Aydın Adnan Menderes Üniversitesi
İletişim Fakültesi / Gazetecilik Bölümü

Öğrenci Uygulama Haber Sitesi


AYDIN’DA BİR GELENEKSEL TİYATRO ÖRNEĞİ: NAZİLLİ SÜMERBANK TİYATRO GRUBU

17.11.2025
Kültür Sanat

 

Bir şehirde bellek ve arşiv görevi gören, bir şehrin yerel kültürünü nesillerden nesillere aktaran geleneksel tiyatro sanatını inceledik. Bu bağlamda Aydın’ın geleneksel tiyatro tarihinde önemli bir yere sahip olan Nazilli Sümerbank Tiyatro Grubunu araştırdık. 

 

Ege ve Aydın tarihi ile ilgili önemli araştırmalara imza atmış olan Aydın Adnan Menderes Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Tarih Bölümü Türkiye Cumhuriyeti Tarih Anabilim Dalı Dr. Öğr. Üyesi Günver Güneş’den, Nazilli Sümerbank Tiyatro Grubuna dair önemli bilgiler aldık, bilgi dolu ve son derece keyifli bir röportaj gerçekleştirdik.

 

“MEB’e bağlı çeşitli okullarda tarih öğretmenliği yaptım’’

Bozdoğan’ın Yazıkent Kasabası’nda 1965 yılında doğduğunu ifade eden Günver Güneş, kendisini tanıtmaya şu şekilde devam etti: “1970 yılında babamın işi gereği ailecek  İzmir’e taşındık. İlköğretim, ortaöğretim ve üniversite eğitimimi İzmir’de tamamladım. Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden 1987 yılında mezun oldum. Yüksek Lisansımı, ‘İzmir Türk Ocağı 1923-1931’; Doktoramı ise ‘Ödemiş 1908-1950’ başlıklı çalışmalarım ile Dokuz Eylül Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsünde tamamladım. MEB’e bağlı çeşitli okullarda tarih öğretmenliği yaptım. 1993 yılında Aydın Adnan Menderes Üniversitesine İnkılap Tarihi Okutmanı olarak geçtim. 2000 yılında aynı üniversitenin Fen- Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yrd. Doç. Dr. olarak Öğretim Üyesi oldum. Ulusal dergilerde Türkiye Cumhuriyeti Tarihi, Milli Mücadele, Yerel Tarih, Kurum Tarihi, Spor  tarihi alanlarında makalelerim; ulusal ve uluslararası sempozyum ve kongrelerde bildirilerim bulunmaktadır. Atatürk ve Aydın, II. Meşrutiyet Döneminde İzmir’de Tiyatro Yaşamı ve Sami Bey’in Hatıraları, Modern Sporların İzmir’e Girişi, Tek Parti Döneminde Aydın’da Cumhuriyet Bayramı Kutlamaları, Tarihsel Süreçte Aydın, Milli Mücadele’de Menteşe Sancağı ve Yörük Ali Efe, Milli Mücadele’de Güney Aydın Cepheleri ve Efelerin Karargahı Yenipazar, Milli Mücadele’de Aydın Sancağı ve Yörük Ali Efe, M. Ali Asrav’ın Anılarında Yakın Tarihte Söke ve Sökeliler, Türk Tarihinde Efe ve Zeybek Kültürü, İzmir Spor Tarihi başlıklı kitaplarım bulunmaktadır. Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Fen- Edebiyat Fakültesi Tarih bölümünde çalışmalarımı sürdürmekteyim.’’

 

“Gerek Nazilli Halkevi gerekse Sümer Halkevinde 15 günde bir tiyatro oyunu oynanırdı’’

Nazilli halkının, sinemayı ve tiyatroyu fabrika sayesinde tanıdıklarını belirterek sözlerine başlayan Güneş, şöyle devam etti: “Gerek Nazilli Halkevi gerekse Sümer Halkevinde 15 günde bir tiyatro oyunu oynanırdı. Tiyatro oyunu nedir, nasıl oynanır nasıl izlenir, bu kurumlarda gösterilirdi. Tiyatro çok önemlidir, bir penceredir; görevi, doğruyu insanlara göstermektir. Atatürk’ün amacı da buydu. Fabrikayı sadece bir üretim vasıtası olarak değil; sosyal ve kültürel yaşamın tüm değerlerinin öğrenilip paylaşılacağı bir alan olarak görmüştür. Türk devriminin toplumsal çağdaşlaşma projesinde Atatürk’ün kurduğu fabrikaların önemi büyük olmuştur.’’

 

“Bir kasabada iki Halkevinin faaliyet gösterdiği tek Anadolu yerleşimi Aydın’ın Nazilli ilçesidir’’

Nazilli Halkevinin 24 Şubat 1933’de, Sümer Halkevinin ise 21 Şubat 1938 tarihinde faaliyetlerine başladığını aktaran Güneş, sözlerine şöyle devam etti: “Bir kasabada iki Halkevinin faaliyet gösterdiği tek Anadolu yerleşimi Aydın’ın Nazilli ilçesidir. Her iki Halkevinde de tiyatro kolunu, gönüllü tiyatroseverler oluşturmuş ve sahne çalışmalarına başlamışlardır.’’ 

 

“Nazilli Basma fabrikası sadece bir sanayi işletmesi değil; tıpkı Halkevleri ve Köy Enstitüleri gibi Türkiye Cumhuriyeti’nin bir çağdaşlaşma kurumudur’’

Tiyatro oluşumunun temel amaçlarını, halkı tiyatro aracılığıyla yetiştirmek üzere fabrika yönetimi tarafından kabul edilen eserleri oynamak; gezici veya yerli, sesli veya sessiz sinemalardan yararlanarak halkın kültürel ve artistik sevgisini yükseltmek olarak açıklayan Güneş, şöyle konuştu: “Nazilli Basma Fabrikası sadece bir sanayi işletmesi değildir. Tıpkı Halkevleri ve Köy Enstitüleri gibi Türkiye Cumhuriyeti’nin bir çağdaşlaşma kurumudur. Fabrika, sadece basma üretmekle kalmamış, aynı zamanda Atatürk’ün kurduğu laik Cumhuriyet’in istediği çağdaş yurttaşı üretmeye çalışmıştır. Bu nedenle Sümerbank Nazilli Basma Fabrikası, Cumhuriyet’in bir sosyo-kültürel fabrika örneğidir. Tiyatronun fabrika bünyesinde kurulma amacını da bu amaç üzerine inşa etmek doğru olacaktır. Sümerbank fabrikalarına sosyo-kültürel fabrika niteliği kazandıran özelliklerin başında, fabrikaların kültür-sanat altyapıları ve kültür-sanat etkinlikleri gelmektedir. Kültür-sanat altyapısına sahip olan Sümerbank fabrikaları, bulundukları kentlerin kültür-sanat atmosferini değiştirmiştir. En iyi kültür-sanat altyapısına sahip Sümerbank fabrikalarından biri Nazilli Basma Fabrikasıdır. Nazilli Basma Fabrikasında yıllarca tiyatrodan sinemaya, konserden sergiye, balodan defileye pek çok kültür-sanat etkinliği düzenlenmiştir. Fabrika, çok amaçlı salonu ve Sümer Halkevi ile işçisini ve bölge halkını, her türlü kültür-sanat etkinliğiyle buluşturmuştur.’’

 

“Sümerbank çalışanlarının anılarından yararlandım’’

Nazilli Sümerbank Basma Fabrikasını hakkındaki ilk bilgilere, 2000’li yılların başında bir bilimsel çalışmaya başladığında ulaştığını söyleyen Güneş, sözlerine şöyle devam etti: “Önce dönemin yerel ve ulusal basınında, sonra arşiv belgelerinde ve Sümerbank çalışanlarının anılarından yararlandım. Değerli bir çabaydı.’’

 

“Kasabada tiyatro oynanabilecek bir salon dahi yoktu. Halkevi bu işe öncülük etti’’

Cumhuriyetin ilk yıllarında halkın tiyatroya ilgisinin, meraklıların oluşturduğu bir heyecanla ortaya çıktığını ifade eden Güneş, şöyle konuştu: “Kasabada tiyatro oynanabilecek bir salon dahi yoktu. Halkevi bu işe öncülük etti. Daha sonra Sümerbank Fabrikasında çalışanların oluşturduğu topluluk, tiyatroyu ve sahne sanatlarının amatörce de olsa gelişimini sağladı. Eğitim kurumları çok ilgili görünmüyordu.’’

 

“Kostüm ve oyun araç gereçlerinin temininde fabrika bütçesinden kaynak ayrılırdı’’

Nazilli Basma Fabrikası inşa edilirken, birde üretim alanındaki sosyal merkez içinde 700 kişi kapasiteli, sahnesi olan modern sinema/tiyatro salonunun inşa edildiğini söyleyen Güneş, şöyle devam etti: “İşçi, memur tüm fabrika çalışanlarının ve belirli zamanlarda halkın hizmetindeki bu sahneli fabrika sineması, düzenli film gösterimleri yanında; çeşitli temsiller, konserler, balolar, törenler, eğlenceler, sergiler ile işçilerin, halkın ve kentin sosyo-kültürel gelişiminde çok önemli bir rol oynamıştır. Kostüm ve oyun araç gereçlerinin temininde fabrika bütçesinden kaynak ayrılırdı. Bu yetmediğinde Halkevi Genel Merkezinden talep edilirdi.’’

 

“Fabrika işçilerinden oluşan temsil kolu aynı zamanda bir ‘tiyatro okulu’ işlevi gördü. Güzin Özipek ve Yıldırım Önal gibi iki önemli sinema ve tiyatro sanatçısı Sümerbank Tiyatro Grubundan çıktı’’

Anlaşıldığı kadarıyla fabrikanın salonu/sahnesi aynı zamanda adeta bir şehir tiyatrosu işlevi görmüş diyen Güneş, sözlerini sürdürdü: “Bu sahnede, aralarında dünyaca ünlü klasikleşmiş eserlerin de olduğu pek çok tiyatro oyunu oynandı. Hem fabrika temsil kolunun hem de dışarıdan gelen tiyatro gruplarının oyunları burada sergilendi. Fabrika işçilerinden oluşan temsil kolu aynı zamanda bir ‘tiyatro okulu’ işlevi gördü. Güzin Özipek ve Yıldırım Önal gibi iki önemli sinema ve tiyatro sanatçıları buradan çıktı. 1970’lerin başında Nazilli Basma Fabrikasında Sümerbank Kulübü kuruldu. Bu kulüp, fabrika çalışanlarının kız ve erkek çocukları, mühendis, memur ve işçileri ile Süm-Er amatör tiyatro topluluğunu kurdu.” 

 

“Fabrika salonundaki çeşitli kültür-sanat etkinlikleri, fabrika işçileri ve Nazilli halkı tarafından heyecanla beklenmiş, büyük bir coşkuyla karşılanmış, beğeniyle izlenmiştir’’

Süm-Er amatör tiyatro topluluğunun 1972 yılında Sümerbank Planlama Tekstil Mühendisi İlhan Kellecioğlu’nun sahnelediği Haldun Taner’in, “Keşanlı Ali Destanı”nı 45 kişilik geniş bir kadroyla çeşitli Sümerbank işletmelerinde oynadığını aktaran Güneş, sözlerini sürdürdü: “Nazilli Basma Fabrikası Süm-Er Amatör Tiyatro Topluluğu, bu oyunu 16 Temmuz 1972’de Manisa Pamuklu Mensucat Fabrikasında, 23 Temmuz 1972’de Sümerbank Kuşadası Aile Kampında başarıyla sahnelemiştir. Turneye çıkıp Nazilli’ye gelen temsil ve tiyatro grupları ile ses sanatçıları da Nazilli Basma Fabrikası salonunu kullanmıştır. Fabrika salonundaki çeşitli kültür-sanat etkinlikleri, fabrika işçileri ve Nazilli halkı tarafından heyecanla beklenmiş, büyük bir coşkuyla karşılanmış, beğeniyle izlenmiştir. Örneğin, İzmir Belediyesi Şehir Tiyatrosu, 27 Eylül 1946’dan itibaren birkaç gün Nazilli Basma Fabrikasının sahnesinde, “Sözün Kısası” gibi bazı önemli oyunları oynamıştır. Sonraki yıllarda fabrika sahnesine Lale Oraloğlu Tiyatrosu gelmiştir. Muammer Karaca’nın, ünlü “Cibali Karokolu” ve Haldun Taner’in, “Keşanlı Ali Destanı” gibi önemli oyunlar da fabrika temsil kolu tarafından fabrika sahnesinde izleyici ile buluşturulmuştur.’’

 

“Aralık 1948’de Nazillili sanatçılardan Ahmet Şenses ve arkadaşları Nazilli Basma Fabrikası sahnesinde bir konser vermiş ve konser kalabalık bir dinleyici tarafından izlenmiştir’’

Fabrika sahnesinin sadece büyük tiyatro gruplarına değil, aynı zamanda daha küçük temsil gruplarına ve yerel sanatçılara da kapılarını açtığını söyleyen Güneş sözlerini şöyle sürdürdü: “Aralık 1948’de Nazillili sanatçılardan Ahmet Şenses ve arkadaşları, Nazilli Basma Fabrikası sahnesinde bir konser vermiş ve konser kalabalık bir dinleyici tarafından izlenmiştir. Bölgedeki Halkevleri de zaman zaman temsillerini bu fabrika sahnesinde sergilemiştir. Nazilli ve civarındaki ilkokul ile ortaokullar da temsillerini zaman zaman fabrika sahnesinde gerçekleştirmiştir. Örneğin, 6 Mayıs 1939’da Nazilli Ortaokulu öğrencileri Nazilli Basma Fabrikası salonunda bir müsamere sahnelemiştir. Nazilli’de özellikle kadınların sahne kültürü ile tanışmasında tiyatronun etkisi büyük olmuştur.’’

 

“Provalar çoğu kez molalarda ve hafta sonları mesai bitimlerinde gerçekleştirilirdi Oyunlar ise akşam saatlerinde ve genellikle hafta sonları oynanmıştır’’

Oyuncuların ve sahne arkasındaki kişilerinin büyük çoğunluğunun fabrika çalışanı olduğunu aktaran Güneş, şöyle devam etti: “Amatörce bir uğraşının içinde olmuşlardır. Provalar çoğu kez molalarda ve hafta sonları mesai bitimlerinde gerçekleştirilirdi. Oyunlar ise akşam saatlerinde ve genellikle hafta sonları oynanmıştır.’’

 

“Sevim Duyal, Nazilli Basma Fabrikasının sahnesinde oyunlar sergileyen, fabrikanın temsil kolunu ve fabrikadaki tiyatro çalışmalarını şöyle anlatmıştı’’

O dönemin tanıklarından sadece Sevim Duyal ile görüştüğünü söyleyen Günver Güneş, şu ifadeleri kullandı: “Onun anlattıkları çok değerli idi. Sevim Duyal, Nazilli Basma Fabrikasının sahnesinde oyunlar sergileyen fabrikanın temsil kolunu ve fabrikadaki tiyatro çalışmalarını şöyle anlatmıştı: Ben ilkokul yaşlarındayken babam (İlhan Duyal) fabrikanın gravür bölümünde pantograftı. Grafik bölümünde çizilen desenleri çinko levhalara çizer, baskıya hazırlardı. Avrupa’da tahsil görmüştü. Altı dil bilen, ileri görüşlü, aydın birisiydi. Babam fabrikada bir temsil kolu kurmuştu. Dekorları, makyajları kendisi yapardı. Rejisör oydu. Babam o zaman Fransa’daki arkadaşlarına yazıp oradan peruklar getirtmişti. Kostümleri çizip diktiren de oydu. Pek çok oyun oynandı. Mesela Molyer’in ‘Cimri’si, ‘Hastalık Hastası’ oynandı. ‘Köşebaşı’, ‘Paydos’, ‘Yol Kapalı’, ‘Mavi Yıldırım’ adlı eserler gibi Nazilli Halkevinin de hazırladığı birçok eser fabrika salonunda, daha sonra da çevre il ve ilçelerde sergilendi. Dışarıdan gelen ses, saz, tiyatro grupları bu sahnede gösterilerini Nazillililere sunarlardı. Muammer Karaca, babamın okul arkadaşıydı. Nazilli’ye her geldiğinde bizde kalırdı. Film ve tiyatro sanatçısı Güzin Özipek burada iplik kısmında çalışırken başarısını gören babam ona da rol vermişti. Muammer Karaca ile tanıştırarak onun tiyatro ve sinema sanatçısı olma yolunun açılmasını sağlamıştı. Yine ben ortaokula giderken sinema ve tiyatro sanatçısı Yıldırım Önal bir üst sınıftaydı. Okuldaki tiyatro kolunu çalıştıran babam, Yıldırım Önal’ın başarılı olacağını anladığı için, onu bizzat kendisi Ankara’ya götürüp konservatuvara yazdırmıştır.’’

 

“1973 gibi geç bir tarihte bile Aydın ve çevresinde sürekli olarak çalışan bir tiyatro grubu ve tiyatro salonu yoktu’’

Aydın ve civarında, antik dönemden kalan tiyatroların kalıntıların olduğunu; ancak bölgede yüzyıllar boyunca yeni bir tiyatronun inşa edilmediğini söyleyen Güneş, şu bilgileri aktardı: “1973 gibi geç bir tarihte bile Aydın ve çevresinde sürekli olarak çalışan bir tiyatro grubu ve tiyatro salonu yoktu. 1932-1950 yılları arasında Aydın’daki tiyatro ve temsiller için Aydın Halkevinin 300 kişilik sahneli sinema salonu kullanıldı. 1973’te bir tiyatro grubu ve bir tiyatro salonunun dahi olmadığı Aydın ve çevresinde, bu tarihten 30 yıl kadar önce Sümerbank Nazilli Basma Fabrikasının bir gösteri/temsil kolu ile tiyatro sahnesi olarak da kullanılan 700 kişilik çok amaçlı bir sinema salonunun olduğu düşünülecek olursa, fabrikanın Nazilli’ye ve bölgeye olan sosyo-kültürel katkısı çok daha iyi anlaşılacaktır.’’

 

“Geçmişte sergilenen oyunlara dair birikim bir araya getirilmeli ve bir müze oluşturulmalıdır’’

Nazilli Sümerbank isimli derneğin öncülüğünde ve bu derneğin yöneticisi İlhan Ödel rehberliğinde yapılan Sümerbank kültürünü yaşatmak çabalarının desteklenmesi gerektiğini vurgulayan Güneş, şöyle konuştu: “Geçmişte sergilenen oyunlara dair birikim bir araya getirilmeli ve bir müze oluşturulmalı. Bilimsel araştırmaların sayısı çoğaltılmalı.’’

 

“Hiç bir sanat, yöntemsiz ve bilinçsiz yapılamaz; yapılan iş sanat olmaz, sanat olsa bile süreklilik sağlanamaz.’’

Amatör koşullarda tiyatro yapmanın sanatsal ve idari (yönetim) açılardan birçok zorluğu olduğunu ifade eden Güneş, sözlerine şöyle devam etti: “Her şeyden önce tiyatro olayını oluşturacak grubun gönüllü (amatör) olması gerekiyor. Bu kişiler uğraşlarının yanında, kalan zamanlarını tiyatro yaparak değerlendirecekler. Böyle olunca, tiyatro çalışmaları için boş zamanları düzenlemek, zaten işi olabildiğince uzatıyor. Bu kişilerin gönülden katılmaları kadar, bilinçle olarak da katılmaları gerekiyor. Hiç bir sanat, yöntemsiz ve bilinçsiz yapılamaz; yapılan iş sanat olmaz, sanat olsa bile süreklilik sağlanamaz. Devlet ve yerel yönetimlerin desteği bu açıdan kaçınılmaz görünüyor.’’

 

Üniversitemiz Dr. Öğretim Üyesi ve araştırmacı yazar Günver Güneş hocamıza, değerli zamanını bizlere ayırdığı için teşekkür ediyoruz.

 

Haber: Baran Çelik

 

EN ÇOK OKUNANLAR

DÜNYA ŞAMPİYONU MÜCAHİT KULAK: “DURMAK YOK, RİNGE DEVAM”

  Dünya şampiyonluğu, spor dalında en iyi olanın taşıdığı prestij ve ...

OSMANLI’DAN GÜNÜMÜZE SOSYAL YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA

  Osmanlı İmparatorluğu'nda sosyal yardımlaşma ve dayanışma kültürü, toplumun temel değerlerinden ...

TARİHE TANIKLIK EDEN MÜZE ‘‘ULUCANLAR CEZAEVİ MÜZESİ’’

Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi (Ulucanlar Cezaevi), 1925 ve 2006 yılları ...

HAYVAN DOSTLARIMIZDA KAN PARAZİTİ HASTALIĞI

  Her canlı dönem dönem sağlık sorunları yaşamaktadır. Bu sağlık sorunlarının ...

EN YÜKSEK SUÇ ORANI NEDEN AYDIN’DA?

  Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), her yıl olduğu gibi bu yıl ...

KADINLARIN VAZGEÇİLMEZ GİYSİSİ: KIRAS-FİSTAN

  Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne ait birçok yerde yıllardır ...

İNCİR BİR MEYVE Mİ ÇİÇEK Mİ?

  Aydın deyince aklımıza ilk incir, incir deyince de aklımıza ilk ...

TOPRAĞIN BİLİMİ PEDOLOJİ

  İnsan ve diğer tüm canlıların hayatına devam edebilmesi için toprak ...

ESKİ BİR TÜRKMEN ENSTRÜMANIN YENİDEN DOĞUŞU: ERBANE

  Eski çağlardan beri ritim ve müziğin vazgeçilmez bir enstrümanı olan ...

SIK RASTLANIP AZ BİLİNEN HASTALIK: KURDEŞEN

  Vücudumuzda bir bölge kaşındığı zaman hafife alır, kaşıyıp geçmesini bekleriz. ...

Aydın Adnan Menderes Üniversitesi
İletişim Fakültesi / Gazetecilik Bölümü

Öğrenci Uygulama Haber Sitesi
+90 256 218 20 00