel bir ortam kurduk ve başarıyı da beraberinde getirdik. Umarım bu çizgim aynı şekilde devam eder.
Türk futbolunda genç oyunculara verilen fırsatlar hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bence Türk futbolunda genç oyuncular yeterince fırsat bulamıyor. Çünkü kulüplerin önceliği genellikle bulundukları ligde ya zirveye oynamak ya da ligde kalabilmek oluyor. Bu hedefler doğrultusunda takımlar genellikle tecrübeli isimlere yöneliyor. Şampiyonluk hedefleyen kulüpler yıldız transferlerle güçlenmeye çalışıyor, bu da genç oyuncuların önünü kapatıyor. Aynı şekilde, kümede kalma mücadelesi veren takımlar da tecrübeli oyuncuları tercih ediyor; çünkü bu oyuncuların baskı altında nasıl davranacaklarını bildiklerine inanılıyor. Oysa gençlere zamanında, güvenilir ve doğru şekilde fırsat verilse, hem bu oyuncular kendilerini geliştirir hem de kulüpler uzun vadede çok daha güçlü kadrolara sahip olabilir. Türkiye’de ne yazık ki hâlâ 21-22 yaşındaki futbolculara bile “genç” gözüyle bakıyoruz. Oysa Avrupa’da, örneğin Şampiyonlar Ligi finalinde bile 17-18 yaşındaki oyuncular ilk 11'de sahaya çıkabiliyor. Bu fark, bizim gençlere yeterince değer vermememizden kaynaklanıyor, diye düşünüyorum.
Bursaspor ile yaşadığınız şampiyonlukta kaptan olarak önemli bir rolünüz vardı. O süreci ve sizin için anlamını biraz anlatabilir misiniz?
Bursaspor’da kaptan olarak şampiyonluk yaşamak benim için tarif edilemez bir duyguydu. Aslında bu, kariyerimdeki ikinci şampiyonluktu. Daha önce Gençlerbirliği’yle Birinci Lig’den Süper Lig’e çıkmıştık ve o kadroda da kaptanlardan biriydim. Ancak Bursaspor’daki şampiyonluk apayrı bir yere sahip. Bursaspor, Türkiye’nin şampiyonluk yaşamış 5 büyük camiasından biri. Böyle köklü ve büyük bir kulüpte, taraftarıyla, tarihiyle, ağırlığıyla bu başarıyı kaptanlık sorumluluğuyla birlikte yaşamak benim için onur vericiydi. O sezon sadece bir başarı değil, aynı zamanda bir hikâye yazdık. Bu şampiyonluk, kariyerimde ve kişisel anılarımda altın harflerle yerini aldı. Gerçekten unutulmaz ve çok özel bir yıldı.
Futbolculuk dışında ilgilendiğiniz başka alanlar ya da hobileriniz var mı?
Futbolun dışında zaman buldukça keyif aldığım birkaç hobim var. Özellikle motosiklet tutkunuyum. Boş vakitlerimde ya da izin günlerimde motoruma atlayıp gezintiye çıkmak bana inanılmaz bir özgürlük hissi veriyor. Bu, beni en çok dinlendiren aktivitelerden biri. Bunun dışında neredeyse her akşam PlayStation oynarım. Bu da günlük hayatın stresinden uzaklaşmamı sağlayan en büyük zevklerimden biri. Ayrıca kitap okumayı da çok severim. Deplasman yolculuklarında, evde dinlenirken ya da otobüste her fırsatta elime kitap alırım. Motosiklet, PlayStation ve kitaplar benim için hem birer kaçış hem de motivasyon kaynağı.
Futbol kariyerinde gösterdiği istikrarlı performans, saha içindeki sorumluluk bilinci ve kaptanlık vasfıyla dikkat çeken Ahmet İlhan Özek’e, samimi yanıtları ve bize ayırdığı vakit için teşekkür ediyor, yeşil sahalardaki mücadelesinde ve gelecekte atacağı adımlarda başarılar diliyoruz.
Haber: Ömer Faruk Yalçın
DÜNYA ŞAMPİYONU MÜCAHİT KULAK: “DURMAK YOK, RİNGE DEVAM”
Dünya şampiyonluğu, spor dalında en iyi olanın taşıdığı prestij ve ...
TARİHE TANIKLIK EDEN MÜZE ‘‘ULUCANLAR CEZAEVİ MÜZESİ’’
Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi (Ulucanlar Cezaevi), 1925 ve 2006 yılları ...
HAYVAN DOSTLARIMIZDA KAN PARAZİTİ HASTALIĞI
Her canlı dönem dönem sağlık sorunları yaşamaktadır. Bu sağlık sorunlarının ...
OSMANLI’DAN GÜNÜMÜZE SOSYAL YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA
Osmanlı İmparatorluğu'nda sosyal yardımlaşma ve dayanışma kültürü, toplumun temel değerlerinden ...
KADINLARIN VAZGEÇİLMEZ GİYSİSİ: KIRAS-FİSTAN
Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne ait birçok yerde yıllardır ...
İnsan ve diğer tüm canlıların hayatına devam edebilmesi için toprak ...
EN YÜKSEK SUÇ ORANI NEDEN AYDIN’DA?
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), her yıl olduğu gibi bu yıl ...
Aydın deyince aklımıza ilk incir, incir deyince de aklımıza ilk ...
ESKİ BİR TÜRKMEN ENSTRÜMANIN YENİDEN DOĞUŞU: ERBANE
Eski çağlardan beri ritim ve müziğin vazgeçilmez bir enstrümanı olan ...
SIK RASTLANIP AZ BİLİNEN HASTALIK: KURDEŞEN
Vücudumuzda bir bölge kaşındığı zaman hafife alır, kaşıyıp geçmesini bekleriz. ...