Aydın Adnan Menderes Üniversitesi
İletişim Fakültesi / Gazetecilik Bölümü

Öğrenci Uygulama Haber Sitesi


AKDENİZ VE EGE’DE MEYVE BAHÇELERİNİ TEHDİT EDEN ZARARLILAR: ÇÖZÜM NE?

23.12.2024
Sağlık

 

Akdeniz ve Ege bölgelerindeki  meyve bahçelerinde  hızla yayılan Akdeniz meyve sineği ve unlu biti gibi zararlılar, tarım için büyük kayıplara sebep olarak üreticileri zorluyor. Tarımın geleceğini tehdit eden bu zararlılara karşı, etkili mücadele yöntemleri geliştirmenin önemi her geçen gün artıyor. Hızla yayılan ve mücadele edilmediği takdirde verimi düşüren bu sorun, yalnızca yerel üreticiler için değil, ülke ekonomisi için de büyük bir risk oluşturuyor.

 

Akdeniz ve Ege bölgelerindeki, Akdeniz meyve sineği ve unlu biti gibi zararlılar, son yıllarda Ege ve Akdeniz bölgelerindeki meyve bahçelerinde giderek büyüyen bir tehdit haline geldi. Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bitki Koruma Bölümü Entomoloji Anabilim Dalı’ndan Prof. Dr. İbrahim Gençsoylu ile gerçekleştirdiğimiz bu söyleşide, Akdeniz meyve sineği ve unlu biti gibi  zararlıların bölgedeki etkilerini, yayılma nedenlerini ve nasıl çözülebileceğini ele aldık. 

 

Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz? 

Ben Aydın Adnan Menderes Üniversitesinden Prof. Dr. İbrahim Gençsoylu, Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bitki Koruma bölümünde lisans eğitimimi tamamladım. Yüksek lisansı Amerika Birleşik Devletleri’nde University Of Missouri-Columbia Entomoloji dalında tamamlayıp, doktora için tekrar Aydın Adnan Menderes Üniversitesine geldim. Akabinde Fen Bilimleri Enstitüsü Bitki Koruma üzerinden doktora eğitimini tamamlamış oldum. 1993 yılında Ziraat Fakültesinin Aydın’da kurulmasına vesile olan, ilk kurucu hocalarından biriyim. Akabinde 2014 ile 2023 yılları arasında Dekanlık yaptım. Bir yandan çiftçilik ve hayvancılık ile uğraştım. Sonrasında işin ticaret kısmına atıldım. Yani tarımda hem üretici hem tüketici hem de bir akademisyen olarak bulunmaktayım.

 

Akdeniz meyve sineği ve unlu biti nedir ve zararları nelerdir?  

Akdeniz meyve sineği tarımda ağırlıklı olarak Akdeniz ve Ege bölgesinde mevcut. Özellikle turunçgillerde önemli bir zararlı. Son zamanlarda ise incirde bile görmeye başladık. Rengi kahverengi veya sarımsı tonlarda ve yaklaşık ev sineği boyutundadır. Bunun zararı ise şu belli fenolojik (belli zamanlarda bir bitkinin son evresine yakın dönemleri, örneğin çiçek açması vs.) dönemlerde bunların bir yumurta koyma boruları var. Yumurta koyma boruları sayesinde, meyvenin kabuğunun altına yani içerisine yumurtalarını bırakıyor. Sonra o yumurtalar belli bir süre sonra gelişiyor ve o yumurtalardan kurtlar meydana geliyor. O kurtlar meyvenin etini yiyor ve meyve açıkçası kurtlanmış oluyor. Kurtlanmış olan meyve de maalesef telef oluyor. Bu da çiftçiye maddi ve manevi zararlar olarak geri dönüyor. Unlu biti ise beyaz küçük böceklerdir. Üreme şekilleri tıpkı Akdeniz meyve sineği gibidir. Bulaşıcılığı ise temas yoluyla gerçekleşir. Bunlar bitkinin yapraklarını yiyerek ve öz suyunu emerek beslenirler. Bu da bitkinin yapraklarının sararmasına veya eksik büyümesine sebep olur. Bu zararlılar üretim verimliliğini oldukça düşürür. Üreticiye verdiği zarar ile birlikte, dolayısıyla Türkiye ekonomisine de büyük zararları vardır. 

 

Bu tür zararlılara karşı nasıl önlemler alınmalı? Bu zararlılara karşı verilen mücadele ve  kurtulma yöntemleri nelerdir?

Burada en önemli olan kısım mücadele zamanını doğru belirlemektir. Aksi takdirde bu zararlılar yumurtalarını meyvenin içerisine koydukları zaman yapacağınız hiçbir kimyasal  ilaçlamanın  faydası yoktur.  Dolayısıyla bizim  mücadele yapmamız için en önemli nokta, bu zararlılar daha uçuş sırasındayken yumurtayı koymadan önce, kimyasal bir mücadele yapmak olacaktır. Tabii bunun için çok iyi bir örnekleme yapmak gerekiyor. Yani sürekli bir şekilde, böceğin ne zaman çıktığını takip etmemiz gerekiyor. Birkaç tane takip yöntemleri var. Bunlardan en önemlisi ise feromon tuzaklar (cinsel çekici tuzaklar). Bu tuzakları arazinin belli bölgelerine koymamız gerekiyor. Daha sonra bu zararlıların ilk çıkışını belirlediğiniz takdirde, bu mücadeleyi başlatmak gerekiyor. Aksi takdirde bu tuzaklamalar kullanılmaz ve  örnekleme iyi yapılmaz ise sonradan yapılan kimyasal mücadelenin hiçbir anlamı olmaz. Bu zararlıların, belli bir dönemi maalesef yok. O yüzden bu zararlıların spesifik olarak şu tarihlerde ortaya çıkabileceğini söyleyemiyoruz. Bu mücadelede en büyük handikapımız maalesef budur. Bunun sebebi ise iklim. Maalesef küresel ısınma nedeniyle hava sıcaklıkları kestirilemez durumlarda olabilir. Kışın gelmesi 2 hafta önce veya 3 hafta sonrayı bulabilir. Havanın sıcaklığı, bu kestirilemez zaman dilimi, bu zararlıların yayılmasında oldukça önemli bir konumda. Dolayısıyla spesifik olarak zararlıların ortaya çıkış tarihlerini bilmediğimiz için bu feromon tuzaklarını kesinlikle kullanmak gerekiyor. Dönüp baktığımız zaman ise maalesef üreticilerin bunu çok fazla uygulamadıklarını görüyoruz. Uygulayanlar ise çok nadirdir. Bu tuzaklar parayla satıldığı için çoğu üretici ekstra masraf diye kullanmak istemiyor ve ürününü riske atıyor. Bu sorun üreticilerin birlikte hareket ederek atlatması gereken bir durum. Biri tuzakları kullanır, diğeri kullanmaz ise maalesef işin sonu değişmeyecektir. Bu durumda maalesef uyarıda bulunduğumuz konularda harekete geçmeyen üreticiler, son zamanlarda da görüldüğü üzere maalesef hüsran ile karşılaşacaklar. Yani burada alınacak en temel önlem tekniği, feromon tuzakların üretim yapılacak alana doğru bir şekilde kurulması ve ondan sonra ona göre kimyasalların devreye girmesidir.

 

Tarımsal zararlılarla mücadelede modern teknolojilerin (örneğin drone, akıllı sensörler vs.) rolü nedir?

Aslında toplumda bilindiği gibi tarımsal zararlılarla mücadelede drone veya helikopter kullanılarak kimyasal mücadele verilmez. Drone almak veya kiralamak gibi yöntemler maddi bir yük doğurmasından ziyade, işlevsiz bir yöntemdir. Tarımda bizler drone gibi hava araçlarını farklı işlerde kullanıyoruz. Bunlar gübreleme ve tarım yapılan arazinin haritasını çıkarmak gibi farklı alanlarda kullanılan yöntemlerdir. Hatta ilaçlamada drone ve helikopter kullanımı yasaktır. Çünkü burada önemli olan konu hedef tanımı yapmaktır. “Tespit edilen zararlı, bitkinin neresinde?” sorusunun cevabını bulmaktır. Drone veya helikopter kullanılarak yapılan kimyasal mücadelelerde, kimyasallar bitkinin üzerine serpiştirildiği için orta veya alt kısımlar eksik kalacaktır. Bahsettiğimiz zararlılar, sadece bitkinin üstünde değildir. Orta ve alt kısımlarda da mevcuttur. O yüzden yapılan mücadele hem ekonomik zarar hem de boşa geçen vakit ile zararlıların daha fazla yayılmasına sebep olacaktır. O yüzden en etkili ve en çok tercih edilen yöntem, önceden de bahsettiğim gibi feromon dönemlerinde kullanılacak olan feromon tuzaklarını, uygun yerlere yerleştirme yöntemidir. Onun haricinde ise daha eski tip yöntem olan, basınçlı borular aracılığı ile bitkilerin ilaçlanması yöntemidir. Zararlılar için kullanılan akıllı sensörler konusuna gelecek olursak, şunları diyebilirim: Bunlar tabii gelişen teknolojinin getirdiği ve insan işini oldukça kolaylaştıran aletlerdir. Akıllı görüntü yakalayan sensörler sayesinde, uçuşan Akdeniz meyve sineği gibi zararlıları tespit edebiliyoruz. Tarım alanına girmiş yabancı ve zarar verebilecek kaynakların tespitini yapabiliyoruz. Gelişen teknolojik aletler sayesinde elbetteki tarım pozitif etkilenmiş ve etkilenmeyede devam edecektir.

 

Genetiği değiştirilmiş organizmalar (GDO) sizce zararlı mı? Kullanılmasında sakıncalar var mı? Var ise bunlar nelerdir?

GDO’nun Türkiye’de üretimi yasak. Yasak olmasının en büyük sebeplerinden biri, ihracatımızın büyük bir çoğunluğunu Avrupa Birliği ülkelerine sağlıyor olmamızdır. Dolayısıyla Avrupa Birliği ülkeleri GDO’lu ürünleri almıyor. GDO’nun oluşmasındaki  temel amaç dünyada, Amerika Birleşik Devletleri, Kanada, Arjantin, Brezilya gibi ülkelerde pamuk, soya, kanola gibi temel ürünlerin daha verimli ve daha potansiyelli bir hal almasıdır. Bunun akabinde GDO’nun kullanım amacı larvalara ve kurtlara karşı bir gen aktarımı vasıtasıyla, bir toksinin yani bir genin o bitkiye aktarılması ve bunun neticesinde ise oluşacak larva ve kurtları bu gen aktarımı sayesinde yok etmektir. Tabii GDO’lu ürünlerin ileride bir takım sıkıntılara yol açacağı öngörülüyor. Genetik çeşitliliği bozacağı söyleniyor. GDO’lu ürünleri kullandığımız zaman ileride bazı hastalıklara daha dirençsiz olabileceğimiz yapılan araştırmalarda tahmin ediliyor. Bunlar bilim dünyasında konuşulan şeyler. Aslında gen aktarımının birçok nedeni olabilir. Bunlar sadece zararlı olacak diye bir görüş elbetteki yok. Burada bakmamız gereken konu, kullanılan gen aktarımı tekniğinde o aktarılan genin, bir yan etkisinin olup olmayacağıdır. Yani larvalar ve kurtlar ölecek diye aktarılan gen insan sağlığı için alerjik veya başka türlü yan etkilere sebep oluyorsa tabii ki yapılan gen aktarımı zararlıdır. Bunu aksine kullanılan gen aktarımının bir yan etkisi yoksa, elbette ki zararsız ve kullanıldığı ürün kalitesini artıran bir durumdur. Bu nedenle gen aktarımı yararlıdır veya zararlıdır gibi kesin söylemlerde bulunmak, laboratuar ortamında o ürünü incelemeden kesin bir karara varmak yanlış olur. Burada asıl önemli olan yapılan işlemin güvenilir olabilmesidir. Bunun yolu da denetimden geçer.

 

Bu değerli bilgileri, bizler aracılığı ile çiftçilerimize ve tarım sektörüne ışık tutacak çalışmaların artması için paylaşan, Prof. Dr. İbrahim Gençsoylu’ya teşekkür ederiz.

 

Haber: Rıdvan Şenyiğit

 

EN ÇOK OKUNANLAR

DÜNYA ŞAMPİYONU MÜCAHİT KULAK: “DURMAK YOK, RİNGE DEVAM”

  Dünya şampiyonluğu, spor dalında en iyi olanın taşıdığı prestij ve ...

TARİHE TANIKLIK EDEN MÜZE ‘‘ULUCANLAR CEZAEVİ MÜZESİ’’

Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi (Ulucanlar Cezaevi), 1925 ve 2006 yılları ...

HAYVAN DOSTLARIMIZDA KAN PARAZİTİ HASTALIĞI

  Her canlı dönem dönem sağlık sorunları yaşamaktadır. Bu sağlık sorunlarının ...

OSMANLI’DAN GÜNÜMÜZE SOSYAL YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA

  Osmanlı İmparatorluğu'nda sosyal yardımlaşma ve dayanışma kültürü, toplumun temel değerlerinden ...

TOPRAĞIN BİLİMİ PEDOLOJİ

  İnsan ve diğer tüm canlıların hayatına devam edebilmesi için toprak ...

KADINLARIN VAZGEÇİLMEZ GİYSİSİ: KIRAS-FİSTAN

  Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne ait birçok yerde yıllardır ...

SIK RASTLANIP AZ BİLİNEN HASTALIK: KURDEŞEN

  Vücudumuzda bir bölge kaşındığı zaman hafife alır, kaşıyıp geçmesini bekleriz. ...

İNCİR BİR MEYVE Mİ ÇİÇEK Mİ?

  Aydın deyince aklımıza ilk incir, incir deyince de aklımıza ilk ...

HAMAMÖNÜ EVLERİ

Türkiye’nin birçok şehrinde birbirinden güzel evler bulunmaktadır. Peki ya Ankara’nın ...

DÜNDEN BUGÜNE: URLA SANAT SOKAĞI

  Asıl adı Zafer Caddesi olan sokak, 2010 yılından sonra bir ...

Aydın Adnan Menderes Üniversitesi
İletişim Fakültesi / Gazetecilik Bölümü

Öğrenci Uygulama Haber Sitesi
+90 256 218 20 00