Gece karanlığında, sessizliğin hâkim olduğu Karatepe Köyü, 18 Şubat 1922 akşamı acı dolu bir katliama tanıklık etti. Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Tarih Bölümü Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Anabilim Dalı Dr. Öğr. Üyesi Günver Güneş’in derinlemesine anlatımları, köyün tarihindeki bu karanlık bölümü gün yüzüne çıkardı. Hayatta kalanların anıları, bir ulusun hafızasında silinmez izler bırakırken, unutulmaması gereken bir acının yankısını taşıyor.
1922 yılının kışında, Yunan işgali altında olan Karatepe Köyü sakinleri, “Efeleri ve zeybekleri sakladıkları gerekçesiyle” Yunan askerleri tarafından evlerinden zorla çıkarılarak camilerde, çeşitli yerlerde toplanmış ve katledilmişti. Sekiyurt ve Sarıahmetler Camilerinde gerçekleştirilen bu katliamda, yaşlı, kadın ve çocuk demeden 200’den fazla kişi şehit edildi.
Karatepe’nin gerçekleri: Anı defteri
Günver Güneş’in aktardığı bilgilere göre, katliam sırasında yaralı olarak kurtulanların anıları, olayın gerçek yüzünü ortaya koyuyor ve önemli birer belge niteliği taşıyor. Bugün Karatepeliler, bu acı olayın unutulmaması için inşa ettikleri anıtlarla şehitlerini anıyor. Günver Güneş, Karatepe katliamını yaşayan ve yaralı şekilde kurtulan, en önemli tanıklardan biri olan Yahya Altay’ın anı defterinden edindiği bilgileri aktararak o karanlık geceyi yeniden aydınlattı. Güneş, “Anı defteri, katliamı tüm gerçekliğiyle gözler önüne seriyor. Altay yaşadıklarını gelecek nesillere aktararak bu korkunç olayın tarihsel bir belgesini oluşturdu.” diye vurguladı.
“Köyü neden yakacak?”
Katliam gecesine dair detayları bizimle paylaşan Güneş, “Altay, o akşam annesiyle Hoca’nın evine gittiğinde yaşadıklarını anı defterinde, ‘Sofrada börülceli tarhana çorbası, bulgur pilavı, ekşili zeytinli salata, kavurmalı yumurta ve yoğurt vardı. Annem de evden getirdiği karnabahar yemeğini sofraya koydu. Yemeğin ardından ocağa kahve cezvesini koydular. Evin içinde hepimiz sessizce oturuyorduk. Hoca kahvesini içerken, annem kardeşinden işittiği Yunan’ın baskın yapacağını anlattı. Hocamız, ‘Siz hiç korkmayın, böyle bir şey olmaz. Çünkü Yunan bu memlekete geleli ne zaman oldu. Şimdiye kadar yapacağını yaptı, istediğini öldürdü. Hem bu köyü neden yakacak? O ister mi koca köyü yaksın, mahvetsin’ dedi. Annem Hoca’ya Yunan meselesinden huylandığını ve burada kalmak istediğini söyledi. Hoca ve ailesi de kabul etti. Yataklarımızı serdik, üç çocuk ve annemiz hepimiz odanın bir kenarına yatarak uyumuştuk.’ şeklinde anlattı” dedi.
Silahların bozduğu sükûnet
Katliam gecesi askerlerin evi bastığı sırada yaşanan korku dolu anları Güneş, “Karatepeliler, gece yarısında birdenbire iki silah patlamasıyla uyanmışlar. Mahallenin içinden gelen silah sesiyle birlikte, Yahya Altay’ın evinin kapısı hızlıca açılmış, hemen ardından 4-5 Yunan askeri ellerinde silahlarla odaya girmiş ve hiçbirini dışarı çıkarmamışlar. En sonunda haydi geçin hepiniz camiye gideceksiniz diyerek itmeye kakmaya başlamışlar. Art arda dizerek, camiye doğru yürütmüşler. Yunan askerleri de ellerinde silahlarla onlarla yürümüş.” diye ifade etti. Güneş, “İnsanlar caminin önüne geldiklerinde kalabalık çok fazla, erkekler ve hocalar toplanmış dua ederlerken gözlerinden sessizce, damla damla yaşlar akıyormuş. Yahya Altay gibi küçük boylu çocuklar, annelerinin eteğinden tutarak, insanların ayakları ve bacakları arasında başı yukarıda sıkışıp kalmışlar.” şeklinde anlattı.
Alevler içindeki cami
Tarihe kara leke olarak geçen katliam anını gün yüzüne çıkaran Güneş, Altay anılarında, “Birdenbire bir patırtı koptu ki, yağmur gibi kurşun yağıyor. Caminin içinde, o güzel sıvalı beyaz duvarlar kum kaynıyor. Bütün insanlar dayanılmaz acı çığlıklar, feryatlarla birbirine karışarak, amansız yerlere üst üste seriliyordu.” diyerek o acı anlarını kaleme aldığını ifade etti. Güneş, “Yahya Altay o gece camide vurulanlardan biriydi. Altay’ın anılarında, Yunan askerlerinin ölülerin üzerlerini çiğneyerek elindeki silahların ucuna takılı süngüleri rastgele sokmaya başladıkları ve Altay’ın da boğazına süngü saplandığında yaralandığını anladığını belirttiği satırlara rastlanıyor.” diye ekledi.
Katliamda hayatta kalmayı başaranların sayısının çok az olduğunu vurgulayan ve Yahya Altay’ın nasıl hayatta kaldığını anlatan Güneş, “Alevler içinde kalan camide, dumanlar göz gözü görmez hale gelmişken, Altay yanan bedenlerin arasından güçlükle sürünerek mihrabın eşiğindeki pencereye ulaşmış. Ancak pencereyi açmaya boyu yetişmediği için çaresizlikle yerde yatan birinin üstüne çıkmış. Yerde yatan Yukarıevli Hatice Nene, Yahya Altay’ı fark etmiş ve yardım etmek için kendisini kaldırmasını istemiş. Beraber pencereyi açmışlar fakat Hatice Nene ağır yaralı olduğu için kendisini bırakıp gitmesini istemiş. Altay kendini dışarı atmış ve durmadan koşarak camiden uzaklaşmış.” diye açıkladı.
Acı anılar ve kayıp hayatlar
Karatepe ve çevresinin cehennemi yaşadığını söyleyen Güneş, “Katliam dört aşamalı gerçekleştirilmiş. Önce camiye el bombası atılmış, ardından mitralyözle taranmış, üçüncüsünde süngülenmiş, son olarak da gaz dökülerek topluca ateşe verilmiş.” diyerek olayın vahşetini vurguladı. Derlediği bilgilere göre katliamın detaylarını anlatan Güneş, “Sekiyurt Camisine 68 kişi sıkıştırılmış 12 kişi kurtulurken, 56 kişi şehit olmuş. Sarıahmetler Camisinde ise 125 kişiden, 25’i şans eseri kurtulurken, 98 kişi şehit olmuş.” dedi. Güneş aynı zamanda kadınların askerlere yalvarışlarını hatırlatarak “Onlara, ‘Çocuklarımıza acımaz mısınız?’ diye yalvarmışlar fakat hiçbirine merhamet gösterilmemiş” diye ekledi.
Güneş, katliam sırasında 12 yaşındaki Fadime’nin kucağında patlayan bir bombanın korkunç sonucunu da anlattı. “Fadime, belden aşağısı zarar görmüş halde annesi tarafından taşınırken, ‘Ana benden hayır yok, sen bari kaç’ demiş. Annesi de Fadime’yi orada bırakıp kaçmak zorunda kalmış.” dedi. Güneş, köydeki bir diğer trajik olayı ise 9 yaşındaki Rukiye’nin hikayesini anlatarak sürdürdü, “Ailesi, Rukiye’yi uyurken bırakıp camiye gitmek için yola çıkmışlar fakat içlerine şüphe düşerek ormana sığınmışlar. Geri döndüklerinde ise Rukiye’nin boğazından süngülenmiş olduğunu görmüşler.” diye acı olaydan bahsetti.
Katliamdan ancak bir iki gün sonra, şehitlerin üzerindeki cami enkazı toprakla örtülebilmiştir. Köy muhtarları da cami arsalarına anı taşları dikmiştir. Karatepe’nin hikayesi unutulmaması gereken bir acı olarak tarih sayfalarındaki yerini aldı. Günver Güneş’in araştırmaları, katliamın unutulmaması için bir çağrı niteliği taşıyor. Bugün Karatepe’de inşa edilen anıt o karanlık gecenin ve hayatını kaybeden köylülerin anısını yaşatıyor.
Haber: Semanur Akkan
DÜNYA ŞAMPİYONU MÜCAHİT KULAK: “DURMAK YOK, RİNGE DEVAM”
Dünya şampiyonluğu, spor dalında en iyi olanın taşıdığı prestij ve ...
TARİHE TANIKLIK EDEN MÜZE ‘‘ULUCANLAR CEZAEVİ MÜZESİ’’
Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi (Ulucanlar Cezaevi), 1925 ve 2006 yılları ...
HAYVAN DOSTLARIMIZDA KAN PARAZİTİ HASTALIĞI
Her canlı dönem dönem sağlık sorunları yaşamaktadır. Bu sağlık sorunlarının ...
OSMANLI’DAN GÜNÜMÜZE SOSYAL YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA
Osmanlı İmparatorluğu'nda sosyal yardımlaşma ve dayanışma kültürü, toplumun temel değerlerinden ...
İnsan ve diğer tüm canlıların hayatına devam edebilmesi için toprak ...
KADINLARIN VAZGEÇİLMEZ GİYSİSİ: KIRAS-FİSTAN
Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne ait birçok yerde yıllardır ...
Türkiye’nin birçok şehrinde birbirinden güzel evler bulunmaktadır. Peki ya Ankara’nın ...
SIK RASTLANIP AZ BİLİNEN HASTALIK: KURDEŞEN
Vücudumuzda bir bölge kaşındığı zaman hafife alır, kaşıyıp geçmesini bekleriz. ...
Aydın deyince aklımıza ilk incir, incir deyince de aklımıza ilk ...
DÜNDEN BUGÜNE: URLA SANAT SOKAĞI
Asıl adı Zafer Caddesi olan sokak, 2010 yılından sonra bir ...