Aydın Adnan Menderes Üniversitesi
İletişim Fakültesi / Gazetecilik Bölümü

Öğrenci Uygulama Haber Sitesi


ANADOLU’DA ÖLÜ GÖMME RİTÜELLERİ

15.01.2024
Kültür Sanat

 

Neolitik Dönem’de ölüler yerleşim içine gömülüyorken, Geç Kalkolitik Dönem’de ölüler yerleşim dışında gömülmekteydi. Ölü gömme ritüellerinin kökeni ise Göbeklitepe, Körtik Tepe ve Çayönü Tepesi’ne dayanmaktadır.  

 

İnsanlığın yeryüzüne çıkışı günümüzden yaklaşık 2.5 milyon yıl öncesine kadar uzanmaktadır. Tarih boyunca insanlığın kültürü, yaşam tarzı ve geleneklerinde birçok değişim kaydedilmiştir. Bu değişimlerden biri de ölü gömme geleneği ile ilgili olmuştur. Neandertaller ile birlikte öteki dünya inancı ortaya çıkmış olup, ölü gömme geleneği de bu dönemlere denk gelmiştir. M.Ö. 8500’de, Körtik Tepe'de ilk ölü gömme geleneğine rastlanmaktadır. Eski Ön Asya’da mezarlara yiyecek ve içecek bırakılıp, tütsü yakılmaktaydı. “Ölü Kültü” olarak adlandırılan bu düşünce ile insanlar, ölü ruhlarının “Ölüler Ülkesi”nde yaşamaya devam ettiği inancına sahipti. Ruhun huzura kavuşabilmesi için gömülmesi gerektiği inancı çok eski zamanlara dayanmaktadır. Bunu tam tersi anlayışa sahip olanlar da vardır. Bir Orta Asur kudurrusu (mülkiyet hakkını konu alan sınır taşları) üzerinde “Cesedi gömülenlerin ruhu, atalarının ruhuna kavuşamasın” diye bir beddua yer almaktadır. Cesedin canlı gözükmesi için ölü gömme ritüellerinde cesetlerin kırmızı aşı boyası ile boyandığını dile getiren İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Arkeoloji Bölümü Protohistorya ve Ön Asya Arkeolojisi Ana Bilim Dalı üyesi Prof. Dr. Özlem Tütüncüler Bircan ile “Anadolu’da Ölü Gömme Gelenekleri” konulu bir röportaj gerçekleştirdik.

 

Bize kendinizi tanıtır mısınız?

Ben Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Protohistorya ve Ön Asya Arkeolojisi bölümü mezunuyum. İlk kazıma Acemhöyük Kazıları Başkanı Aliye Öztan ile başladım. Dereceyle mezun olduğum bu bölümde yüksek lisans ve doktoramı tamamladım. Aynı fakültenin aynı bölümünden rahmetli Hayat Erkanal ile Eski Ön Asya'nın dokumacılık tekniklerini, süreçlerini ele aldık.  Yüksek lisans tezimi Limantepe dokumacılık üzerine yaptım. Anadolu'da o zamanda böyle bir çalışma yoktu. Doktora tezimde, Anadolu Arkeolojisi üzerine yoğunlaştım. Profesör Doktor Ayşe Tuba Ökse ile Diyarbakır Salat Tepe kazılarına bir dönem katıldım. Baltalar üzerine çalışmamızı Prof. Dr. Serap Yaylalı ile yaptık. Kütahya Seyitömer Höyük Kazıları gibi birçok merkezde kazı çalışmalarına katıldım. Yaptığımız bütün çalışmalar, geniş vizyonlu çalışmalardı. 

 

Ön Asya'da ölü gömme geleneği ne zaman başladı?

Bu geleneği insanların yerleşik hayata geçmeden önceki Neandertaller döneminde görüyoruz. Irak Şanidar Mağarası bize bu verileri sunuyor. Neandertaller’den itibaren öteki dünya anlayışına sahip olduğumuzu görmekteyiz. Buradaki mezarlık önemlidir ve basit bir toprak gömüdür. Burayı özel kılan ise polenler üzerinde yapılan çalışmadır. İnsanlar gömüldükten sonra üzerlerine çeşitli bitkiler ve polenler serpmişler. Serpilen bitkiler ve polenler karbonlaşmıştır. Polenler ve bitkiler araştırıldığında tıpta tedavi amaçlı kullanılan bitkilerin polenleri olduğu görülüyor. Bu, kişinin toplumsal statüsünün bir gösterimi olarak karşımıza çıkıyor. İlk yerleşik düzen olarak adlandırdığımız seramiksiz düzende avcı ve toplayıcılar yerleşik düzene geçiyorlar ama avcılık ve toplayıcılığa devam ediyorlar. Bu topluluk Göbeklitepe'yi yapan, imar eden topluluktur. M.Ö. 8500’de, Körtik Tepe'de Seramiksiz Neolitik A Dönemi'nde ilk ölü gömme geleneğine rastlıyoruz. Buradaki gömüler muazzam niteliktedir. Bunlar, yerleşim içindeki gömülerdir.

 

Anadolu'da gömmenin ön tarihinden bahseder misiniz?

Ölü gömme ritüellerinin kökeni Göbeklitepe, Körtik Tepe ve Çayönü Tepesi'ne dayanmaktadır. Körtik Tepe'de iskeletler kırmızı aşı boyasıyla boyanır ve üzeri sıvı alçıyla kaplanır. Bu, Körtik Tepe'de yaygın kullanılan bir uygulamadır. Aşı boyası çok önemlidir. Beldibi'ndeki mağaralar da kırmızı aşı boyasıyla kaplanmıştır. Boya macunu oluşturmak da müthiş bir kimya istiyor. Bunu Üst Paleolitik Dönem’de başarmışlar. Bizde Atalar kültü vardır. Ölen bir kişinin başı gövdesinden ayrılır. Başı kille sıvayarak deri görüntüsü verilir. Canlı gözükmesi adına da kırmızı ile boyanır. Bizde gözler kapalı, uyur bir vaziyette olur genellikle. Kuzey Irak'ta, İsrail'de gözler açık verilir. Kafatası çamurla sıvanır ve kırmızı aşı boya ile boyanır. Gözlerin açık görünebilmesi için beyaz deniz kabuğu kullanılır. Gözbebeği olarak siyah taş kullanılır. Burada, ölen kişini hala onlarla olduğu anlayışı yatmaktadır.

 

Ata Kültü'nün varlığını ortaya koyan arkeolojik veriler nelerdir?

İskeletlerin başlarının vücutlarından ayrılması ve bunların mekan içinde ayrı yerde tutulması, çamurla sıvanması gibi bir gömü işleminin olması önemli bir işarettir. Geç Kalkolitik'in önemi madenlerin, silah teknolojinin ileri olduğu bir dönem olmasıdır. Burada ölüler yerleşim içinden çıkıp yerleşim dışına gömülür. Neolitik Dönem'de ise ölüler yerleşim içine gömülür örneğin evin altı gibi. Gelişmiş bir köy kültürüne sahip Çatalhöyük'te bile bu açıkça görülmektedir. Orta Anadolu'daki Pınarbaşı'nda 4 gömüt bulunmuştur. Bu dönem insanları öğütme taş, çakmak taştan yongalarla, obsidiyen çekirdekleriyle, kaplumbağanın kabuğundan yapılan kaplarla da gömülebiliyorlar. Bu çeşitliliği erken dönemde Anadolu'da görebiliyoruz.

 

Yapılan kazı çalışmalarında kadın ve erkek için hangi ölü hediyeleri tespit edilmiştir?

Körtik Tepe'ye baktığımız zaman kadın-erkek farklılığını pek göremiyoruz. Bunu Kalkolitik ve Erken Tunç Dönemleri'nde görüyoruz daha çok. Yerleşim birimlerin etrafı kaleler ve surlarla çevrildiğinde erkek ve kadın ayrımının yapıldığını görmeye başlıyoruz. Toplumda eşitlikçi bir yapı söz konusuyken toplum ayrımcı ve hiyerarşik bir yapıya dönüşüyor. Neolitik dönemde biz bu ayrımı çok yapmıyoruz. İskeletler boncukla, bazı yerlerde kumaş parçalarıyla da gömülüyor. Kumaş parçaları onların ya kıyafetle gömüldüğünü ya da bir kefenle gömüldüğünü gösterir. Geç Kalkolitik ve Erken Tunç Çağı sonunda halhal, bileklik, pazubent (kol bağı) gibi metalden yapılmış eşyalar da görmekteyiz.

 

Anadolu'da eski çağlarda insanların eşyalarıyla gömülmesinin nedeni nedir?

Nedeni, öteki dünya görüşü ile ilgilidir. Antropologlarla baktığımızda öteki dünyaya eşyalarla gidileceğine mi inanılmış bu soru henüz cevaplanmamış, gizemi koruyan bir sorudur. Sevdiğiniz bir insan öldüğünde onunla beraber bir şeyleri gömmek, bir ihtiyaç aslında. Bana göre kişinin duyguları ve toplumsal değerleri ölü gömme ritüellerine yansıyor.

 

Eski çağlarda Anadolu'da toprak gömünün yanı sıra yakarak gömme türünde de mezarlara rastlanılmış mıdır?

Evet, erken dönemden itibaren yakarak gömmelere rastlanılmaktadır. Anadolu'da çok yaygın bir şey değildir. Daha çok toprak gömülere rastlanılır. Din ve devlet anlayışının değişmesiyle M.Ö. 2. bin yılında yakarak gömme görülmektedir. Yazılı belgelerde yakma ile ilgili törenlerin bilgisi de mevcuttur. Şehir devletleri anlayışında da yakarak gömmeye rastlanılmıştır.

 

Gömü kavramı hangi dönemde ortaya çıkmıştır ve ölüler öncesinde nereye gömülürdü?

Öteki dünya anlayışını Neandertaller ile görüyoruz. Gömü görmediğimiz yerlerde doğadan geldik anlayışı söz konusudur. Toprak gömüde 'topraktan geldik' anlayışında olduğu gibi. Doğadan geldik anlayışı, insanın izlenimci anlayışından ileri gelmektedir. Doğadan uzaklaştıkça duyularımızda azalma söz konusu oldu. İnsan algısı zayıfladı. Bunun sebebi, doğadan uzaklaşıp dört duvar arasına hapsolmak. Gelişmeler ve yenilikler yaşandıkça insan zihni de beraberinde değişip dönüşüyor. Değişen zihinler ölü gömme ritüel ve geleneklerini de değiştiriyor elbette.

 

Anadolu'da kırmızı aşı boyasının, ölü gömme ile ilişkisini anlatır mısınız?

Aşı boyasının içeriğinde bulunan en yaygın minerallerin başında demir oksit gelmektedir. Beldibi ve Belbaşı Mağaraları'ndaki demir oksitler yani aşı boyaları Anadolu'daki en eski örneklerdir. Kırmızı aşı boyası, iskeletlerin boyanması bakımından çok önemlidir ve Anadolu'daki ölü gömmenin bel kemiğini oluşturmaktadır. Körtik Tepe'deki Çanak Çömleksiz Neolitik Dönem mezarlarının birinde alçı sıvalı bir iskelet bulunmaktadır. İsrail'deki Qafzeh Mağarası'nda Ön Asya'daki en erken aşı boyası tespit edilmiştir. Anadolu'daki aşı boyası geleneğinin, Neolitik Çağ'dan itibaren ölü gömme ile ilişkili olduğu anlaşılmaktadır. Bu veriler ışığında kırmızı aşı boyasına Anadolu'da Erken Tunç Çağı sonlarına kadar rastlanılmaktadır.

 

Son olarak söylemek istedikleriniz nelerdir?

Arkeoloji, çok yönlü bir bilim dalıdır. Kazıda bulduğunu doğru yorumlamak çok önemlidir. Geçmişten bir şey bulduğunuzda geçmişe karşı bir sorumluluğunuz olur. Geçmişin sizde bir hakkı olur. Arkeolog geniş bir bakış açısına sahip olmalıdır. Ekonomiden, sosyolojiden, kimyadan, uluslararası ilişkiden, matematik gibi pek çok alandan anlamalıdır. Her kesimden konuşabilen, toplumdan kopuk olmayan, hayatını bilime adayan bir kişi arkeolog olmalıdır.

 

Son olarak arkeoloji biliminin yetiştireceği bilim insanlarının çok yönlü olması gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Özlem Tütüncüler Bircan’a kıymetli zamanını bize ayırdığı için çok teşekkür ediyoruz.

 

Haber: Elif Erbay

EN ÇOK OKUNANLAR

DÜNYA ŞAMPİYONU MÜCAHİT KULAK: “DURMAK YOK, RİNGE DEVAM”

  Dünya şampiyonluğu, spor dalında en iyi olanın taşıdığı prestij ve ...

TARİHE TANIKLIK EDEN MÜZE ‘‘ULUCANLAR CEZAEVİ MÜZESİ’’

Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi (Ulucanlar Cezaevi), 1925 ve 2006 yılları ...

HAYVAN DOSTLARIMIZDA KAN PARAZİTİ HASTALIĞI

  Her canlı dönem dönem sağlık sorunları yaşamaktadır. Bu sağlık sorunlarının ...

OSMANLI’DAN GÜNÜMÜZE SOSYAL YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA

  Osmanlı İmparatorluğu'nda sosyal yardımlaşma ve dayanışma kültürü, toplumun temel değerlerinden ...

TOPRAĞIN BİLİMİ PEDOLOJİ

  İnsan ve diğer tüm canlıların hayatına devam edebilmesi için toprak ...

KADINLARIN VAZGEÇİLMEZ GİYSİSİ: KIRAS-FİSTAN

  Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne ait birçok yerde yıllardır ...

HAMAMÖNÜ EVLERİ

Türkiye’nin birçok şehrinde birbirinden güzel evler bulunmaktadır. Peki ya Ankara’nın ...

SIK RASTLANIP AZ BİLİNEN HASTALIK: KURDEŞEN

  Vücudumuzda bir bölge kaşındığı zaman hafife alır, kaşıyıp geçmesini bekleriz. ...

İNCİR BİR MEYVE Mİ ÇİÇEK Mİ?

  Aydın deyince aklımıza ilk incir, incir deyince de aklımıza ilk ...

DÜNDEN BUGÜNE: URLA SANAT SOKAĞI

  Asıl adı Zafer Caddesi olan sokak, 2010 yılından sonra bir ...

Aydın Adnan Menderes Üniversitesi
İletişim Fakültesi / Gazetecilik Bölümü

Öğrenci Uygulama Haber Sitesi
+90 256 218 20 00