Aydın Adnan Menderes Üniversitesi
İletişim Fakültesi / Gazetecilik Bölümü

Öğrenci Uygulama Haber Sitesi


AYAĞINIZIN ALTINDAKİ GİZLİ TEHLİKE: TOPUK DİKENİNE DAİR MERAK EDİLENLER

03.06.2024
Sağlık

 

Topuk dikeni, bireylerin hayat kalitelerini düşüren oldukça rahatsız edici ve genellikle ayak altında görülen bir hastalıktır. Günlük yaşamda belli başlı meslek gruplarının en fazla şikayet ettiği hastalık olan topuk dikeni, genellikle ayağın sürekli strese maruz kalması sonucu oluşur.

 

Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Uygulama ve Araştırma Hastanesi’nde Ortopedi ve Travmatoloji Anabilim Başkanı olan Prof. Dr. Mutlu Çobanoğlu ile topuk dikeni hastalığına dair merak edilenleri sorduğumuz keyifli bir röportaj gerçekleştirdik.

 

Okuyuculara kendinizden bahseder misiniz? 

Ben Prof. Dr. Mutlu Çobanoğlu. 2003 Karadeniz Teknik Üniversitesi Tıp Fakültesi mezunuyum. 2003 ile 2008 yılları arasında Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Uygulama ve Araştırma Hastanesi’nde uzmanlık eğitimimi tamamladım. 2 yıllık askeri görevimden sonra 2011’den beri bu hastanede araştırma görevlisiyim. 2023 yılı itibari ile profesör ünvanını alıp aynı zamanda Ortopedi ve Travmatoloji  Anabilim Başkanı olarak Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Uygulama ve Araştırma Hastanesi’nde görev yapmaktayım.

 

Topuk dikeni rahatsızlığı nedir? Nasıl oluşur? 

Topuk dikeni topuk kemiğinin alt kısmında birkaç ay boyunca kalsiyum birikmesinin meydana gelmesiyle oluşur. Yanlış ayakkabılar, kilo artışı ve tabana ani yük binmesi sebebi ile ayak tabanımızda yer alan topuk kemiğine bağlı olan kısa kasların küçük küçük zedelenmesi ve yırtılması sonucunda oluşan bir hastalıktır. Topuk dikeni rahatsızlığında  karşılaştığımız en sık şikayet topuk ağrısıdır. Genelde ağrı kaynağı bu bölgedeki bir ödem, enflamasyon (bağışıklık sisteminin vücudu çeşitli hastalık veya yaralanmalara karşı koruma amacıyla oluşan tepki) veya yangısal durumdan kaynaklanıyor. Gençlerde nadiren görülse bile orta yaşlarda daha sık gördüğümüz bir rahatsızlık diyebilirim. Genetik faktörlerden oluşabilen ve insanların genellikle çalışma şekillerinden meydana gelebiliyor. Özellikle ayakta çalışan insanlar dediğiniz gibi garsonluk, berberlik gibi meslekleri icra eden insanlarda ayağa binen yük ve stres daha fazla olduğu için bu rahatsızlıktan muzdarip olabiliyorlar. Yavaş yavaş gelişen sinsi bir hastalıktır. Genellikle ilk oturduğumuz yerden ayağa kalkmada veya uykudan uyandığımızda yere ilk bastığımız anda topuklarda kendini belli eden bir acı ile ortaya çıkabiliyor. İstirahatle dinlenerek kendiliğinden geçer, ama tekrardan yük bindi mi bireyin hayat kalitesini oldukça kötü etkileyerek kendini tekrardan belli eden bir hastalıktır.

 

Topuk dikeni hastalığının önüne geçmek için sizce neler yapılmalı?

Bu hastalık sonuçta ayak tabanını aşırı kullanma ve stres yüklenmesi ile oluşan bir hastalık. Hastanın yapması gereken önceliklerden biri eğer yapabiliyorsa yaşam aktivitesini modifiye etmek. Ayakta kalış süresini azaltmak, merdiven çıkması gerekiyorsa daha az kullanması gerek. Sabahları kalktığı zaman ilk baskılarını zorlanarak attığından bahsetmiştik. Bireyin burda yere basmadan önce ayak tabanını esnetecek hareketler yapmasını öneriyorum. Onun dışında tabii ki genel olarak yumuşak tabanlı ayakkabıları tercih etmelerini veya ayaklarının en rahat ettiği ayakkabıları tercih etmeleri gerektiğini söyleyebilirim. Rahat ettiği bir ayakkabı yok ise silikon tabanlı ayakkabılar öneriyorum. Eğer bireyde genetik olarak topukta yamukluk veya topuk kaslarında bir zayıflık yoksa bahsettiğimiz önerileri dikkate aldıkları takdirde bu hastalığa yakalanmayacaklarını umuyorum. 

 

Topuk dikeni olan kişilerin günlük yaşamlarında rahat etmelerini sağlamak için neler önerirsiniz? 

Önceki sorunuzda bahsettiğim önerilerin dışında kiloyu azaltmak gerekir. Yani sonuçta vücut ağırlığımızı azaltmamız gerekir. Kilolu bir hasta genelde hem ağrım var hem kiloluyum, kiloyu vermek için aktivite yapamıyorum, aktivite yapmadığım için kilo alıyorum. Böyle bir ikilemde genelde kalıyoruz. Yürürse ağrısı artacak, yürümezse kilo alacak gibi arada kaldığımız durumlar oluyor, bunun için işimiz ilk etapta konservatif tedavi yani ameliyatsız tedavi uygulamak. Biz bunları yapmaya çalışıyoruz. Dediğim hastanın gibi ayak tabanını yumuşak tutması, sabah ısınma egzersizleri yapması gibi önerilerde bulunabiliriz. Onun dışında hastayı fizik tedaviye  yönlendirebiliyoruz.

 

Hangi durumlarda doktora başvurmak gerekir ve bu durumlarda ne gibi bir tedavi yöntemleri  izlenir ? 

Açıkçası 3-5 günlük ağrılar çok önemli değil. Bir an ağrı yaşadınız ama ağrınız geçti, burada sorun yok. Biz burada mekanik ağrıdan bahsediyoruz. Yani hasta yük verdiği zaman ağrı oluşuyor. Bu mekanik olay dinlendiğinizde geçecek, yük verdiğinizde artacaktır. Eğer hasta böyle bir şey ile karşılaşırsa doktora başvurmalıdır. Doktorun burada hastaya soracağı sorular önemlidir. Bu durum ne kadar süredir var? Sık sık tekrarlıyor mu? İlaç kullanmasına sebep oluyor ve hayat kalitesini düşürüyor mu? Bunları göz önünde bulundurmamız gerekiyor. Yoksa hastanın “bugün ağrım oldu ama dinlendim ertesi gün geçti, veya bir hafta ağrım olmadı, bir hafta aşırı yüklendim ağrım ortaya çıktı” gibi durumlarda kişinin doktora gelmesine gerek yoktur. Kişi zaten bunu yönetebilir. Ama kişi ne zaman “ağrım bir hafta oldu 10 gün oldu ama geçmiyor” derse o zaman doktora başvurmalıdır. Tedavi yöntemlerine gelirsek. Bazı tedaviler günümüzde oldukça gelişti. Burada uyguladığımız tedavilerden biri de enjeksiyon tedavisidir. Hastanın bu bahsettiğimiz olağan durumların dışında şikayeti hala devam ediyorsa enjeksiyon tedavisi uyguluyoruz. Enjeksiyon tedavisi nedir? Bir lokal anestezi veya kortizonla yapılan bir tedavidir. Bunlar o bölgedeki ağrıyı azaltır. Onun dışında duymuşsunuzdur PRP ve kök hücre ya da daha sentetik ürünler kullanılarak tedavi yöntemleri uyguluyoruz. Bunlar ne yapıyor, bunların amacı ne dediğimizde bunlar, oradaki kas ve yapıyı yenileyerek eski hallerine döndürmeye çalışıyor. Bu tedavileri uyguluyoruz. Dediğim gibi ameliyat son çare olan bir yöntemdir ama açıkçası genellikle ameliyata ihtiyacımız olmuyor. 

 

Topuk dikeni hastalığı tekrarlanabilir mi ? Bu durumda ne gibi önlemler alınmalıdır?

Tabii ki tekrarlanabilen bir hastalıktır. Tedavi uyguladığımız hasta kendine dikkat etmezse tekrardan ağrılı döneme girebilir. Aslında topuktaki topuk dikeni dediğimiz hastalık geçmiyor orada, topukta bir ödem meydana geliyor. Bu dediğim gibi aşırı yüklenmeyle meydana geliyor. Hasta ağrıyı bir tarafında hisseder, röntgen çekeriz sonra röntgene bakınca aslında hastanın iki tarafında topuk dikeni olduğunu görürüz. Oradaki radyolojik görüntü düzelmiyor, hastanın şikayeti geri dönüyor. Hasta hayat boyu verdiğimiz önerileri dikkate alarak hayatını yaşamak zorunda. Zaten dediğimiz önlemleri alırsak bir sorun kalmıyor, hastanın hayat kalitesinde bir düşüş olmadan hasta hayatını idame ettirebiliyor. Ağrı arttığı zaman hasta gelir. Ağrıyı bu önlemler sayesinde azaltırsak hasta doktora zaten gelmez. Burada önemli olan hastalığın tekrarlanabilir olduğunu hastanın bilmesi ve hayatı boyunca topuk dikeni hastalığının tekrardan nüks etmemesi için kendine dediğimiz önlemleri alarak dikkat etmesidir. Burada aslında hastalığın kendini ağrı ile belli etmesi doktorlar için iyi bir durumdur. Çünkü genellikle en tehlikeli hastalıklar veya tehlikeye sebep olabilecek hastalıklar ağrısız sinsice ilerler, hasta bize geldiğinde ise çoktan neredeyse olan olmuş oluyor, vücut alınabilecek hasarı ilerlemiş seviyede zaten almış oluyor. Son olarak şunu söylemek isterim. Ağrı bizim dostumuzdur. Eğer ağrı hissetmezseniz tehlike daha büyüktür. Ağrı bize vücudun yolladığı bir sinyaldir.

 

Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Uygulama ve Araştırma Hastanesi’nde Ortopedi ve Travmatoloji Anabilim Başkanı Prof. Dr. Mutlu Çobanoğlu ile topuk dikeni hastalığına dair keyifli bir röportaj gerçekleştirdik. Bizlere vakit ayırdığı için kendisine teşekkür ediyoruz.

 

Haber: Rıdvan Şenyiğit

 

EN ÇOK OKUNANLAR

DÜNYA ŞAMPİYONU MÜCAHİT KULAK: “DURMAK YOK, RİNGE DEVAM”

  Dünya şampiyonluğu, spor dalında en iyi olanın taşıdığı prestij ve ...

TARİHE TANIKLIK EDEN MÜZE ‘‘ULUCANLAR CEZAEVİ MÜZESİ’’

Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi (Ulucanlar Cezaevi), 1925 ve 2006 yılları ...

HAYVAN DOSTLARIMIZDA KAN PARAZİTİ HASTALIĞI

  Her canlı dönem dönem sağlık sorunları yaşamaktadır. Bu sağlık sorunlarının ...

TOPRAĞIN BİLİMİ PEDOLOJİ

  İnsan ve diğer tüm canlıların hayatına devam edebilmesi için toprak ...

KADINLARIN VAZGEÇİLMEZ GİYSİSİ: KIRAS-FİSTAN

  Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne ait birçok yerde yıllardır ...

HAMAMÖNÜ EVLERİ

Türkiye’nin birçok şehrinde birbirinden güzel evler bulunmaktadır. Peki ya Ankara’nın ...

SIK RASTLANIP AZ BİLİNEN HASTALIK: KURDEŞEN

  Vücudumuzda bir bölge kaşındığı zaman hafife alır, kaşıyıp geçmesini bekleriz. ...

CUMHURİYET’İN İLK KADIN MUHTARI: GÜL ESİN

Mustafa Kemal Atatürk, her zaman Türk kadınını modern toplumun simgesi ...

DÜNDEN BUGÜNE: URLA SANAT SOKAĞI

  Asıl adı Zafer Caddesi olan sokak, 2010 yılından sonra bir ...

TÜRKİYE'NİN İLK MATEMATİK MÜZESİ

Aydın'ın Efeler ilçesinde, Türkiye'nin ilk matematik müzesi olma özelliğine sahip ...

Aydın Adnan Menderes Üniversitesi
İletişim Fakültesi / Gazetecilik Bölümü

Öğrenci Uygulama Haber Sitesi
+90 256 218 20 00