Aydın Adnan Menderes Üniversitesi
İletişim Fakültesi / Gazetecilik Bölümü

Öğrenci Uygulama Haber Sitesi


OSMANLI’DAN GÜNÜMÜZE SOSYAL YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA

06.05.2024
Kültür Sanat

 

Osmanlı İmparatorluğu'nda sosyal yardımlaşma ve dayanışma kültürü, toplumun temel değerlerinden biri olarak önemli bir yer tutmuştur. İmparatorluk içindeki farklı etnik ve dini gruplar arasında sıkı bir dayanışma ve yardımlaşma ağı oluşturulmuştur. Bu sistemde, zenginlerin fakirlere yardım etmesi ve ihtiyaç sahiplerinin korunması büyük bir özenle gerçekleştirilmiştir. Zimem defterleri ve hayırseverlerin bağış yaptığı sadaka taşları gibi örnekler, sosyal yardımlaşmanın ve yardımseverliğin Osmanlı toplumunda nasıl bir yer sahibi olduğunu gösterir. Bu kültür, toplumun her kesiminde karşılık bulmuş ve Osmanlı İmparatorluğu'nun sosyal dokusunu günbegün güçlendirmiştir.

 

Osmanlı İmparatorluğu'nun sosyal yardımlaşma geleneği, günümüzde de önemini koruyan bir miras olarak karşımıza çıkıyor. Bu geleneğin en çok bilinenleri olan sadaka taşı ve zimem defterleri, geçmişten günümüze uzanan bu mirası daha yakından ele alabilmek adına İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Ayten Can ile röportaj gerçekleştirdik. 

 

Sizi biraz daha yakından tanıyabilir miyiz?

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi müdürüyüm. 19. yüzyıl Osmanlı tarihi alanında çalışıyorum. Askeri tarih, idari tarih, kadın tarihi ve hakları, son dönemde ise sağlık tarihi çalışmaları yürütüyorum. Aynı zamanda Osmanlı kültürü, mahalle kültürü ve sosyal yardımlaşma konularında da çalışmalar yapıyorum. 2005 yılından beridir de Aydın Adnan Menderes Üniversitesi öğretim üyesiyim.

 

Osmanlı İmparatorluğu'nda sosyal yardımlaşmanın tarihçesi hakkında bizi bilgilendirebilir misiniz?

İslamiyet'in kabulünden sonra, Selçuklular ve Osmanlılar döneminde vakıf sistemi sosyal, kültürel ve ekonomik olarak hayata geçmiştir. Özellikle Orhan Gazi'nin İznik'te kurduğu ilk Osmanlı medresesi, bu yardımlaşma ağının başlangıcı olarak sayılabilir. Ayrıca, Adapazarı, Kandıra ve Bursa gibi yerleşkelerde inşa ettiği medrese ve vakıflar, Osmanlı İmparatorluğu'nun ilk vakıf örnekleridir. Bu örnekler, ilerleyen zamanlarda Osmanlı’da birçok medrese ve vakfın kurulmasına zemin hazırlamıştır

 

Osmanlı toplumunda sosyal yardım ve dayanışmanın temel prensipleri nelerdi?

Osmanlı İmparatorluğu, İslam medeniyetinin etkisi altında büyümüş ve bu medeniyetin sosyal yardımlaşma anlayışını benimsemiştir. İslamiyetin temel prensiplerinden biri olan zekat ve sadaka verme, Osmanlı toplumunda da önemli bir yer almaktadır. Osmanlı toplumunda vakıf kurumları da sosyal yardımlaşmanın adeta merkezi konumundadır. Vakıflar, eğitim, sağlık hizmetleri, barınma ve diğer sosyal ihtiyaçların karşılanması için kurulmuş, yönetilmiş ve denetlenmiştir. Osmanlı toplumunda sosyal yardımlaşma, ihtiyaç sahiplerine sadece maddi destek sağlamakla kalmamış, aynı zamanda toplumsal bağları da güçlendirmiştir. Komşuluk ilişkileri, aile dayanışması ile birlikte sosyal yardımlaşma kültürü, toplumun dayanışma ve birlik duygusunu kuvvetlendirmiştir. Bu durum toplumun sadece maddi olarak değil, aynı zamanda manevi ve duygusal anlamda da birbirine destek olduğunu gözler önüne sermektedir. 

 

Osmanlı İmparatorluğu döneminde vakıflar nasıl örgütleniyordu?

Genellikle bir yardımsever veya aile, belirli bir mal veya mülk bağışlayarak vakfı kurarlardı. Bu mal varlığı vakıf tarafından kullanılır veya gelirleri belirli amaçlar için harcanırdı. Vakıflar, bir kurul tarafından idare edilirdi. Bu kurul, vakfın kuruluş amacına uygun olarak mal varlığını yönetir, gelirleri toplar ve harcamalar yapardı. Çoğu vakıf istihdam sağlayarak çalışan işe alırdı. Örneğin, eğitim vakıfları öğretmenler ve idari personel çalıştırırken, sağlık vakıfları doktorlar, hemşireler gibi sağlık personeli istihdam ederdi. Vakıfların tüm faaliyetleri, çoğu ayrıntılı olmak üzere kayıtlarda tutulurdu. Bu kayıtlar, vakfın gelirlerini, harcamalarını ve çalışanlarını tescillerdi. Ayrıca, vakıflar çok geniş bir yelpazede faaliyet gösterdikleri için vakıf belgeleri vakfın kuruluş amacını, yönetim yapısını ve mal varlığını da belgelendirirdi. Osmanlıda mahalle bağı oldukça güçlüydü. O bölge içerisinde yaşayan ve yardıma muhtaç birisi varsa bu mahalleli tarafından bilinirdi. Bu sayede yardım vakıflarının ya da yardım severlerin ihtiyaç sahiplerine ulaşması kolaylaşırdı. Bilinen bir ihtiyaç sahibine yardım sağlanmamış ve ihtiyaçları giderilmemiş ise hem komşuları hem de mahalleli ayıplanırdı.

 

Toplumda yaşanan ekonomik veya sosyal değişimler yardım çalışmalarını nasıl etkilemiştir?

Osmanlı İmparatorluğu’nda vakıflar adeta bir ekosistem gibi çalışmıştır. İhtiyaçlar değiştikçe vakıflar bu ihtiyaçlara uyum sağlamaktadır. Bu değişimleri daha iyi anlayabilmek için Osmanlı toplumunun tarihini ve yaşanan dönemsel olayları her zaman göz önünde bulundurmak gerekmektedir. Özellikle savaşlar, doğal afetler, ekonomik zorluklar gibi etkenler, vakıfların faaliyetlerini ve toplumdaki rolünü önemli ölçüde etkilemiş ve değişime uğratmıştır. Özellikle büyük savaşlar sonrası, toplumda acil yardım ihtiyaçları artış göstermiştir. Bu dönemlerde yaralı askerlerin bakımı, yetim ve dul kalanların desteklenmesi, savaş mağdurlarının barınma ve geçim ihtiyaçları gibi konular vakıfların öncelikli faaliyet alanları haline gelmiş ve bu alanda vakıfların kurulmasına öncülük etmiştir. Osmanlı’da kıtlık ya da ekonomik bazlı sıkıntıların baş gösterdiği dönemler de yaşanmıştır. Yaşanan bu olumsuz durumlarda ise yiyecek tedariği ya da aşevi gibi uygulamaların hayata geçirilmesi sıklaşmış ve vakıfların yardımları da aksamıştır. 

 

Bugünün sosyal yardım ve dayanışma uygulamalarıyla Osmanlı dönemindeki uygulamalar arasında ne gibi farklılıklar vardı?

Osmanlı’da sosyal yardımlaşma gizlilik içerisinde yürütülmeye çalışılırdı. Bunun en güzel örneklerinden biri ise sadaka taşıdır. Sadaka taşının temel mantığı ihtiyaç sahibi ile yardımseverin birbirlerini görmemesidir. Yardımsever paylaşmak istediği parayı sadaka taşına yerleştirir, ihtiyaç sahibi kişi ise sadaka  taşına gelerek ihtiyacı kadarını alır ve oradan ayrılırdı. Bu uygulama, ihtiyaç sahibi ile yardımseverin birbirlerinden haberdar olmaması için hayata geçirilmiş ve ihtiyaç sahibinin onuru korunmuştur. Bir elin verdiğini öbür elin görmemesine dikkat edilmiştir. Bu sayede herhangi bir mahcubiyet oluşmayacaktır. Bir diğer örnek ise zimem defterleridir. Günümüzdeki bakkal defterlerine yardımseverler gider ve insanların borçlarını öderdi. Kimin borcu kim tarafından ödendi bilinmezdi. Osmanlı dönemindeki sosyal yardımlaşma neredeyse her alanda karşımıza çıkmaktadır. Bunun en büyük sebebi ise Osmanlı’da sadece insanın değil her canlının bir değerinin olmasıdır. Salgın hastalıkların tedavisi için hastaneler, kimsesizlerin bakımı için kurulan vakıflar, sokak hayvanlarının beslenmesi için kurulan vakıflar, darüleytam (Darüşşafaka) gibi sosyal hizmet kurumları, hilali ahmer (Kızılay) gibi yardım dernekleri, kuş evleri ve göçmen kuşlarına yardım eden vakıflar gibi çok çeşitli alanlarda vakıf teşkilatları bulunuyordu. Bunların yanı sıra su vakıfları da oldukça yaygındı ve çeşme, sebil, su kanalları gibi yapılar insanların yanı sıra hayvanların da su ihtiyacını karşılıyordu. Vakıflar aynı zamanda eğitim ve kültürel hizmetler için de faaliyet gösteriyordu. Medreseler, camiler, kütüphaneler gibi kültürel yapılar ve kurumlar vakıflar tarafından finanse ediliyor ve yönetiliyordu. Evlendirme, yaşlı bakımı, çocukların sünnet edilmesi gibi sosyal etkinlikler ve ihtiyaçlar da vakıflar tarafından karşılanıyordu. Özetle Osmanlı İmparatorluğu’nda günümüzde sosyal devlet ilkesi bağlamında karşılanması gereken her ihtiyaç merkezde vakıflar olmak üzere karşılanmaktaydı. Günümüzde ise sosyal yardımlaşma dernekler, belediyeler ve devlet otoritesi ile gerçekleşse de aralarındaki en büyük farkı uygulayıcı ve gizlilik oluşturmaktadır. Osmanlı döneminde olduğu gibi bu yardımların gizlilik içinde yapılması artık pek mümkün değil. Teknolojinin gelişimi, güvenlik ve reklam endişeleri nedeniyle sosyal yardımlar genellikle kamuya açık bir şekilde gerçekleşiyor. Günümüzde de sosyal yardımlaşma ve dayanışma çalışmalarında mahremiyet ve kişisel gizlilik konularına dikkat edilmeye çalışılıyor. Özellikle hassas durumlarda, yardım alan kişilerin bilgileri gizli tutulmaya çalışılıyor ve yardımın mahremiyeti korunmaya çalışılıyor. Ancak, bazı durumlarda yardımın kimler tarafından alındığını ortaya çıkararak mahremiyete zarar verebiliyor. 

 

Değerli bilgileri ve bize ayırdıkları zaman için Dr. Ayten Can’a teşekkür ederiz.

 

Haber: Süleyman Aybars Gökçe

 

EN ÇOK OKUNANLAR

DÜNYA ŞAMPİYONU MÜCAHİT KULAK: “DURMAK YOK, RİNGE DEVAM”

  Dünya şampiyonluğu, spor dalında en iyi olanın taşıdığı prestij ve ...

TARİHE TANIKLIK EDEN MÜZE ‘‘ULUCANLAR CEZAEVİ MÜZESİ’’

Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi (Ulucanlar Cezaevi), 1925 ve 2006 yılları ...

HAYVAN DOSTLARIMIZDA KAN PARAZİTİ HASTALIĞI

  Her canlı dönem dönem sağlık sorunları yaşamaktadır. Bu sağlık sorunlarının ...

TOPRAĞIN BİLİMİ PEDOLOJİ

  İnsan ve diğer tüm canlıların hayatına devam edebilmesi için toprak ...

KADINLARIN VAZGEÇİLMEZ GİYSİSİ: KIRAS-FİSTAN

  Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne ait birçok yerde yıllardır ...

HAMAMÖNÜ EVLERİ

Türkiye’nin birçok şehrinde birbirinden güzel evler bulunmaktadır. Peki ya Ankara’nın ...

CUMHURİYET’İN İLK KADIN MUHTARI: GÜL ESİN

Mustafa Kemal Atatürk, her zaman Türk kadınını modern toplumun simgesi ...

DÜNDEN BUGÜNE: URLA SANAT SOKAĞI

  Asıl adı Zafer Caddesi olan sokak, 2010 yılından sonra bir ...

SIK RASTLANIP AZ BİLİNEN HASTALIK: KURDEŞEN

  Vücudumuzda bir bölge kaşındığı zaman hafife alır, kaşıyıp geçmesini bekleriz. ...

TÜRKİYE'NİN İLK MATEMATİK MÜZESİ

Aydın'ın Efeler ilçesinde, Türkiye'nin ilk matematik müzesi olma özelliğine sahip ...

Aydın Adnan Menderes Üniversitesi
İletişim Fakültesi / Gazetecilik Bölümü

Öğrenci Uygulama Haber Sitesi
+90 256 218 20 00