Aydın Adnan Menderes Üniversitesi
İletişim Fakültesi / Gazetecilik Bölümü

Öğrenci Uygulama Haber Sitesi


ANADOLU TÜLÜSÜNÜN GÖZ ALICI SÜSÜ HAVUT

21.10.2022
Kültür Sanat

 

Aydın’ın Germencik ilçesinin Turanlar Mahallesi’nde evinin eski hayvan damını atölye haline getiren Sadık Söner,  havut denildiği zaman ilk akla gelen ustalardan.  Elli yaşındaki Sadık Usta 1997 yılından beri kendi atölyesinde yaptığı havutlarla hem geçimini sağlıyor hem de devecilik kültürünü yaşatıyor. 

 

Ortadoğu’nun güzeli, Anadolu’nun Tülüsü ve Ege’nin kültürel mirası “develer”, develerin göz alıcı süsü ise “havut”.  Deve işçiliklerinden biri olan havutçuluk, nesli tükenen meslekler arasında. Öyle önemli bir gelenek ki deve havutlamak, deveye havudu giydirince bitmiyor. Deve sahibi kişiler develerine havutlarını giydirdiği zaman bunu bir törenle kutluyorlar. “Havut Hayrı” denilen bu kutlama, deve sahiplerinin maddi durumuna göre genellikle kurban kesme ve toplu yemek verme şeklinde ilerliyor. 

Havudun ustası az ancak talibi çok. Türkiye’de üç bini aşkın deve olmasına karşın devenin semerini yapan yalnızca sekiz usta bulunmakta. Bu sekiz ustadan biri olan Sadık Söner, ilkokul yıllarında ustasının havut yapmasını izlerken çoğu zaman okula gidemediğini ve havutçuluğu bir meslek değil ilk aşkı olarak gördüğünü dile getirdi. Söner, mesleğin son ustalarından olmanın gururunu “ölen bir mesleğin son ustası” olmanın hüznüyle birlikte yaşıyor. Gelin bu mesleğin bir gününü havudun ustası Sadık Söner ile beraber geçirelim. 

 

Aynı sevgiyle 25 yıl...

Aile mesleği devecilik olan Sadık Söner, yirmi beş yıllık deneyiminin hikayesini anlatmaya büyük bir gururla şu sözlerle başladı: “Benim babam deveciydi, babamdan evvel de dedem deveciydi. Develere olan ilgim alakam ayrıdır. İlkokul yıllarımda, Havutçu Yusuf diye bir usta vardı bizim köyde. Her gün okula giderken onun dükkanının önünden geçer, yanına uğrar ve belli bir vaktimi orada geçirirdim. Bazen Yusuf Usta’yı izlerken okula bile gitmezdim. Beşinci sınıfı bitirince babama ben çalışmak istiyorum dedim. O da beni Yusuf ustanın yanına çırak olarak verdi. Havutçuluğa 1985 yılında Yusuf Usta’nın yanında çırak olarak başladım. Aslında o yaşlarda, bu mesleğe içimde anlam veremediğim bir sevgi oluşmuş, aynı sevgiyle 25 yılı doldurdum.” 

 

En iyi malzeme, işçiliktir... 

Bakınca çok görkemli, rengarenk ve göz alıcı olan havutlar nasıl yapılır, hangi malzemeler kullanılır işin ustasından dinleyelim: “Havutun ana malzemeleri; saz, çuval, keçe, kıl ve iyi bir işçiliktir. Her malzeme ülkemizde en iyi nerede üretiliyorsa gider oradan alırım. Sazları Denizli’den, keçe kıl ve diğer işlemeleri Ödemiş ve Torbalı’dan alıyorum. Malzemenin iyi olması çok önemlidir çünkü devenin sırtında sürtünme yapıp hayvana zarar vermemesi gerekir. Yük taşırken devenin vücut yapısına göre ağırlığı dengelemek için de kullanıldığından havudun deveye tam oturması yani deveye özel olması gerekir. İyi bir havutu belirleyen birkaç özellik vardır. Havut devenin sırtına oturuyorsa, gösterişli duruyor ve yara yapmıyorsa iyi bir havuttur.  Deveyi gördüğüm zaman, gözümle ölçüsünü alırım. Gelirim atölyeme sazlarımı dizerim, çuval ile birleştirir, tek tek çuvaldız ile dikerim. Ana gövdeyi oluşturduktan sonra havudu tekmeyle kırarım. Sonra çuvalın üzerine el dokuması olan keçi kıllarını dikerim. Bütün bunlar olduktan sonra en son keçe ile kaplar, süslerim. Havudun yapım aşaması uzun bir yol, çok fazla emek ve bolca alın teri içeriyor. 

Mevsimlik bir işin getirisi de mevsimlik oluyor, mevsimlik getirisi olan bir işi de artık kimse yapmak istemiyor. Her işin zorluğu var ve bu işin gözden kaçan en zor kısmı mevsimlik olması. Mesleği icra edecek çırakların yetiştirilememesinin temel nedeni, işin yılda dört ay yapılıyor olması. Bence her zanaat bir gün unutulacaktır. Havutçuluğun da çok az zamanı kaldı. Bu mevsimlik bir iş, dört ay sürer sadece. Dört ay çalışırsın, kalan sekiz ay burdan kazandığınla geçinirsin. Bu mesleği yaparken ikinci bir işin olmak zorunda, olmazsa hep bir geçim derdin olur. Benim tek işim havutçuluk ve çok zorlanıyorum. Mevsimlik bir iş olduğu için çırak yetiştiremiyorum.” dedi.

 

Havut yoksa deve güreşi de yok

Sadık Söner, eğer havut olmazsa geleneksel anlamdaki deve güreşlerinin de olmayacağını vurgulayarak, “Eskiden yüz deve, onlarca usta vardı. Şimdi üç bini geçkin deveye sekiz usta kaldık. Ben bunu dili olmayan bir cana yapıyorum, kötü yaparsam vebalini nasıl öderim.” dedi. Develer kendi doğalarında havutsuz güreşen hayvanlar ama insan kontrolünde bir güreş esnasında havut, develerin birbirine vereceği olağanüstü bir zararı engellemek için gerekiyor. Ayrıca develeri kışın soğuktan koruyarak bir mont görevide görüyor. Gelişen teknoloji, iş gücü derken hemen her şeyin fabrikalarda üretilebildiği bir dönemdeyiz fakat havut fabrikada üretilip satışa sunulabilecek bir şey değil. Bir havudu yapmak üç günü alıyor. Çok farklı bir işçilik, bir zanaat. İnsan gücünün kullanıldığı, ustalık gerektiren bir yapım. Havutçuluk her anında güç gerektiren, işçiliğinde hataya yer verilmeyen, oldukça maliyetli olmasından kaynaklı hiçbir malzemenin israf edilmesine müsaade etmeyen bir zanaat… Sadık Usta, sevginin her işi özel kıldığının en nadide kanıtlarından biri. Ellerinde yılların vermiş olduğu emeğinin nasırı, gözlerinde işini sevmenin fark edilen ışıltısı.  Atölyeden içimizde, bir ustanın emeğinin karşılığı nasıl ödenir bilemeden ayrıldık, ölen bir mesleğin son temsilcilerinden biriyle geçirmiş olduğumuz bir günün buruk sevinciyle beraber.

Haber & Fotoğraf: Merve Doğan

EN ÇOK OKUNANLAR

DÜNYA ŞAMPİYONU MÜCAHİT KULAK: “DURMAK YOK, RİNGE DEVAM”

  Dünya şampiyonluğu, spor dalında en iyi olanın taşıdığı prestij ve ...

TARİHE TANIKLIK EDEN MÜZE ‘‘ULUCANLAR CEZAEVİ MÜZESİ’’

Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi (Ulucanlar Cezaevi), 1925 ve 2006 yılları ...

HAYVAN DOSTLARIMIZDA KAN PARAZİTİ HASTALIĞI

  Her canlı dönem dönem sağlık sorunları yaşamaktadır. Bu sağlık sorunlarının ...

TOPRAĞIN BİLİMİ PEDOLOJİ

  İnsan ve diğer tüm canlıların hayatına devam edebilmesi için toprak ...

HAMAMÖNÜ EVLERİ

Türkiye’nin birçok şehrinde birbirinden güzel evler bulunmaktadır. Peki ya Ankara’nın ...

CUMHURİYET’İN İLK KADIN MUHTARI: GÜL ESİN

Mustafa Kemal Atatürk, her zaman Türk kadınını modern toplumun simgesi ...

KADINLARIN VAZGEÇİLMEZ GİYSİSİ: KIRAS-FİSTAN

  Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne ait birçok yerde yıllardır ...

DÜNDEN BUGÜNE: URLA SANAT SOKAĞI

  Asıl adı Zafer Caddesi olan sokak, 2010 yılından sonra bir ...

SIK RASTLANIP AZ BİLİNEN HASTALIK: KURDEŞEN

  Vücudumuzda bir bölge kaşındığı zaman hafife alır, kaşıyıp geçmesini bekleriz. ...

TÜRKİYE'NİN İLK MATEMATİK MÜZESİ

Aydın'ın Efeler ilçesinde, Türkiye'nin ilk matematik müzesi olma özelliğine sahip ...

Aydın Adnan Menderes Üniversitesi
İletişim Fakültesi / Gazetecilik Bölümü

Öğrenci Uygulama Haber Sitesi
+90 256 218 20 00